Modern Dünyanın Haçlıları İsrail, yenileceksin!
Batı dünyasına göre Haçlı Seferlerinin sebebi dini unsurlar olarak anlatıldı.
Hz. Ömer döneminde fethedilen Kudüs için tepki göstermeyen Hristiyan dünyası; 11. Yüzyıldan itibaren Kudüs, Antakya ve İskenderiye gibi şehirlerin Müslümanlardan geri alınacağı varsayımı ile Haçlı Seferleri başlattı.
Hristiyan din adamları ve Papalık; dini konuşmalarında halkı Müslümanlara karşı kışkırtıyordu.
Halbuki İslam diyarında yaşayan Hristiyanlar, dini özgürlüklerini ve etnik kimliklerini koruma noktasında sıkıntı yaşamıyordu.
Haçlı Seferlerinin esas sebebi; Avrupa’da ayyuka çıkan sosyal, siyasi ve ekonomik çalkantılardı. Açlık, yoksulluk ve derebeylerin baskısı toplumu germişti.
Kilise, toplum üzerinde artan gücünü pekiştiriyor; İslam dünyasını da tahakküm altına almak istiyordu.
“Kutsal toprakları kurtarma”
Kilise bu sloganı itici güç olarak kullandı. Haçlı seferlerine katılanların günahı af edilecek ve uhrevi mükafat ile ödüllendirilecekti.
Haçlılar, güzergah boyu uğradıkları yerleşim alanlarını yağmalasa da bir süre sonra Anadolu kapısı yüzlerine kapatıldı.
Amerika’da 11 Eylül 2001’de İkiz Kulelere yapılan saldırı sonrasında, dönemin devlet başkanı George Bush; “Haçlı Savaşlarını başlatıyoruz” diyerek Irak ve Afganistan’ı işgal edecekti.
“İslamcı Teröristler” ülkelerinde etkisiz hale getirilecekti.
Sonrası malumunuz.
İsrail’in Kudüs merkezli meşhur medyası The Jarusalem Post ve Tel Aviv merkezli Haaretz gazetelerinde benzer iki makale yayınlandı.
The Jarusalem Post ilk çıktığında sol çizgide yayın yaparken günümüzde, kendisini; İsrail Siyasetinin Merkezinde olduğunu söylese de laik/ sağ çizgi ön plana çıkıyor. İbranice, “İsrail Ülkesi” anlamına gelen Haaretz, kendisini “hem iç meselelerde hem de uluslararası ilişkilerde genel olarak liberal bir bakış açısına sahip” olarak tanımlasa da genel anlamıyla merkez sol çizgide yayın yapıyor. Haaretz, ayrıca Filistinliler ile barışı savunarak, Netanyahu Hükümetini eleştiriyor.
Her neyse; makaleler ne anlatıyor?
Ortadoğu’da yeni bir düzen tahsis edilmeye çalışılıyor. Sınırlar yeniden çizilecek; “bölgenin yaramaz/ haşarı çocuğu İsrail” güvence altına alınacak. Terör Devleti İsrail; Küresel Güçlerin ileri karakolu.
Katil/ Haydut Devlet İsrail Başbakanı Netanyahu, Amerikan Kongresi’nde yapmış olduğu konuşmada; “Sadece kendimizi korumuyoruz, sizi de koruyoruz. Bizim düşmanlarımız sizin düşmanlarınızdır. Zaferimiz sizin zaferiniz olacak. Amerikan askerlerini yerden uzak tutuyoruz. Bize araçları daha hızlı verin, işi daha hızlı bitirelim” demişti.
İşte bu makalelerde anlatılmak istenen ana fikir; “İsrail sadece kendisini savunmuyor. Batı Dünyası; Amerika ve Avrupa vatandaşlarını, Hristiyanları ve Yahudileri öldürmeyi amaçlayan bir hareket olan radikal İslam'a karşı mücadele ettikleri için İsrail Devleti'ne minnettar olmalıdır. İsrail onları koruyan demir duvar görevi görür. Bu duvar; ‘Tanrı korusun’, yıkılırsa, radikal İslamcı terör örgütlerinin yolu açık olacaktır.”
İnsanlığa karşı açıkça soykırım yapan İsrail, kendisini “bölgenin en demokratik ülkesi” olarak tanımlıyor.
“İsrail, Modern Dünyanın tanrısal koruyucusu. Saygıyı, takdir edilmeyi hak ediyor.”
Cami, okul, hastane ve diğer sosyal yaşam alanlarını bombalayan İsrail Silahlı Kuvvetleri (İDF) “teröristleri” öldürdüğünü iddia ederek; sivil ölümlerin uluslararası hukuka göre suç olmadığını iddia ediyor.
“Dünyanın en ahlaklı ordusu!” İsrail Silahlı Kuvvetleri; aynen Orta Çağın haçlıları gibi Müslüman çocuk, kadın ve yaşlıları katlederek, medeniyeti koruduğunu iddia edecekti.
Kıtalararası ulaşımın kolaylaşması, iş gücü ihtiyacı ve emperyal baskılar nedeni ile göçlerle birlikte; Londra ve Amsterdam’da tesettürlü kadın veya sakallı Müslüman erkeklerle karşılaşmak gayet normal iken İsrailli yazar, Batı dünyasını tehdit edercesine İslamofobiyi kitlere yaymak istiyor.
Müslümanlar; Amerika ve Avrupa’da barış ve huzuru isteyip; hak ve özgürlükler çerçevesinde dinlerini yaşamanın peşinde.
Müslümanlar ne radikal ne de terörist.
Batılı siyasileri oy için ‘Köktendinci Müslümanları’ görmezden gelmekle suçlayan İsrail Medyası; yapılan soykırıma kılıf uydurmaya çalışmaktadır.
Bu arada, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Yahudi eşinden dolayı İsrail’i önceki dönemlerde destekleyen İngiltere Başbakanı İşçi Partili Keir Starmer da eleştiriden nasiplerini alıyor.
Bu iki lider, son günlerde İsrail’i eleştirmeye başlamışlardı.
İsrail neden düşman üretiyor?
Tahrif edilmiş Tevrat üzerinden Kudüs başta olmak üzere Filistin topraklarını işgal eden İsrail; Yahudileri terörize etmekte.
İsrail’de sivil Yahudi neredeyse yok denecek kadar az. Ya çok yaşlı insanlar ya da bebek sayılacak küçük çocuklar sivil.
Müslüman Filistinlilerin topraklarını işgal eden Yahudi işgalcilerin dini kimlikleri dikkat çekici. Müslümanların arasına aşırı, radikal ve dindar Yahudi yerleşimciler yerleştirilirken; İsrail sınır bölgelerine yakın arazilerde ise laik, dinsiz, liberal veya sol siyasi kimliğe sahip Yahudiler yerleştiriliyor.
“Sivil yerleşimciler nasıl olur da silahlı milislere dönüşür?” Sorulması gereken soru bu.
Her birine otomatik silahlar dağıtılan Yahudilerin; bu silahı Müslümanlara doğrultmasında hiçbir hukuki yaptırım yapılmıyor. İşgalci erkekler askerden muaf, kendilerine her türlü kredi açılıyor, sosyal yardımlar yapılıyor.
İsrail Ordusu, Filistin yerleşim alanlarına operasyon düzenlediği zaman; Yahudi işgalciler silahlarını kuşanarak, ordu birliklerinin etrafını güvenceye alıyor.
Dünya artık İsrail yerleşimci projesinin barbarlığını anlamışken Siyonistler, sömürgeci ilişkiyi savaşa dönüştürüyor.
İsrail, kendi eliyle dünyayı ateşe atıyor. Sonra, “dünya İsrail’den neden nefret ediyor” diye arsızca sorguluyor.
Dünya halklarından Filistin’i destekleyen toplumların potansiyel terörist olduğunu söyleme cesareti gösteren İsrail medyası; kimi kandırıyor?
Evet bu bir “din savaşı”. Müslümanlar barışı öncelerken, Siyonist Yahudilerin soykırımına maruz kalıyor.
İsrail, mücadelesini Küresel Şeytan Şebekesi adına sürdürülüyor. Bölge yeniden dizayn edilmek isteniyor.
İsrail’in eliyle Ortadoğu sindirilmeye çalışılıyor. Irak’a demokrasi götürdüklerini iddia etmişlerdi ama gelinen noktada Irak, devlet olma vasfını yitirmiştir.
Netanyahu da İran’a demokrasi götüreceğini vadediyor. Lübnan, Suriye ve hatta tarafsızlığını deklare eden Suudi Arabistan bile hedef tahtasında.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da söylediği gibi, İsrail yönetimi; “Gazze ve Lübnan'da uyguladığı vahşetle sadece on binlerce masumu değil, dünyanın son bir asırda inşa ettiği tüm yapıları, kuralları ve değerleri de katletmektedir.”
Gazze ve Lübnan'da ölen sadece çocuklar, sadece kadınlar, yaşlılar ve siviller değil, insanlığın vicdanıdır, binlerce yıllık ortak birikimidir.
İsrail’in ne Batı Dünyasını ne de Batı Medeniyetini koruduğu, kolladığı yok. Yaptığı tek şey kendisi ile birlikte kendisini destekleyen hükümetleri, alınlarında kapkara bir leke bırakarak; ateşe sürüklemek.
İsrail ve onu destekleyen hükümetler lanetle anılacak.
Avrupa’nın vicdan sahibi, yürekli insanları da var.
İsrail’in bütüncül kötülüğünü haykıran İspanyol siyasetçi ve muhalif parti Podemos'un lideri Ione Belarra, İspanya meclisinde yaptığı konuşmasında İsrail'in Gazze'deki sivilleri canlı canlı yakarak katletmesini Nazilerin gaz odası projelerine benzetti.
Modern dünyanın haçlıları İsrail yenilecek ve sürüleceksin.
Yazımızı sözlerin en güzeli, değerlisi ve yol gösteren Kur’an ayetleri ile bitirelim.
Bürûc Sûresi:
“(İnananları dinlerinden vazgeçirmek üzere hazırladıkları hendeklerin) içini tutuşturulmuş ateşle dolduran hendek sahipleri, kahrolmuş ve lanetlenmiştir.” 4-5. Ayet
“O vakit onlar, (o ateşin) karşısında oturmuşlardı, (ateşe attıkları) müminlere yaptıklarını seyrediyorlardı.” 6-7. Ayet
.
Mehmet Yıldırım, dikGAZETE.com