“Tarih” dediğimiz bilim, geleceğimizi aydınlatan güneş gibidir.
“Geçmişini bilmeyen, geleceğine yön veremez” sözü, farik mümeyyiz her millet evladının kulağına küpe olması gereken bir nasihattir.
Tarihimizin Anadolu’daki kuruluş seneleri, gerek kaynakların azlığı gerek ise meraklı ve araştırmacıların kolaya kaçıp, masa üzerinden günümüz teknolojisini kullanıp, sahaya inmeden yaptıkları sığ araştırmalar ile kirlenmiş durumda.
Oysa geçmiş, geleceğin aynası konumunda.
İşte böyle bir geçmişe sizleri davet edip, tarihimizde ‘Köse Mihal’ olarak meşhur bulunan Osman Gazi’nin can yoldaşı hakkında çoğunluğun ilk defa duyacağı birkaç hususu sizlere aktarmak istiyorum.
Böylelikle Türk Milleti’nin bir evladı olarak, asil tarihimize küçük bir zerre eklemiş ve hafızaları tazelemiş olacağım.
- Şeyh Edebali Türbesi..-
Anadolu kuruluş dönemi ile ilgili kaynakları okurken 12. Asırla alakalı, Ertuğrul Gazi kök, Osman Gazi baş, bu baştaki şuurun Şeyh Edebali dışa bakan gözün Köse Mihal Gazi, bu gövdenin elleri, ayakları, kulakları vs. da Dursun Fakih, Turgut Alp, Aykut Alp, Gündüz Alp, Abdurrahman Gazi ve Hasan Alp, Karamürsel, Samsa Çavuş, Akça Koca Saltuk Alp, Konur Alp gibi alpler ve erenler olduğunu okumuştum.
İşte bu kadronun gözü ise ‘Köse Mihal Gazi’…
Bizans'ın Harmankaya tekfuru ve Karakaya hâkimi olan “Köse Mihal” veya “Mihal Gazi” diye tanınan ‘Abdullah Mihal Gazi’, 13 - 14. Asır arası yaşamıştır.
Osman Gazi'nin yok edilmesi planlarına karşı onu ustalıkla ve dostça koruyan büyük muhafız...
Üç buçuk asır boyunca, Osmanlı akınlarında 50 binlik akıncı birliklerine komuta etmiş bulunan Mihaloğulları sülalesinin Atasıdır...
Zafer ve fetihlerdeki başarılarına mükâfat ve kılıç hakkı olarak kendisine verilen bütün servetini, emlakini ve varlığını Milli ve dini hizmetler için vakfederek tarihe ‘Harmankaya Malikanesi’ni armağan eden kahramandır...
-Harmankaya-
Günümüzde, Mihal Gazi ile ilgili bazı yanlışlıklar vardır ve düzeltilmesi gereklidir.
Okuma notlarımda Merhum Tahsin Yaprak’ın (ö. 2013 Vaiz, Ankara) aşağıdaki hususları aktardığını ve düzeltmeleri yaptığına şahitlik ediyoruz;
‘’…ortada tarihi yanlışlıklar vardır ve bunlar bilerek veya bilmeyerek halk arasına yayılmak ta, gerçekleri şüphe bulutlan ile örterek bulanma meydana getirmektedir. Burada iki nokta vardır:
1- Mihal Gazi'yi, kendi torunlarından aynı adı taşıyanlarla karıştırarak, yaşadığı ve yattığı yerler hakkında ihtilaf çıkması.
2- Sarayının ve türbesinin bulunduğu ve Söğüt'le ilgisi hem coğrafi hem de zamanın ulaşım imkanları bakımından en kesin ve kolay olan Harmankaya'nın hiç mümkün olmayan yerlerde gösterilmesi.
Birinci tarihi yanlışlık, torunlarına dedelerinin ismi verilmesinden ve ced adının sülale adına alem olarak yerleşmesinden doğuyor.
İkinci yanlışlık ise, sağlam bir araştırma yapmadan duyduğunu nakletmekten doğuyor.
Gerçekten Kâtip Çelebi'nin ‘Cihannuma’ adlı yarım kalmış olan Coğrafya kitabı, 18. asır ortalarında İbrahim Müteferrika matbaasında basılırken, Anadolu coğrafyasına ait bilgiler, çeşitli yerlerden toplanıp kaynak gösterilmeden kitabın arasına katılmıştır.
İşte bu katma yapılırken, ilk vekayinamelerden yalnız Neşri'de görülen “Köse Mihal’in Osman Gazi İle Olan İlk Bir Kavgası” masalıyla birlikte Harmankaya’nın, Harmancık olduğu tahrifi müsebbibi de odur.
Çünkü Neşri, aslında Harmankaya'yı Sakarya'nın üstünde, yani Söğüt İnhisarına mücavir olduğunu kaydetmiştir. Özellikle, Ahmet Vefik Paşa'nın Rüştiye'ler için yazıp ilk basımını 1869’da yaptığı ve defalarca basılan “Tarihi Osmani”sinde yazdığı yanlışlığı, daha sonra “Lehçe-i Osman” isimli eserinde düzeltiyor ve tamir ediyor.’’
Okuma notlarımda Mihal Gazi’nin Rum değil ‘Türk’ olduğuna şahitlik ediyoruz. Ayrıca Rumca’yı da iyi konuşamadığı, iyice öğrenmesine bile zaman müsaade etmemiş. Kısacası Mihal Gazi, Türk ve Türkçe konuşuyordu. (V.D.4/136)
Nitekim Merhum Ekrem Hakkı Ayverdi (ö. 1984) “Dinen Hristiyan Ortodoks, Irken Türk idi” kaydını açıkça belirtmiş.
-Ertuğrul Gazi Türbesi-
Köse Mihal'in, Müslüman oluşunu ve Osman Gazi'ye iltihakını en doğru şekilde yazan Vakanüvis Oruç Bey ve ona katılanlardan. Aşık Paşazade, Solakzade, Süzi Çelebi ve Mehmet Nüzhet Paşa gibi tarihçiler de nakletmiştir.
Harmankaya Malikanesi’nin; merkezi Söğüt'te Ertuğrul Gazi türbesinden kuzey doğu yönüne bakıldığında kuş uçumu 30 Km. mesafede görünebilen Harmankaya'nın önünde kurulu Harmanköy’dür.
Sonradan kışlak yeri olarak 20 dakikalık mesafede batı yönünde Karakaya kurulmuş ve buraya da Karakaya Hakimliği denilmiş.
Mihal Gazi'nin türbesi, Harmankaya köyünün güneydoğu kısmında olup, aynı köyde buranın türbedarlığını yapmakta olan bir ailenin elinde son defa Sultan Abdül Aziz tarafından verilmiş bir (Türbedarlık Beratnamesi) bulunmakta iken, 62 yıl kadar önce İnhisar nahiyesi müdürü Hüseyin Bey delaleti ile bir araştırmacının faydalanması için ellerinden alınmış ve bir daha iade edilmemiş.
Mihal Gazi'nin Harmankaya malikanesi vakfiyesine ait 15. Asır’dan kalma, 20 sayfalık vakfiye defterinin de yine 57 yıl kadar önce Prof. Dr. Afet İnan, Mihal Gazi nahiyesi ilk müdürü ve eski Söğüt Belediye Reisi Mustafa Karabudak'dan incelemek için almış ve bir daha iade etmemiş.
Burada, bu merhumları zan altında bırakma niyetim asla bulunmadığını peşinen beyan ederim. Amacım hangi belgelerin kimlerin elinde bulunduğuna işaret buyurmaktır.
İnhisar, Çayköy, Karaoğlan, Gümele; Sarıcakaya, İgdir istikameti üzerinden Göynük, Mudurnu, Akyazı, Karasu hattı içinde kalan bölgeler ve Gölpazarı, Taraklı havzasını içine alan büyük bir Sakarya koyu, “Harmankaya Malikanesi” olarak Mihal Gazi tarafından vakfedilmiştir.
Mihal Gazi'nin Harmankaya’da bulunan Merhum Tahsin Yaprak tarafından bizzat yazılı olarak müracaat edilerek; 7 Mart 1986 gün ve 1955 sayılı kararla, korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı özelliği taşıdığından tescil edilmiştir. Rabbim Merhum Tahsin Yaprak’tan razı olsun.
Osman Gazi'den ve Bursa Fethi’nden sonra Orhan Gazi devrinde ve Yenişehir seferinde vefat eden Mihal Gazi için, Sultan Abdülhamid Sani, Osman Gazi ve Mihal Gazi arasındaki dostluk ve sadakatinin hatırasını unutturmamak için, Söğüt'te Ertuğrul Gazi türbesinin kıblesinde bir kitabe diktirmiş ve bu kitabeyi, Osman Gazi'nin ilk gömüldüğü kabrin üzerine koydurmuştur.
Bunun sebebi ise, Osman Gazi, Bursa'ya nakledilince kabri boşalmış, bundan bir müddet sonra (Tahminen M. 1327) de Mihal Gazi vefat edince Osman Gazi'nin yerine defnedilmiş, Osman Gazi'ye bağlılığını böylece aynı kabre yatarak göstermiştir.
Daha sonra da Mihal Gazi, asıl sarayının bulunduğu Harmanköy’e götürülerek şimdiki türbesine tevdi edilmiştir. Bugünkü türbeyi de yine Abdülhamid Sani yaptırmış ve Harmanköylüler’ce tamir edilmiştir.
-Mihal Gazi Türbesi-
İşte, Sultan Abdülhamit'in Ertuğrul Gazi Türbesi'ni ve etrafındaki bütün kabirleri tamir ettirdiği zaman (M.1886-1887) Osman ve Mihal gazilerin müşterek kabirlerini de tanzim ettirerek üzerine koyduğu kitabeye şu beyitleri yazdırmıştır:
Badi-i Saltanat Sahibi-ül-Gaza Osman Han,
Yediyüz Yirmi Altı Dahil-i Selam Oldu.
Medfen’den Alup Da Bursa’ya Nakletti Orhan Han,
Medfen-i Mihal Gazi İçün Nam-ı Makam Oldu.
Yukarıda kısaca ve okumalarım esnasında süzmüş olduğum bilgileri siz değerli ilgililere aktarmaya gayret ettim.
Mihal Gazi’nin “Kuruluş” dönemi için çok önemli bir karakter olduğunun altını çizerek; genç nesillerimize bu asil inşaları detaylıca anlatmak ve yazmak milli bir vazife olacağının altını çizmek isterim.
Saygılarımla
.
Emrah Bekçi, dikGAZETE.com
Yazar / Yönetmen - SÖĞÜT-2020
Misafir 4 yıl önce