Parlamenter sisteme geçiş konusunda anlaşmaya varan altı muhalefet partisinin önünde iki kritik, masada hazır bekliyormuş.
Birincisi, ortak bir cumhurbaşkanı adayını belirlemek ikincisi de seçimi kazanırlarsa izleyecekleri yol haritasını oluşturmak olduğu yönünde kulis bilgileri var.
Seçim takvimi açıklandığında 6 genel başkanın imzalayacağı bir protokolle halkın huzuruna çıkmayı hedefliyorlarmış.
Adaylık sürecini sonbahara bırakan liderler, geçiş sürecinin yol haritası için hararetle çalışıyorlarmış.
Şimdilik partilerin mutfağında bu çalışma devam etse de mutfakta olduğu söylenen parlamenter sisteme dönüşü bu yazımızda ele alalım.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi henüz tam anlamıyla bir sistem olarak oturmamıştır. Sistemi anayasaya aykırı bulanlar olduğu gibi kötü bir sistem olduğunu düşünenler de var.
Bu konuda "Türk Tipi Başkanlık Sistemi" adında bir kitap yayınladığım için Türkiye'de uygulanan sistemin emekleme döneminde olduğunu söyleyebilirim.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçiş öncesinde halkın oylarıyla cumhurbaşkanı seçilen ve sisteme geçişle birlikte yeniden cumhurbaşkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan, 20 yıldır ülkeyi yönetiyor.
20 yıldır aynı lider tarafından yönetilen bir ülkede, sistemin ne olduğundan çok, o liderin "Tek Adam"a dönüştürüldüğü ya da öyle algılandığı bir ortamın oluşması, siyasi olarak oldukça doğaldır.
Bu şartlar altında mevcut sistemi eleştirmek doğru değildir.
Sistemin iyi mi kötü mü olduğunu yeni bir cumhurbaşkanı seçip uygulamaları görüldükten sonra tartışmak daha doğru olur.
Ayrıca sisteme geçmeden önce köşelerimde mevcut sistemin kusurlarından bahsetmiştim ve daha sonra bu metinleri bir kitap haline getirmiştim.
Kitabın sonuç kısmında belirttiğim eksiklikleri ve eleştirileri tekrarlamakta fayda görüyorum.
“Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçiş süreci öncesinde dile getirdiğim ve önerdiğim konuların çoğu henüz uygulamada değil. Bu konularda kapsamlı çalışmalar olduğuna dair herhangi bir belirti veya duyum yoktur.
Bu şartlar altında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi üzerinde ciddi bir şekilde düşünmeyi, mevzuat değişikliklerinin artık kaçınılmaz olduğu alanlarda çalışmalar yapılmasını sistemin uygulanabilirliği açısından önemli buluyorum.
Şu anda yürütme, yasama ve yargı üzerinde baskın güç olarak görünmektedir.
Mevzuat değişiklikleri ile yapısal aksaklıklar ve güç dengesinin normalleşmesi mümkündür.
Bazı kamu kurumlarının kararlarını verirken tam bağımsız olmaları gerekmektedir. Ancak cumhurbaşkanı tarafından yapılan atamalar bağımsız kurumların bağımsızlığını tartışmalı hale getiriyor…
Millet İttifakı’nın Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme geçme konusundaki ısrarlı arzusu, Meclisi güçlendirecek adımlarla da sınırlandırılabilir. Meclisin kamu kurumlarını daha etkin bir şekilde denetlemesi, bir sorun gördüğünde soruşturma komisyonu kurması ve sorumlu tutması da kuvvetler ayrılığı ilkesinin bir gereğidir.
Yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığı da mevcut ortamda tartışma konusudur. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile birlikte yargının daha bağımsız ve tarafsız olması, baskı altında kalmaması, hukukun işlemesi için önemlidir.
Hâkim ve savcıların hiçbir baskı, korku ve endişe duymadan hüküm ve karar vermeleri devletin, milletin menfaatinedir.
Yargının nasıl daha bağımsız hale geleceği de tartışmalıdır. Yargı mensuplarının atama işlemleri ve atama merciinin yeri ilgili tarafların görüşüne açıktır.”
Ya önümüzdeki seçimleri Millet İttifakı kazanırsa ve masalarındaki parlamenter sisteme geçiş projesi için hızlı hareket edilirse?
Elbette Cumhur İttifakı bu konuda olumlu adımlar atabilir ki en azından başbakanlık seçimlerini kazanmak isterler.
Seçmenlerin parlamenter sisteme ne kadar hevesli olduğu ise ayrı bir tartışma konusu. Gelecek dönem cumhurbaşkanı, yetkilerini gönüllü olarak devretmek istiyor mu? Eğer öyleyse, seçimi kazanmak için verdiği sözleri nasıl yerine getirebilir?
En az 20-30 yıl daha revize edilmiş, onarılmış ve yetki paylaşımlı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin devam ettirilmesi en makul seçenektir.
Millet İttifakı, Bakanlar Kurulu'nun hukuki statüsünü, Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinde Kabine onayı, Genelkurmay Başkanı, MİT Başkanı, Merkez Bankası Başkanı gibi kritik kurumlara atamalarda Meclis'in onayını tartışıyor.
Bu konudaki kitabımın sonuç bölümünden alıntı yaparak tartışmalara katkıda bulunmak istiyorum.
“Parlamentonun güçlendirilmesi, cumhurbaşkanının elini daha da güçlendirecektir.
Mecliste oluşturulacak üst düzey kamu görevlilerinin atanmasına ilişkin komisyon, cumhurbaşkanının önerdiği üç adaydan birini kamu görevlisi olarak atayabilir.
Bir Anayasa Mahkemesi üyesi, bir Yargıtay üyesi, bir Danıştay üyesi, bir bakan, bir genel müdür veya bir kurum başkanı bu şekilde atandığında, atanan kamu görevlisi de bu şekilde görevlendirilen kamu görevlisine karşı sorumluluk duyacaktır.
Meclise verilecek yetki ile üst düzey kamu görevlilerinin denetlenmesi ve gerektiğinde görevden alınması da tartışılmaya değerdir.”
Millet İttifakı'nın Parlamenter Sistemde ısrar etmesini doğru bulmuyorum.
Öncelikle mevcut sistemde neler yapılabileceği denenmelidir.
Küçük anayasal değişikliklerle sert kuvvetler ayrılığı sağlanabilir. Tabii bunun iyi mi kötü mü olacağı tartışmaya açıktır.
.
Muhammed Işık, dikGAZETE.com