Otizmli bireylerin kendisiyle barışık, çevresiyle uyum içerisinde hayat sürmeleri kadar normal ne olabilir ki!
Yunus Emre’nin deyişiyle "Yaratılanı severiz, Yaratandan ötürü" düsturuna bağlılığın yansıması olarak, yaratılmışların en şereflisi insana, insanlığın karşılığı olarak hürmet ve saygı gösterilmesi, insanlık görevimizdir.
Farkındalık sergileyen otizmli çocukların, toplum tarafından yeteri kadar tanınmamasına bağlı olarak, farklı yaklaşımla karşı karşıya kalınmakta. Böyle bir durum ise, zaman zaman, arzu edilmeyen hadiselerin yaşanması manasına geliyor...
Ön yargının bir yansıması olarak, toplumun önemli kesimini oluşturan özel bireylerin, yeteri kadar eğitime tabi tutulmaması, uygulamalardaki önyargı veya yanlışlıklara sebep oluyor.
Özel eğitim programları ve bu programların hayata geçirilmesi için ihtiyaç duyulan sosyal alanların oluşturulması ve geliştirilen sosyal ilişkiler önem taşımakta.
Madem insan sosyal bir varlık, özel çocukların otizmli olarak isimlendirilmesi gerçeğinin görmezlikten gelinmesi gibi bir cehaleti kabullenmek de mümkün değil.
Bu cehaleti ancak eğitimle yenmek mümkün.
Aksi takdirde, saldırganlık ‘yaygarası’ koparılması gibi durumlarının yaşanmasına neden olmakta.
Fark edilmeyen farkındalıktan dolayı, Aksaray ilimizdeki Mehmetçik İlköğretim Oku’lunda yaşanan ‘münferit’ hadise gibi olaylar başa gelmektedir.
Bu durum ise muhatabı da toplumu da huzursuz etmektedir…
Çocukların ‘istem dışı' hal ve hareketleri en çok da biz velileri rahatsız etmektedir.
Çünkü, benzer durumlara çocuksu yaklaşıp, yapıcı olamıyoruz.
Yetişkinler olarak kendimizin de ‘sorgulamaktan’ uzak, gelişimden habersiz olduğumuzu işte o vakit anlıyoruz.
Hâlbuki biraz kafamızı kumdan çıkarıp, uzmanlara kulak kabartırsak, neler olacak neler.
Bakın, bundan sadece 3 ay önce, yine bu satırlarda Gelişim Otizm Akademisi Eğitim Koordinatörü değerli Muhammed Karabacak kardeşimizin düşüncelerinin yer aldığı "Aile-Çocuk-Okul üçgeninde özel çocuklar için neler yapılmalı!" başlıklı bir yazı kaleme almıştık.
Yazının içerisinde "Özel çocukların kaynaştırma eğitimleri" ara başlığın devamında "Özel çocukların eğimi de, özel olmalı. Aksi durumda, bedeni ne derece kaynaştırma ortamında olsa da, kendi dünyasında yaşayacaktır" ifadesi yer alıyor. Bu da, doğru zamanda, eğitiminin doğru eğitmenlerle verilmesinin önemini ortaya koyuyor…
Her defasında yazmak veya anlatmak, ortada bir sorun var ise çözümüne katkı sağlamak elbette ki bir yere kadar oluyor.
Bugün özel çocukların sosyalleşmesi açısından, yaşıtlarıyla bir arada bulunmaları da oldukça önemli.
"Kaynaştırma/uygulama" kademe kademe gerçekleştirilmelidir.
Özel çocuklara eğitimlerin, branşında uzman kişiler tarafından verilmesi ile bırakın çocukların dışlanmasını, her birinin özel beceriye sahip oldukları da görülecektir.
Bunun için, merkezi ve yerel yönetimler olarak herkese önemli roller düşmektedir.
Böylelikle biyolojik, sosyolojik, psikolojik ve diğer alanlarda eğitimlerini tamamlayan özel çocukların, hayatlarını ayrıştırıcı değil, kaynaştırıcı şekilde devam ettirme sürecine girdiklerine şahit olmaktayız…
Bilimsel araştırma ve kişisel görüşlerimiz bağlamında değerlendirip, hangi birimiz çevremizde, özel bireylerin yer aldığı aile veya eğitim kurumlarını ziyaret ederek tanıma fırsatı taşıdık.
Aile ve bireyleri tanımadan yapılacak her bir hareketin, cehalete dayalı olarak olumsuz yansımaları olacağını görmek zor olmayacaktır.
Uğraş alanımız olan sporun da özel eğitimle birlikte yürütülmesi ile özel çocukların gelişimlerine yarar sağlayarak, onların toplumsal kazanıma dönüşme imkânına sahip olacağız.
“Tuncer" isimli okuyucumuzun dediği gibi; ‘eğitim ile öğretimi’ ayırt etmede yol ayrımındayız. İlimle bu ‘cehaleti’ yendiğimizde, içinde yer aldığımız ‘engellerin’ de rahatlıkla aşılabileceğini göreceğiz…
.
Ahmet Gülümseyen, dikGAZETE.com