USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Mamak’ta iki Uğur

27-07-2020

12 Mart geldiğinde bilinçaltında pek endişeli değildim.

Öyle ya Dostlar Tiyatrosu’ndaydım ve Çetin Özek hukuk müşavirimiz gibiydi.

Efsane Hoca, “Faşizm ve Birleşik Halk Cephesi”nin yazarı ve yılmaz bir devrimciydi.

İçeri alındı…

Çıktığında “Geçmişin hataları ve yarın” diye bir yazı dizisi, “Pişmanname” yayınladı; Hürriyet Holding’e hukuk müşaviri oldu.

Olsun Uğur Amcam vardı ve Mümtaz Soysal’ın avukatlığını yapıyordu.

Tak!..

Onu da içeri aldılar.

Kendi dahil, kimse bu soruşturmadan bir şey çıkacağını beklemiyordu.

Hatta sorgu yargıcı veya savcıya giden koridorda, amcamın askeri öğrencileri, duvar kenarına sağlı-sollu dizilmiş amcamı asker selamıyla uğurluyordu.

- Tak, savcı tutuklama dedi.

Uğur Mumcu’nunki daha traji-komik…

Savcı:

- Hakkınızda suçlamalar var! Orduyu isyana teşvik asker arasında...

Mumcu:

- Bir dakika Sayın savcı

Savcı:

- Yok bir dakika; hepsi tespit edilmiş…

Mumcu:

- Ama…

Savcı:

- Aması maması yok zabıtlarda ..Askeri örgütlemek.

Mumcu:

- Sayın Savcı, beni Tuzla Yedeksubay Okulu’ndan aldılar! Ben asker görmedim zaten bizim askerle temasımız yasak…

Savcı (Önündeki dosyaları masaya çarparak):

- Napiim ben kardişim; bu MİT’ten de doğru-dürüst rapor gelmiyor ki!..

Gelmesin, ona da tutuklama.

Allah’ın insanlara bir lütfu!..

Önce kötü olayları unuttururmuş.

O yüzden askerlik anılarından, salak yatılı okul, tuhaf mapushane anılarından bunalmayın anlayın.

Bir çeşit savunma mekanizması.

Amcam anlatıyor:

Vakit geçmiyor, dikdörtgen biçiminde pötibör bisküvilerinin arkasına iskambil numaraları resimleri çizip, pişti oynuyoruz. 

Karnı acıkan, pişti yaptığında masaya şiddetle vuruyor, oyun bisküvileri parçalanıp dağılıyorlar, haydi onlar yeniyor yenisi yazılıyor.

Bir gün bir arkadaşın hapse düşüşünün 1. Yıldönümü kutlanıyor.

Kakao bisküvitten, uyduruk bir pasta yapıldı, bir de mum dikildi. Hükümlü kardeş tam mumu üfleyecek;

Uğur Mumcu:

- Nice senelere!

Hükümlü:

- Hep beraber, hep beraber inşaallah!..

Mumcu bir alem, muzır, esprili biri!..

O günleri anlatan “Sakıncalı Piyade” oyunu var.

Düzünden okusanız bile bir alem.

Emil Galip Sandalcı içeri alınmış. 

Suçlama; “Deniz Gezmiş’leri kurtarmak için Sofya’ya kaçırılan Boğaziçi uçağı olayı” ile ilgili.

Ne ilgisi var!..” diyeceksiniz?

Burası Türkiye, istenirse ne ilgiler bulunur.

Mumcu, gazeteden uçaklar yapıp kuyruğuna “TC Boğaziçi” yazıp, Sandalcı’nın hücresine atarmış parmaklıklar arasından.

Perinçek gurubu o zaman “İşçi-Köylü, Şafak, Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi…” artık nasıl anılıyorlarsa, beraber bir koğuşta kalıyorlar; nasıl oluyorsa ve sürekli toplantı, seminer yapıyorlar.

Mumcu katılmak istemiş, önce reddetmişler…

Üsteleyince kabul görmüş.

Toplanılmış, tam gündeme geçilecek;

Mumcu;

-Bir dakika, ben bir şiir yazdım, önce onu okumak istiyorum.

Olurdu-olmazdı, belki oylanmıştır, ciddiydi o zamanlar bu işler.

Belki de def-i bela kabilinden olur almış…

Mumcu; “Büyük başkan Mao’nun ruhuna eriş… …." diye başlayınca;

“Hasss,,,,”

Kış, Mamak’ta zorlu geçer hep; dışarıda bir karıştan fazla buz.

Bir er gelmiş, ellerinde ikişer kazma ile kürek;

- Kalkın ulan!.. Kar küreyeceksiniz!

Mumcu genç, amcamın asistanı.

Uğur amcam alışık değil, iki kazma sallamış, “Ahhh” diyerek belini tutmuş, çökmüş yere.

Disk kayması…” onlarca yıl çekti, belki hala arazları vardır.

- Amca siz askeri hapishanede er mi sayılıyordunuz?

- Hayır er altı.

Yani “üç günlük er” bile üstü sayılıyor ve Ankara Hukuk Fakültesi Dekanı ve asistanı bu ere “Komutanım” diye tekmil verirler.

Yargıtay’daki mürafaa ve beraatleri başka bir yazıya.

Mumcu, amcamın en sevdiği insanlardan biriydi.

Talebesi, asistanı, mapusluk kardeşliği bir yana kader birliği de var kolay mı?

Her iki Uğurlar her sabah işe gitmeden arabalarının altına baktılar.

Amcamın sokak kapısının önüne bomba koydular, kapı yerinden çıkıp mutfağa yapıştı.

Allah’tan cana bişey gelmedi.

24 Ocak 1993

Amcam anlatıyor;

- Olaydan hemen sonra Güldal ile beraber olayı araştırmakla görevli savcıya gittik, iki elini yana açtı, çaresiz.

“Hocam bu işi çözerse Devlet çözer” dedi.

Savcı’nın bütün söyledikleri bu kadar değil. Ancak amcamdan olur almadım…

Zaten eksiği, herkesin bildiği sırlardan.

-Hayatta Oynamam Kitabımdan-

.

Ulvi Alacakaptan, dikGAZETE.com

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?