ABD’nin Venezuela’ya karşı göstere göstere, açıktan ve pervasızca skandal darbe girişiminin yankıları devam ediyor.
Önce, Venezuela Ulusal Meclis Başkanı Juan Guaida, kendisini geçici Devlet Başkanı olarak ilan etti; hemen ardından ABD, “Muhaliflerin lideri” konumundaki Guaida’yı Başkan olarak tanıdığını açıkladı. ABD’nin peşine takılan AB ve benzer zihniyetteki bir çok ülke de Maduro’nun devlet başkanlığını tanımadığını açıkladı.
ABD ve Güney Amerika ülkeleri, kendisini “geçici Devlet Başkanı” ilan eden o kişiyi desteklerken, başta Türkiye, Rusya, Çin, Küba, Bolivya ve Meksika, Nicolas Maduro Moros’un seçilmiş bir devlet başkanı olduğunu ve darbenin kabul edilemeyeceğini ifade ederek Maduro ‘nın yanında durdular.
Türkiye’ye gelerek “Cumhurbaşkanlığı Göreve Başlama Töreni'ne katılan, “Diriliş Ertuğrul” setini ziyaret ederek Türkiye’de de sempati toplayan, sosyal medya paylaşımlarında ülkemize ilgisini ve sevgisini gösteren biri…
NİCOLAS MADURO MOROS KİMDİR?
23 Kasım 1962, Venezuela Caracas’ta işçi sınıfı bir ailede dünyaya geldi. Babası bir sendika lideri ve MEP (Movimiento Electoral del Pueblo) militan üyesiydi.
Ailenin tek erkeği olan Maduro’nun çocukluğu, El Valle’de bir cadde olan Calle 14’ te geçti.
Irk bakımından kendisini “Mestizo" (ırksal karışım) olarak tanımlıyor.
Bir röportajında, aile büyüklerinin Sefarad, Moro kökenli Yahudi olduklarını ve Venezuela’da, Katolikliği seçtiklerini, “Roman Katoliği” olarak yetiştirildiğini anlatmıştı.
2005’te, Hint Guru Sathya Sar Baba’yı ziyaret etti. 2012’de onun izinde olduğunu açıkladı Maduro.
Beşinci Cumhuriyet Hareketi’nin (MVR) kurucularından biri olan Maduro, sendikaların yasak olduğu 1970 ve 1980 yıllarda Caracas metro işçilerini temsil ederek siyasi serüvenine başladı.
Hugo Chavez hükümetinin önemli siyasi koordinatörlerinden biri olarak, Chavez hükümetinin hizmetinde bulundu.
2006 yılında Dışişleri Bakanlığı’na getirildi .
Kendisini “Chavez’in iç çemberindeki en yetenekli yöneticisi ve siyasetçisi” olarak tarif ettiler.
2012 yılında, Devlet Başkan Yardımcılığı görevine atandı.
2013 seçimlerinde yüzde 50,6 oy oranı ile Devlet Başkanı seçildi.
2015’te yapılan Parlamento seçimlerinde Muhalifler, çoğunluğu ele geçirip 112 koltuğa sahip olurken Venezuela Birleşik Sosyalist Partisi sadece 55 sandalyeye sahip olabildi.
2017 yılında da muhalefetin elinde bulunan Ulusal Meclis'in yetkileri elinden alındı ve yeni bir anayasanın yazımı için Kurucu Meclis'in oluşturulması amacıyla seçimlere gidildi.
Ancak muhalefet bu seçimleri boykot etti.
Maduro, Mayıs 2018'de düzenlenen ve “usulsüzlük” iddialarının gölgesinde geçen devlet başkanlığı seçimlerini kazandı ve 10 Ocak'ta yemin ederek, altı yıllık yeni bir görev dönemine başladı.
Ancak tartışmalar bitmedi.
Muhalifler, katılımlarının engellendiği ve “adil bir seçim olmadığı gerekçesiyle, protesto gösterileri düzenlediler.
BM, AB, ABD, The Lima Grup [15] ve Avusturya seçim sonuçlarını dolayısıyla Maduro’yu tanımadıklarını, açıklarken, Türkiye, Çin, Rusya, Kuzey Kore, Küba, Suriye, İran ise seçimin meşru olduğunu açıklayan ve Maduro’yu tanıyan ülkeler oldu..
Peki bu sürece nasıl gelindi?
Maduro, selefi Chavez gibi, iktidarı sıkı bir şekilde elinde tutmakta başarılı olamadı.
Dünyanın en büyük petrol rezervlerinden birine sahip olan Venezuela'nın ihracat gelirlerinin yüzde 95'i petrolden geliyor.
Ancak petrol fiyatlarının sert şekilde düşmesi, gelirlerin ve döviz girişinin azalmasına yol açtı.
İthal malların tedarikinde sıkıntılar yaşanmaya başladı.
Bu da fiyatların hızla yükselmesine sebep oldu.
Halkın alım gücü düştü, ekonomik resesyon zirve yaptı.
Enflasyon karşısında paranın erimesinin önüne geçilemedi; maaşlar önemli oranda düştü.
Hükümet ise bu yaşananlar karşısında etkili bir politika geliştirmekte zorlandı.
Bir yandan fiyat artışlarını baskı altına almaya çalışırken, diğer yandan da bol miktarda para basarak piyasaya sürdü. Bu da enflasyonun artmaya devam ettiği, paranın değer kaybettiği bir döngüye sebep oldu.
Ekonomik sıkıntılar, Chavez'in ideali olan "sosyalist devrim”in omurgasını oluşturan eğitim ve sağlık alanında sunulan hizmetlerin de bozulmasına yol açtı.
Muhalifler ve Maduro destekçileri arasındaki karşılıklı suçlamalar artarak devam etti ve sokağa taştı.
Bunlar arasında en önemlisi Yüksek Mahkeme’nin 29 Mart’ta muhaliflerlerin çoğunlukta olduğu Ulusal Meclis’in yetkilerini devraldığını açıklaması oldu.
7 Nisan’da muhalif lider Henrigue Capriles’in kamu görevinden 15 yıl boyunca men edilmesi, hükümet karşıtlarının öfkesini taşırdı.
Muhalifler ne mi istiyor?
- 29 Mart’taki karara imza atan Yüksek Mahkeme’nin kararı iptal etmesi ve yargıçların görevden alınması.
- 2019 da genel seçimlerin yenilenmesi.
- Siyasi tutukluların serbest bırakılması.
- İlaç ithalatına izin verecek gerekli düzenlemenin oluşturulması.
ABD, Venezuela’dan elini çeker mi?.. Asla!..
“Maduro ne kadar dayanır” bunu da önümüzdeki günler gösterecek.
Asgari hayat standartlarını kaybeden halkın öfkesi ise dinecek gibi değil.
Ne ABD menşeli darbeleri ne de zalim yöneticilerin, halklarını sömürmesini asla alkışlayamayız.
Tarih yeni bir periyoda evriliyor.
Devletlerin kaderini, güçlü ve oyun kurucu liderler belirleyecek.
Artık kartlar açıktan oynanıyor.
En büyük görev, devletleri oluşturan hakların omuzlarında.
Vatana olan sadakat sınamasından geçiyoruz.
Kişisel hırs ve hevesleri bir tarafa bırakmanın tam zamanı.
Devletimize dört elle sarılmanın da!..
Ütopik hayallerin türbülansında başı dönenler…
Darbelerden medet umanlar…
Dar ideolojik mecralarda kısa paslaşmalar yapanlar…
Akıl tutulması yaşayanlar...
Dostlar, hepimiz aynı gemideyiz!..
Batarsak hepimiz birlikte batacağız!..
Kaderimiz birbirimize bağlı!..
Kişi ve ideoloji saplantısından ivedilikle kurtulmalıyız.
Var olan tek gerçek;
Vatan, millet ve onun bekasıdır.
Bunlar dışında her şey, tali ve önemsizdir.
Hele de ölüm kalım zamanlarında!
.
Elif Rana, dikGAZETE.com