HARP SİLAH VE ARAÇLARI BİZİM Mİ?
F-16 ANA MUHAREBE UÇAKLARIMIZ MİLLÎLEŞTİ Mİ?
TOPLUM STRATEJİK KONULARDA TAKİPÇİ VE DENETLEYİCİ OLMALIDIR.
İmâm-ı Azam diyor ki:
“Kılıç Türklerin elinde olduğu sürece senin dinine zevâl yoktur.”
Koç Köroğlu’nun tâbiri ile “Delikli demir (Tüfek) icâd oldu mertlik bozuldu.”
Tüfek çıktığından bu yana geriledik maalesef…
Bugün…
PKK Terör Örgütü ile hepimiz kiminle savaştığımızı biliyoruz. İngiltere ve ABD’nin başını çektiği Fransa, Almanya ve Rusya’nın da destek verdiği 1. Dünya Savaşı’ndaki düşmanlarımız…
Peki, Suriye, Libya, Karabağ, Irak derken aslında Mehmetçik kaç cephede?
Görüyor musunuz?
Bunların her biri ayrıca 1. Dünya Savaşı’ndaki cepheler değil mi?
Suriye-Filistin Cephesi
Trablus (Libya) Cephesi
Irak Cephesi
Kafkasya (Azerbaycan) Cephesi
Balkanları biliyorsunuz, Türkiye güçlü ve kararlı durmasa orayı da kana boğacaklar…
Yemen ve Kanal Cephelerimizde de savaş var…
Tüm bu bölgelerde bir şekilde Mehmetçik var. Bir kısmında sıcak çatışmanın orta yerinde…
Bulunduğumuz umùmì şeràit içinde kullandığımız silahların ne kadar bizim olduğu sorusu öne çıkıyor. En büyük eksik Millî Muhàrip Uçak… Hâlen F-16 Ana Muharebe Uçağımız… Pekî, ne kadar bizim?
BM’de de görev yapmış değerli bir kardeşim şöyle bir not yazmış:
“Bir silah sisteminin veya platformunun sahibi kimdir? Bir tankın, bir uçağın, güdümlü bir füzenin sahibi kimdir?
O silahı envanterinde tutan, birliklerinde kullanan mı yoksa onu tasarlayıp, imal eden mi? Tabi ki ikincisi sahibidir. Parayı vererek o silah sistemini satın almış olmanız sizi o silah sisteminin sahibi yapmaz. O silah sisteminin sizin olmadığını ne zaman anlarsınız peki?
Ülke sınırlarının dışında, o silah sistemini yapan ülkenin izni dışında harekât icra ettiğinizde anlarsınız bunu.
Belirli bir enlem ve boylam çizgisinin dışına çıktığınızda, sizin sandığınız tankın yağ pompası yüksek basınçtan dolayı tankı hareket ettiremezsiniz, güdümlü füze asla nişan noktasına gitmez, uçağınızın aviyonikleri size ve uçağa hatalı bilgi ve komutlar verir. Yani anlarsınız ki sizi belirli bir toprak parçasına hapsetmişler.
Eğer bir gün ülke işgale uğrarsa, yine bu silah sistemlerini yapıp size satanlar sizin sandığınız o silahları kendi ülkenizin savunmasında dahi kullanmanıza izin vermeyebilirler. Bu nedenlerle savunma sanayinde Millîlik önemlidir. Yerlilik sonra gelir.
Bir sanayi Millî ise, yani Türk Evlâdına aitse, isterse Antarktika yapsın bunu, o sistem Millîdir. Ama içimizde yerli olmaları sebebiyle Millî sandığımız ama asla millî olmayanlar da vardır. Öbür yandan, yabancı sermaye olarak ülkemize gelmiş, yerli bir şirket olmuş, bu millete istihdam sağlayan, gelişmesine öyle ya da böyle katkı sağlayan, vergi veren, normal ticari ve sanayi faaliyetlerini yürütenleri de tenzih ederiz.”
Yukarıdaki satırlardan çıkardığım sonuçlar o kadar açık ki…
1. Yabancılardan aldığımız silah, araç ve malzemenin yazılımları ve kontrol sistemleri Millî mi?
Hemen aklıma F-16’lar geliyor. Millîleştirme işlemleri doğru ve miâdında yürüyor mu? İlgili kurum, şirket ve şahısların takibi nasıl yapılıyor mu ve proje hangi aşamada?
2. Millîlik ile ilgili çalışanlar da ne kadar millî? Málum geçmişte TÜBİTAK, Savunma Sanayii’mizin ROKETSAN, ASELSAN, HAVELSAN, TUSAŞ, TAİ gibi kurumlarında çalışan FETÖ Mensupları cinayet dahi işlediler, Yunanistan’a kaçarken Muhabere Sistem ve kodlarımızı götürdüler.
Şu anda da geçmişte TÜBİTAK’ta çalışan bir FETÖ mensubu ABD adına İsrail'in demir kafesini geliştirmeye gitti.
3. Modernizasyon faaliyetleri Yerli Üretim kadar hassas ve önemli. Yurtdışında yapılacak modernizasyon faaliyetlerinden kesinlikle vazgeçilmelidir.
4. Harp ve Savunma Sanayii üretici ve ürün türü açısından ne kadar çeşitlendirilirse bu hem kaliteyi, hem rekâbeti hem de uluslararası baskılara karşı alternatifli hareket kolaylığı sağlar. Son dönemde savunma sanayii alanındaki görevlendirmelerde TEKELLEŞME RİSKİ görüyoruz. Cumhurbaşkanımız ilgili kurullardaki karar vericileri farklı kaynaklardan, güvenilir ve ehil insanlardan oluşturmalıdır. Adamcılık dedikodularına asla fırsat verilmemelidir.
Savunma Sanayii’nde çalışan özel şirket personeli kamudaki sorumluların yerine görüşmelere girmemeli, beyanat ve görüntü vermemelidir. Bu gibi durumların bizzat Millî Devleti ve Cumhurbaşkanımızı zor durumda bırakacağı ilgililerce de bilinmelidir.
5. Her türlü Kontrol Sistemleri ve Savunma sanayimiz açısından MİLLÎ CHİP ÜRETİMİ’ne ivedilikle başlanmalıdır. Bu konu günümüzde en önemli husustur. Çin’in ürettiği Huawei marka cihazların ABD’ne neden sokulmadığı herkesçe malumdur.
6. Geliştirilen silah sistemlerinin koordinasyonu için Savunma Sanayii Başkanlığı dışında stratejik/taktik kullanımlarına dönük Muharipler ve teknik personelden oluşan Danışma ve Koordinasyon Merkezi oluşturulmalıdır. Bu grup bildiği her konunun gerek millî, gerek ticari sır olduğunu bilmelidir. Böyle olursa gereksiz tekrar ve plansız üretimden de iç piyasada kurtulunmuş olur.
Ülkemizde Millî Birliğin ölçütlerinden en önemlisi Seçim Sonuçlarıdır.
Bugün Cumhurbaşkanımızı yüzde 53 yerine yüzde 60’larda seçebilseydik gerek ülke içinde, gerek ülke dışında elini daha da güçlendirmiş olmaz mıydık?
Yapılacak her güzel şey özellikle Millî Harp ve Savunma Sanayii’nde Güçlü ve Büyük Türkiye Hedefi’ne bizi yaklaştıracaktır. Bu duygularla önerilerimi arz ederim.
.
Emekli Yarbay Halil MERT, dikGAZETE.com
-Strateji ve Yönetim Uzmanı-
Yazıyı, açıklamaları ile buradan izleyebilirsiniz: