USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Önce Sisi’yle görüşülecek ardından Esat ile

Önce Sisi’yle görüşülecek ardından Esat ile
28-08-2024

Önce Sisi’yle görüşülecek ardından Esat ile

Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah es-Sisi’nin 4 Eylül’de Ankara’ya geliyor olmasının çağrıştırdığı bir anekdottan söz edeyim. Aradan ben diyeyim 100 yıl siz deyin 112 yıl geçmiş.

1908’de ilân edilen İkinci Meşrûtiyeti takip eden günlerde Said Nursî, İstanbul’dan Van’a giderken uğradığı Tiflis’te bir Rus polisiyle sohbeti sırasında muhatabı ona;

İslâm parça parça olmuş…” der, Said Nursi de; Tahsile gitmişler. İşte Hindistan, İslâm’ın müstaid bir veledidir (kabiliyetli bir oğludur); İngiliz mekteb-i idadîsinde (lisesinde) çalışıyor. Mısır, İslâm’ın zeki bir mahdumudur (oğludur); İngiliz mekteb-i mülkiyesinden (siyasal bilgiler fakültesinden) ders alıyor. Kafkas ve Türkistan, İslâm’ın iki bahadır oğullarıdır; Rus mekteb-i harbiyesinde (harp okulunda) talim ediyorlar” cevabını verir.

Mısır Arap mı Türk mü?

Bu sorunun cevabı nereden baktığınıza veya hangi kriterleri esas aldığınıza göre değişir. Demografik veriler, konuşulan dil, baskın kültür açısından Arap olduğu söylenebilir. Hatta ülke adı; Mısır Arap Cumhuriyeti. Bu sizi yanıltmasın. Asla adına bakarak böyle düşünmeyin.

Çünkü Mısır Cumhuriyeti; kurumsal ve geleneksel refleksleriyle Türk’tür. Bunun tarihsel nedenlerini ve Mısır'ın tarihindeki Türk egemenlik dönemlerini iyi bilmek gerekir. Bu egemenlik, birkaç farklı dönem ve devlet tarafından gerçekleştirilmiştir:

IX. Yüzyılın ortalarından itibaren Bağdat tarafından gönderilen valilerin yerini valiliklerini Bağdat'a tasdik ettiren Türk komutanlar aldı. Itah (Aytah) Türkî (847-848), Hakan oğlu el-Fethi't-Türkî (856-861), Dinar oğlu Yezidi't-Türkî (856-867), Müzahimü't-Türkî (867-868), Ahmedü' Türkî (868) ve Uluğ Tarhan oğlu Uzcur Türkî (868) Sudan ile birlikte Mısır'a valilik yapan ilk altı Türk komutandır.

15 Eylül 868'de bir başka Türk vali Ahmed bin Tolun, Mısır'a gelerek Mısır'da ilk Türk hanedanını kurmuştur.

Kısaca:

1. Tolunoğulları (868-905): Abbasilerden bağımsız olarak Mısır’da kurulan ilk Türk devleti Tolunoğulları’dır. Tolunoğlu Ahmed tarafından kurulan bu devlet, Mısır’da bir süre hüküm sürmüştür.

2. İhşîdîler (935-969): Abbasiler döneminde Mısır valisi olan Muhammed bin Toğaç tarafından kurulan bu devlet, Tolunoğulları'ndan sonra Mısır’da bağımsız bir Türk egemenliği kurmuştur.

3. Memlükler (1250-1517): Mısır’da kurulan Memlük Sultanlığı, Bahri ve Burci Memlükler olarak iki dönemde incelenir. Memlükler, 1250'den 1517'ye kadar Mısır'ı yönetmişlerdir. Memlükler, kölemen asıllı olup Türk ve Kafkas kökenlidirler.

4. Osmanlı İmparatorluğu (1517-1914): 1517 yılında Yavuz Sultan Selim’in Mısır’ı fethetmesiyle Mısır, Osmanlı İmparatorluğu’nun bir parçası olmuştur. Bu dönem, Mısır’ın uzun süreli Türk egemenliği altında kaldığı bir dönemdir. 19. yüzyılın başında Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın Mısır’da bağımsız hareket etmesiyle Mısır, yarı bağımsız bir eyalet haline gelse de nominal olarak Osmanlı egemenliği altında kalmıştır.

Mısır, 1798'de Napolyon Bonapart'ın Fransız kuvvetleri tarafından işgal edilene kadar Memlûk yönetimi altında yarı özerk kaldı. Fransızların İngilizlere yenilmesinin ardından Osmanlı Türkleri, yüzyıllarca Mısır'ı yöneten Mısırlı Memlûkler ve Osmanlı'nın hizmetinde olan Arnavut paralı askerleri arasında üçlü bir iktidar mücadelesi yaşandı.

Fransızların sınır dışı edilmesinin ardından, 1805 yılında Mısır'daki Osmanlı ordusunun Arnavut kökenli askerî komutanı Mehmed Ali Paşa tarafından iktidara el konuldu. Muhammed Ali, Memlûkleri katletti ve 1952 devrimine kadar Mısır'ı yönetecek bir hanedan kurdu.

Ankara-Kahire ilişkilerinde normalleşme ötesi işbirliği!..

Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah es-Sisi’nin, Türkiye-Mısır Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi toplantısı için 4 Eylül’de Ankara’da olması bekleniliyor. Sisi’nin Türkiye’ye yapacağı ilk ziyaret.

İki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesi açısından büyük önem taşıyor. Türkiye ve Mısır, 2013'teki Mısır askeri darbesi sonrasında diplomatik ilişkilerinde ciddi gerilimler yaşamıştı. Sisi'nin Türkiye ziyareti, bu gerilimlerin azalması ve diplomatik bağların yeniden güçlenmesi anlamına geliyor.

Cumhurbaşkanı Recep Erdoğan ve Sisi bu ziyarette, ikili ilişkileri bir üst seviyeye taşıyacak anlaşmaları imzalayacak, başta Libya ve Gazze olmak üzere bölgesel konuları ele alacaklar. Ziyaret, bölgesel işbirliği, ticaret, enerji ve güvenlik gibi alanlarda yeni işbirliği fırsatlarını gündeme getirebilir.

Ayrıca, Doğu Akdeniz'deki enerji kaynakları, Libya krizi ve Filistin meselesi gibi bölgesel konularda iki ülkenin ortak çıkarlarını gözden geçirmesi için bir zemin oluşturabilir. Bu ziyaret hem Türkiye hem de Mısır için yeni bir dönemin başlangıcını işaret ediyor ve bölgedeki dengeleri etkileyebilecek bir adım olarak değerlendiriliyor.

Sisi'nin Türkiye ziyaretinin Gazze’de Hamas-İsrail görüşmelerine ne gibi etkisi olur?

Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah Sisi'nin Türkiye ziyareti, özellikle Gazze'deki Hamas-İsrail görüşmelerine dolaylı ama önemli bir etki yapacaktır.  Her iki ülkenin Gazze işbirliği; İsrail ve küresel destekçilerine karşı ellerini güçlendiren fiili bir durum olacaktır.

Ancak, Mısır’ın coğrafi yakınlığı nedeniyle geleneksel olarak İsrail ve Hamas arasındaki arabulucu rolü, Türkiye ile olan rekabetini de içinde barındırıyor. Mısır, bu konuda Türkiye gibi rahat sayılmaz. Çünkü hem Filistinlilerle hem de İsrail ile komşu. Ülkede hatırı sayılır Filistinli bir nüfus yaşadığı da unutulmamalı.

Bu nedenle Mısır, bölgesel ve iç dinamikleri dikkate almak zorunda.  Türkiye bu reel politik durumun gayet farkında. Mısır, uzun süredir Gazze'de arabuluculuk yapan ana aktörlerden biri olarak öne çıkıyor ve bu rolü ABD ile koordineli sürdürüyor.

Buna karşılık, Türkiye'nin Hamas ile olan yakın ilişkisi ve İsrail'e yönelik eleştirileri, bu süreçteki etkisini sınırlı kılıyor. Amerikalılar, Mısırlı yetkililerle Gazze meselesini Türk yetkililere göre daha sık görüşüyor.

Sisi'nin Türkiye ziyareti, bu dinamikler göz önüne alındığında, Türkiye'nin Gazze konusunda daha fazla etkili olma çabalarını hiç şüphesiz daha güçlendirecektir.

Türkiye, Gazze ve Filistin konusundaki taleplerini; Mısır diplomasisi üzerinden iletebileceği bir zemine kavuşacaktır. Sisi’nin bu ziyareti ile Türkiye ve Mısır arasındaki diplomatik ilişkilerin onarılması ve bölgesel işbirliğinin artırılması hedeflendiği kesin. Ama hedef tek taraflı değil. ​

Bununla birlikte Sisi'nin ziyareti, Türkiye ve Mısır'ın Gazze'deki rolü konusunda bir güç mücadelesi anlamına gelebilir. Mısır'ın, Türkiye'ye rağmen Gazze'deki arabuluculuk rolünü pekiştirmeye çalışması muhtemeldir.

Bu da görüşmelerde Türkiye'nin etkisinin azalmasına neden olabilir. Ancak unutulmaması gereken bir husus; bu tür ziyaretlerin her iki ülkenin de Gazze'deki durumu stabilize etme çabalarına katkı sağlama potansiyeli de bulunuyor.

Suriye ile ilişkiler yeni sürece giriyor!..

Suriye'nin resmi haber ajansı SANA; Suriye Devlet Başkanı Beşar Esat’ın, Türkiye ile ilişkilerin onarılmasına yönelik girişimlerin Rusya, İran ve Irak gibi ülkelerin de katılımıyla ele alındığını belirtti.

Habere göre; Beşar EsadTürkiye ile ilişkilerde her iki tarafın da zarar gördüğünü ifade ederek. "Her geçen gün ilerleme kaydedilmedikçe sadece Suriye tarafında değil, Türkiye tarafında da hasar birikiyordu" belirlemesinde bulunmuş.

Esad, komşu ülkelerle çatışmayan ilkeler ve ortak çıkarlar doğrultusunda hareket ettiklerini, egemenlik ve uluslararası hukukun, ilişkilerin onarılması konusunda ciddi olan tüm taraflar için temel ilkeler olduğunu vurgulamış. Esad, terörle mücadelenin her iki ülkenin de ortak çıkarı olduğunun altını çizmiş.

Hatta daha da önemlisi; görüşmek için Türk askerinin Suriye’den çekilme şartına gerek duymadıklarını söylemiş. Hatırlarsanız Esat, bu açıklamayı yapmadan önce; Türkiye ve Rusya askeri istihbaratlarının, Suriye sahasından elde ettikleri veriler doğrultusunda yeniden iki askeri müttefik statüsünde sahaya çıktıklarını, bunun bir şekilde Suriye ve İran’ın da bu konuda Rusya ile birlikte hareket edebileceği anlamına geldiğinin altını çizmiştim.

Çünkü ortalık yangın yeri. Esat, Ankara ile pürüzleri gidermesinin, ülkesinin çıkarları açısından gerekli olduğunun bilincinde. Kuzey Suriye’deki Pentagon varlığı, Golan sınırlarındaki İsrail ordusu eğer birlikte hareket ederek, Şam yönetimini hedef tahtasına oturtursa, nefes alamayacağının çok iyi farkında.

Zaten Rusya, İsrail’in Suriye başkentine yönelik hava operasyonlarına sesini çıkarmadığı gibi, kılını dahi kıpırdatmıyor. Esat ayrıca ülkesindeki İran ağırlığını Türkiye ile dengelemek istiyor.

Erdoğan ve Esat nerede görüşecek?

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad arasında bir görüşmenin gerçekleşeceği konusunda çeşitli spekülasyonlar mevcut. Ancak, bu görüşmenin nerede olacağına dair net bir bilgi henüz mevcut değil.

Olası görüşme, ilk gündeme geldiğinde önce Moskova denildi, ardından Bağdat bir seçenek olarak sunuldu. Öne çıkan olası yerler arasında Moskova, Bağdat ve Türkiye-Suriye sınırındaki Keseb Sınır Kapısı bulunuyor. Ancak, Moskova'da böyle bir görüşme planının olmadığı Rus yetkililer tarafından belirtilmişti.

Tarihi buluşma Keseb Sınır Kapısında mı?

Görüşmenin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği veya nerede yapılacağına dair kesin bir karar henüz verilmedi​. Diplomasi ve istihbarat kaynakları ise her iki ülke liderinin Türkiye-Suriye sınırında bir noktada görüşmelerinin mümkün olduğunu belirtmişlerdi.

Bu kapsamda Erdoğan ile Beşar Esed arasında yapılacak görüşmenin, Türk İstihbarat Servisi Başkanı İbrahim Kalın ile Rusya Dış İstihbarat Servisi Başkanı Sergey Narışkin arasında Ankara'da varılan mutabakat uyarınca, önümüzdeki ay Keseb Sınır Kapısında gerçekleşmesi söz konusu.

Türk ve Suriyeli yetkililer, toplantıya hazırlık amacıyla Haziran ayında üç tur görüşme yaptı ve sürecin gelişmekte olduğunu, toplantının Ağustos ayında Keseb Sınır Kapısında yapılabileceğini belirttiler.

Rusya'nın Ankara ile Şam arasındaki ilişkileri normalleştirme yönündeki hamlelerinin başında yaklaşık 3 yıl önce sınır kapısı, Türk ve Suriyeli istihbarat yetkilileri arasında bir toplantıya ev sahipliği yapmıştı.

Suriye'nin Lazkiye kentine bağlı Keseb (Yayladağ) Sınır Kapısı, halen aktif değil. Bölge, Suriye askerleri ile Türkiye yanlısı milislerin kontrolünde. Keseb Sınır Kapısı, 3 yıl önce Türk ve Suriyeli istihbarat yetkilileri arasında bir toplantıya ev sahipliği yapmıştı. Burasının tercih edilmesinin sebeplerinden birinin de ABD’nin taşeronu PKK/ PYD/ YPG/ SDG’nin nüfuz alanı dışında kalması olduğu söyleniyor.

Erdoğan - Esat görüşmesi, Suriye ve Türkiye ilişkilerinde yeni dönem başlatır mı?

Beşar Esad ile Tayyip Erdoğan'ın olası bir görüşmesi, Suriye ve Türkiye ilişkilerinde önemli bir dönüm noktası olabilir. İki liderin, uzun süredir doğrudan temas kurmaması ve aralarındaki gerilimli ilişkiler, bölgesel dinamikler üzerinde derin etkiler yaratmıştı. Bu görüşme, özellikle Suriye'nin yeniden inşası, mülteci krizi ve terörle mücadele konularında işbirliği sağlanması açısından kritik olabilir.

Ancak, böyle bir görüşmenin sonuçları birçok faktöre bağlı olacaktır: Her iki ülkenin çıkarlarının nasıl örtüştüğü, iç politik baskılar, bölgesel ve uluslararası güç dengeleri gibi unsurlar bu süreci şekillendirecektir. Eğer taraflar somut adımlar atar ve ilişkilerde gerçek bir normalleşme sağlanırsa, bu görüşme, Suriye ve Türkiye ilişkilerinde yeni bir dönemin başlangıcı olarak değerlendirilebilir.

Erdoğan - Esat görüşmesi, ABD kontrolündeki PKK/PYD/SDG'nin pozisyonunu nasıl etkiler?

Erdoğan ve Esad arasındaki olası bir görüşme, ABD'nin kontrolündeki PKK/PYD/SDG'nin pozisyonunu önemli ölçüde etkileyebilir. Bu görüşme, Suriye'deki durumu daha karmaşık hale getirebilir ve PYD/SDG'nin ABD desteğine rağmen konumunu zayıflatabilir.

Erdoğan ve Esad'ın iş birliği, PKK/PYD/SDG'ye karşı ortak bir tavır geliştirilmesine yol açabilir. Özellikle Türkiye'nin, Suriye'nin kuzeyinde bir güvenli bölge oluşturma hedefi ve bu bölgeden PYD/SDG'nin çıkarılması yönündeki isteği, Esad rejimiyle yapılacak anlaşmalarla güç kazanabilir. Esad, bu grupları Türkiye'nin desteğiyle kontrol altına almak için bir fırsat olarak görebilir.

ABD açısından, bu durum, Suriye'deki etkinliğini ve PYD/SDG üzerindeki etkisini azaltabilir. ABD'nin, PYD/SDG'yi Esad ve Türkiye'nin baskısından korumak için yeni stratejiler geliştirmesi gerekebilir. Özetle, böyle bir görüşme, PYD/SDG terör örgütünün Suriye'deki pozisyonunu zorlaştırabilir ve ABD'nin bölgedeki nüfuzunu olumsuz etkileyebilir.

Erdoğan - Esat görüşmesine Türkiye destekli Suriye Milli ordusu ile Türkiye'de yaşayan Suriyeli mülteciler nasıl tepki verebilir?

Erdoğan ile Esad arasında bir görüşme gerçekleşirse, Türkiye'nin desteklediği Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) veya Suriye Milli Ordusu (SMO) ve Türkiye'de yaşayan Suriyeli sığınmacılar farklı tepkiler verebilir Bu tepkileri ayrı ayrı belirtmekte fayda var.

1. Özgür Suriye Ordusu / Suriye Milli Ordusu (ÖSO /SMO) açısından:

a) Olumsuz Tepki: ÖSO/SMO, Esad rejimine karşı savaşan ve Türkiye'nin desteğiyle varlığını sürdüren gruplar oldukları için, Erdoğan'ın Esad'la bir görüşme yapması, onlara ihanet gibi görünebilir.

Bu gruplar, Esad rejiminin devrilmesi için savaşıyor ve Türkiye'nin politik desteğini kaybetmekten endişe duyabilirler. Bu tür bir görüşme, ÖSO/SMO içinde hayal kırıklığına ve tepkiye yol açabilir.

b) Belirsizlik: Diğer yandan, görüşmenin içeriği ve sonuçları hakkında belirsizlik varsa, ÖSO/SMO durumu değerlendirmek için beklemeyi tercih edebilir. Eğer Türkiye, Esad'la yapılan görüşmelerin ÖSO/SMO'nun çıkarlarına zarar vermeyeceğini garanti ederse, tepkileri daha hafif olabilir.

2. Türkiye'de Yaşayan Suriyeli Sığınmacılar açısından bakılacak olursa;

a) Endişe ve Korku: Suriyeli sığınmacılar, Esad rejiminden kaçan ve Türkiye'ye sığınan insanlar oldukları için, Erdoğan'ın Esad'la görüşmesi onlarda endişe ve korku yaratabilir. Bu, Türkiye'nin Esad rejimiyle ilişkilerini düzeltme yoluna gitmesi durumunda, geri dönmeleri için baskı altında kalacakları kaygısını artırabilir.

b) Bekle-Gör Tavrı: Ancak bazı sığınmacılar, görüşmenin içeriğini ve Türkiye'nin sığınmacılara yönelik politikasını görmek için bekleyebilir. Eğer Türkiye, sığınmacılara yönelik politikalarında bir değişiklik yapmayacağını ve onların güvenliğini garanti edeceğini belirtirse, tepkiler daha az yoğun olabilir. Bu iki grubun tepkisi, görüşmenin içeriği, zamanlaması ve ardından atılacak adımlara bağlı olarak değişebilir.

Türkiye - Suriye yakınlaşması, bu ülkede asker veya paramiliter güç bulunduran ABD, İran ve Rusya'yı nasıl etkiler?

Türkiye ile Suriye arasındaki yakınlaşma, ABD, İran ve Rusya'nın bölgede yürüttüğü stratejiler ve çıkarlar üzerinde çeşitli etkiler yaratabilir:

1. ABD: ABD'nin Suriye'de önemli askeri varlığı, özellikle IŞİD'e karşı yürütülen operasyonlar ve Kürt müttefiklerle ilişkiler üzerinden şekilleniyor. Bu noktada Türkiye'nin Suriye'yle yakınlaşması, ABD'nin Suriye'deki stratejilerini ve bölgedeki müttefikleriyle ilişkilerini etkileyebilir. Türkiye'nin Suriye ile işbirliği yapması, ABD'nin bu bölgelerdeki etkisini sınırlayabilir ve ABD'nin stratejik hesaplamalarını yeniden gözden geçirmesine neden olabilir.

2. İran: İran, Suriye'deki varlığı ve bu ülke üzerindeki etkisiyle bölgedeki Şii etkisini güçlendirmeyi amaçlıyor. Türkiye'nin Suriye'yle ilişkilerini iyileştirmesi, İran'ın bölgesel etkisini ve stratejik planlarını etkileyebilir. Türkiye'nin Suriye'yle yakınlaşması, İran'ın Suriye üzerindeki kontrolünü ve Şii milislerine olan desteğini daha karmaşık hale getirebilir.

3. Rusya: Rusya, Suriye'de önemli bir askeri ve siyasi varlık göstermektedir. Türkiye'nin Suriye'yle yakınlaşması, Rusya'nın Suriye'deki stratejik hesaplamalarını ve Türkiye ile olan ilişkilerini etkileyebilir. Türkiye'nin Suriye ile ilişkilerini iyileştirmesi, Rusya'nın Suriye'deki askeri ve siyasi stratejilerini yeniden değerlendirmesine neden olabilir, ancak aynı zamanda Türkiye ile Rusya arasında daha geniş bir işbirliği ve diplomatik etkileşim alanı yaratabilir. Bu yakınlaşmanın etkileri hem bölgesel hem de küresel dinamiklere bağlı olarak zamanla şekillenecektir.

.

Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com

омюр челикдёнмез, Дикгазете

Seçilmiş Kaynakça

https://countrystudies.us/egypt/57.htm

https://www.bbc.com/turkce/articles/c5yle2eg9kdo

https://krdnews.info/besar-esaddan-yeni-turkiye-aciklamasi

https://www.yeniasya.com.tr/dizi/bediuzzaman-ve-islam-birligi_132268

https://www.aa.com.tr/tr/pg/foto-galeri/keseb-sinir-kapisi-muhaliflerin-elinde

https://www.kibrispostasi.com/c37-DUNYA/n527901-esad-ve-erdogan-gelecek-ay-gorusecek

https://turkish.aawsat.com/dünya/5044538-türkiye-kaynakları-esad-ve-erdoğan-gelecek-ay-görüşecek

https://www.dikgazete.com/yazi/turkiye-pkk-pyd-sdg-nin-kursk-benzeri-saldirisina-hazir-mi-7158.html

https://anlatilaninotesi.com.tr/20240826/suriye-devlet-baskani-esadtan-cagri-turkiye-suriyenin-topraklarindan-cekilmeli-iki-taraf-da-zarar-1087256469.html

.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
Gazanfer Şah
Gazanfer Şah 3 ay önce
AKADEMİSKİN POLİTİKACILARIN TEORİLERİ FİİLİYATTA KOMŞULARLA ARAMIZI AÇTI
Akademiskin ve çapsız bürokratlar maalesef "komşu devletlerle (0) problem" demeçleriyle aslında kendilerini sıfırladı. Kendilerinin teorileri öğrencilerine notlandı ama uygulamada diplomasileri paçavra oldu. Amiyane tabirle "lafla peynir gemisi yürümediği" gibi rezil-rüsva oldular. Türkiye'ye de çok zarar verdirdiler özellikle ekonomik ve Bayırbuçak Türkmenleri telafisi mümkün olma katliama uğradılar.