ANALİZ
Ukrayna Başsavcısı Yuriy Lutsenko, 7 Haziran akşamı “Facebook” aracılığıyla yayınladığı videoda ses getirecek bir açıklama yaptı: “Bugün duruşma öncesi soruşturma kayıtlarını incelerken yankı uyandıracak bir davayı kaydettim.
Filvaki, teröristlerin finansmanının hazırlığı… Teröristlerle ekonomik ilişkilerin yeniden kurmanın mümkün olduğuna inananlar için…
Bir şey daha; Donbass Savaşı’nın özel bir döneminde Ukrayna Silahlı Kuvvetleri’nin yasal faaliyetlerini engellemeye hazırlıklı olmak. İlaveten ihanet gerçeği üzerine bir şey daha.”
-Ukrayna Başsavcısı Yuriy LUTSENKO
Her ne kadar dava başlamış olsa da şüphelerin olduğu kuşkusuzdur. Ukrayna’nın 2. Cumhurbaşkanı ve Minsk Protokolü Kiev Temas Grubu Temsilcisi Leonid Kuçma’ya yöneltilen suçlamalar kolaylıkla mevcut Ukrayna Cumhurbaşkanı Vladimir Zelenskiy’e kadar gidiyor. Ne de olsa Minsk’teki 5 Haziran tarihinde düzenlenen son grup toplantısında, Kuçma’nın yaptırımlar olmadan, Donbass ablukasının kaldırılması ve ek önlemlerle desteklenen istikrarlı bir ateşkes hakkında konuşacağına inanmak mümkün değil.
Kuçma’nın Minsk’teki görüşmelerde “Düşmana” karşı ateşkes önerisi; Kiev Rejimi’nin eski temsilcisi ve önceki Cumhurbaşkanı Poroşenko, Ukrayna Radası Sözcüsü Parubiy ve Lutsenko’ya bir dönem şiddetli tepki vermelerine yol açmıştı.
-Ukrayna 2. ve 3. Cumhurbaşkanı Leonid KUÇMA
Aslında, geri dönüş ateşinin yasaklanmasıyla ilgili olarak Kuçma, Poroşenko döneminde Minsk Görüşmeleri’nde daha evvel duyulmamış sözler söylemedi. Dolayısıyla tarafların 8 Mart'a kadar ateşkes kararını onayladıkları 2 Mart 2018'de yapılan toplantı sonrasında kabul edilen açıklamada, temas grubunun "İlgili ateşkes emirlerinin benimsenmesi ve bunlara uyulması gerektiğini, disiplin önlemlerinin etkin bir şekilde uygulanmasının önemini vurguladığını" söyledi.
Ayrıca ateşkes ihlalleri durumunda, karşı ateş dahil silahların kullanılmaması gerektiğini belirtti. Bu sözleri, aynı yılın 26 Mart’ında kabul edilen Paskalya Ateşkesi’ne ilişkin Minsk Görüşmeleri’ndeki ifadesinde de tekrarladı.
Minsk’te Ukrayna tarafına aynı Kuçma başkanlık etti ve grubun bu açıklamaları Kiev de dahil olmak üzere tarafların yükümlülükleriydi ve sadece eski Cumhurbaşkanı'nın söylediği gibi ihtilaf taraflarının karşı ateşten kaçınmaları gerektiği savını değildi. Ancak o dönemde Kiev’de hiç kimse öfkeli değildi. Kimse Poroşenko ve Kuçma’ya ihanet etmedi.
Peki neden?
Çünkü Kiev’deki herkes, bu beyanların gerçekte gerçek hayatla hiçbir ilişkisinin olmayacağını anladığından, tam bir ateşkes yine de gerçekleşmeyecek ve normal anlaşmaların ardından bir ya da iki hafta içinde daha önce yaptıkları gibi ateş açacaklardı.
-Minsk Görüşmeleri sonrası, Leonid KUÇMA’nın basın açıklaması
Poroşenko rejimi için, temas grubu toplantılarının tek anlamı muhakeme gerekçeleri oluşturmaktı: “Beyaz Rusya başkentine yaptığımız geziler, Minsk anlaşmaları konusundaki taahhüdümüzün kanıtı ve müzakerelerde ilerleme olmadığı gerçeği Rusya'nın suçudur. Bu yüzden yaptırımların devamını bekliyoruz” dedi.
Ayrıca Batı dünyası, isteyerek böyle bir oyunda Kiev ile birlikte oynadı. Ancak, toplantı sırasındaki ve çevresindeki olaylar, son yıllarda gözlemlenen her şeyden belirgin şekilde farklıdır.
Birincisi;
Cumhurbaşkanlığı yönetimi önce, bu müzakerelerin nabzını tutuyordu. Ancak toplumun gözünde önemini azaltmak için onlar hakkında konuşmamaya çalıştı. Şimdi Kiev makamları, halkın bu müzakerelere yönelik dikkatini benzeri görülmemiş bir şekilde çekti.
Aslında daha evvel ne Ukrayna Cumhurbaşkanı ne de Basın Sözcüsü, Minsk Görüşmeleri içindeki Ukrayna delegasyon başkanıyla ortak bir etkinlik düzenlemedi ve genel kurul başkanının bu müzakerelere katılımı hakkında daha önce hiçbir şey söylenmedi.
İkincisi;
Minsk toplantısının her iki tarafın karşılıklı anlaşmazlık çözümü için ve yapıcı bir pozisyon almak adına karşılıklı iltifatlar için; yani genel olarak bakıldığında olumlu bir değerlendirmesi var. Minsk’teki üçlü temas grubu toplantılarının tarihinde, örneğin pilot bölgelerde tarafların ıslahı ya da mahkumların takası konusu dünyada eşi benzeri görülmemiş bir fikir birliği sağlanmıştır.
Üçüncüsü;
Stanitsa Luganskaya bölgesindeki birliklerin çekilmeye hazır olduğuyla ilgili açıklamaları hatırlayalım. Yani, resmen Kiev dahi bunu ilkesel olarak reddetmedi. Ancak kaçınmak için her zaman bir sebep buldu. Minsk’teki üçlü temas grubu toplantısında bu konu ortaya çıksa bile, Ukrayna temsilcileri açıklamalarında bu konuyu sık sık atladılar.
Kiev'i; güvenlik alt grubunda ve Poroşenko yönetiminin son aylarında ve tüm temas grubunda temsil eden eski Başbakan Yevgeny Marchuk, bu ıslahın, “Normandiya Dörtlüsü”nün devlet başkanları düzeyinde kabul edilmesine rağmen, kârlı olmadığını açıkça belirtti.
Dördüncüsü;
Tüm çekincelere rağmen ablukayı kaldırma tercihinin ifade edilmesi. Doğal olarak, Kiev, resmi sahiplerin kontrolü altındaki işletmelerin iadesi için bir şart istiyor. Ne de olsa hem Donetsk hem de Lugansk yönetimleri bu işletmeleri millileştirmedi. Ancak 2017 yılının başında, Kiev yetkilileri tarafından engelleme konulan işletmeler, ürünlerini ihraç edemiyor.
Beşincisi;
Mahkumların salıverilmesi hususu. Bu ifadeler hiçbir zaman resmi olarak kayıtlara geçmedi. Yalnızca sözlü ifade olarak kaldı ve 2018 yılının başından bu yana bu konuda bir ilerleme kaydedilmedi.
Ve son olarak, ateşkes kontrolüne yönelik önlemlerin getirilmesiyle birlikte Ukrayna tarafı halkın onayını aldı.
Donetsk Halk Cumhuriyeti ve Lugansk Halk Cumhuriyeti inisiyatifindeki bu konu, 2018 başından beri temas grubunda aktif olarak tartışıldı.
Halk cumhuriyetlerinin temsilcileri, Kiev temsilcilerinin lehine olduklarını ancak her zaman buna katılmamak için sebepler bulduğunu bildirdi. Ukrayna tarafı ise bu görüşmeden önce bu konuyla ilgili hiçbir zaman yorum yapmadı.
-Petro POROŞENKO ve Vladimir Zelenskiy
Mevcut iktidar, Zelenskiy ve ekibi, genel olarak Poroşenko iktidarı gibi güvenlik konusunu diğer konulardan öncelikli olduğunu açıklasa da önceki iktidardan farklı olarak bazı alt başlıklara vurguda bulundu.
İyimser bir senaryoda; Ukrayna, barışın sağlanması için koordineli çalışan taraflar olmadan güvenliği garanti altına alabileceğini vurguladı.
Bundan sonra doğal olarak da Minsk Protokolü’nün siyasi kısmının uygulanması meselesi gündeme gelecektir.
Zelenskiy iktidarının Donbass ile temas eden ismi eski Dış İşleri Bakanı Vadim Pristayko.
Pristayko, Nisan 2016 tarihinde “Amerika’nın Sesi” ile yaptığı röportajda çok çarpıcı açıklamalarda bulunmuştu. Dışişleri eski Bakanı röportajında, Donbass’taki seçimlerden sonra bu kişilerin Kiev tarafından ayrılıkçı ve terörist olarak görüleceğini belirtti.
Evet, Kiev’in son 5 yılda izlediği politikalar tam bir hayal kırıklığı!
Yeni seçilen Cumhurbaşkanı’na güven ve güvensizlikler mevcut.
Dünya kamuoyu Ukrayna konusunda oldukça düşünceli. Kaldı ki Zelenskiy’nin Donbass konusunda siyasi bir uzlaşı aramadığı; barış ve mahkumların takası konusundaki söylemleri tamamıyla iç politikada oy toplamaya yönelik olduğu Ukrayna kamuoyu tarafından biliniyor.
-Donetsk Halk Cumhuriyeti Ordusu
Minsk’teki son toplantıdan sonra Kiev’in başlattığı “Savaş Partisi”ne dikkat çekmemek mümkün değil!
Ancak daha ciddi ve rahatsız edici olan durum, Donbass’ta bu toplantıdan sonra ortaya çıkan gerginlik salgını ve harcanan mermi, füze ve topların artışı. Buradan şöyle bir anlam çıkarabiliriz: Ukrayna Ordusu, kendisine ait bir “Savaş Partisi”ne sahip.
Burada gönüllü taburları bir kenara bırakmak gerekiyor. Çünkü 2018 yazından beri Donbass bölgesinde yalnızca Ukrayna askeri komutasının kontrolü dahilindeki birimler bulunuyor.
Bir diğer önemli konu da Batı’nın mevcut duruma karşı tepkisi.
Minsk’te kat edilen mesafe sonunda ulaşılan ateşkesin neredeyse tüm onayı; Almanya ve Fransa Dış İşleri Bakanları’nın ortak açıklamalarının ardından geldi.
Elbette Berlin ve Paris, tüfek ve top seslerinin tekrardan yankılanacağını biliyordu.
-Donbass Savaşı...
Üçlü Temas Grubu’nun son toplantısı, herhangi bir karar alınmasa dahi önemlidir. Çünkü taraflar arası diyalog atmosferindeki değişim nedeniyle daha gerçekçi başarılar için ön koşullar hazır hale geldi ve ilk defa bu müzakerelerde zikredilen ifadeler, Ukrayna’da cezai kovuşturmaya ve dahi vatana ihanet suçundan yargılanmaya yönelik bir bahane haline geldi.
-Donbass Savaşı...
Batı’nın ünlü Ukraynalı oligarkların iktidar kollarından birisinin baskısı altına girip girmediğini fark etmeyeceğini düşünmek imkânsız. Belki de ilk bakışta bakanlar düzeyinde sessiz kalacaklardı. Ancak Dışişleri Bakanlığı’nın sözcüleri jet hızıyla tepki vereceklerdi.
Üçlü Temas Grubu’ndaki toplantıya ve Ukrayna’nın tepkisine karşılık bir sessizlik hâkim. Batı dünyası da bu sessizlik korosuna eşlik ediyor. Başka şeylerle ilgileniyorlar.
ABD’nin Ukrayna Özel Temsilcisi Kurt Volker, son olarak şahsi “Twitter” hesabından Zelenskiy’e övgülerde bulundu.
Malumunuz, Zelenskiy, Brüksel’e yaptığı son ziyaret sırasında Avrupa ve Atlantik’e yönelik tercihlerinin geri dönüşü olmayacağını vurgulamıştı. Dünyaca ünlü “Think-tank” kuruluşu “Carnagie”nin Ukrayna konusundaki en ünlü uzmanı Balazs Jarabik te kendi “Twitter” hesabından hem Poroşenko’yu hem de Zelenskiy’i parti listelerine sivil aktivistleri de ekledikleri için tebrik etti.
-Donbass Savaşı...
Polonya ve İsveç basını, Kiev’deki iktidar değişiminden hemen sonra Ukrayna Cumhurbaşkanı’nı; Kuçma’nın eski Özel Kalem Müdürü ve Üçlü Temas Grubu’nda Ukrayna’nın İnsani İşler Özel Temsilcisi Viktor Medvedçuk’la tek ses olmakla ve Ukrayna’yı teslim etmeye hazır olmakla suçladı.
-Viktor Medvedçuk
Sonuçta Zelenskiy, konuşmasında öncelikle bölgeleri değil, insanları geri getirmenin gerekli olduğunu belirtmişti.
Sonuç olarak, Varşova ve Stockholm’un mantığına göre; Ukrayna bölgeyi insanlar olmadan sadece toprak olarak geri almalıdır.
Evet, Batı’nın daha saygın insanları ve yapıları bu türden şeyleri söylemezler. Ancak son yaşananların ardından süre gelen sessizlikleri, Batı’nın Donbass’taki mevcut savaş halinden memnun olduğunu gösteriyor.
-Vladimir Zelenskiy
Eğer durum böyleyse; Zelenskiy’nin ciddi bir barış planı dahi olsa bu planı rafa kaldırması gerekecek. Çünkü “Savaş Partisi”nin karşısında direnmek için çok ciddi bir halk desteği gerekiyor.
Ukrayna Cumhurbaşkanı, eski lider Poroşenko’nun siyasi çizgisinin devam etmesinin barışçıl olarak hayatta kalmanın en uygun garantisi olduğunu anlarsa, şüphesiz ki bu çizgiyi izleyecektir.
.
Dimitri Kherson, dikGAZETE.com
İLGİLİ DAHA ÖNCEKİ YAZI: