Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Komşularla Sıfır Sorun Politikası” acaba gerçek mi oluyor?
Türkiye, son dönemde Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır ve Suudi Arabistan ile anlaşmazlıkları çözmek için somut ilerleme kaydediyor. Zaten komşu devletlerle sorun yaşamamak, ülkece tüm gücünü iç sorunlara yönlendirmek, vatandaşın refahını artırmaya zemin yaratıyor ve komşularla karlı ekonomik projeleri ortaklaşa geliştirmeye de iyi birer fırsat açıyor.
Bu bağlamda, Türkiye ve Ermenistan’ın özel temsilciler düzeyinde Moskova’da gerçekleştirdiği son görüşmeler, ölçülü bir iyimserliğe zemin hazırlıyor.
-Büyükelçi Serdar Kılıç, Ruben Rubinyan…
Türkiye’nin Ermenistan Özel Temsilcisi Büyükelçi Serdar Kılıç ile Ermenistan’ın Özel Temsilcisi ve Ermenistan Parlamentosu Başkan Yardımcısı Ruben Rubinyan arasındaki görüşmeler bir buçuk saat sürdü.
İki ülke arasındaki hava trafiğini eski haline getirmek için şimdiden bir karar alındı. Yapılan görüşmelerin değerlendirilmesiyle ilgili olarak her iki devletten de olumlu sinyaller geliyor.
Türkiye ile Ermenistan arasında 1993 yılından bu yana devam eden temasların “dondurulmasının” bir an önce sonra ermesini ve iki devlet arasındaki ilişkilerin ekonomik potansiyelinin tam anlamıyla kullanılması en büyük temennimiz.
Ancak, durum göründüğü kadar basit değil.
Bu, iki ülke arasındaki ilişkileri düzenlemeye yönelik ilk girişim değil. ABD ve Fransa’nın İsviçre’ye katılım göstermesiyle Zürih’te, Ankara ve Erivan diplomatik ilişkilerinin tesisi ve ikili ilişkilerin geliştirilmesine ilişkin anlaşma 2010 yılında imzalandı. “Zürih Protokolleri” adı verilen bu belgeler, daha sonra Ermenistan Parlamentosu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanmadı. Zaten hemen ardına Türk - Ermeni ilişkilerinin ısınmasını, o dönemki, Karabağ konusundaki pozisyonuna tehdit olarak gören Azerbaycan, uzlaşma girişimlerini baltaladı.
Türkiye’nin desteği ile 2020 yılında Karabağ meselesi Azerbaycan lehine çözüme kavuştu ve Ermeni tarafının işgal ettiği topraklar Bakü’ye iade edildi. Ancak bu sırada hem Bakü’de hem de Erivan’da çeşitli siyasi güçler, Türk - Ermeni Soğuk Savaşı’nı sürdürmekte ısrar ediyorlar. Nitekim bazı Azerbaycan çevreleri, Ankara’nın açık ve müttefik yaklaşımına rağmen, Azerbaycan temsilcilerinin bu temaslara katılımını Türkiye - Ermenistan ilişkilerinin yeniden tesisi için şart olarak öne sürdüler.
Ankara ile Bakü arasındaki müzakerelerin “önkoşulsuz” yürütülmesinden pek de memnun olmayan etkili Ermeni Diasporasının tutumunun da pek yapıcı olmadığını tahmin edebilirsiniz.
Ermeni Diasporasının temsilcileri geleneksel olarak, iki ülke arasındaki ilişkileri yeniden tesise yönelik her türlü girişimi; Türkiye’nin 20. Yüzyılın başlarında Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşanan tehciri “Ermeni Soykırımı” olarak tanıma taahhüdüyle ilişkilendirmeye çalışıyor.
Fransa’da 2021 yılında kurulan yeni bir STK olan “Fransız – Ermeni Konseyi (Conseil Français-Arméniens)” amaçlarının Ermenistan ve sözde Dağlık Karabağ Cumhuriyeti’ni desteklemek için Ermeni Diasporasının güçlerini ve kaynaklarını birleştirmek olduğunu ilan etti.
-Daniel Kurkdiyan
İlginçtir ne bu örgütün başkanı Daniel Kurkdiyan ne de Fransa’daki Ermeni Diasporasının bir diğer tanınmış lideri Murad Papazyan, Ermenistan için bu kadar önemli olan müzakereler hakkında yorum yapmadılar. Bu oldukça manidardır.
Diasporanın müzakerelere bu ideolojik yaklaşımı, Ankara ve Erivan’ın tüm çabalarını boşa çıkarabilir. Ermeni Diasporasının müzakere sürecini politize etme ve Türk - Ermeni ilişkilerinde ortaya çıkan restorasyonu bozma girişimlerinin arkasında Vaşington ve Paris’in olduğu sonucuna varmak hiç de zor değil.
Şu sıralar Moskova ile şiddetli bir çatışma evresinde olan Batılı ülkeler, Türkiye ile Rusya arasındaki yakınlaşmaya da oldukça güvensizlikle bakıyor.
Son zamanlarda Ankara ve Moskova’nın Güney Kafkasya’da karşılıklı jeopolitik çıkarlar dengesini korumayı ve bölgenin sorunlarını Batılı arabulucuların katılımı olmadan çözmeyi başardığını belirtmekte fayda var.
Bu bağlamda Vaşington ve Paris, Ankara ile Erivan arasındaki müzakerelerin zemininin Rusya tarafından sağlanmasından endişe duyduğu açıktır.
Ermenistan ile tarihi anlamda yakın ilişkilerine rağmen Rusya’nın Batılı ülkelerin aksine tarafsız kaldığını ve Ankara – Erivan arasındaki müzakere sürecine müdahale etmeye çalışmadığını belirtmek gerekir. Moskova’nın bu yaklaşımı ve Ermenistan ile müzakereler için bir platform sağlanmasına yönelik yardımı, Türkiye’de olumlu karşılanmakta ve bölgede Türkiye ile Rusya arasında koordineli bir politikanın temellerini daha da güçlendirmektedir.
Rusya’nın Türk - Ermeni müzakerelerine ilişkin olarak aldığı tarafsızlık pozisyonu, Moskova’nın kârlı uluslararası taşımacılık projelerinin uygulanmasına olanak sağlayacak Güney Kafkasya’daki durumu da istikrara kavuşturma konusundaki ilgisiyle de açıklanabilir.
Örneğin: Türkiye - Ermenistan sınırının açılması demek Rusya, Azerbaycan ve İran’dan gelen malların Avrupa’ya ulaştırılacağı Kars - Gümrü - Tiflis Demiryolu inşaatının tamamlanması demektir.
Bu projenin hayata geçirilmesi, Türkiye ve Ermenistan’ı önemli birer transit devlet haline getirirken; Rusya ve İran’a da büyük ekonomik faydalar sağlayacaktır.
Elbette bütün bunlar Batılı ülkelerin ajandalarına uymuyor.
Erivan ile ilişkilerin yeniden tesisinde ortaya çıkan ilerlemenin, yıkıcı güçler tarafından engellenmeyeceğini ve Ermenistan ile ticaretin yeniden başlamasının krizden zarar gören Türkiye ekonomisinin gelişimi için yeni bir teşvik olacağını umabiliriz.
.
İlber Vasfi Sel, dikGAZETE.com