“Bir başka mesele; Kurt kapanı” başlığı altındaki yazısında Atilla Özdür, bir isyan hareketi olduğunu belirttiği Gezi olaylarını hatırlatarak başladığı yazısında, Gezi günlerinde isyancıların taleplerine işaret ederek o günleri de eksen alarak sürdürdüğü yazısında, bugünlerde gündeme getirilen ekonomik programla bazı karşılaştırmalarda bulundu ve sonunda işi bakın nasıl bağladı…
İşte yazısı
:
Gezi olayları bir isyan hareketiydi.
Dinamik gücünü dış mihraklar oluşturuyordu.
Sosyal ve siyasi hareketlenmelerin kökeninde genellikle iktisadi düşünce ve endişeler yer alır ya, bu klasik bilgilerin ışığı altında hesaba kitaba kalkıştığımızda, merakına düşmüştük, bunların Gezi Parkı’nı karıştırmadaki çıkarı ne olabilirdi?
Denildi ki, Tayyip Erdoğan’ı alaşağı ederek-ettirerek Türkiye’nin geleceğini onun elinden kurtarmak…
Olabilirdi de, buna cevaben şu soru akla gelir…
Neden ve nesi vardı ki, Erdoğan’ın?..
Onun yerinde bir başkası olsaydı, yine miydi?..
Bunların hepsini kapsamına alan cevapta şunlar sıralandı.
Erdoğan’ın projeleri gerçekleştiğinde, bunlar;
“Başta Almanya olmak üzere Avrupa devletlerinin, hava ulaşımı ve yer hizmet gelirlerinde düşmeye yol açacak.
Deniz ulaşımında Boğazı şimdiye dek bila bedel kullanan yabancılar, yani dış güçler için denizden denize geçişler, ücrete tabi olacak.
Sanayisinde petrole bağlı enerjiye muhtaç Türkiye, nükleer santraların kurulmasıyla rekabet gücünü yükselteceğinden, başta Almanya olmak üzere sanayide kalkınmış ülkelerde, pazar kaybına yol açacak…
Erdoğan’ın, ne yapacağı belli olmayan ve giriştiği işten de vaz geçmeyen sert karakterli, inatçı kişiliğinden, bulunduğu yerden temizlenmesi gerekir”…
Batı sömürgecileri bu gerekçelerle hazırlıklarını yaptılar ve içerideki kuklalarına eylemin siparişini verdiler.
Üçüncü köprüden vaz geçilmeli, Kanal İstanbul’un ağzı kapatılıp, Nükleer santral da projeden kaldırılmalı…
Hükümet yüz günle sınırladığı orta vadeli ekonomi programını açıkladı.
Hedeflerin, maliyeti ve getirisi ayrı ayrı nisbi ve mutlak değerleri hesaplanarak bir kısmına başlanmış ve tamamlanmasına ramak kalmıştı, devamına karar verildi…
Henüz el sürülmemiş olan projeler ise ilk kazmanın vurulması için uygun bir zaman beklentisine alındı…
Kanal İstanbul da bunlardan biriydi…
Şimdi Orta vadeli ekonomi programı, söz konusu Kanal, ilk kazması için uygun bir zamanın beklentisine alınmış görünüyor…
Gezi hainleri de, bunu istemekle birlikte, daha ötesine yayılarak projeden bütünüyle vaz geçilmesini talep ediyorlardı.
İsmen zikredilmiş olmasa da, sanırız Çanakkale Köprüsü de, zamanın uygunluğuna dek bekletilecek…
Ehem – mühim kerterizinden bakıldığında, beklemeye alınan büyük projelerin aciliyeti ayrı bir tartışma konusunu oluşturur.
Bu projelerin yap işlet modeli üzerinden veya müşterilik garantisi de verilerek ihale edilmesi, hiç şüphesiz borçlanmayı azdırsa da, istihdam hacminde müsbet bir genişleme sağlayacaktı…
Damat Albayrak’ın orta vadeli programı, anlayabildiğimiz kadarıyla Devlet Başkanı Tayyip Erdoğan’ın bunlara bağladığı işsizliği hafifletici umudlarını kısmen boşa çıkaracak…
Bu tasarruf ağırlıklı OVP politikasının istihdama etkisi bakımından haliyle arzu edilebilirliği pek bulunmasa da, üzüntü verici bir hal olduğu açık ve kesin…
Daha da kötüsü, Gezi hainlerine;
“Biz demedik miydi!” sloganıyla, meydanlara fırlama için fırsat ve imkan sağlaması…
Ekonomi politikalarının evlerde yapılan masa üstü hesapları çarşılara pek uymayabiliyor…
Şuracıkta soruversek, İşsizlik mi, Kanal mı, Ne dersiniz?
Tercihiniz hangisi olur?..
Kurt kapanı denilen kıpırdanamazlık da, işte bu haldir
Atilla Özdür, Yeni Akit -15 Ekim 2018, Pazartesi-
:
Yazıda siyahlaştırma ve fazladan bazı paragraf atlatmalar bize aittir.
dikGAZETE.com