USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Kudüs tarihi, direniş ve özgürlüğün de tarihi

26-07-2017

"Kudüs direnmeye devam ediyor” diye başlık attığı yazısında Abdullah Muradoğlu, başta bir alıntı ile Kudüs’te meselenin en evveline dikkat çekerek kayda değer bir özet sundu; Kudüs’te bugün bulunulan durumun akıbetine dair umut vaadeden noktaları geçmişten hatırlattı; sonunda da "57 ülke liderinin ilk vazifesi”ne işaret etti. İşte yazısı

:

Osmanlı’nın son dönemindeki fikir hareketlerine damgasını vuran isimlerden Yusuf Akçura, “Şark Meselesi”nin hakikatte “Kudüs”ün Hazreti Ömer tarafından fethedilmesiyle birlikte başladığını savunur. 

Kudüs, İslam’ın koruyuculuğu altına girdikten sonra “Müslümanlar”, “Hıristiyanlar” ve “Yahudiler” kendi alanları içinde özgürce ibadet hakkına sahip oldular.

İŞGALCİ HAÇLILARDAN MÜSLÜMAN VE YAHUDİLERE KATLİAM...

11. Yüzyıl'ın sonlarına doğru, “Birinci Haçlı Seferleri” sırasında Kudüs’ü işgal eden Haçlılar, kentin Müslüman ve Yahudi sakinlerine yönelik korkunç katliamlara imza attılar.

88 yıl kadar Haçlı yönetimi altında kalan Kudüs, 1187’de Selahaddin Eyyubi tarafından özgürleştirildi. 

Ancak Haçlılar, Kudüs’ü ele geçirmek için defalarca sefer düzenlediler.

“VI. Haçlı Seferleri” sırasında Kutsal Roma-Germen İmparatoru II. Friedrich 1228’de Doğu’ya geldi. 

Eyyubi Hükümdarı el-Melikü’l-Kamil 1229’da Kudüs’ü savaşmadan Friedrich’e teslim etti.

Bu onursuz teslimde dönemin Müslüman emirliklerinin biribiriyle çekişmesi büyük rol oynadı.

Hadise İslam alemini ikinci kez mateme boğdu.

Matem havası 15 yıl devam ettiyse de 1244’de bölgede bulunan Harzemşah birlikleri Kudüs’e girerek işgale son verdiler.

İSTANBUL’UN FETHİ İLE GELEN 400 YILLIK HUZUR VE SONRA TEKRAR İŞGAL...

İstanbul’un 1453’te fethedilmesiyle “Şark Meselesi” yeni bir boyut kazandı. 

“Osmanlı Nizamı” sayesinde Kudüs 400 yıl huzur içinde yaşadı.

Ancak “Şark Meselesi” devam etti ve 1914’te “Birinci Dünya Savaşı”yla sonuçlandı. 

İngiliz generali Allenby komutasındaki birlikler 1917’de Kudüs’e girdi.

Böylece Kudüs üçüncü kez işgal edildi. 

Siyonistlere peşkeş çekilen Kudüs1967’deki “Arap-İsrail savaşı”nda tümüyle işgal edildi. 

Aradan 50 yıl geçti, Müslümanlar Doğu Kudüs’e sıkıştırılmış olsalar bile şehirdeki “direniş ruhu” yok olmadı. 

SİYONİSTLER, BARIŞ VE HUZURDAN ZİYADE SUİSTİMAL VE “YAHUDİLEŞTİRME POLİTİKALARI” GÜDÜYOR...

İsrail yönetiminin Kudüs’ün MüslümanMusevi ve Hıristiyan sakinleri için kalıcı bir barış düzenini tesis edemeyeceği ortada. 

Kudüs’te 400 yıl Osmanlı nizamının sağladığı düzen ve barışın kırıntısı bile görünmüyor. 

Siyonistler, Batı zihninin derinliklerinde yerleşik bulunan “Şark Meselesi”nin kendilerine sağladığı kolaylıkları ziyadesiyle suiistimal ettiler.

“Kudüs’ü Yahudileştirme” politikaları ise sadece tiksinti uyandırıyor.

Batı dünyası artık bu istismara izin vermemeli. 

Zira Kudüs özgürlüğüne kavuşmadan ne bölgede, ne dünyada, barış olmaz. 

Kudüs’ün tarihi, direnişin ve özgürlüğün de tarihi. 

Dr. BARGUTİ "KUDÜS TARİHİ”NE DAİR YAZISI...

Kudüs’ün üzerindeki karanlık elbet son bulacak, bundan hiç kuşkumuz yok. 

İsrail yönetiminin Kudüs’ün direnişçi ruhunu teslim alamadığı ve alamayacağı da aşikar. 

“Filistin Ulusal Girişimi” liderlerinden, Kudüslü Dr. Mustafa Barguti,  birkaç hafta önce kaleme aldığı yazıda Kudüs’ün tarihini şöyle özetler: 

“İsrail işgalcileri tarih konusunda doğru bir kavrayışa sahiplerse, Kudüs’ün işgalinin sona ereceğini de fark etmiş olmalılar. Çünkü onlardan önce birçok işgalci Kudüs’e kendi karakterini dayatamadı. İşgal ettiler,  kötüye kullandılar, öldürdüler ve yerleştiler. Sonra da gittiler, Kudüs ve halkı kurtuldu. Direnişle yaşayan Kudüs, işgalcileri yok olurken hayatta kalmaya devam edecek.”

57 ÜLKE LİDERLERİNİN İLK VAZİFESİ...

Meselenin özüne gelirsek, “Kudüs’ün özgürleştirilmesi” ve “Filistin sorunu”nun adil bir çözüme kavuşturulması Müslüman ülkelerin birbirleriyle didişmekten vazgeçip birlikte hareket etmeleriyle mümkün.

İsrail yönetiminin “Mescid-i Aksa”ya yönelik saldırılarının dozunu, Müslüman ülkeler arasındaki çekişmeler sayesinde artırdığı da bir vakıa.

Şimdi 57 üyesi olan “İslam İşbirliği Teşkilatı”nın 1969’da “Mescid-i Aksa”nın kundaklanması sonucunda kurulduğunu hatırlatalım. 

Müslüman ülkeler arasındaki işbirliğini ortak sorunlar bağlamında sonuç alıcı niteliğe kavuşturmak ise 57 ülkenin liderlerinin ilk vazifeleri olmalı.

Abdullah Muradoğlu, Yeni Şafak -25 Temmuz 2017, Salı-

:

Yazıda bazı siyahlaştırma ve ilave paragraf açmalarla ara başlıklar bize aittir.

dikGAZETE.com

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?