Milletimizin, devletimizin, fiilen paramparça edildiği 1. Dünya Savaşı devam ediyor.
Bu savaşın en kirli yüzünü, Vehhâbilik, Selefîlik Süreci ile başlayıp, İngiliz Ajanı Lawrens’le, Şerif Hüseyin’lerle, Irak’ta Kesnizâni, Ortadoğu’da IŞİD ile devâm eden, FETÖ ile zirve yaptığı Dinimizin bile Allah Korkusu olmaksızın alçakça istismâr edildiği alanda yaşadı.
Evet maalesef Dînî Cephede.
Diğer mi?
Siyâsi ve STK alanlarında.
Apaçık adı “İngiliz Muhipler Cemiyeti” ve peykleri olan yapılardan başlayarak özellikle İngiltere ve ABD’ne yakın siyasi ve STK yapıları kuruldu ülkemizde.
En kötüsü de her türlü Devlet Örgütü, siyâsi parti, STK, Dînî cemaat, tarikat yapısına sızan işbirlikçi unsurlar..
Yakın tarihimizde bir türlü doğru kamplaşmayı gerçekleştiremiyoruz.
Birileri algıyı yönetip, ötekileştirme ve cepheleşmeyi farklı düzlemlerde oluşturmayı beceriyorlar.
Örnek mi?
Lâik-Antilâik..
Şu anda lâiklik ya da İslâmî hassâsiyetler için kamplaşmayı gerektirecek ne var?
Ne lâiklik ne de Din elden gitmiyor. Ama toplum, nesil elden gidiyor.
Yozlaşma diz boyu.
Umurunuzda mı?
Solcu-Sağcı..
Kim solcu?
“Solcuyuz” diyen Batıcı olmuş.
“Sağcıyız” diyen liberal vs. “Sosyalistim” diye Almanya ile çalışıyor, “Dindar” pozlardaki İngiltere ile. Ya da tam tersi.
Misal olsun, lütfen genellemeyin ya da şahsîleştirmeyin.
“Gerçek Din… Uydurulmuş Din… Geleneksel Din… Mealciler… Hadisçiler… vs. vs.” derdiniz ne?
Kitap (Kur’an), Sünnet’e bakıp da bir araya gelen ulemânız mı var?
Bilgi çağındayız.
Açın Kur’an-ı Kerim’i, Allah emrettiği gibi apaçık, anlaşılır bir kitap göndermiş.
Gülümüz SAV’in hadisleri ortada.
Okuyun.
Neden âlet oluyorsunuz?
Dolgu malzemesi oluyoruz.
Her türlü, tarikat, cemaat, mezhep, mektep ayrışması.. Müslümanız.
Bitti.
Mezhep gerekli.
Amel için fıkha bakmak gerek.
Peki, mezhepçilik neyin nesi?
Bakın bu gün ehl-i sünnet, aynı tarikatın aynı kolu mesela Nakşî-Hâlidiye gibi, ama Avrupa’da camileri farklı, Hıristiyanlığın kiliseleri gibi.
Var mı “fitne sokmayın” diyen mensuplarına.
Ya aynı camide farklı farklı cemaat yapıp namaz kılanlar?
Demek ki Türkiye’de de halk ya da devlet biraz müsamahakâr davransa ne hâle geleceğiz.
Peki, bu kamplaşmaların her türü fitne değil mi?
Bıraksa toplum Alevi, Sünni deyip kamplaştıracaklar. “Alisiz Alevilik” belâsı tüm Müslümanların kaybı olmaz mı peki?
Şiî - Sünni ayrışma ve kavgası en çok kimin işine yaramış.
Bakın tarihe.
Önce Batı’nın ve Papa’nın.
Sonra Rusya’nın..
Bu arada dünyadaki Şiîlere bakın.
Zannettiğiniz gibi çoğu Fars değil. Fars kullanıyor ve elinde Milli Güç Unsuru olarak tutuyor.
Şiî toplumlara bakın. Çoğunluk Türk asıllı.
Solcular, bin parça.
Bölücülük silahlanmış, 50 yılımızı yemiş.
Kirli ve namussuz bir terör örgütüne dönüşmüş, siyasette ve dînî zeminde, toplumun tüm kesimlerinde ve alanlarında örgütlenmiş.
Özetle, Milletimizin gerçek kamplaşması nasıl olmalı biliyor musunuz?
Milli Unsurlar.
Millet ve Devletimizin bölgesinde ve Dünyada güçlü, etkin olmasını isteyen herkes.
Güçlü ve Büyük, Üreten Türkiye’nin ihyâsı için mücadele eden herkes.
Türkiye’nin Türk Dünyası’nda ve İslâm Dünyası’nda öncü olmasını isteyen, ülkenin refah düzeyinin yükselmesini isteyen herkes “Milli Cephe”de olmalı.
Gayri Milli Unsurla ise, gözü ve kulağını Batı, emperyalist Dünya ve dış güçlere dayamış, her türlü işbirlikçiler.
Azîz Milletim!
Bu gün maalesef oranlarına bakmaksızın, Milli ve Gayrimilli Unsurlar tüm kesimlerin içinde varlar.
Gayrimilli Unsurlar çok iyi organize, daha örgütlü.
Bu gün FETÖ, CHP, İP ve HDP’yi bir araya getirmeyi becermiştir.
Tabiî Batılı destekçileri ile.
FETÖ, PKK içinde de çok etkindir şu anda; firârî generallerini Kandil’de görüyoruz.
FETÖ ile ilgili şaşırmayın!
Bu coğrafyada doğdu, palazlandı, büyüdü.
Demografiyi de biliyor, bürokrasiyi de, psikolojik harekâtı da biliyor, Silahlı Kuvvetleri de, diplomasiyi de biliyor, siyâseti de. Çünkü tüm bu yapıların içinde etkin ve var.
FETÖ’yü büyütmüyorum.
Durum bu.
Ciddiye alın.
Bağrımızdaki hançer.
Bilin.
“Abi” dediğimiz, FETÖ içinde olmayan çok insan var; damadı ya da gelini aktif FETÖ Mensûbu.
Bu gün siyâsete, özellikle İngiltere, kısmen ABD destekli çok ciddi bir operasyon çekiliyor.
Basitçe arz edeyim.
Cumhur İttifâkı’nın yüzde 51-52 oyu var. Aslında ülkede Milli Unsurların toplam oyu, yüzde 67-75 aralığındadır.
Kaybı düşünün.
Yüzde 3-10 oy, seçimleri sıkıntıya sokar mı?
Evet.
Peki, karşı taraf tek blok olursa, yüzde 3 oy ile bile Cumhur İttifâkı kaybeder mi?
Durum bu kadar açık.
Azîz Milletim!
Bu gün AK PARTİ’den ayrılanlar iki parti kurdu.
CHP açıktan “Milletvekili verelim, grup kurun”a getirdi pazarlığı şimdiden.
Baktığınızda İslâm Kalkınma Bankası, Malezya (1) vb. kuruluş ve ülkeler referanslı olan insanlar.
ABD’nde çalışmışlar.
Bunlar kötü mü?
Bir kısmı partili ya da partisiz Bilderberg Toplantıları’na müdâvim konuk. (2)
Batı toplumunda özellikle de Kraliçe ve Ekibi için tanınırlığı yüksek insanlar.
Diğer yanda, ağırlıklı olarak MHP’nden kopan bir gurubun başını çektiği kişilerce kurulan İYİ Parti.
Dikkat ederseniz Cumhur İttifâkı Partileri içinden birileri bölünüp ayrılıyor ve CHP’nin başını çektiği Millet İttifâkı’nın kontrolüne giriyor.
Peki, ayrışmanın temellerinde ne var?
AK PARTİ ve Recep Tayyip ERDOĞAN, özellikle 15 Temmuz sonrası, ihânet ve aldatmanın boyutlarını gördü.
Mâzinin romantik “Siyasal İslâmcı” siyâsetinden Milli Devlet’e mâtuf bir zemine zaten 2007 E-Muhtıra sonrası yönelmişti Cumhurbaşkanımız.
İşte sorun da tam burada başlıyor.
Türk Milleti’nin, İslâm içinde kendi yüksek algı ve duruşu var Tarih içinde.
Unutmayalım ecdâd, Hâlife olmadan çok önce Emîr-el Mü’miniyn olmuştu.
Müslüman Türk Milleti aslına yöneldikçe emperyalizm, saldırılarını çeşitlendirerek büyütüyor.
Bir yandan AK PARTİ’den oy çalmak için eski Başbakan ve Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcılığı yapmış kişiler, parti kuruyor.
Diğer yandan MHP’den oy devşirmek için başka bir parti İYİ Parti siyâset arenasında.
CHP, HDP’yi doğrudan destekliyor.
Teröriste, terörist demiyor.
CHP, işi darbe çığırtkanlığına kadar götürmekten de tereddüt etmiyor.
İYİ Parti?
Geçenlerde bir HDP’li, “Bizimle görüştüler” nevîinden bir şey söyledi.
Bir anda İYİ Parti, Milliyetçi kodlarını hatırladı; “Biz görüşmedik” diye.
Daha öncesinde mecliste İYİ Parti’nin Milliyetçi çevreden kopmamaya özen gösteren sözcüsüne, HDP’liler, “Bulunduğunuz koltuklarda bizim oylarımızla oturuyorsunuz” diye açıktan beyanlarda bulunmuşlardı.
İYİ Partililer, “Bizim HDP’den oy talebimiz olmadı” diyorlar.
Yerel Seçimlerde, CHP ile anlaştıkları yerlerde HDP seçmeni kendilerine oy verdi.
Kabul ediyorlar bunu.
Peki, şimdi soru şu:
“HDP, MHP Adaylarına oy verir miydi? Oy verir mi?”
Asla!
Dolayısı ile MHP, bu soruyu dillendirerek İYİ Parti’nin kendi tabanına dönük aldatmacasının önüne geçmelidir.
Bu saatten sonra bilin ki AK PARTİ ile HDP seçmeni arasında da çok oy gezmez.
Tabii bölgenin aşiret, menfaat ilişkileri kısmen etkili olur.
Siyaset kritik bir zeminde yürüyor.
Cumhur İttifâkı mutâbakatına, “İ’lây-ı Kelimetullah”ı koymuş bir ittifaktır. Ayrıca; Cumhur İttifakı, Cumhuriyetimizin kurucu değerlerine de bağlı olduğunu “Muâsır medeniyet seviyesinin üzerine çıkma” hedefini, “Milli ve Üniter Devlet” vurgusunu da yapmıştır.
Bakıldığında yelpazesini geniş tutmuştur. Cumhurbaşkanımız da buna özen göstermektedir. Yani Milli Unsurları bir araya getirmenin çarelerini aramaktadır.
Burada halka anlatmakta zorlanılan hususlar var.
Bülent Arınç gibi adamlar, Cumhurbaşkanımızın yakınında iken, biz kendisini destekleyenler olarak İYİ Parti ve CHP’nin içinde ya da çevresinde örgütlenen FETÖ’cüleri izâhta zorlanıyoruz.
Etkin ve Milli Devlet diyeceğiz, İsmail Metin Temel gibi Milletimizin fedâisi insanların uzak tutulmasını anlayamadığımız için anlatamıyoruz da.
Şimdi, Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanı’nın ataması yapıldı.
Kimse kusura bakmasın, bu kişiler, kamu görevi olarak, herhangi bir bakanlıkta Müsteşar yardımcısı, Daire Başkanı statüsünde olabilirler. Ancak dünyanın en gelişmiş demokrasilerinde bile Silahlı Kuvvetler atamaları halkın ilgisini çeker.
Ayrıca bu Kurmay Başkanı, FETÖ ile mücadeleden biliniyor.
Akdeniz’deki hukukumuzun korunması ile ilgili gayretleri ile biliniyor.
En kötüsü de ne biliyor musunuz!..
Bir ay önce FETÖ’cülerin sosyal medyada bu amiralin görevden alınacağını paylaşmış olmaları..
Cumhurbaşkanımızın MİT, TSK ve diğer ilgilileri zıplatması lâzım. “Bu sır FETÖ’cü sayfalarda ne geziyor” diye…
Eskiden FETÖ ve bazı cemaatlerde “MENFΔ diye bir kategori vardı.
Kim menfî?
Canımın istediği!
Kime göre menfî?
Bir kamu görevlisi ideolojik olarak sizinle ayrışabilir. Ama siz bir de Millilik Vasıfları ile bakın.
Adam Aczmendi. Ama siyasi zeminlere yakın yer tutmuş, sırf sünepelikle.
İnsanlara “FETÖ’cü” diye iftira atıyor.
Kimse “Nâmussuz adam sizin 28 Şubat’ta yaptıklarınızı unutmadık. Farkınız var mı?” demiyor.
Böyle kişilerin kesinlikle bâzı atamalarda etkisi olduğunu düşünüyorum.
Her mesleğin kendi fıtratı vardır.
İmamın ayrı, subayın ayrı, öğretmenin, doktorun ayrı.
Çok iyi bir tamirciyi kuyumcuda bir hafta tut da sonucu gör.
Çok kaba olacak ama bırakın subayların atamasında, mütalaayı subaylar yapsın.
İmamların atamasında imamlar.
İmamların atamasında, subayların 28 Şubatlı günlerde mütalaası ne kadar ayıp ve abes ise, şimdi de subay atmasında imamların mütalaası ters.
Sayın Cumhurbaşkanım!..
Askerlerin atamalarında size danışmanlık yapacak kişileri, dağa çıkmış, operasyonlara katılmış, muhâriplerden seçin.
Milletimizi ve Şanlı Ordumuzu gerçek mânâda seven kişilerden seçin.
Bakın Şanlı Ordumuz gittiği her yerde Azîz Milletimizi temsil ediyor ve biliniz ki sizin adınızı götürüyor.
Genel olarak, izâhı zor atamalar da yine iktidarın ne yapmak istediğini izahta zorlanmamıza neden oluyor.
Siyaset, ülkemizde kaypak zeminde ve halk tarafından seçim sandığı dışında çok müdahale edilemeden ve katkı sağlanamadan yürüyor.
Biz Milli Birliğin sağlanarak yürüyen hiçbir faaliyetimiz akâmete uğramadan sürsün istiyoruz.
Lütfen şahsî ikbâl ve heveslerimizi, gurur ve kibrimizi bir yana bırakalım.
Bu milletin en az yüzde 75 olan Milli Zeminini bir araya getirelim.
Bunu başarmalıyız.
Yoksa düşünün, Akdeniz’den Okyanus’a, Basra’dan Kızıldeniz’e, Afganistan’dan Libya’ya, Suriye’den, Irak’a, Katar’dan Somali’ye, Türk Dünyası’ndan İslam Coğrafyası’na yürüyen onca faaliyet, ülke içindeki yatırımlar..
Kaybetme vebâlinin altından kimse kalkamaz.
Enteresandır, muhalefet, Türkiye’mizi etkinleştiren tüm iç ve dış faaliyetlere de karşı.
Ayrıca dikkatimi çeken bir şey, özellikle yeni partiler ve muhalefet, salgın sürecindeki ekonomik sıkıntıları IMF ve Yabancı Fonlardan borç alarak çözme konusunda da hemfikirler.
Oysa Türkiye, bu yılki borçlarını rahatlıkla ödeyebiliyor.
Özetle; yeni kurulan Davutoğlu ve Babacan'ın partileri, merkez oylara, AK PARTİ oylarına yönlendiriliyor.
İP de HDP ile gerginlik çıkartarak, milliyetçi pozlarda MHP'nin oylarını çalma derdinde.
CHP, "Yeni partilerin grup kurmasına yardımcı olalım" diyor.
Oyun büyük.
Azîz Milletim!
Gayretimizle azîz, nemelâzımcılığımızla zelîl oluruz.
Kendi zeminimize daha doğruyu usûlünce söylemeye çalışalım.
Allah, dürüst olup, münafıklığa girecek sünepelik, menfaatperestlik ve riyâkarlığa karşı bizi uyarıyor.
Töre ve edebimiz, her türlü şahsiyet zafiyetini toplum dışına itiyor.
Çok çalışacağız.
Ecdâdın mirasını, edeb ve İmân mücadelesini, istikbâle taşıyacağız.
Siyâset başta olmak üzere hasmın ayak oyunlarını, düşmanlarımızın muhtemel planlarını görmeliyiz.
Merhum N. Fazıl diyor ya, “Zifirî karanlıkta ak sütün içindeki ak kılı görmek” diye.
Bu idrâkte olmalıyız.
.
Emekli Yarbay Halil Mert, dikGAZETE.com
-Strateji ve Yönetim Uzmanı-
(1) İngiliz Milletler Topluluğu’na üye kalmak kaydıyla bağımsız bir İslâm Ülkesi, D-8 Üyesi.
(2) https://www.timeturk.com/tr/2012/06/01/55-yilda-turkiye-den-bilderberg-e-kimler-katildi.html
Ali Özen 5 yıl önce