Önce şunu soralım; neden İngiliz istihbaratı, 20 Mart 2003'te; Amerika Birleşik Devletleri ve Birleşik Krallık/İngiltere önderliğinde oluşturulmuş Çok Uluslu Koalisyon Kuvvetleri'nin Irak’a “demokrasi getirmeyi” vadeden bir askerî harekâtla Irak'a girme kararı alındığı günlerden kısa bir süre önce, sivil görünümlü özel yetiştirilmiş bir askeri istihbarat personelini Kuzey Irak’taki Türk Özel Kuvvetlerine monte etti?
İngiliz Michael Todd ile Iraklı Abla’nın trajik aşkı!..
Hikaye, Süleymaniye’de Türk Özel Kuvvetleri askerine Amerikalı askerler tarafından çuval geçirilmesinden 4 ay önce başlar. 25 Şubat 2003’te İngiltere’nin kuzeyinde Yorkshire bölgesinde Londra’dan sonra en çok turist çeken York şehrinde hayatını sunuculuk yaparak ve çocukları eğlendirerek kazanan sokak sanatçısı 33 yaşındaki Michael Todd bir basın toplantısı düzenler.
Elinde küçük bir kız çocuğunun bebeklik resmi vardır. Resmin üzerinde "Kızım ölmesin" diye Arapça el yazılı bir ifade yer almaktadır. 2000 yılında Leeds'te (York şehri ile aynı bölgede bir yer anlamına gelen şehir adı) 1904 yılında kurulan University of Leeds’te okurken Iraklı kız öğrenci Abla ile tanıştıklarını, bir müddet beraber olduklarını, ilişkilerinden sevgilisinin hamile kaldığını, sevgilisi Iraklı Abla’nın, evlenme planlarına rağmen hamile olduğunu öğrendikten kısa bir süre sonra Leeds'ten kaybolduğunu söyler.
Abla, Irak'a döndükten bir kaç yıl sonra kız kardeşi aracılığıyla Michael Todd ile temasa geçer ve Sajida adını verdiği kız bebeğinin dünyaya geldiğini söyler. Ancak Irak, güvenli bir ülke değildir. Abla, döndüğüne bin pişmandır, ülkeden çıkmak için bırakıp kaçtığı Michael Todd’tan yardım istemektedir. Çünkü II. Körfez Harbinin eli kulağındadır, savaş başlamak üzeredir.
Kerküklü Abla, kendisinden çok, bebeğinin hayatından endişe etmektedir. Michael Todd’a gönderildiği söylenen 19 aylık Sacide bebeğin fotoğrafı üzerinde "Kızım ölmesin/ Kızımı öldürme" yazmaktadır. Michael Todd’un da kameraların önüne çıkmasının sebebi, kız çocuğu ile birlikte kız arkadaşını bulup İngiltere’ye getirmektir.
Michael Todd harbiden iyi iş çıkarmıştı. Zaten sokaktan deneyimli olduğu için inandırıcı yüksek performans sergilemişti. İngiliz istihbaratındaki arkadaşları ile oldukça iyi bir senaryo hazırlamışlardı. Savaşın eşiğindeki bir ülkeye oldukça trajik ve dram yüklü bir hikâye ile giriş yapmasının ortamı hazırlanmıştı. Ancak senaryoda gözden kaçan bazı hatalar vardı.
Mesela Ortadoğu toplumlarında, gayri gayrimüslimlerle bırakın evlilik dışı ilişkiyi, evlilik dahi hoş görülmüyordu. Ayrıca Müslüman bir kadının evlilik dışı ilişkisi, çoğu zaman öldürülmesiyle cezalandırılıyordu.
Türk Özel Kuvvetleri’ne Çuval geçirme olayına doğru adım adım…
İngiltere ile anlaşmalarının ardından, Irak’ı işgali etmek için düğmeye basmayı bekleyen ABD Başkanı George W. Bush, yardımcısı Dick Cheney ve Neo-Conlar’ın gözü kulağı, Ankara’dan gelecek haberdeydi. Bekledikleri haber geldi ama istedikleri olmamıştı, resmen şapa oturmuşlardı.
1 Mart 2003’te TBMM’de; 62 bin yabancı askerin altı süreyle Türkiye’de bulunmasına, ABD Silahlı Kuvvetleri'nin Kuzey Irak’a serbest geçiş yapabilmesine, Adana’daki İncirlik Hava Üssü’nün Amerikan keşif ve ağır bombardıman uçaklarına (255 uçak-65 helikopter) açılmasına izin veren 1 Mart Tezkeresi oylandı. 264 evet, 250 hayır, 19 çekimser oyu çıktı. Evet oyları çoğunlukta olsa da salt çoğunluk (267) sağlanamadığı için tezkere Meclis'ten çıkmadı.
Ancak Kuzey Irak'ta bir çok vilayette Türk askeri birliklerinin kampları vardı hatta Kerkük’teki ABD üssü içinde Türk Özel Kuvvetleri’ne ait ofis bulunuyordu. Yani ABD ve Türk askeri unsurları bu kadar iç içeydi. Türklerin Amerikalılarla yakın işbirliği, en çok İngilizlerin hoşuna gitmiyordu.
Sonra ne oldu?
Washington yönetimi, deyim yerindeyse kudurdu. Ne olmuştu da vassal gördükleri Türkler, kendilerini ters köşeye yatırmıştı? Bu Türklerde çok oluyordu onlara anlayacakları dilden tez elden mesaj verilmeli, kulakları çekilmeliydi.
Öyle de yaptılar.
22 Nisan 2003 günü, Erbil’deki Özel Kuvvetler Komutanlığı Karargâhı’nda görev yapan Türk askerleri, “Türkiye’den gelen bir insani yardım konvoyuna ****luk etmek üzere” gittikleri Kerkük’te gözaltına alınmış, ertesi gün de Amerikan askerî personeli eşliğinde Türkiye’ye gönderilerek, Irak’tan sınır dışı edilmişlerdi.
Bir hafta sonra, 30 Nisan 2003’te yapılan askerî toplantıda, iki tarafın da altına imza koyduğu kararlarla, Irak’taki Türk askerî personelinin her zaman üzerinde kimlik ve üniforma taşıması gerektiği Türkiye’ye tebliğ ediliyor ve bu kurala uymayan askerlerin gözaltına alınacağı kayda geçiriliyordu. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök’ün “kesin uyarı benzeri” diyerek eleştirdiği ancak geçerliliğine kimsenin resmen itiraz etmediği bu kararların üzerinden iki ay geçtikten sonra, 4 Temmuz 2003’te, “Çuval Olayı” yaşandı. Türkler çuvalla-n-mıştı!
İngiliz Michael Todd, Irak yollarında!..
Michael Todd'un dramatik öyküsüne kaldığımız yerden devam edelim. Bölgede tüm bunlar yaşanırken Iraklı kayıp sevgilisi Abla’dan olma kızı Sacide’yi bulmak için basın toplantısı düzenleyen İngiliz Michael Todd, yakın bir askeri harekât olasılığına rağmen Bağdat'a gitmeye kararlı olduğunu söylemişti. Dediğini de yaptı. iki hafta içinde Ürdün üzerinden Irak'a seyahat etti.
Aksilik bu ya o sırada II. Körfez Harbi başlamıştır. Iraklı sevgilisi Abla'nın yaşadığı Kerkük şehri Müttefik uçaklarının bombardımanı altındadır. Aradan bir kaç ay geçtikten sonra Todd, yeniden ortaya çıkar gazetecilere Abla'nın Kuzey Irak'ın Kerkük kentini Müttefik bombalamasında öldürüldüğünü söyler ve Türkiye'ye gelir.
Ankara'daki İngiltere Büyükelçiliği aracılığı ile Türk Dışişlerine başvuru yaparak, aldığı izinle Türkiye'nin Irak sınırından giriş yapar. Takip ettigi izler onu Süleymaniye’ye sürükler, onları orada bulamaz ama tarihi Süleymaniye baskını kurbanlarından biri olur. Amerikalılar onu Türk Özel Kuvvetleri Komutanı sanınca Tood da Türk askerleriyle birlikte gözaltına alır.
Serbest bırakıldıktan sonra Michael Todd, Evrensel Gazetesi'ne izlenimlerini yazmış bu olayı anlatmıştı. Sonrasını kendisinden dinleyelim:
“Türk Dışişleri’nden nihai onayı aldıktan sonra, 12 Haziran’da otobüse atladım. Ertesi gün Silopi’deydim. Avrupa’dan ülkelerine dönmekte olan iki Iraklı ile tanıştım; Habur’u onlarla geçtim. Türk hükümetinin ilgili faksları Habur’a ulaşmıştı ve sınırda hiç zorluk çekmedik. Türk taksisi, bizi Kuzey Irak’ta bıraktı ve Erbil’e gitmenin bir yolunu aramaya başladım. Kızılhaç’ın merkez bürosu Erbil’deydi çünkü. Hikâyemi onlara anlatıp, kızımı bulmak için yardımlarını isteyecektim.
Taksi durağında; iyi İngilizce konuşan bir Iraklıyla tanıştım. Ona derdimi anlattığımda beni evine davet etti; bana yardım etmek istiyordu. Ona güvendim ve yola çıktık.
Iraklının misafirperverliği...
Bana yardım eden Iraklının adı Refik’ti; Süleymaniye’de yaşıyordu. Musul, Kerkük, Erbil üzerinden Süleymaniye’ye geçtik. Olağanüstü bir misafirperverlik gösterdiler ve her ihtiyacımı karşılamaya çalıştılar.
Refik’in otomobiliyle bütün Kuzey Irak’ı gezdik; birçok köye gidip kızımı sorduk. Hem Süleymaniye, hem Erbil’deki Kızılhaç bürolarına başvurduk. Yerel radyo ve televizyondan duyuru yapmama dahi izin verildi. Dahası; her gün internet kullanabiliyor, gelişmeleri takip edebiliyordum.
Amerikan araçları her yerdeydi; özellikle Kerkük’te. ABD askeri operasyonlarına sık sık denk geldik; Iraklıları yol kenarlarına yatırıp dövdüklerini, tekmelediklerini gördüm. Kuzey Irak’taki Amerikalılar hakkında aklıma gelen tek sözcük, “küstah”tır. ...
Ve 4 Temmuz...
O gün saat 15.00’de; Refik beni her zamanki gibi internet kafeye bırakmıştı. Ona, beni saat 19.00’da alabileceğini söyledim. Bilgisayarın başına oturdum, ama saat 15.20’de sistemler çöktü. Biraz alışveriş yapmaya karar verdim. Refik’lerin evinde bir resim çerçevesini kazayla kırmıştım; yeni bir tane almak istiyordum. Ana caddede ilerlemeye başladım.
İngiliz Michael Todd, Türk Özel Kuvvetleri İrtibat Bürosunda!..
Solumda, yeşil bir tabela gördüm. Yabancılara yardım eden resmi bir binaya işaret ediyordu. Onları ziyaret etmeye karar verdim. Sola dönüp dümdüz ilerledikten bir süre sonra, bağırışlar ve silah sesleri işittim. Aldırmadım ve yola devam ettim, bir süre sonra sesler kesildi. Bir yol ayrımına geldiğimde kahverengi üniformalı askerler gördüm.
Daha sonra, bunların Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) peşmergeleri olduğunu anlayacaktım. Tepeden tırnağa silahlıydılar, çevreyi inceliyorlardı. Çok kaygılıydılar. Devam ettim ve yolun kenarında birikmiş yüzlerce insanla karşılaştım. Yavaşladım, yanlarından geçerken peşmergelere gülümsedim. Korkacak bir şeyim yoktu; her türlü belgem yanımdaydı.
Bunlar arasında; Bağdat’taki Koalisyon Geçici Yönetimi’nin başı Paul Bremers’in ofisine, Amerikan Büyükelçiliği eliyle yollanan elektronik posta mesajının kopyası da vardı. Aynı mesaj; Irak’taki 8 ayrı ABD askeri birimine de gönderilmişti.
İrtibat bürosunda az ileride, yolun 5-6 ABD cipi tarafından kesilmiş olduğunu gördüm. Peşmergeler de vardı; herhalde güvenliği sağlıyorlardı. Amerikalıların gözleri ve silahları, bir binaya yöneltilmişti. Buranın Türk irtibat bürosu olduğunu da sonra öğrenecektim. Durumun pek iyi olmadığını anlamıştım; ama yine de binaya girdim.
Dışarıdaki adamlar, ofisin kapalı olduğunu söylediler. Teşekkür edip geri döndüm. Kapıdaki adamlar çok düşmanca davranıyorlardı. İki peşmerge, silahlarını bana doğrultup üzerime koştular. Kollarımı büküp beni sürüklediler. Canım yanıyordu ama soğukkanlılığımı korumaya çalıştım. İngiliz olduğumu, kızımı aradığımı söyledim. Dinlemediler ve sürüklemeye devam ettiler.
“İngiliz SAS timi”, hatta ‘suikastçı’ diyorlardı!..
ABD askerinin ‘huzurunda’ yerde sürüklenirken bir başka ABD cipi ve askerler gördüm. Silahları bana dönmüştü, yüzlerinde öfke vardı. Peşmergeler beni itip kakarak, 18 yaşında görünen bir ABD askerinin önüne getirdiler. Askerlere, İngiliz olduğumu, belgelerimin yanında olduğumu anlattım.
Küfrettiler. Beni aldılar; silahların hepsi bana dönüktü ve artık öldürüleceğimi düşünüyordum. Bir köşeyi dönerek, bir evin arkasına çıktık. Burada daha çok ABD askeri vardı, hepsinin de silahları bana dönüktü. Olanları anlamıyordum. ‘Çuvallı’ Türk askerleri Sonra, bir askeri kamyon gördüm. Kamyonun kasası; başlarına plastik torbalar geçirilmiş, elleri arkadan bağlanmış adamlarla doluydu.
Kamyonun etrafı ABD askerleriyle doluydu, askerlerin silahları kasaya yönelmişti. Bazı askerler, başı torbalı olanlara bağırıyordu. Bir asker, onlara tükürdü. Kim olduklarını bilmiyordum ama başları belada olduğu kesindi.
Kamyona yaklaştığımızda, başı torbalılardan birini dışarı çekerek yere attılar. Sonra başını tekmelediler. Üç asker gelip karnını tekmeledi. Üzerine tükürdüler ve ona “Bin Ladin’in piçi” dediler. İki ABD askeri, kamyona sıçradı ve bir kargaşa oldu. Sanırım kasadaki bir başkasını daha dövdüler.
Bir asker havaya ateş etti ve sonra silahını bana doğrulttu. “Kıçına bir Amerikan mermisi yerleştirelim mi?” deyip bir küfür savurdu.
Öleceğimi düşündüm Beni küçük bir avluya çektiler. Bir tekmeyle yere devrildim ve sonra bana diz çöktürttüler. Tekmeleyip yumrukladılar. Küfrettiler. Bana “terörist”, “El Kaideci”, “İngiliz SAS timi”, hatta “suikastçı” diyorlardı.”
Bu onun hikayesi. Ne kadarı doğru ne kadarı değil bilemiyoruz. Makarayı biraz başa saralım.
4 Temmuz 2003, Irak'ın Süleymaniye kenti…
4 Temmuz, Amerikan Bağımsızlık Günü/ Independence Day/ veya halk arasında bilinen ismiyle Fourth of July'e denk gelmişti. Türkçesi; Amerikalı conilerin ayranlarının kabardığı bir gündü. Baskına gerekçe gösterilen ihbarın zamanlaması iyi yapılmıştı.
Amerikan 173. Hava İndirme Tugayı’na bağlı 150'ye yakın asker, kentte konuşlu Türk Özel Kuvvetler Komutanlığı'na ait büroyu basarak, 11 Türk askerini “müsadere” etti. ABD askerleri, Özel Kuvvetler Komutanlığı'na (ÖKK) mensup Türk askerlerinin bulunduğu binaya sis bombası atarak girdiler.
Kafalarına çuval geçirilen üç subay ve sekiz astsubayla birlikte bir Türkmen aşçı, iki Kürt hizmetli, üç koruma görevlisi peşmerge de “esir” alındı. Binada konuşlu timin komutanı Binbaşı B.Y. idi. Amerikan timinin başında ise Albay William C. Mayville bulunuyordu. Baskının sebebi, “bir ÖKK mensubunun, Kerkük Valisi Abdul Rahman Mustafa'ya suikast planının unsurlarından biri olması” iddiasıydı.
Oysa bu iddia gerçek dışıydı.
Çünkü Abdurrahman Mustafa'nın hem annesi hem de eşi Türkmendi. Kerkük'te oluşturulan 30 kişiden oluşan ‘Kent Konseyi’ 28 Mayısta Kerkük Valiliği görevine Kürt asıllı avukat Abdurrahman Mustafa'yı getirmişti. Valiyi seçen Kent Konseyi üyeleri arasında Türkmenler de bulunuyordu.
Abdurrahman Mustafa, Saddam rejiminden sonra seçilen ilk vali olmuştu. Lakin Kerkük Valisi Abdurrahman Mustafa, bazı ABD'li yetkililerin Kuzey Irak'ta 11 Türk askerinin tutuklanmasının ardından yaptıkları "Askerler, Kerkük'ün Kürt kökenli valisine suikast hazırlığı içindeydiler" iddialarını basından öğrendiğini söylemiş, eşi ve annesinin Türkmen olduğunu belirleterek "Hayretler içindeyim. Ben Türkiye'ye kötülük yapmadım. Bu iddiaları da basından duydum" demişti.
Olayda Türk askerleri ve Türkmen mihmandarları ile birlikte Süleymaniye'de kızını aramakta olan bir İngiliz sivil Michael Todd da tutuklanmış, Bağdat'ta 15 gün hapiste tutulduktan sonra salıverilmiştir. 4 Temmuz'da Süleymaniye'de, 11 Türk askeriyle birlikte gözaltına alınan İngiliz Michael Todd, ABD askerinin kendisini Türk Özel Kuvvet komutanı sandığını belirtmiş, "Beni Amerikalılar Irak'taki Türk Özel Kuvvetleri'nin komutanı sanıp üç hafta Irak’ta haksız yere tuttular" demişti.
Michael Todd hikayesine bakılırsa üzerinde oldukça kafa yorulduğu anlaşılmaktadır. Gerçek adı Michael Todd olan Michael Mime, Şubat ayında Orta Doğu'ya doğru yola çıktı. İlk önce savaşın parçaladığı ülkeye "koşulsuz sevgiyi" yayma görevinde olduğunu söyledi ve York sakinleri tarafından Iraklı çocuklara bağışlanan yüzlerce oyuncağı yanına aldı. Todd, daha sonra yabancılaştığı Iraklı kız arkadaşı ve kızlarının izini sürmeye çalıştığını iddia etti.
Kendi ifadesine göre; "Oysa ben Iraklı sevgilimden olan hiç görmediğim kızım Sacide'yi aramak için Irak'a gitmiştim ve dünya alem ziyaret nedenini biliyordu. Üzerimdeki belgeler eksiksizdi. Amerikalılar bu belgelere bile bakma ihtiyacını hissetmediler. Beni terörist yaptılar. Üzerimde Hilton Ankara broşürü çıktığından, 'Bu olsa olsa Türk Özel Kuvvetleri'nin Komutanı olur' diye yaka paça Süleymaniye'de kamyona attılar, büyük av yakalamış gibi, çocuk yaştaki askerler dijital fotoğraf makineleriyle sürekli resimlerimizi çektiler. Oysa bu Cenevre Anlaşması'na aykırıydı."
Bu İngiliz, ülkesine dönüşünde Amerikan hükûmetine karşı 10 milyon dolarlık bir tazminat davası açmıştır. Türk askerleri, Bağdat'ta serbest bırakıldıktan sonra da 3 hafta Bağdat Havaalanı'nda tutulan Todd, İngiltere'nin Bağdat Büyükelçiliği sayesinde serbest kalmış. İngiliz askeri uçağıyla Basra'dan İngiltere'ye gönderildikten sonra yaşadığı York Kenti'ne gelince üç gün parklarda kalmış. Evine gittikten sonra da günlerce uyurken ışıkları açık bırakmış.
Todd, daha sonra "English Orange Man" (Turuncu Elbiseli İngiliz) isimli bir kitap yazmıştır. Kitabın benzer içeriği Türkçeye çevrilmiş; Çuval ! (4Temmuz 2003 Süleymaniye, Kuzey Irak başlığı ile yayınlanmıştır.
Türk Özel Kuvvetleri neden Amerikalılar tarafından esir alındığında Türkçe Marş söylemez de İngilizce şarkı söyler?
Baskın sonrası birlikte gözaltına alınan Tood’un yakın dost olduğu Süleymaniye Türk Özel Kuvvetleri Komutanı "Aydın Eser" takma isimli Ankaralı Binbaşı B.Y.; “Amerikalıların moralini bozmak için şarkı söylüyorduk” demişti. Ancak söyledikleri şarkı ne "Ankara'nın Bağları" ne herhangi bir Mehter Marşı ne Harbiye veya 10. Yıl ya da İstiklâl Marşı'ydı.
İngiliz rock grubu Status Quo’nun “You are in the Army Now” şarkısını bağıra bağıra söylüyorlardı.... O şarkıyı, orada en az otuz kez arka arkaya ve bağırarak söylemişlerdi.
Amerikalıların sinirini bozmak için kapıya yaklaşıp öyle söylüyorlardı. “Ne zaman şarkıya başlasak nöbetçiler çocuk gibi kaçışıyordu” demişti Binbaşı "Aydın Eser".
Ankara - Erbil ilişkileri bozuld... ABD ile ipler koptu... Misakı Milli ertelendi…
Bu olaydan sonra Türk kamuoyunda "...Eyleme kolaylıkla karşılık verebilecek eğitime ve cesarete sahipken, Türk binbaşı, bilinçli bir şekilde emrindeki askerlerin en doğal tepkilerini frenlemeyi başarmış, bir çatışma yaratmanın kolaylığını ve sıradanlığını aşmış, bunun bir eziklik olmadığını, davranışının muhatabıyla kıyaslanmayacak kadar büyük bir cesaret ve özgüven gerektirdiği sonraki gelişmelerle ortaya çıkmıştır." görüşü ile, "...Bir Türk subayı hiçbir durumda teslim olmamalıydı, emrindeki askerlerle beraber sonuna dek gerekeni yapmalıydı." gibi iki ayrı görüş oluşmuştur.
Baskında, Özel Kuvvetler Komutanlığına (ÖKK) mensup 1 binbaşı, 1 yüzbaşı, 2 üsteğmen ve 7 astsubay, başlarına "çuval geçirilip" önce Kerkük, ardından Bağdat’a götürüldü. Gözaltına alınanlar arasında Irak Türklerinin gözü kara, kahraman evladı Tuzhurmatulu Ali Haşim Muhtaroğlu da vardı. 4 Temmuz 2003’te Süleymaniye’de Amerikalılar sadece Türk askerinin başına çuval geçirmedi. Baskında el koydukları belgelerde yer alan Türkmen liderler tek tek öldürüldü.
Sahi o dönemde Kuzey Irak'ta İngilizce şarkı söyleyen Türk Özel Kuvvetler Komutanlığı mensuplarının Türkiye'deki komutanları kimlerdi?
Bir önceki yazımı okuyun sorunun cevabını alırsınız.
.
Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com
Seçilmiş Kaynakça
https://www.yorkpress.co.uk/news/7901656.my-al-qaida-nightmare/
http://news.bbc.co.uk/2/hi/uk_news/england/north_yorkshire/3087135.stm
https://www.chroniclelive.co.uk/news/north-east-news/brit-released-in-iraq-1688816
https://www.amerikaninsesi.com/a/a-17-a-2004-10-16-5-1-87970292/834139.
https://www.thenorthernecho.co.uk/news/7021897.man-free-baghdad-jail/
https://www.telegraph.co.uk/news/worldnews/middleeast/iraq/1436825/Man-seeking-daughter-held-in-Iraq.html
https://www.alamy.com/stock-photo-michael-todd-prisoner-in-iraq-107280277.html
https://www.gettyimages.ae/detail/news-photo/michael-todd-holds-a-picture-of-his-19-month-old-daughter-news-photo/828623350
https://www.alamy.com/michael-todd-holds-a-picture-of-his-19-month-old-daughter-sajida
https://www.yorkpress.co.uk/news/7902566.york-man-arrested-in-iraq/
https://www.kirkuknow.com/tr/news/62189
https://www.kurdistan24.net/tr/story/46004-K%C3%BCrdistani-%C4%B0ttifak:-Birlik-olarak-kazanacağız
https://www.hurriyet.com.tr/dunya/cuval-davasi-179041
https://www.gazetevatan.com/gundem/turklerin-kafalarini-keselim-bakalim-dolasiyorlar-mi-126191
https://www.internethaber.com/suleymaniyede-yasananlar-1033193h.htm
https://www.milliyet.com.tr/gundem/kerkuk-valisi-basindan-duydum-264160
https://www.odatv4.com/siyaset/komik-kahramanlik-senaryosu--0702091200-4041
https://www.milliyet.com.tr/gundem/askerden-cuvala-inceleme-255386
https://www.hurriyet.com.tr/gundem/cuval-in-tanigi-konustu-3687307
https://www.indyturk.com/node/332831/20-mart-yalanlarla-başlayan-operasyon-abdnin-irak-işgali
https://hunturk.net/forum/unutmadik-coni-unutmayacagiz-sende-unutamayacaksin-2669.html
http://www.aydinlikgazete.com/politika/kozmik-oda-yayini-jammer-la-engellendi-h69661.html
https://www.hurriyet.com.tr/gundem/kerkuke-kurt-vali-38468031
devlet aklı 2 yıl önce
1-Çuval olayından 8 ay sonra ırakta abd albayını yanındakilerle birlikte derdest edip, soyup üryan sorgulayan Aziz Ergen Komutandan,
2-Yine beğenin veya beğenmeyin 2014 yılında tgb üyelerinin sarayburnunda demir atan abd savaş gemisinde bulunan askerlere çuval geçirmeleri olayına değinilmemiş.