Osmanlı Devleti’nin parçalanmasıyla müstakil birçok devletlerin oluşturulması elbet Siyonizm ve emperyalizmin güç birliğinin sonucudur.
Bu arada, bu yeni devletlerin geçmiş tarihlerinin de yine aynı akıl tarafından oluşturulması bu devletlerin birbirine düşmanmış algısı oluşması sağlanmıştır.
Zamanımızda da halen Türk ve Arap devletleri arasında ortak bir anlayışa sahip olamamaktadır.
Birçok belde, mütevaziliğini korurken küçük küçük yerler birden cetvelle devletleştirildi ki bunlardan en önemlilerden biri İsrail idi.
Yahudi ve Mason Rothschildler , Rockefeller, Dantonlar, Robespierre, Lehman Brothers Grubu, Unıversal, Paramount, Warner Brıther, Goldwyn, Mayer, Colombıa, Twentıeth Century Fox, Ford, Morgan, Warburg, Oppenheimer vb. aileler ve şirketler bir araya gelerek M.Tevrat’ın “Milletleri soyacaksın” direktifi doğrultusundan hareket etmektedirler.
Hatta İsrail’in “BOP” altında zıt ideolojilere sahip mason siyasetçiler gerçekte birbirini destekleyip savunabilmekteydiler.
Bugün dahi, siyasi ve politik alanda Birleşmiş Uluslar Anayasası, Dünya Devleti, Avrupa Birliği, İnsan Hakları Beyannamesi, Ortak Pazar girişimleri daim bu şuurun gelişmekte ve geliştirilmesinde gayret gösterildiğinin ispatıdır.
Dünyada tarih boyunca dini literüalleri başta olmak kaydıyla kendilerini aşırı toplumsal ayrıştırmaları sebebiyle sürekli dışlanmışlardır.
Yahudilik, Siyonizm, antisemitizm, topraklarının kutsallığı vb. inançları kalıpsallaşmış olup, kendilerinden olmayanları sürekli aşağılamışlardır.
İsrail, en başından 1948 yılında kuruluşunun ilanıyla beraber güvenlikleştirilme politikası güderek kendini çevresindeki yabancı devletlere karşı savunma mekanizmasını gerçekleştirmiştir.
Önce kendi güvenliklerini sağlayabilmek için Global ekonomide en güçlü olabilme iradesiyle, siyasi ve politik alanlarda büyük projelerini ortaya sürerek ya hep ya hiç, sonuna kadar sürdürmeyi göze alırlar.
İsrail, başta ABD ve İngiltere’nin destekleriyle bölge ülkeleriyle iş birliğini güçlendirebilmek için baskı yoluyla gizli-açık yaptırımlarını uzun dönemde uygulayarak başarı sağlamıştır.
Güvensizleşerek tarih boyunca yaşadıkları acılara nispeten, zamanımızda yaşananlar geri dönüşüm, intikam duygularıyla hareket ettiklerinden Yahudiler için Antisemitizm ve soykırım, olumsuz milli öz imaj iradesi haline gelir.
Son yüzyılda yeni oluşturulan bu devletler pilot devlet modeli, “küçük ama demokratik İsrail” örnek alınarak oluşturulmaya başlanmış olduğundan kısa, orta ve uzun dönemlere ayrıştırılarak istedikleri zaman değişime uygun olabilecek, istedikleri zaman haritadan kaldırılabilecek ve istediği zaman merkezcil idare altına alınabilecek taklit devletçikler meydana getirdiler.
Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) altında az evvel bahsettiğimiz gibi kısa, orta ve uzun vadede bu devletçikler, İsrail güdümünde Büyük İsrail devletini kurabilmek için sadece proje idi.
Hatırlarsanız 2016 Aralık ayında İran dini lideri Hamaney, “İsrail’in 25 yıl sonrasını göremeyeceğini” belirtirken Netanyahu, Kazakistan ziyaretinde, cevaben “İsrail’i tehdit etmeyin, biz, tavşan değil kaplanız. Eğer bizi tehdit ederseniz, kendinizi tehlikeye atarsınız”ı lafz etmiştir. Mamafih, Kazakistan’ın İsrail’i kucaklayan ilk Müslüman devlet olduğunu da beyan etmiştir.
Dünya, Yahudilerin güvenliğinin sağlanmasının, Yahudi kimliğinin korunmasının, eğitim ve öğretiminin en iyi şekilde sağlanabilmesi için her türlü maddi-manevi desteğin verilebilmesi yanında ideal olanın “Mason bir müdürün yönettiği okul da bir mason müessesesidir. Mason bir önderin ve rehberin mensup bulunduğu topluluk da masondur. Bundan dolayı sayımız çoğalmasa da prensiplerimizin kimin tarafından olursa olsun gerçekleştirilmesi masonik başarıdır” felsefesi, umumi bir bakış açısıdır.
Bilinmelidir ki 1935 yılında Milli Eğitime katkı amacıyla dış ülkelerden özellikle getirilen 56 profesörün tümü Yahudi ve mason camiadan seçilmişlerdir.
İsrail, Orta Doğu’nun yalnızca Araplarla anılmasının önüne geçilmesi yönünde de birçok proje hayata geçirerek, bunun yanında ılımlı ve mütevaziliği ön planda tehditkar olmayan Müslüman devletlerin oluşturulmasına da yön vermiştir.
Barry Buzan ve Ole Waewer’in “Regions and Powers: The Structure of International Security” adlı eserinde; “İsrail, bölgesel bir güç olarak kabul edilmektedir.”
Bölgesel güvenlik kompleksine kendine dayatan İsrail ve yandaşları, daim çevresindeki devletleri baskı altına alarak karşılıklı güvenlikleştirilme politikasını ileri sürerek coğrafyada geçici değil, kalıcılığını da ispatlamaya çalışmıştır.
“Tarih tekerrürden ibarettir” tabiri, Yahudiler için büyük bir acı tabir olduğundan, aynı hatalara sebebiyet vermeksizin hedeflerine yönelmeyi “her yol mübahtır”ı kendilerine borç bilirler.
Dünyayı, halkları, masonluğu, haritaları yönlendiren çizen ellerin artık kim tarafından yapıldığını ve yaşananların bir tesadüf olmadığını, mamafih yaşadığımız Global virüslerin, derin akıl tarafından yani doğal değil, insanların gayretleriyle labaratuvarlarda yapıldığını daha da yetmeyip Gen laboratuvarlarının yıllarca istenç dışı, meşru, haklılığı olmaksızın tam hız sürdürüldüğü kamuoyunca bilindiği halde, elden bir şey gelememektedir.
Yahudi ve masonlar, Küresel mezhepçilik, bölgecilik, ırkçılık vs. farklılıklardan istifade ederek toplumları, devletleri birbirine düşürterek kendilerine pay biçmek suretiyle fırsatçılıktan faydalanmışlardır.
Yönetimlerini bilhassa ellerine geçirerek gözle görülmeyen şekilde siyasi, politik, sağlık, kültürel, askeri vb. tümünün kontrol mekanizmasını profesyonelce yönlendirmeyi, kendilerine sanat edinmişlerdir.
Ortadoğu ve Akdeniz’de bugün yaşananlar, yıllar yılı birikmişlerin sonucudur.
.
Volkan Yaşar Berber, dikGAZETE.com
-Araştırmacı Yazar-Tarihçi-
Bkz. Altan Aktaş, Güvenlikleştirme Yaklaşımı c.1 s.2 2011 s.7-47
Bkz. Bülent ArS, Post Cold War Realities, Middle East Policy c.5 s.8 Washington 1998
Bkz. Avram Galante Türkler ve Yahudiler s.32
Bkz Türk Mason Dergisi s.3032
Bkz. Volkan Yaşar Berber Tarihte Kayıp Oryantalistler Ankara 2020
Bkz. Marlene, Israel and Central Asia. Washington Gmf 2012
Bkz. Christopher Boucek, Central Asia and the Caucasus, c.4 s.28 Newyork 2004 s.71
Bkz. Barry Buzan, Rethinking Security The Cold War’’ c.32 s.5 New York 1997 S.14
fatih 4 yıl önce