Yürümeyen evlilikleri karşılıklı anlaşma ile bitirebilmek akla en uygun olanı; özellikle çocukların sağlıklı psikolojik gelişimi için. Gördüğümüz pek çok şiddet, cinayet haberlerinden sonra bu tavsiyeyi yapmayı borç bilirim.
Lakin, özellikle “Ünlü” olarak geçinen kişilerin, üç-beş sene evli kalıp, “Her haliyle mükemmel biri... Ömür boyu hayat arkadaşım... Dünyanın en iyi kalpli insanı…" gibi başlıklar altında okuduğumuz ayrılık haberlerinin “Ayy ne naif bir ayrılma şekli..." diye iç geçirilerek yüceltilmesi ne kadar sağlıklı?!
Boşanma oranlarının yeterince fazla olduğu çağımızda bir de ayrılık güzellemesi yapılmaya başlanmış.
Çok kısa sürede evliliği, anne-baba olmayı deneyimleyip, bu heveslerini de karşıladıktan sonra, eğer karşı tarafta fazla da bir kusur yoksa, "Evliliği yürütemedik... Bir arada olamadık…” gibi sözcüklere sığınıyorlar ama insanların sevgilerine olan takdirini de yerle bir etmemek için, ayrıldıkları eşlerini çokça övüyorlar.
Ve bu durumun, yeni neslin tüketme zevkleri arasında bulunan "hızlıca doyum"un, evliliğin anlamını küçülten yansımalarından biri olduğunun farkında değiller!
Olsalar da çok umurlarında olur mu bilemem.
Üstüne bir de bu süreçte, medyada fazla gündem olmak istemiyorlar.
'Medya’nın durumu beni ilgilendirmez! Ben, “Aile kurumu" üzerine konuşmak zorundayım.
Öncelikle, eğer medyadan uzak kalmak istiyorsanız, ailenizle mutlu paylaşımlarınızı bu kadar göze sokmayın; mahremiyetinizi koruyun.
Çünkü bizim insanımız, ünlülerin üç-beş edebiyat kokan aşk sözcüklerini, “Yüzyılın Aşkı" zannediyor. Evlilik bitince de “Off!.. Bunlar da ayrıldıysa aşka olan inancım kalmadı" demeye başlıyorlar.
Gördüğüm bu tür haberler üzerine ‘atılan' yorumlarda, evliliklerin bitimi hakkında bir tane durumun ciddiyetini sorgulayan yok! Aslında bir tane gördüm ama o da yoğun eleştiri almış; herkes “Harika bir ayrılık şekli... Ne ince veda!.." romantizminde. Bu tür "Yorumlar” İşimize de geliyor sanırım.
Evlenmek; “Toprağa birlikte gömüleceğin kişiyi seçmektir.”
Aile olabilme çatımız bazen sızdırsa da “Çıplak kalmak uğruna çocuklarımızın üzerini örtebilmek" değil artık; ona ikna olduk; bu sözler bayat (!) geliyor ama en azından “Sahiplenmek, bir eli tutup ona yol-yoldaş olmak nedir” bunun farkına varılmasını da hatırlatmak gerek. Ama “Sahiplenmek” sözcüğünden, “Eşim benim sahibim değil!..” gibi bir anlam çıkarılacaksa, bundan sonrasını okumayın!..
Bundan sonrası bu noktayı dikkate almak isteyenlere...
Peki bu desteklenen “Dünya iyisi insanlar" ayrılınca ne yapıyor!
Biten evlilikten sonra "yeni heyecanlar" yaşamaya devam ediyor; sonraki evliliğini de yürütemezse yine boşanıyor, çocuklarını "hafta içi, hafta sonu” için paylaşıyor.
Bu mudur mükemmel annelik, babalık?!
O çocuğun, aynı çatı altında, birbirini seven ailesiyle yaşama hakkını elinden alan durum, çok mükemmel, harika bireyler olmanın gereği değil mi?
Hayır, yeni çağın, ön plana çıkarılan bireysel istekleri uğruna, sorumluluklarını bir kenara kolaylıkla silkeleyen insanlar olmaktan kaynaklanıyor.
“Ünlüler” diyorum; çünkü bizim ülkemize “ünlüler" aracılığıyla giren her yanlış hareket, süslü görünüp dalga dalga yayılıyor.
Durum o kadar vahim ki on yılın üzerinde evli kalanlarını “Ne aşk be!.." diyerek ayakta alkışlıyoruz.
Sahi hangi niyetlerle yola çıkıyoruz?
Özetle söylüyorum ki kısa süreli hazlarla doyum sağlanan modern zamandan evlilik de nasibini aldı. Ama bir suçlu arıyorsak ayna karşısına geçmemiz yeterli.
Bu kişileri yücelten de, haketmedikleri bir durumla bocalatan da, evliliğin değerini küçülten de bizleriz.
Yanlış kişiler üzerinden aşka inanç duyuyorsak, 5 sene sonra evliliklerini bitirdiklerinde, aşka inancımız çabucak tükenir elbet.
Biz, aşka olan inancı, 75 yaşında felç olan Ayşe teyzeye, 80 yaşında titreyerek onun çorbasını yapan, altını temizleyen eşi üzerinden kurarsak evliliğin, sadakâtin, vefanın, fedanın ne olduğunu da idrak ederiz.
"Amaan ya!.. Amma da abarttın!.." derseniz, ne zor şartlarda o eli asla bırakmayanları araştırır, halimize şükreder, evliliğimizi sakınırız.
Çok güzel bir Hadis-i Şerif;
"Hayat şartları sizinkinden daha aşağı olanlara bakınız; sizden daha iyi olanlara bakmayınız. Bu, Allah’ın üzerinizdeki nimetini hor görmemenize daha uygun bir davranıştır.”
Sevgiler..
.
Betül Özey, dikGAZETE.com
Sosyolog/Psikolog