Bazen gidiyorsun…
Dönebilmek için.
Bazen herkes gider…
Ama oyun bitmez.
Bazen geridönüşüm yalan gelir.
Ben aranızda olmasam kesin gülerdim ama gülemiyorum.
Çünkü onarılmaya ihtiyacımız var.
Cahil insanların bile bir onuru var değil mi!
Neden ruhu, bilgisinden üstün değil o vakit; neden kişiliği o onuru haketmiyor.
Kendini toplum üstü görenlerin de onuru var tabii ki; neden bilgisi, ruhuna hiç-bir-şey katmamış, neden gelişkin yanları, ezmek ve yerini sağlamlaştırmak üzere…
Neden nazik bir otobüs şöförü, anlayışlı bir manav, sempatik bir gişe memuru, bağ kurabilen bir öğretmen, kavrayışlı ve pratik bir garson, çok bilmeyen bir yazar, her şeyi şans eseri yaşadığımızı sanmayan haber spikeri, hoşgörülü alt komşu, nasihat eden dede, dinleyen genç yok denecek kadar zor!..
Yaşama şartlarına bizi kilitleyen sistem, hangi kaliteleri hayatımızdan aldı da yerine maaşı verdi.
Kim dedi bize “evde kütüphanemiz olamaz, gereksiz!..” diye.
Kim dedi “beş dakika sonrasını bildiğin konuşmayı, sabır ve hoşgörüyle dinlersen fark atamazsın!..” diye.
Nasıl bir emirdir ki; önüne kıran aracın şöförünün camlarını kırmazsan sakinleşemezsin!
Kim söyledi; “tiyatroya gitmeyen kültürsüz ama hayatı oynatan harika!..”
Anadolu insanı neden modern dünyanın alkış ve takdirine -ayrıyettenn- sempatik gülüşüne muhtaç!..
Sendikalar napıyor, ekmek fırınları ödül törenleri…
Bizim sokağı süpüren abimiz bile hep kendi istediği yeri süpürüyor.
Sorunları haykıran muhalefet neden hala muhalefet!..
Sosyal medyada olmazsam yaşadığımı kim bilecek!
Dünyanın çivisini çıkaranlar, bize borçlu olduklarını kabul etmiyor ama esas soru;
- Biz kimiz?
Bu algı, neden sürekli ve sürekli…
Toplum nereye gidiyor!..
Nefsimiz nereye gitmek istiyor!..
Aklımız neden geri gelmiyor!..
Ruhumuz neden geri dönüşümde!
Aranızda olmasam kesin gülerdim…
Saatleri durdurun!
Onarılmamız lazım.
.
Arzu Leyal, dikGAZETE.com