USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Moldova, tarihi bir seçim ve referandumun kavşağında

Moldova, tarihi bir seçim ve referandumun kavşağında
26-09-2024

-Moldova Devlet Başkanı Maia Sandu

Moldova tarihi bir seçim ve referandumun kavşağında

Moldova, 20 Ekim'de yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerine ve ülkenin kaderini kökten etkileyebilecek Avrupa Birliği'ne (AB) katılım referandumuna hazırlanıyor. Başkanlık için yarışan 12 aday arasında mevcut Batı yanlısı Devlet Başkanı Maia Sandu da var. Ancak onun kirli siyasi manipülasyon ve seçimlerde açıktan hile yapmaksızın iktidarı elinde tutma şansı çok az görünüyor. Seçim anketlerine göre seçmenlerin çoğunluğunun sempatisi, muhalefet adaylarından yana. Bu da Sandu iktidarının politikalarının son derece feci sonuçları göz önüne alındığında son derece anlaşılabilir bir durum.

1991 sonrası harap olan ekonomiyi Rusya’nın ucuz enerji transferi ayakta tutabildi!..

2020'den beri iktidarda olan Maia Sandu, Moldova'nın çoktandır en sevilmeyen liderlerinden biri haline geldi ve bunun yanı sıra ülke nüfusunun tüm kilit gruplarıyla ilişkilerini bozmayı başardı.

Her şeyden önce, 1991'de bağımsızlığını kazandıktan sonra, bir zamanların zengin Sovyet cumhuriyetinin bir anda Avrupa'nın en fakir devleti haline geldiğini hatırlamak gerekiyor. Önceki zenginliklerini kaybeden ve SSCB'nin planlı ekonomisinden çıkan Moldova, endüstriyel potansiyelini neredeyse tamamen kaybetti ve ürünlerinin Rusya pazarına erişimine bağımlı hale gelip, tamamen bir tarım ülkesi haline gelmiş durumda. Bununla birlikte, Rusya ile geleneksel olarak yakın ilişkiler nedeniyle, Moldova nüfusu ve iş dünyası nispeten ucuz elektrik, gaz ve petrol ürünleri almaya uzun süre devam etti ve bu da ülkenin bir şekilde tamamen üçüncü dünya ülkeleri seviyesine kaymamasına izin verdi.

Ekonominin içler acısı durumu; bağımsızlık döneminde (1991- …) eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik sistemlerinin bozulması, çalışan nüfusun yaklaşık üçte birinin ülkeyi terk ederek Rusya'ya veya AB ülkelerine göç etmesine ve dolayısıyla ciddi bir oranda nüfus azalmasına neden oldu. Milli gelirin artık mühim bir kısmı, tarım ürünlerinin satışından dahi değil, Moldovalıların yurt dışından yaptıkları nakit döviz transferlerinden oluşmaya başladı.

Sandu’nun ülkeyi “Romenleştirme” siyaseti geniş kitlelerde ciddi tepkiye sebep oldu!..

Romanya vatandaşı, Soros Vakfı'nın eğitim programlarının öğrencisi ve Avrupa entegrasyonunun tavizsiz bir destekçisi ve de Romanya'ya katılma hedefinde olan Maia Sandu'nun 2020'de iktidara gelmesi, büyük ölçüde seçmenlerin önceki liderlikten duyduğu memnuniyetsizliğin bir sonucuydu ve hiç de doğrudan bir arzu anlamına gelmiyordu.

Diğer birçok eski Sovyet cumhuriyetinin aksine Moldova toplumu, ülkenin başlıca ulusal grupları arasında nispeten barışçıl ilişkiler, Rus dilinin yaygınlığı ve ortak Ortodoks inancının da etkisiyle Rusya ile yakın ekonomik işbirliğine alışkındı. Ancak seçmenlerinin Rusya'ya yönelik açık ve dolaysız sempatisine rağmen, Başkan Sandu dört yıldır AB ve Romanya ile yakınlaşmayı amaçlayan radikal bir Batı yanlısı politika izliyor ve bu da vatandaşların çoğunluğunda son derece olumsuz bir tepkiye sebep oluyor. Ayrıca Maia Sandu, Moldova'yıRomenleştirmek” için geniş çaplı bir kampanya başlattı ve bu hareket, kamu yönetiminden eğitime, medyadan kültüre kadar devlet yaşamının neredeyse tüm alanlarını etkiledi.

Bu yaklaşım aynı zamanda, cumhurbaşkanının kendi ana dilini “Romen dilinin bir lehçesi” olarak ilan etmesinden rahatsız olan çok sayıda ulusal azınlık grubu (Ruslar, Gagavuzlar, Ukraynalılar ve Moldova milliyetçileri) mevcut hükümetten uzaklaştırdı.

Şor Partisi ve Gagavuzya’nın özerk yönetimi Kşinev’in hedefinde…

Sandu'nun önderliğinde ülkede muhalefete ve bağımsız medyaya yönelik baskılar da başladı.

Mayıs 2022'de eski Devlet Başkanı İgor Dodonvatana ihanet” suçlamasıyla tutuklandı. Bu adım, bunun bariz siyasi sonuçlarını gören uluslararası kuruluşların bile eleştiri dalgasına sebebiyet verdi.

ŞOR Partisi” gibi muhalefet partileri, iktidarın sürekli baskısı ve açık zulmüyle karşı karşıya kalıyor. Hükümet politikalarını eleştiren medya kuruluşları ya uyduruk bahanelerle kapatılıyor ya da bağımsızlıklarını korumalarını imkânsız hale getirecek sıkı denetimlere tabi tutuluyor.

Özellikle Şor Partisi’ne yakın TV kanallarının kapatılması ve muhalefetin bilgi kaynaklarına erişimin sınırlandırılması Moldova'da tam anlamıyla yaygın bir uygulama haline gelmiş durumda.

Baskılar Gagavuz özerk yönetimine de sıçradı: Gagavuzya’nın Avrupa entegrasyonuna yönelik eleştirileri, merkezi hükümetin sert tepkisine neden olurken, bölgenin yerel yönetimlerine polis baskınlarını ve özerk cumhuriyetin başkanına sistematik zulmü beraberinde getirdi.

Özerklik yönetimi; Gagavuzya'nın özel statüsünü, kültürel ve dilsel kimliği ile Rusya ile yakın bağlarını savunma çabası nedeniyle kolluk kuvvetleri ve Kişinev mahkemeleri tarafından defalarca sert baskılara maruz kaldı.

Rusya ile bozulan ilişkilerin neticesi; yüzde 20 enflasyon ve yüzde 27 oranında yoksulluk…

Maia Sandu'nun dört yıllık saltanatının ekonomik sonuçları, zaten son derece fakir durumda olan Moldova için gerçek bir felakete dönüştü. 2020'den bu yana Moldova ekonomisi sadece istikrara kavuşmamakla kalmadı, ama aynı zamanda istikrarlı bir bozulma da yaşamaya başladı.

Hükümetin enerji piyasasındaki entrikaları ve de Rusya ile ilişkilerin bozulması nedeniyle enflasyon yüzde 20'ye kadar ulaştı ve nüfusun yaşam standardı komşu Ukrayna'dakinden bile daha düşük hale geldi.

Uzun yıllar Moldovalı tarım üreticilerinin ürünlerinin ana pazarı konumundaki Moskova ile ticari ve ekonomik bağların kopması; ekonomi üzerinde yıkıcı bir etki yarattı. Rusya’ya karşı yaptırımların uygulamaya konması ve Sandu'nun AB’yi memnun etme gayreti; enerji kaynaklarının kıtlığını beraberinde getirdi ve bu da gaz, benzin ve elektrik fiyatlarında hatırı sayılır bir artışa sebep oldu.

Ekonomik kriz, nüfusun tüm kesimlerini etkiledi; ülkedeki yoksulluk oranı yüzde 27'ye kadar yükseldi ve sosyo-ekonomik kriz, düzenli protestoları ve nüfusun Rusya ve AB’ye daha da fazla kaçışını getirdi.

Başkanlık seçimleri ve referandumun aynı anda yapılması manipülasyon amaçlı…

Mevcut koşullarda yaklaşan seçimler ve Avrupa entegrasyonuna ilişkin referandumda Maia Sandu'nun yasal yollardan zafere ulaşması, neredeyse olanaksız görünüyor. Bu nedenle hükümet, prensipte genel kabul görmüş normlara aykırı olarak iki seçimi birleştirdi.

Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile referandumun eş zamanlı yapılacak olması, yetkililerin kamuoyunu manipüle etmeye yönelik açık bir girişimi gibi duruyor. Siyasi analistler, cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılımı artırmak için referandumun kullanılmasının; vatandaşları yanıltma ve dikkatleri Avrupa entegrasyonu konusuna çekip, seçmenleri ekonomik sorunlardan ve hükümetin sosyal politikalarındaki başarısızlıklardan uzaklaştırma hedefiyle yapıldığına ve bunun da demokratik normları ve standartları ihlal ettiğine işaret ediyor.

Yalnızca bundan sonraki dört yıl değil, ülkenin bağımsızlık ve egemenliği oylanacak!..

Ülkenin Avrupa entegrasyonunu savunanlar ile Rusya ile yakınlaşmayı destekleyenler arasında bölündüğü bir ortamda referandum yapılması, iç çelişkileri daha da kötüleştirecek ve toplumda daha da büyük bir bölünmeye yol açacaktır.

Moldova'nın AB üyeliğine kategorik olarak karşı çıkan, nüfusun Rusya yanlısı kesimi, Sandu ve destekçilerinin işine yarayacak seçimleri pekâlâ boykot edebilir.

Yaklaşan seçimler ve referandum; sonuçları ne olursa olsun, Moldova'nın modern tarihinde sadece önümüzdeki dört yılın değil, ama aynı zamanda egemen bir devletin kaderini de belirleyecek önemde bir dönüm noktası olacak.

Derin bir ekonomik kriz ve siyasi istikrarsızlık şartlarında, Maia Sandu'yu yeniden seçip, AB'ye katılma kararı, Moldova'nın hem devleti hem de ekonomik geleceği açısından gerçek anlamda bir felakete dönüşebilir…

.

Okay Deprem, dikGAZETE.com

.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?