Ne Münasebet Lan?
O gün, sabah ezanıyla uyandı, namazını kıldı. Bugün, uzun zamandır büyük bir emek ve zahmetle hazırladığı doktora tezini jüriye sunacaktı.
Çayını demleyip, kahvaltısını hazırlıyor bir yandan da “playlist”inde çalan “Blackmore's Night - Cartouche”a eşlik ediyordu.
Güne olumlu düşüncelerle başlamak için harika bir ritmi vardı.
Bir yandan gerekli son düzeltmeleri yapacak bir yandan da çayını yudumlayacaktı.
Doktora tezini yazmaya başladığından beri hayatı belli bir düzen içinde seyrediyordu. Yoğun çalışıyor fakat sevdiklerine de zaman ayırmayı ihmal etmiyordu.
Son düzeltmelerini yaptıktan sonra, kuru temizlemeden evvelsi gün aldığı lacivert takımını dolabından çıkardı, saçlarını özenle taradı, renk uyumuna dikkat ederek ayakkabı çanta kombinasyonunu yaptı.
Lacivert ikna edici bir renkti. Bugün ikna edici olmaya ihtiyacı vardı. Her zamankinden yarım saat önce heyecanla evden çıktı; geç kalma riskini göze alamazdı.
Fakülte'nin kapısına doğru yürürken aniden karşısına çıkan “Cara Delevingne” reklamıyla irkildi. “Bu sensin” diyordu; Bu ne cürretti böyle?
Ağzındaki sakızı şişirmiş, saçı başı dağınık, üstü başı kaymış kılıksız, çirkin.
Başını hafifçe geriye attı ve yüzünü hafifçe buruşturarak “Ne münasebet?” dedi ve bond çantasını savurarak, yüksek ökçelerinin ritmik tıkırtısıyla olay mahallini terk etti.
O, halkın içinden herhangi biri ve O uyumuyor. O, bu oyunu yemedi.
Reklamlar bizi hipnotize etmek ve tüketime yönlendirmek içindir.
Kapitalist düzen, kimliğimizi hiçe sayar. İlgilendiği tek şey sisteme hizmet etmemizdir.
Vakit, hepimiz için uyanma vakti, uyanık olun!
.
Nickola Berrygele, dikGAZETE.com