MOSKOVA
Türkiye'de cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin ilk turu tamamlandı. Özellikle parlamento seçimlerinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderlik ettiği "Cumhur İttifakı" parlamento çoğunluğunu yine sağladı.
Muhalefete gelince "Millet İttifakı", Kürtleri ve sosyalistleri temsil eden "Emek ve Özgürlük İttifakı" arasında önceki seçimlere oranla yaklaşık yüzde 4’lük bir artış söz konusu.
Seçimlerin sürprizi ise Sinan Oğan'ın Cumhurbaşkanı adayı olarak ilan edildiği "Ata ittifakı" tarafından yapıldı. Mülteci karşıtı politikalarıyla ön plana çıkan Ata ittifakı, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci tura kalmasına neden oldu. Yani parlamento seçimleriyle halkı mecliste temsil edecek olan milletvekilleri belirlendi. Ancak Cumhurbaşkanı ikinci tur sonrasında kesinleşecek.
Türkiye'de politik tarafların bu kadar net olarak keskinleştiği bir başka dönem daha yaşanmadı. Türkiye'nin 100'ncü yılında ya Erdoğan karşıtları çoğulcu bir politikayla seçimleri kazanmalıydı ya da Erdoğan'ın rotasında Türkiye, kendi politikalarını sürdürmeye devam edecekti.
Türkiye'nin doğusundaki depremin sonuçları iktidarı düşürmek için gerekçe olmadı. Türkiye'deki ekonomik kriz ve belirsizlikler de sonucu değiştirecek bir faktör olmadı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendi gücünü stratejik adımlarıyla korumayı başardı.
Erdoğan özellikle son 2 yılda global ölçekte atılımlar yaptı. Türkiye'nin “Togg” marka aracını üretmesi, Rusya - Ukrayna savaşında sorumluluk alarak gıda krizinin çözümüne dair İstanbul'da yapılan “Tahıl Anlaşması”nın öncüsü olması, Rusya ile sürdürülen stratejik anlaşmalar, Akkuyu Nükleer Santrali, Türkiye'de gaz merkezinin kurulması ve daha sayısız projeler, bu seçimlerin belirleyici unsurları oldu.
Türkiye, batılı ülkeler ile yaşadığı anlaşmazlıklara karşı Rusya kozunu çok iyi oynadı.
Somutlaşmış anlaşmalar Türkiye'nin bu zorlu dönemde hedeflerine daha kolay ulaşmasını sağladı.
Ancak muhalefetin cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Rusya'nın Türkiye'deki seçimlere müdahele edeceği iddası toplumda karşılık bulmadı. Belki de muhalefete oy kaybettiren adımlardı bunlar.
Yurtdışı oylarına baktığımız zaman Rusya'da yaşayan Türklerin bir önceki seçim sonuçlara göre iktidara desteğini arttırdığını ancak muhalefete olan desteğinin düştüğünü görüyoruz.
Rusya'da yaşayan Türkler, Rusya ile ilişkilerin bozulması halinde bundan zararlı çıkacağını biliyordu. Türkiye'de yaşayan seçmen de aynı kaygıları taşıdı.
Muhalefet bloğunun içerisindeki eski Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun partisi olan Gelecek Partisi'nin Rusya karşıtı politikaları, toplumda rahatsızlığa neden oldu.
Ekonomi eski Bakanı Ali Babacan'ın batılı ülkelere yakınlığı ve keskin bir şekilde Amerikancı politikaları Türk seçmende kaygılara neden oldu.
Millet İttifakı’nda yer alan siyasi parti liderlerinin tüm politik yaklaşımları cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu'nun yanlış bir söylem kullanmasına neden oldu.
Rusya'nın, Türkiye'deki seçimlere müdahale etmediğini muhtemelen kendisi de biliyordu. Ancak Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan gibi liderlerin dayatmasıyla Kılıçdaroğlu'nun böyle bir iddia ortaya attığını düşünüyorum.
Ancak bazı gerçekler var.
Türkiye ile Rusya ilişkileri artık iç içe geçti. Hem toplumlar nezdinde hem de yönetimler nezdinde bu 2 ülkenin arasını açacak hiçbir adım bundan sonra kabul görmez.
Devletlerde süreklilik esastır. Bugün Türkiye'yi yöneten isim değişse bile yani Kemal Kılıçdaroğlu seçimleri kazansa bile yapılan anlaşmalar ve kurulan ilişkileri bozmaya gücü yetmeyecek. Çünkü anlaşmalar, hükümetleri değil devletleri bağlar. Ancak Türk seçmeninde zaten uygulanması gereken anlaşmaların yani projelerin tam zamanında tamamlanması ihtiyacı belirdi.
Türk seçmeni, Akkuyu NGS, Türkiye'de gaz merkezi kurulması ve savunma alanında işbirliği anlaşmalarının derhal tamamlanması gerektiğini düşünüyor. Ancak Kemal Kılıçdaroğlu'nun kazanması durumunda bu projelerin uygulanmasında gecikmeler yaşanabileceği kaygısını taşıyor.
Bu nedenle muhalefetin adayı Kemal Kılıçdaroğlu, somut delil olmadan bu iddiaları gündeme getireceğine seçmene Rusya ile yapılan anlaşmaların uygulanacağı garantisini verseydi muhtemelen seçilme şansı daha yüksek olurdu.
.
Erhan Altıparmak, dikGAZETE.com