Hadi hemen kalıba gir!
Birileri için en uygun şeyi yap ve ödülü kazan.
Hayır hayır...
Bundan bahsetmek istemeyiz.
Çünkü zaten yaşadığımız bu…
Kazanmak isteyen sınava girer.
Bu, hayatın her zerresi için geçerliyken sadece sana belli evrelermiş, sonrası deli özgürlükmüş gibi sunan kafayı öpüyoruz artık…
Artık uğurluyoruz sırıtarak…
Çünkü…
Bilmek seni özgür kılar.
Bildiğinin tutsağı olmayı kabul edersin ancak.
Coşku her daim zekadan üstündür.
Birilerine neyi neden yaptığını açıklamak kadar zor bir durum yoktur herhalde.
‘Herhalde’ diyerek olayı yumuşatmış olmayalım; basbayağı öyledir.
Eziyettir…
Soran, açıklama bekleyen yorulmaz; sen yorulursun.
“Böyle uygun gördüm” dediğinizde;
- Aaa!..
Deli yaftası yememek için Türkçenin bütün bağlaçlarını seversin.
Neden!..
Çünkü anladın ki kalıba uygun bir şey demezsen kurtulamayacaksın!..
Çünkü anlaması, onun için zor.
Hadi kolları sıvayalım ha gayret, bir nefesle itiverelim bu anlamayan kişisini yokuş yukarı…
Öldüğünüzün resmidir.
Sonsuza kadar gözlerin seni aramamasını göze al.
Ne demiş büyükler;
- Maneviyat kendinde olmaktır!
Üstünde düşününce çok söze hacet yok bu cümleyi…
“Ama bi dakka! Yani; şimdi nasıl?” gibi sorularla yıkama yağlama yapmaya gerek duyanlar olabilir.
Sen n’apıcaksın!
“Hakkaten ne olabilir” diye soracaksın; başkalarını kendine getirmek varken.
Kendinde olmak ne ola ki!..
Yani şunu demeyeceksin;
- Güzel kardeşim, insan kendindeyse manevidir.
Ruhundaysa, ulaşmışsa ona, başka çaresi yoktur zaten…
Sürekli meditasyon hali düşün…
Burnunda hep bir tütsü kokusu…
Hani önünde olup-duran herhangi bir haksızlığa sırf “yaşayanına yazık” diye tepki gösteriyorsun ya!..
Yapma!
Dokuz kat gofret bile değişti artık, eski çıtırlığı yok…
Dökülmüyor kırıntılar…
Kim ne yaşaması gerekiyorsa onu yaşıyor; onun için gerekli olan bu.
Tıpkı başına gelenlerin hiçbirinde sana; “bu yaşadığın hiç adil değil” denmediği gibi...
Çünkü marka, cihazın garantisini elinde tutar.
Başlığımız ototerik.
Yunan feylozofların, kendi yolunda egosunu açmış yarara dönükler için bulduğu afilli kelime.
Bizde deli diyorlar kısaca.
Anlam verilemeyen kalıp dışılığa.
Bunu en savunanı bile bir nokta var oraya kadar izin veriyormuş gibi…
Ve bakıyorsun o noktada ‘herkes gibi’sin.
Çünkü;
Hayatta kalmanın böyle noktalardan oluştuğunu öğrettiler sana.
İnanma!..
Sınır dediğin, kapladığın alan…
Ama ruhuna bu sınırlardan bahsedersen daralır yani…
Zehir eder yaşamayı sana…
“Hey kimin yanındasın” der.
- Benim senden başka kimsem yok!
Kendine gel!..
Silkelen ve bana sahip çık.
Çünkü ben olmazsam sana ruh diye yutturulanlar yüzünden acı çekeceksin.
Her şey kendiyle nötürlenir.
Gel kendi sınırlarımız olsun kendi kalıbımız.
Böyle uygun görelim.
Kendimize gelelim.
Otomuz olsun ardından teriğimiz…
Delilikle çılgınlığı bi ayıralım.
Özgürlükle sınırsızlığı…
Egoyla nefsi…
Nefisle ruhu…
Dağlarımız üç-beş şehrin, denizlerimiz üç beş kişinin…
Estetiğimiz üç-beş grubun.
Dinimiz kimilerinin, devrimimiz öbürlerinin olmasın.
Bir gruba ait olmak bize hiçbir ayrıcalık vermesin.
Herkesin gördüğü görünmez olmasın!
Buna inanabilir misin!..
.
Arzu Leyal, dikGAZETE.com