“Unutmadıklarımı" affediyorum…
Unuttuklarımın acısı affedilecek gibi değil.
Oyuna geldim.
Bir çok sözümüzle yeni bir oyun başlatıyoruz…
Zihnimizle oyunda kalıyoruz.
Farkettiğimizde çıkıyoruz…
‘Asla’ dediklerinde…
Aşırıya kaçtıklarında…
Yolunda kararlılıkla ilerlediğinde…
‘Level’ atlayacağın vakit.
Bu saydıklarımda, sistem sana yeni bir oyun açıyor.
İşler tıkırında gidiyor; dünya elbirliği yapıyor.
Seni destekleyecek yığınla şey çıkıyor karşına.
“Haklıymışım” diyorsun…
Oyun devam ediyor…
Sonra farketmen sağlanıyor yahut sen aklediyorsun.
Yapman gerekeni yapıyor, dengede kalıyor, gerçek olmadığını görüyorsun…
Birliği ikrar ediyor, yalanlığı idrak ediyorsun.
Oyundan çıkıyorsun.
Rahmet yağıyor…
Bunlar olabilsin diye kendini bilmen, bilmen için bakman, görmen gerekiyor.
Hangi şartlara çekildiğini, nelerin seni desteklediğini, sonra nasıl gerçekle yüzleştiğini…
Kabul ediyorsun.
Bunun için istiyorsun, istemen gerekiyor.
Hangi bedelle neyi kazanmak istediğini…
Ve bilmeyi...
Bedelsiz olmayacağı gibi…
Rahatın zahmette olduğunu…
Tüm oyunların seni nura bir adım daha yaklaştırmak için olduğunu…
Susabilmeyi, telaşsızlığı…
Zihninle dahi iman etmeyi…
Tek olanın mutlak gerçekliğini.
Sonra diyorsun:
Ben gerçekten uzaklaştığım ölçüde oyundayım.
Gerçek için hangi bedeli ödemem gerekiyor!
Biraz kafa yoranları anlayamayışımız bundandır.
Kafa yorduğunu güzel güzel anlatanları gerçeklikten anlamadıklarıyla yaftalamak cilvedendir.
İçinden kaçanlar, şiire kaçanları dövemez.
Rüzgâr öyle ani ve şiddetli esti ki sardunyalarımın yaprakları döküldü; herbiri kendi renginde karmaşık uçuşup gittiler… Ocaktaki çaydanlık, pencerede resim yapılacak kadar güzel bir buhar bırakmıştı bana. Sonbaharın bu ne yapacagı belli olmaz halinin en güzel yanı kaçmamandır. Çünkü soğuk değildir ama yeterince sıcak da olmayacaktır; kendini ısıtmayı bileceksin…
Balkonun altına her sabah gelen kedi için yapılan kutu ev yerinde yok…
Yakınlardaki okulun zil müziği çalıkuşu…
Yorgunum…
“Aramda sevgi bağı olmasaymış iyiymiş” dediklerim benim dünyamı delmeyin…
Alınızı alın, morunuzu alın, benim bu küçük dengemi bozmayın. Buhara resim yapan bir kızım ben, korkutmayın beni…
Oyundan çıkıyorum.
Oyundan atın beni.
.
Arzu Leyal, dikGAZETE.com