-Okyanusun ortasında iki balık kavga ediyorsa, bilinsin ki oradan az önce, uzun bacaklı bir İngiliz geçmiştir!..-
“Globalizm” tüm ahlaki değerleri bir potada eritip, ortak ahlaki bir değer oluşturmak mıdır!..
Yoksa…
Yepyeni ve dünya ahlak standartları ortalamasının üstünde bir ahlak anlayışı önerisinde bulunmak mıdır!
Günümüz İslam alemindekiler, iletişim ile kurulan ilişkiler ve algılama ağının, zihinlerde oluşturduğu anlam birikimini “İlah” gibi görmektedirler.
Anlayacağımız, insanlar toplum normlarının üzerine çıkıp üstün ahlak sahibi olarak yaşamak yerine, içinde bulundukları “kurallar çemberi”nde Allah’ı bulmaya çalışıyorlar ve bundan dolayı da çamurda debelenip durmaktadırlar.
Halbuki insanlığa, ortalama ahlaki değerlerin üstünde normlara sahip ahlaki değerler öneren bir akıl, hala etkileyici bir konuma gelebilmiş değildir.
Çünkü toplumun oluşturduğu değerlere ve bu değerlere idarecilerin de yaptığı çarpıtmalar ve aldatmaları da dahil edecek olursak, oluşan ön yargılar ve korumacılık, insanlığı yeniliklere kapatarak elindekiler ile yetinmeye ve hayatın akışında durağan bir noktaya sabitlenmeye zorlamaktadır.
Oysa “Hayat sürekli değişken ve gelişim (tekâmül) halinde olan etkileşimler silsilesidir” diyerek düşünmeye devam edelim.
Geçmişin prangalarını “DİN” olarak görüp, orada takılı kalanlar, kendilerini yeniliklere kapatarak geleceği ıskalamaktadırlar.
Çünkü içerisine doğulan “SİSTEM”, insana kazandırdığı alışkanlıkları ile birlikte normal gelmektedir.
Bir süre sonra ise katı toplum kuralları sayesinde bu “SİSTEM” tabu halini de alabilmektedir.
Bundan dolayı, -istisna olanlar hariç- insanoğlu, kendisine normal ve olağan gelen sistemi kabul ederek, yanlış ve zararlı da olsa, bağlı olduğu sistemin devam etmesi ve değişmemesi için mücadele etmek durumunda kalabilmektedir.
Bu noktadan itibaren yatay geçiş yaparak;
AB ve İngiltere arasında yaşanılan “BREXİT” konusuna ve biten birlikteliğin tüm dünyada uzun yıllar boyunca oluşturulmuş yatırımlar, teknolojik birliktelikler, dev şirketlerin birliktelikleri vb. tüm ortaklıkların da bitirilerek ayrışacaklarını, devamında bu ayrılığın dünya piyasasına yapacağı “Pozitif-Negatif” etkilerin de hesaplanarak, oluşacak boşlukların doldurulması ile birlikte yeni birlikteliklerin de doğal olarak oluşabileceğini GÖZ ÖNÜNDE bulundurmak durumundayız.
Önceki makalelerimde vurgusunu yapmaya gayret gösterdiğim “Avrupa’nın eksen kayması” Brexit sayesinde İngiltere ile olan birlikteliğin bitmesi ve oluşacak boşluğun kimin tarafından doldurulacağını AB açısından gözlemlerken, aynı şekilde İngiltere açısından da oluşan boşluğu kimin dolduracağı merak uyandırmıyor değil hani…
Doğu Akdeniz’de sular neredeyse kaynama noktasına gelmişken, Suriye’nin de gönül istemez lakin son nefeslerini verdiği şu günlerde, kim kiminle hangi taraftadır bilen varsa beri gelsin.
Birinci Dünya paylaşım Savaşı’nda İngiltere, “LONDRA” tüm dünyayı ters köşe yaparak tüm ganimeti kendi hanesine yazarak kasalarını doldurdu.
Bundan dolayıdır ki Birinci Dünya Savaşı hala bitmedi ve devam etmektedir.
Birinci Dünya “paylaşım” Savaşı’nın bitmemiş olması, paylaşım savaşından elde ettiği ganimetleri paylaşmamak adına İngiliz akıl sistematiğinin, ülkelere ve coğrafyalara kendi iç dinamikleri ile karşılıklı olarak birbirlerini yok etme stratejisini uygulamış olması, tüm dünyayı yaşanılmaz hale getirmiştir.
Bundan dolayı, İngiliz milletine karşı bir düşmanlığın beslenmesi hatalı bir davranış olacaktır.
Mezopotamya’da bir söz vardır:
“Okyanusun ortasında iki balık kavga ediyorsa, bilinsin ki oradan az önce, uzun bacaklı bir İngiliz geçmiştir.”
Herkesin aklını başına toplaması temennisi ile tüm dünyaya çağrı yapılması elzemdir artık…
Birbirinizi yemek yerine, uzun bacaklıyı uyguladığı akıl sistematiğini değiştirmesi için zorlamak en doğru ve birinci dünya savaşını bitirecek yöntem olacaktır.
UNUTULMASIN Kİ;
Savaşlar, paylaşımda yaşanılan anlaşmazlıklardan dolayı çıkan hadiselerdir.
İnsanlığın “Paylaşım”ı öğrenmesi dileği ile…
.
Ali Karani, dikGAZETE.com