Küresel Barış Çağrısı: İSLAM
Avrupa’da İslam aleyhine konuşan siyasilere bir yenisi eklendi; İsveç Başbakan Yardımcısı Ebba Busch.
Kristdemokraterna/ Hristiyan Demokratlar Parti başkanlığı görevini sürdüren Ebba Busch genç yaşta siyasete atıldı.
Hıristiyan Demokratlar, 1964 yılında kurulmuş bir siyasi parti. Ebba Busch, 2015’den beridir parti başkanı.
Hıristiyan Demokratlar; insani değeri ön planda tutuyor ve bir arada tutan bir toplum inşa etmek için gerekenlere öncelik vermek istiyor. Bakım, yaşlı sorunları ve güvenlik meselelerini ön plana çıkartıyor. Bu tanımlama, partinin kendi web adresinde yer alıyor.
Hıristiyan Demokratların, İsrail yerleşimci hareketi ve aşırı sağcı siyasilerle uzun bir yakın temas geleneği var. Kudüs’ün İsrail Başkenti olduğunu deklare ettiler.
Partinin İsrail radikalleri ile dirsek teması hem İsveç'in hem de uluslararası toplumun resmi duruşuna aykırı.
Ebba Busch, İslam aleyhine konuşmamakla kalmıyor; Avrupa’ya tehlikeli bir çağrıda bulunuyor. Avrupalıların bilinçaltına; “İslam, Avrupa’ya ait değil” sloganını yerleştiriyor.
Ebba Busch; Müslümanların, İsveç toplumuna entegrasyonuna ilişkin son açıklamasıyla ülke çapında bir tartışmayı ateşledi.
Ebba Busch’a göre; “İsveç’te şeriat hukukuna yer yok. İslam, İsveç değerlerine uyum sağlamalı; çelişkiye yer vermemeli. Entegre olmayan Müslümanlar ise İsveç’i terk etmeli.”
“İsveç ve Avrupa'da çok sayıda insan, totaliter devletlerde olduğu gibi İslam'ı uyguluyor. Bu durmalı. İslam, İsveç'i İsveç, Avrupa'yı da Avrupa yapan temel ortak değerlerimize uyum sağlamalı. Tam da bu değerlerdir ki birbirimizle hoşgörü, barış ve özgürlük içinde yaşamamızı sağlar. Bazı değerler isteğe bağlı değildir.” Ebba Busch, açıklamasına böyle devam ediyor.
Ebba Busch’un atıfta bulunduğu Avrupa Birliği'nin değerleri; AB Antlaşması'nın 2. maddesinde yer alıyor: “Birlik, insan onuru, özgürlük, demokrasi, eşitlik, hukukun üstünlüğü ve azınlıklara mensup kişilerin hakları da dahil olmak üzere insan haklarına saygı ilkeleri üzerine kurulmuştur.”
Peki bu değerleri, İslam ile kıyaslarsak bir farklılık görebilir misiniz?
İslam, özünde insan hak ve onurunu, neslin ve malın güvenliğini önceler.
Ebba’nın partisi Hristiyan Demokratlar, İsveç’te yüzde ikilerde oy alsa da ülke idaresinde yer aldığı için topluma mesajını rahatlıkla iletebilmektedir.
Busch'un açıklaması, İngiltere ve Fransa'yı da kapsayan Avrupa'da; İslam ülkelerinden gelen göçmenlerin bir kısmının ulusal bütünleşme ve kültürel kimlikle ilgili yaşadığı zorluklar konusundaki geniş çaplı tartışmaların ortasında geldi.
Avrupa’da açıktan Müslümanlara sosyal medya üzerinden başlatılan saldırılar, fiziki olarak da sokağa yansımaya başladı. Avrupa’da sosyal medya üzerinden sahte/ gri haberler ile kitleler sokağa dökülebiliyor ve taşkınlık yapılıyor.
Busch'un Destekçileri, duruşunun İsveç kültürel değerlerini korumak ve tüm sakinlerin ülkenin yasal ve etik standartlarına uymasını sağlamak için çok önemli olduğunu savunuyor. Onun pozisyonunu, İsveç yasalarını ve insan haklarına yönelik taahhütlerini liberal bir ülke olarak desteklemek için gerekli bir önlem olarak görüyorlar.
İsveç’te Ebba Busch’u eleştiren aklıselim insanlar da var. Onlara göre; Ebba, İslamafobiayı körüklüyor ve İsveç Müslüman toplumunu damgalıyor. Halihazırda İsveç toplumu ile iç içe yaşayan Müslümanları yabancılaştırıyor; ayrıştırıyor, ötekileştiriyor. Bu tür açıklamaların çok kültürlülüğe yönelik çabaları baltaladığını ve İsveç toplumuna entegre olmak için desteğe ihtiyaç duyan toplulukları yabancılaştırabileceğini savunuyorlar.
Siyasilerin böyle konuşması gerginlikleri, kırılmaları arttırıyor. Toplumda bölünmeye yol açabilir.
Bir süredir dillendiriliyor; “İslam Avrupa’ya ait değil.”
Küreselleşme ve kültürleşme modern dünyanın yeni olgusu. İletişim ve ulaşımın kolaylaştığı bu çağda İslam’ı sınırlarda durdurmak mı istiyorsunuz?
Aşırı sağ/ ırkçı siyaset; Avrupa’da hızla yükseliyor. İngiltere, Hollanda, Fransa, Belçika ve Almanya aşırı sağın popülaritesini arttırdığı ülkelerden.
“İslam Almanya’ya ait değildir/ Der Islam gehört nicht zu Deutschland” bu sloganı kullanan Almanya için Alternatif Partisi /Alternative für Deutschland (AfD), Almanya’da yaşayan Müslümanların yaşama alanlarını sorgulamakla kalmıyor; dünyanın başka bölgelerinde Müslümanların soykırıma maruz kalmasını da destekleyen sorunlu politik anlayış sergiliyor.
AfD siyasetçileri, çifte vatandaşlığa sahip Türklerin; “Türkiye’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a oy vermeleri durumunda Almanya’yı terk etmeleri” çağrısında bulunuyor.
AfD yetkilileri aslında Irkçı olmadıklarını, göçmenlere saygı duyduklarını dile getirerek asıl problemin İslam olduğunu söylüyorlar.
Hollanda’da Geert Wilders’in liderliğini yaptığı Özgürlük Partisi /Partij voor de Vrijheid- Party for Freedom (PvV) de göçmenlerin Hollanda toplumuna entegrasyonu ve asimilasyonu istiyor.
Geert sürekli sosyal medyada Müslümanlara hakaret ediyor. Özellikle Kuran ve Hz. Muhammed’e (sav) dil uzatıyor; çirkin, pespaye karikatür yayınlıyor.
İşin ilginç tarafı; sosyal medya platformu X; Geert’in tutumunu, fikir hürriyeti kapsamında görmemezlikten geliyor.
Avrupa’nın birçok ülkesinde Müslümanlar tehdit ediliyor; “Avrupa değerlerine uyum sağlayacaksınız, entegre olacaksınız yoksa hoş karşılanmayacaksınız”
2. Dünya Savaşı sonrası işgücüne ihtiyaç vardı; Avrupa, işçi ihtiyacını karşılamak için dışarıdan gelen insan kitlelerini kabul etti.
Avrupa’da İslam hızla kabul görüyor.
Yani yerli Avrupalılar, Müslüman olmaya başladı. Bu durum elbette Avrupa’nın ırkçı partilerini rahatsız ediyor.
Ebba örneğinde olduğu gibi Müslümanlara nasıl davranacağı; İslam’ın hangi kuralını uygulayıp uygulayamayacağını söyleme hakkını ırkçı, faşist siyasilere kim veriyor?
Müslümanlar, yaşadıkları topluma kolay uyum sağlayabilir. Devletlerin görevi; bünyelerinde yaşayan Müslümanların kendilerini değerli ve o topluma dahil olduklarını hissetmelerini sağlamalıdır.
Fakat önümüzdeki günlerde aynen Endülüs’te olduğu gibi hem kitlesel kıyım hem de kültürün sıfırlanması gibi bir durumun yaşanmaması için tedbir alınmalıdır.
Avrupa Müslümanları, her gün sözlü ve fiziki şiddete maruz kalmakta; bu durum da tedirginliği arttırmaktadır.
Avrupa’nın birçok başkentinde Kur’an’ı Kerim yakılmakta, Müslümanlar provoke edilmektedir.
Avrupa Müslümanları, nefret çığırtkanlarının tuzağına düşmemeli, uyanık olmalı ve kanun çerçevesinde hareket ederek; kirli siyaset güden partilerin söylemini boşa çıkartmalı ki zaten tuzağa düşmüyor.
Avrupa Müslümanları yalnız mı bırakılıyor?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Koronavirüs kadar tehlikeli olan İslam düşmanlığı virüsü özellikle Avrupa ülkelerinde hızla yayılıyor. 35 milyon Müslümanın yaşadığı Avrupa, bugün kardeşlerimiz için giderek bir açık hava hapishanesine dönüşüyor” tespiti durumu özetliyor.
Burada dikkatimizi çeken açıklama, bir aydan fazladır yayınlanıyor.
Sağduyu Partisi Kurucusu ve Onursal Başkanı Muharrem Nureddin Coşan’ın bir süredir Akra Media’da dikkat çekici bir çağrısı yayınlanıyor.
Çağrı, tüm insanlığa olduğu gerekçesi ile İngilizce:
PEACE
ISLAM/PEACE is for you & me
ISLAM/PEACE is for all of us
ISLAM/PEACE is universal
ISLAM/PEACE is a lifestyle & ought to be free from any sort of governing
Bu metni Türkçeye çevirirsek:
BARIŞ
İSLAM/BARIŞ senin ve benim için
İSLAM/BARIŞ hepimiz içindir
İSLAM/BARIŞ evrenseldir
İSLAM/BARIŞ bir yaşam tarzıdır ve öyle olmalıdır her türlü yönetimden muaf/ arınmış.
İslam kelimesinin Arapça selâm/barış kökünden gelmesi; tüm insanlığa barış çağrısı ile geldiğini göstermekte. İslam tüm çağlara hitap etmektedir.
İslam, evrensel ve küresel bir din olduğu için farklı siyasi ideolojilere sahip devlet ve toplumlar arasında Müslümanlar yaşamaktadır.
İslam’ın temel yaşam kuralları bellidir. Müslümanların yaşam tarzına hiçbir devlet ve sivil kurum vs. müdahale edemez.
Hükümetler ve toplum üzerinde yönlendirici etkisi olan siyasi partiler; Müslümanlara ayar çekemez ve baskılayamaz.
Dünya üzerinde yaşayan sekiz milyar insanın huzur ve barış içerisinde yaşama arzusu, İslam ile perçinlenmeli; İslam’ın barış çağrısı geniş kitlelere ulaştırılmalıdır.
Çatışma ve savaşların Küresel boyutta insanlığı tehdit ettiği günümüzde, selamete ulaşmak için çıkış yolu aranmakta.
Dur-durak bilmeyen Azgın Şeytan Şebekesinin önü İslam; Müslümanların da iyilerle iş birliği yapmasıyla kesilebilir.
Yazımızı Bakara Suresi 208. Ayet ile sonlandıralım: “Ey iman edenler! Hepiniz (çekişmeyi bırakıp Kur’an’ın prensiplerinde toplanarak İslâm ile, toplumsal ve evrensel) barışa/güvenliğe (tam anlamıyla İslâm’a) girin, şeytanın (ve benzerlerinin) izinden gitmeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır.”
.
Mehmet Yıldırım, dikGAZETE.com
https://www.republicworld.com/world-news/muslims-must-adapt-to-swedish-values-deputy-pm-busch-sparks-controversy-after-comments-on-islam-ebba-busch-
https://kristdemokraterna.se/vart-parti
https://www.aftonbladet.se/
https://newsvoice.se/2024/09/deputy-prime-minister-sweden-islam/
https://www.pvv.nl/
https://www.aa.com.tr/tr/analiz/almanya-icin-alternatif-partisinin-islam-karsitligi-ve-almanyadaki-turklerin-gelecegi/3318300
https://www.dikgazete.com/haber/avrupada-artan-islamofobi-bir-arada-yasami-tehdit-ediyor-844920.html
https://akra.media/Haber/HaberDetay/105571/
.