Prof. Kâzım Yaşar Kopraman ve Prof. Refik Turan hocalardan işittiğime göre, tarihin zaman ve mekân gibi olmazsa olmaz iki rüknü vardır.
9. Asırda yaşayan Taberî, bütün olaylarda zaman ve mekân bildirir.
Kopraman Hoca’dan “Almak istersen haberi, oku Tarih-i Taberî” diye veciz bir söz duymuştum.
Taberî, “Aşinas, Recebin bitmesine sekiz gün kala (22 Receb 223) Çarşamba günü Tarsus’tan yola koyuldu” der.
“Tarih Çevirme Kılavuzu”na sorun bakalım; Hicrî 22 Receb 223 hangi güne geliyor?
Ben baktım: Milâdî 19 Haziran 838 Çarşamba!
Hâlbuki 3-4 günlük bir hata bile, hata sınırı içindedir.
Zamana sadakat, mekâna sadakat, söze sadakat, senede sadakat!
İlmî düşünce böyle başlıyor.
Taberî’den üç asır sonra yaşamış Attalyates, Briyonnios, Zonaras ve Anna Komnena gibi Bizans tarihçilerine bakın lütfen; olayların meydana geldiği zaman hakkında bırakın ayı, günü, herhangi bir yıl verdiklerini görebilecek misiniz?
İşte, Müslümanları bir asır bile geçmeden Endülüs’e kadar götüren anlayış, zaman ve mekân anlayışıdır, yani ilmî anlayıştır.
Gelelim günümüze:
Bu anlayış bizde kaldı mı?
Avrupa bizden ilmî anlayışı alırken, biz onların safsatalarını aldık ve şimdi onları kaynak göstermeden bir iş yapamaz hâle geldik.
Onların dedikleri doğru mu, yanlış mı, akıl süzgecinden bile geçirmiyoruz.
Bugünlerde Malazgirt ve 30 Ağustos Zafer Bayramını kutluyoruz.
İstanbul’dan hangi tarihte hareket ettiği bile tam belli olmayan Bizans İmparatoru Romen Diyojen’in Malazgirt’e hangi yoldan gittiğini de bilmeyiz.
Con Haldon, Ankara’dan geçtiğini buyurmuş ya, biz de onun bu tespitine sarılmış gideriz; doğru mu, yanlış mı hiç düşünmeyiz.
Bir tarih doçenti arkadaş, “Con Haldon, Ramazan Topraklı’yı okusaydı, Kıral Yolu’nun Eğirdir ve Hoyran Gölleri arasındaki Kemer Boğazı’ndan geçtiğini, Kelene ve Apameya’nın Dinar, Amorion’un Emirdağ olmadığını anlardı” diyeceğine, “Topraklı, John Haldon’u okusaydı, tarihî yolun Hoyran Gölü’nün kuzey sahilinden geçtiğini görürdü” diyor.
Maalesef, Remsi (Ramsay) ve Con Haldon’a bir ‘nas’a inanır gibi inanıyoruz; bizden bu memlekete bir hayır gelir mi?
“Firikya’daki Yunan Zikyası (Zichia de Grèce) ve Firikya vilâyetinde Zikya kenti vardır” (Deguignes, 1756: 3, Hayton ve 1976: 1075)’deki “Zikya” adını bu arkadaş, Yunan Likyası (Lichie Grecie), (Hayton, 2015: 51) şeklinde doğru okur. Ancak Eğirdir olan Yunan Likyası için, “Denizli” der.
Kendi değerini ve Altay’dan başka dağ bilmeyen bu arkadaş, Çin’den yayılan ‘Korona’ tayfununun dünyayı kasıp kavurduğu gibi, Göller Bölgesi’ni alt-üst eden bu bilgiyi de ‘Con’ veya bir yabancıdan almış olmalıdır.
Şimdi buradan Con Haldon ve muhibbanına soralım:
1- Santabaris (Bardakçı?)’ten yola çıkan ve Amorion (Emirdağ?) tarafına giden Stipiyote, Kedrea (Bayat?)’a dönerken Remsi’nin Ulubad yakınına yerleştirdiği Poimanenon’dan nasıl geçer?
Santabaris’i Eskişehir-Bardakçı’ya koyan Remsi (1960: 257, 499), “Arap coğrafyacılarının arz ettiği güçlüklerden biri de yol diye gösterdikleri harikulâde zikzaklardır. Bunun için kendilerinden istifade etmek hemen hemen imkânsızdır” (Remsi, 1960: 257, açık. 3) der.
Hâlbuki Remsi’nin “Arap coğrafyacılar” dediği İbn Hordazbih ve el-İdrîsî’nin, mil-mil verdikleri yolların tamamı, Roma kaynaklarından alınmış yollardır.
Bu zatlara çok şey borçluyuz, ama nerede bunu anlayacak tarihî coğrafyacımız?
2- Bourtzes’in soyundan olan Bardas, Kedrea’dan Amorion ovasına giderken Zompe veya Zompos köprüsünden nasıl geçer? (Anna, 1996: 490 ve Remsi, 1960: 235-236, 238, 295).
3- (Ramsay, 1890: 153)’de “D. Cities and Bishoprics of Hellespontus” başlığı altında verilen konunun alt başlığı, s. 165’e kadar “D.-Hellespontus” verilirken, eserin tercümesinde (Remsi, 1960: 165-177)’de üst başlık “D. Hellespontus’un Şehir ve Piskoposlukları”, alt başlık “Phrygia'nın Şehir ve Piskoposlukları”, yalnız 177 nci sayfada “Hellespontus” verilmesinin sebeb-i hikmeti nedir?
Hellespontus veya Çanakkale Hellespont’tan gayri bir de Firikya Hellespontia’dan bahsedilir (Remsi, 1960: 165).
4- Söz konusu Hellespontus ve Firikya bahsinde adı geçen Cyzicos, Hadrianoutherai, Akhyraous, Baris ve Miletopolis bir yana, Anna Komnena’da aynı olaylar içinde zikredilen Poimanenon, Lentiana ve adı üzerinde Gelendost - Kötürnek olan Kotoiraikia’yı nereye koyacağız.
Poimanenon ile ilişkilendirilen Cyzicos’u, Akhyraous ile ilişkilendirilen Kiminas, yani Yalvaç-Gemen’i ne yapacağız.
Malûm bütün bu şehirleri Remsi, Balıkesir ve çevresine yerleştirir ve “ya benim eserim sırf bir hatadan ibarettir yahut da Anadolu haritasının büyük bir kısmı tamamiyle değişmelidir” diye de dert yanar (Remsi, 1960: 106).
5- “Bu ülkeye ilk zamanlar, Küçük Firikya denirdi, fakat Attaloslar buraya kazanılmış, ilhak edilmiş ülke anlamına Firikya Epiktetos derlerdi. Mysia ve Hellespont Firikyası da denilen Firikya Epiktetos” (Strabon, 2009: 55, 56, 61) veya Firikya Hellespontia neresidir?
Yok, öyle yağma!
Con ve Con’un dostları buyurun lütfen: “Halep oradaysa arşın burada!”
Sn. Haldon, sizin muhibban maalesef kıraldan çok kıralcı; gelecek nesil, muhakkak sizleri yargılayacak ve sizi, ėl olmanız hasebiyle affedebilecek ama dostlarınızın hâli, hâl-i pür melâl’dir.
.
Ramazan Topraklı, dikGAZETE.com
uyanık uyanıkoğlu 4 yıl önce