Eskiden Anadolu insanı mertliğin, fedakârlığın, cesaretin, misafirperverliğin, dindarlığın, yoksulluğuna rağmen cömertliğin
Ve…
Tevekkülün timsali olarak gösterilir, bir de, eğer Anadolu’nun bir köyünden gelmişse buna biraz da saflık eklenerek tadından yenmez bir insan tipi hayalimizi süslerdi.
VAR MIYDI BÖYLE İNSANLAR?
Evet vardı!..
Gerek Mardin’de rahmetli babamın dükkânına gelen köylülerde olsun (hepsi değil) gerekse çok sonradan çeşitli vesilelerle dolaştığım Anadolu’da…
Yukarıda saydığım hasletlerin bir kısmını üstünde taşıyan insanları gördüm, onlarla tanışmaktan büyük bir zevk aldım.
YA ŞİMDİ?
Maalesef…
Aynı şeyleri şu anda söylemek mümkün değil.
Neden?
Her şeyden önce, köyler önemli miktarda boşaldı…
Haliyle köylü de kalmadı.
Peki, ya Anadolu’nun masum saf çocuğu kaldı mı?
Maalesef
Büyük oranda o da kalmadı.
Bununla ilgili başımdan geçen bir-iki örnek vermek istiyorum:
ÇANAKKLALE-ÇAN…
Yaklaşık 25 yıl önce…
Yazları Çan’nın bir köyünde bulunan kaplıcaya çocukları alır giderdim.
O zamanlar “Navigasyon” olmadığı için yön levhaları bittikten sonra köylülere sora sora kaplıcayı bulurdum.
Bu sırada, köylü eğer bostan başındaysa hem yolu tarif eder hem de ısrarla kavun-karpuz ikram etmek için çaba gösterirdi.
Bir köylü kadını…
Tandır başında ekmek pişiriyorsa aynı şekilde ekmek vermek için ısrar eder “çocuklar yolda acıkır!..” der, çocuğumu benim kadar düşünürdü.
O yıllarda…
Yol kenarında tezgâh açmış köylüden hem ucuz hem lezzetli taze meyve sebze almak mümkündü.
SON YILLARDAKİ DEĞİŞİM…
Bilhassa son 4-5 yıldır o saf cömert köylüler adeta sırra kadem bastı.
Yerlerini alan ikinci ve üçüncü kuşağın bahsettiğim o köylülerle alakası yok.
Son yıllarda, yol kenarından yaptığım alış-verişlerin her seferinde kazıklandım diyebilirim.
NASIL?
Eski adetim vechile;
Diyelim ki, yol kenarından incir almak istiyorum.
Arabadan inmeden
- Ablacım bir kilo incir verir misin?
- Hemen abii…
- Borcumuz?
-20 lira abiii…
- !..?..
Yolda giderken arabadakilerle konuşmaya devam ediyoruz.
- Ya hu incir şu anda markette 10 bilemedin 15 lira değil mi?
- Evet!
- E, bu abla ne nakliye vermiş, ne ardiye, ne su, kira, elektrik, vergi vs. hiç birini ödemediği halde, İstanbul’dan daha pahalıya nasıl satar?
- Amaan! Sorduğun şeye bak.. Altı üstü bir kilo incir almışsın. Al da ağzın tatlansın.
- İyi de bu ham! Başkasını ver…
- …
- Ya hu bu da çürük…
- Aaa! Bunun hepsi böyle.
- Dönüp iade edecek halimiz yok. Arasından sağlamları ayıkla!
- Al!.. 2 tane sana 2 tane bana…
- !..
Aynı gün…
Köy ekmeği alıyorum.
Torbaya koyup verdiği için ekmeğin küflü olduğunu göremedim. Öyle olacağı da aklımın ucundan geçmedi. Ekmek bu!.. Nan!.. “Nan-ı aziz”!
Baktım çehre beşüş, dil tam pazarlamacı dili…
Ve…
Ekmekle oynanacağı aklımın ucundan geçmediği için, gözü kapalı alıp, yola devam ediyorum.
Ancak…
Yolda kırıp yemek isteyince!..
Küflü olduğunu fark edince…
Uzak yakın demeden o kızgınlıkla dönüp ekmeği iade ettim.
ORMAN YANGINLARI…
Tam umudumu yitirmişken!..
Çıkan orman yangınlarında başta köylülerimiz olmak üzere milletimizin gösterdiği fedakârlık ve dayanışma, umudumun tekrar yeşermesine sebep oldu.
Demek ki…
Yukarıda bahsettiğim milli-manevi değerlerimiz küllense de hala derinlerde mevcut.
Yüzeye çıkmak için sebep arıyormuş.
Allah, ülkemizi her türlü bela, musibet ve afetlerden korusun…
Bizleri tok gözlü, milli ve manevi değerlerimizi her şeyden üstün tutan…
Erdemli kullarından eylesin…
Âmin.
.
Emin Batur, dikGAZETE.com
değişmeyen 3 yıl önce