Türkiye'de siyasi ortamın kirlenmişliği herkesin dilinde. Sokağın sesi gösteriyor ki neredeyse hiç kimse bu seçimlerden umutlu değil. İnsanların ortak düşüncesi bir soruda cisimleşiyor: “Ne değişecek?”
Ekonomi çöküş içerisinde, sağlık çöküş içerisinde ve en kötüsü umut çöküş içerisinde.
Defalarca aynı yöntemi deneyen insanların umutsuzluğu sokağın yüzü haline gelmiş. Metroya, dolmuşa, otobüse, uçağa bindiğinizde gördüğünüz şey bir asık suratlılar cumhuriyeti.
Seçimler, insanların nazarında değişen yüzlerin değişmeyen iktidarlarını temsil ediyor. Yani aslında 'elde var sıfır'. Buna rağmen aynı insanlar eski paradigma ile hareket etmekten kendilerini alıkoyamıyorlar.
Peki ya “çözüm” ne?
Sokağın nazarında hiçbir çözüm yok!.. O yüzden bu seçim, kararsızların seçimi. Ancak kararsızların ne ayrı bir partisi, ne de herhangi bir partiden beklentisi var.
Genel kanaatlerine göre; “kim gelirse gelsin Türkiye'nin içerisinde bulunduğu durum asla değişmeyecek” zira Türkiye, yozlaşmış siyasetçilerin kendi çıkarlarını ve emellerini gerçekleştirmek amacıyla örgütlü mücadele ettiği bir arena haline gelmiş.
Tam da burada büyük bir çıkmaz var: Kararsızlar, gücün yozlaştırdığının farkındalar ama gücü talep etmekten de geri durmuyorlar.
Benim, bağımsız ve partisiz Cumhurbaşkanlığı adaylığım tam da burada bir turnusol kağıdı gibi duruyor:
Toplum bir yandan tahtaya ismini dahi yazamayan yöneticiler görmek istemiyor ama öbür taraftan entelektüel birikimi olan ve de halkın içinden, daha önce siyasetle işi olmamış kişilerin siyasete istikâmet verme çabasını da hor görüyor, küçümsüyor.
Bir yandan herkesin parası kadar konuşması gerektiğini düşünen iş adamlarının meclise girmesinden rahatsız ama öbür taraftan arabası dahi olmayan, sade bir evde oturan birikimli insanların beceriksiz olduğunu düşünüyor.
Kısacası çalanları sevmeyen ama çalmayanları da beceriksiz gören toplumsal bir şizofreni ile karşı karşıyayız.
Bu öyle bir şizofreni ki; derdi anlatanlara "problemi anlatıp durma! çözüm ne? Çözüm?" diye soran ama problemi ortaya koyanların çözüm için kolları sıvadığını gördüğünde onlarla alay eden bir delilik!
Ülke eski Brezilya ya da Arjantin dizilerinden farksız kirli umutlarla dolmuş.
Siyasetçileri beğenmeyenler siyasetçilerin yolundan giderek kısa sürede köşeyi dönme derdi içerisinde. Buna “şark kurnazlığı” da diyebilirsiniz, başka bir şey de…
Aslında vatandaş, siyasetçileri beğenmiyor ama bir yandan da onların partizanlığını yapmaktan geri durmuyor.
Adeta öğrenilmiş çaresizlik.
Kim bilir belki partili bir tanıdık vasıtasıyla iş bulunacak, statü yükselecek, liyakatsız makam elde edilecek, köşeyi dönme fırsatı elde edilecek…
İşte can alıcı mesele de bu.
Hiçbir şeyin değişmeyeceğine kanaat eden insanların, bu değişmeyen düzende “çarkın kazananı” olma istekleri içerisinde bulunduğumuz toplumsal çöküşü daha da tetikliyor.
Nihayet öyle bir manzara var ki; Türkiye Cumhuriyeti bayrağı adeta bir kenara atılmış ve yerine canhıraşça parti bayrakları sallandırılıyor.
Halk, 6'lı Masa ile iktidar pastası arasında sıkışmışlığı yaşarken ve bu sıkışmışlığın kendisini boğacağını da gün gibi apaçık bilirken bu ikisi dışında yer alan hiçbir figüre de dönüp bakmıyor.
Bu figürlerin onların sağlıklarıyla ilgili koruyucu bir adım atmış olması ve hatta canlarını korumak için mücadele etmeleri de genel olarak önemli değil.
Bilecik Belediye Başkanı Vekili Mızrak Subaşı gibi poz vermeleri yeterli.
Aslında halk, bunu yaparak kendisini küçümsediğinin farkında, bunu yaparak kendisini yozlaştırdığının da farkında, bunu yaparak geleceğini ipotek altına aldırdığının çok daha farkında.
Biliyor ama yapıyor!
Zira “çalıyor ama çalışıyor” mantığını işleten bir toplumun, farkında olmaması mümkün görünmüyor.
Esasında karşımızda duran şey, sol edebiyatın bağrında işlenen "ezilmiş, mazlum halk" teması ile geçiştirilebilecek bir olgu değil.
Daha çok, tercihlerinin sonuçlarını kabullenemeyen bir sorumsuzlar topluluğu.
Elbette bu topluluğu oluşturan çok sayıda etken var…
Bunlardan en önemlisi benim kanaatime göre medya ama bilgi çağı denilen bir çağda hayati konularda karşımıza çıkan cehalet, bir mazeret değil, bir tercihtir.
Sonuca gelecek olursak:
Öncelikle bir hak ve sonra halk hareketi olarak örgütlenen “Nehir Hareketi” vasıtasıyla Cumhurbaşkanlığı adaylığım, halkın gerçekten bir çıkış yolu isteyip istemediğinin, başa gelen karbon ayak izinin, aşı pasaportu zorunluluğunun, PCR genelgelerinin, yapay et yemenin, seyahat hürriyeti kısıtlamasının, anayasa gaspının halk tarafından ne derece istenip istenmediğinin bir göstergesi de olacak.
Zira bu yazıda saydığımız küresel ajandaları yapmayacak, uygulamayacak bir iktidar, halkın ‘Yeni Dünya Düzeni'nde elinden alınması planlanan son özgürlük kalıntılarını koruyacak demektir.
Zira var olan hakları korumak, yarın yok olduklarında onlar için mücadele etmekten daha elzemdir.
Özgürlük, kaybedildiğinde değeri bilinecek herhangi bir şey değildir çünkü kaybedildiğinde kölelik başlar.
Şahsımın partisiz ve bağımsız Cumhurbaşkanı adaylığı, tüm bu elim tabloyu gördüğü halde uyanmayıp, ikna edilmek için şımarıkça bekleyenlerin değil, bilinçle hareket edenlerin hak mücadelesidir.
.
Erkan Trükten, dikGAZETE.com
Zafer Türe 2 yıl önce
ZEALLA KÖK 2 yıl önce
Levent Cengizoğlu 2 yıl önce
Sayın araştırmacı yazar Bağımsız Cumhurbaşkanı Adayı Erkan TRÜKTEN kusura bakmayın yazınızla alakasız bir yorum oldu. Saygılarımla.
Levent Cengizoğlu 2 yıl önce
Sayın araştırmacı yazar Bağımsız Cumhurbaşkanı Adayı Erkan TRÜKTEN kusura bakmayın yazınızla alakasız bir yorum oldu. Saygılarımla.
Not : 23.01.2023'te bu yorumu yapmıştım. (parantez içinde eklediğim bölüm bugüne ait) (AYDINLIK, VERYANSIN TV ve sayın yazar Abdurrahman DİLİPAK / HABER VAKTİ)
Levent Cengizoğlu 2 yıl önce
Zihin okumanın daha tam olarak mümkün olmadığı halinin görüntüleri şu anda herşey net!!!
https://cilginfizikcilervbi.com/zihin-okumak-neredeyse-mumkun-oldu/
Sayın araştırmacı yazar Bağımsız Cumhurbaşkanı Adayı Erkan TRÜKTEN kusura bakmayın yazınızla alakasız bir yorum oldu. Saygılarımla.
Levent Cengizoğlu 2 yıl önce
Barış kuruçelik 2 yıl önce
Sonuçta sözde zenginler kamuda çalışmıyor.Aldıkları maaş da belli
Kimileri mal artışı anlaşılmasın diye birilerinin üzerine ev para vb verilmiş .Bu ülkede yüzbinlerce 5 li çete var sözde burjuvazi denen kesim ve bağlı oldukları bankalar zaten ülkeyi insanları soymuşlar çalmışlar.Milyon dolarlar gayrimenkuller alınteri çalışarak bu ömre sığmaz bunlar.Bankalar olmayan parayı yok dan var ederek faiziyle insanlara satıyorlar.Bir de özellikle imza yetkisi olanlar kendilerini padişah görüyorlar makamın sahibi kendisiymiş gibi kibirlenme bu sapkın kişilerin maaşını zaten halk veriyor bunu unutuyorlar.Bunları gündeme getirirseniz Büyük milletimize iyilik yapmış olursunuz Dinen de bir zorunluluktur.Lütfen bu sorunların sürekli dillendirilmesi gerekir üzerini kapatmayın konuşun lütfen teşekkür ederim
Levent Cengizoğlu 2 yıl önce
Levent Cengizoğlu 2 yıl önce
Levent Cengizoğlu 2 yıl önce
Dünya, genetik müdahale ile hastalık riskleri ortadan kaldırılan ilk bebeğin doğumunu bekliyor. Bu gelişme,‘süper insan’ teknolojisinde çığır açacak.
https://www.posta.com.tr/bilim-teknoloji/ilk-siparis-bebek-yolda-2221438
Sipariş bebeklerin önü açılıyor!!!
CRISPR teknolojisindeki yeni bir gelişme, kendi genomumuza ne kadar müdahale yapmamız gerektiğine ilişkin etik tartışmaları tekrar gündeme getiriyor. Yapılan yeni araştırmalar, yakın gelecekte sipariş usulü bebeklerin yolunu açabilir.
https://www.gazeteduvar.com.tr/bilim/2017/08/01/siparis-bebeklerin-onu-aciliyor
Not: İsteyen herkes evlenmedende kısa bir süre sonra çocuk sahibi olacak, sperminizi verip taşıyıcı annede kullanabilirsiniz!!!
NESNELER ARASI İLETİŞİM, TRANSHUMANİZM,... DİJİTAL DECCALİYET REKLAMINA DEVAM!!!
Sayın araştırmacı yazar Bağımsız Cumhurbaşkanı Adayı Erkan TRÜKTEN sizler gibi ülke yöneticilerimiz olduğunda bu teknolojik gelişmeler karşısında ne gibi kanunlar çıkarmamız ve tedbirler almamız gerektiği hakkında ülkemizin kafa yoracağına eminim. Saygılarımla.
Levent Cengizoğlu 2 yıl önce
Levent Cengizoğlu 2 yıl önce
Prekürsör deneyleri
MKUltra (wikipedia) programı 1945 yılında başladı ve bu konuyla ilgili Joint Intelligence Objectives Agency (Ortak İstihbarat Ajansı) kuruldu, bu kuruma doğrudan yetki verildi. Çalışılan bazı bilim adamları işkence ve beyin yıkama olarak tanımlanan suçlardan, bazıları da Savaş suçu işlemek ve Nazilik suçuyla yargılanmıştır. Hitler döneminde başlamıştır, zihin okuma ve zihin kontrol projesi, bu altyapının üzerine MK ULTRA projesi başlatılmıştır. Rusya Federasyonun bu sistemi tam olarak desteklediğine emin miyiz? Yoksa ülke çıkarları olan durumlar için mi destek verdi? Bence ülke çıkarları için!!! Benim için akıl hastası çok suçlu bir kişilik denmekte kesinlikle doğru değil öyle olsa 4 senedir ilaç kullanmayan paranoid şizofreni bir kişi bir kaç günde kendini Ruh Hastanesine zor atar, suçlu bir kişilik olsa önce suç üstü yapılır sonra bu yayın yapılır demek ki bende suç işleyecek bir kişilik ruh halide yok. Sayın yazar kusura bakmayın yazınızla direk alakası olmayan bir yorum oldu. Saygılarımla.
Levent Cengizoğlu 2 yıl önce
Uzayda bir işgal var amerikanın starlink'leri vasıtası ile ne yapacak bu starlink'ler haberleşme ve internet diye kabul ediliyor yani bize öyle reklamı yapılıyor bizim haberleşme uydularımız var internetimizi oradan verebilecek teknolojimizin olduğuna eminim. Nasıl ki kara, deniz ve hava saha sınırları varsa ülkelerin uzay sınırıda olmalı izinsiz hiçbir ülke kullanamamalı uydularını gönderememeli. Aslında yapılmak istenen belli tek dünya devleti (dijital deccaliyet) görmek isteyen her yerden bu saldırıyı görür. Anlayana sivrisinek saz anlamayana davul zurna az. Adamlar davul çala çala geliyorlar.
Not: SpaceX şirketi ile gönderdiğimiz Türksat uyduları Kazakistan'da bulunan Baykonur uzay üssünden neden gönderilmemektedir?
Sayın yazar Bağımsız Cumhurbaşkanı Adayı Erkan TRÜKTEN yazdıklarınızda ne kadar haklı olduğunuzu düşündükçe ve okudukça her geçen dakika daha iyi anlıyorum. İyi günler ve iyi çalışmalar dilerim. Saygılarımla.
Levent Cengizoğlu 2 yıl önce
Sayın Bağımsız Cumhurbaşkanı adayı Erkan TRÜKTEN kitabınız, köşe yazılarınız ve YouTube programlarınızda belirttiğiniz Dijital deccaliyet (Deccal kitabınız) ne kadar haklı olduğunuzu görmekteyim sizler sayesinde ülkemizin başına ne denli büyük tehlikeler açılabileceğini öğreniyorum sayenizde.
İyi günler ve iyi çalışmalar dilerim. Saygılarımla.
https://vk.com/video-44600258_456239884?list=67baa047e387ec8a75
Gerekmez 2 yıl önce
Ayhan Pekdemir 2 yıl önce
Ali tabanca 2 yıl önce
Esin tabanca 2 yıl önce
Levent CENGİZOĞLU 2 yıl önce
Levent CENGİZOĞLU 2 yıl önce
Bilal-yılmaz 2 yıl önce
Şahsi çıkarlarını öncelikli kılan partilerin ve siyasetçilerin artık bu vatana ve millete bir faydasının olmayacağını öngördüğümden.
Partisiz, bağımsız Cumhurbaşkanı adayı
Sayın ERKAN TRÜKTEN'i destekliyeceğim.
Dr. Radik Maden 2 yıl önce
Sevgi Ayyıldız 2 yıl önce
Muhsin 2 yıl önce