Toplumsal cinsiyet eşitliği, siyonizmin en sinsi projelerinden birisidir. Bu proje Soros Vakfı, Rockefeller Vakfı, Ford Vakfı gibi siyonist kuruluşlar tarafından desteklenerek finanse edilmektedir.
“Toplumsal cinsiyet eşitliği” kavramı, son yıllarda literatürümüze girmiş Avrupa Uyum Yasaları çerçevesinde başımıza bela edilen bir batılılaşma projesidir. Daha açık bir ifade ile “hristiyanlaştırma” projesidir.
Bu akıllara ziyan ‘Avrupa Uyum Yasaları’ kavramı bile başlı başına bir zilletin peşinen kabülüdür.
Bu kavram kimliksiz, tarihsiz, dinsiz bir toplum için belki su götürür, fakat bizim gibi İslami bir kimliğe sahip derin ve köklü bir tarihi olan Müslüman bireyler için zulümdür.
Böyle bir izzetsizliği Müslümanlar kabul edemezler.
Üstelik Avrupa, kendi kokuşmuş hayatının pisliklerini temizlemekten aciz iken Müslümanlar için örnek olacak veya onlara önderlik yapacak bir niteliğe de sahip değildir.
Toplumu dönüştürmek isteyen her proje, işe öncelikle kadından başlar. Oyunun kuralları kadınlar üzerinden kurgulanır. Tıpkı günümüzde olduğu gibi.
Geleneksel kültürden modern kültüre geçerken kadınlar toplumsal değişimde ilk sırada yerlerini aldılar. İstenen de buydu. Şairin dediği gibi “alçalır beşer, kadın zelil olursa”.
Artık “ideal kadın”, evinin dışında -ne iş olsa- çalışan, para kazanan, üretime katkı sağlayan kadındır.
Bu amaçla kadına yeni roller biçildi.
Kadın, artık dinin ve geleneklerin baskısı altında ezilmemeliydi.
O özgür bir bireydi.
Ev hanımlığı, ev işleri, annelik çeşitli görsel yayınlarla, açık oturum ve paneller, TV dizileri ile değersizleştirildi.
Ev dışında ‘çalışmayan’ kadınlar, dış baskılar neticesinde kendilerini değersiz ve yetersiz görmeye başladılar. Çünkü dış dünyada kendilerini küçümseyen ve aşağılayan bir zümre vardı.
İslami anlayıştan yoksun olan töre ve gelenekler de buna zemin hazırladı.
İslam dışı adet ve gelenekler kadını, “saçı uzun aklı kısa”, “eksik etek”, “kaşık düşmanı” olarak nitelerken, modern kültür daha da ileri giderek kadını, “toplumsal cinsiyet eşitliği” adı altında erkekle cedelleşen, erkekle rekabetleşen bir konuma düşürdü.
Modern kültürün kadına biçtiği roller neticesinde kadın kadınlığını unutmuştur artık; o da erkek gibi çalışıp, para kazanmak zorundadır.
Zarafetini ve nezaketini kaybetmiştir. Hanımefendiliğini saygınlığını yitirmiştir.
Kadının asli görevi zevcelik ve anneliktir. Allah’a (cc) kulluktan sonra yaratıcının, kadın fıtratına yüklediği en hassas ve ayırd edici niteliktir bunlar.
Toplumsal cinsiyet eşitliği projesini savunanların, bizzat Allah (cc) tarafından yüklenen bu rollere savaş açması manidardır.
Bilindiği üzere her ikisine de küçümseyerek, tahammül edilmesi güç bir durum olarak lanse ettiler.
.
Nurten Lökbaş, dikGAZETE.com
Yunus Erzurumlu 2 yıl önce
Nurten lökbaş 2 yıl önce