2022 yılının Balkanlar için kontrollü siyasi gerginliklere sahne olacağa benziyor.
11 Balkan ülkesinin 5’i (Bulgaristan, Hırvatistan, Romanya, Slovenya, Yunanistan) AB üyesi iken üye olamayan 6 ülke (WB6-Sırbistan, Karadağ, Makedonya, Arnavutluk, Bosna-Hersek ve Kosova) Avrupa Birliği sürecinin yavaş işlemesi dolayısıyla sitemkâr olarak alternatif oluşumlar kurmaya, içinde yer almaya yöneldi.
Bölgedeki Avrupa şüpheciliği…
Rusya ve Çin’in yayılmacı politikalarının Balkanları tekrar parçalanma sürecine götüreceğini iddia eden George Soros, rahatsızlığını dile getirirken BERLİN GİRİŞİMİ’ne (Berlin Process) (1) alternatif olan OPEN BALKAN (2) sürecinin işletilmesi yeni bir gerginlik konusu olacaktır.
Özellikle üç Balkan ülkesinin Sırbistan, Kuzey Makedonya ve Arnavutluk liderleri “Open Balkan” (Mini Şengen) oluşumu ile Berlin Süreci’ne alternatif bir oluşum ile dikkatleri üzerine çekmeye devam ediyor.
Üç Balkan ülkesi Bosna-Hersek, Kosova ve Karadağ “Mini Şengen”e katılmayı reddetti.
2019’da temelleri atılan “Açık Balkan” girişiminin amacı, Batı Balkan ülkeleri arasında iş birliğinin artırılmasını ve ortak bir bölgesel pazar oluşturulmasını sağlamak.
1 Ocak 2023 tarihinden itibaren üye ülkeler arasında ortak bir gümrük sistemi oluşturulması planlanıyor. Kuzey Makedonya, Sırbistan ve Arnavutluk liderleri Avrupa Birliği (AB) mevzuatına uygun biçimde iş birliğinin yoğunlaştırılmasını öngören “Açık Balkan” için Birlik’ten de destek bekliyor.
Ancak, Bosna Hersek, Kosova ve Karadağ yönetimleri, Avrupa Birliği’ne üyelik yolunda yürütülen Berlin Süreci’ne alternatif teşkil ettiği gerekçesiyle Mini Şengen’e katılmayı reddediyor.
Kosova Başbakanı Albin Kurti, Arnavutluk’un, AB’nin ve ABD’nin tüm “telkinlerine” karşı “Open Balkan” girişimini bir tuzak olarak görüyor.
Balkan Mini-Schengen’i yerine “Arnavut Schengeni” örgüsünü daha sağlıklı ve öncelikli adım olarak görüyor.
Aslında, Sırbistan Cumhurbaşkanı Vuçiç, görünürde Avrupa Birliği’nden yana heyecanlı bir tutum sergilerken, Kosova ile olan sorunlarını da Brüksel Diyaloğu çerçevesinde çözmeyi umut ediyor. Lakin bu tavrı Moskova’nın “Büyük Sırbistan” hayalinin bir parçası olarak görülüyor.
Bu arada, Kosova ve Arnavutluk iki ülke ticari, ekonomik, kültürel ilişkiler doğrultusunda birleşme adımları attı.
Kosova ve Arnavutluk Hükümeti bakanları Kasım ayında Elbasan şehrinde 7’nci görüşmelerinde iki ülke arasında 14 anlaşma imzalayarak, Sırbistan-Rusya’nın yükselen bölgesel işbirliğine karşın Arnavutların Bölgesel İşbirliği adımını deklare ettiler.
Özellikle, Arnavutluk Başbakanı Edi Rama "Büyük Arnavutluk”un mümkün olduğunu açıkladı.
Edi Rama, Avrupa Birliği üyeliğinin gerçekleşmemesi durumunda Kosova ile Arnavutluk’un birleşme olasılığının daha yüksek bir ihtimal olduğunu şu sözlerle ifade etti;
“Bu referandum bir gün yapılacak ama ne zaman ben bilmiyorum. Bir gün barışçıl bir şekilde böyle bir referandum düzenlenirse oy verme etiğine karşı çıkarak açık bir şekilde ‘evet’ oyu kullanacağım”
“Açık Balkan” konusunda Kosova ile görüş ayrılığı olsa da Edi Rama, “Biz çiftbaşlı kartal gibiyiz, ancak tek vücudumuz var! Bir gün tek başta birleşeceğiz” diyor.
Kosova-Arnavutluk kısa vadede birleşir mi birleşmez mi bu konu şimdilik sadece bir teori gibi algılansa da Balkanlar ABD, Rusya ve Çin arasında aktif örtülü bir mücadeleye sahne oluyor.
Rusya’nın Kırım’ı ilhakı sonrasında Karadağ, Sırbistan ve Bosna Sırp Cumhuriyeti, Balkan Slav Ortodoks Kiliseleri, siyaset ve iş dünyası üzerindeki proaktif tutumuna şahit olmaktayız.
Rusya’nın 1989’dan sonra Balkanlara dönüşü, Çin’in “Bir Yol Bir Kuşak” Balkanlar projeleri, Amerika’yı Bosna-Hersek, Arnavutluk, Kosova ve Kuzey Makedonya politikalarında aktif olmaya zorluyor.
Arnavutluk Başbakanı Edi Rama, ABD ile çok uyumlu bir ilişki yürütürken Kosova Başbakanı Albin Kurti, Avrupa eksenine yakın bir figür olarak duruyor, ulusal çıkarları önceleyen idealist bir duruşu var, “ne AB ne ABD” diyor.
Arnavutluk-Kosova ortak hükümet açıklamaları, aslında bir coğrafi birleşmeden ziyade ekonomik-kültürel işbirliği pratiğidir.
Kosova-Sırbistan arasında çözüme kavuşması gereken sorunların Batı tarafından 2008 yılından bu yana sürüncemede bırakılması, Kosova’nın siyasal ve ekonomik istikrarını olumsuz etkiledi.
Diğer yandan, Arnavutluk ve Makedonya’nın AB üyeliğinin Yunanistan ve Bulgaristan engeline takılması, Kosova’nın Avrupa ve uluslararası toplumda tanınırlığının Sırbistan-Rusya baskısı ile engellenmesi, Balkanların en dinamik toplumu Arnavutları alternatif birleşme oluşumuna götürdü.
Aslında, Elbasan da bir millet iki ülke olan Arnavutluk-Kosova toplantısı ABD, AB ve Rusya için Sırbistan-Kosova sorununun bölge istikrarı için ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.
Sırbistan, son 4 aydan bu yana Kosova Karadağ ve Bosna Hersek ile siyasi ve sınır eksenli sorunları sürekli provoke etti.
Lavrov’un Bosna-Hersek ziyareti ve Putin’in Sırbistan devlet başkanı Vuçiç ile görüşmesi sonrasında gelen, Arnavutluk’un Elbasan şehrinde iki Arnavut hükümetin ortak kabine toplantıları tarihi bir dönüm noktasıdır.
Balkanların genç ve dinamik toplumu olan Arnavutların önümüzdeki süreçte bölgesel siyasette etkin rol alacaklarını unutmamak gerekiyor.
Kosova, Arnavutluk, Kuzey Makedonya, Karadağ ve Yunanistan’da yaklaşık 7 milyona yakın Arnavut nüfusu, Yugoslavya’nın dağılması sonrasında, Avrupa ve Balkanların çok değerli, avantajlı gücü olarak görülmelidir
Kosova Başbakanı Albin Kurti ve Arnavutluk Başbakanı Edi Rama’nın son 3 ay içerisindeki işbirlikleri, gerek ABD gerekse AB’nin bölgesel sorunlar karşısındaki pasif tutumlarına cevap niteliğinde yorumlanabilir.
Bosna-Hersek ve Kosova’da Sırp politikalarının arkasında Moskova, Putin teorisi, Arnavutluk ve Kosova birleşme fikri arkasında sadece ABD teorisini görmek yanıltıcı olabilir. Başta Türkiye olmak üzere bütün etkili aktörleri hesaba katmak gerekir. Sonuçta, Balkanlar tarih boyunca büyük devletlerin etki ve gölgesinde şekillenmiş bir coğrafyadır.
Arnavutluk devlet politikası (Edi Rama) üzerinde çok etkili olduğu söylenen Soros ile ilgili Edi Rama, çok tartışılan “Open Balkan” masasında Alex Soros ve yardımcılarının bulunmadığını, Atlantik Konseyi’nin bulunduğunu, bu konseyin de Açık Balkan’ı devamlı olarak desteklediğini, bu konseyin bir parçasının da Açık Toplum Vakfı’nın olduğunu söyledi.
Rama, George Soros’a karşı yapılan suçlama ve iftiralar gerçekle sorun yaşayan akıllardan geldiğini açıkça ifade etmişti.
Son aylarda, Bosna Hersek’te Sırp liderlerin gerginliği tırmandıran tavırlarının temelinde AB ve BM’nin Balkanlar politikasındaki açmazları olduğunu görüyoruz.
Amerikalı analistler ve Balkan meseleleri uzmanı Janusz Bugajski ve Daniel Serwer, Avrupa Birliği'nin Kosova'ya karşı yanlış bir yaklaşım izlediğini analiz ediyorlar.
Avrupa Birliği, Batı Balkanlar'a genişleme için bir tarih belirlemeyi bir kez daha reddetti. Bu, Balkanlar konusunda Amerikalı uzman Januzs Bugayski tarafından çok yanlış görülüyor.
Bugayski’ye göre, Balkanlar'da genişleme stratejisinin olmaması, Avrupa Birliği için zayıflığı ve ona göre Balkanlar'da yeni çatışmalara katkıda bulunacak etkin bir dış politika eksikliğini gösteriyor.
Hem Bugajski hem de Serwer, Kosova için vize serbestisi olmamasını utanç verici buluyor.
Kosova'nın Avrupa'da vize serbestisi olmayan tek ülke olması skandaldır.
Kosovalılar, Avrupa Birliği tarafından ikinci sınıf vatandaş muamelesi gördüklerini hissettiklerinden, böyle bir politika küskünlük, öfke ve çatışma yaratıyor.
AB ve ABD’nin Balkanlar politikalarının çelişki ve çözümsüzlük sürecini yaşıyor olması Rusya ve Çin’in Balkanlar’da daha aktif ve dinamik bir politika sergilemesine imkan sağlıyor.
Burada bütün hadiseyi bu aktörler üzerinden okumak ve Türkiye etkisini yok saymak elbette büyük eksiklik olacaktır.
Yaşanan mevcut durum, Batı Balkanlar’da yeni bir kontrollü siyasi gerginlik ve kısa süreli çatışma potansiyelini güçlendirmektedir.
Arnavutluk-Kosova Hükümetlerinin ortak toplantısını, “Büyük Arnavutluk” iddiasının “Büyük Sırbistan” söylemlerinin dengelenmesi olarak mı, yoksa geleceğe dair siyasi bir tasavvur mu olduğunu zaman gösterecek.
ABD, AB, Rusya ve Çin rekabeti ile Türkiye’nin Balkanlarda boy göstermesi, bu coğrafyada Sırbistan ve Arnavutları bölgenin önemli aktörü haline getirecek yeni gelişmelere gebe olduğunu gösteriyor.
.
Osman Atalay, dikGAZETE.com
(1) 28 Ağustos 2014'te Almanya Başbakanı Angela Merkel tarafından başlatılan BERLİN SÜRECİ, henüz AB’ye katılmamış olan Batı Balkan ülkelerinin (Karadağ, Sırbistan, Kuzey Makedonya, Arnavutluk, Bosna-Hersek ve Kosova) Avrupa ülkeleriyle düzenli diyalogların sürdürülmesi için AB üyesi ülkeler (halen Avusturya, Fransa, Almanya, Yunanistan, İtalya, Polonya, Birleşik Krallık ve Slovenya) arasında çok taraflı bağları canlandırmayı ve Batı Balkanlar'da altyapı ve ekonomik kalkınma konularında bölgesel işbirliğini geliştirmeyi hedeflemektedir.
Başbakanların katıldığı Batı Balkan Zirveleri ile Sivil Toplum Forumu, İş Forumu ve Gençlik Forumu, Sürecin mekanizmaları arasındadır. Süreç, 2014 Berlin Konferansı ile başladı ve bunu 2015 Viyana Zirvesi, 2016 Paris Zirvesi, 2017 Trieste Zirvesi, 2018 Londra Zirvesi, 2019 Poznan Zirvesi izledi.
29 Nisan 2019 tarihinde Almanya’nın başkenti Berlin’de, Almanya ve Fransa öncülüğünde düzenlenen Batı Balkan Zirvesi’nin asıl gündemi Türkiye, Rusya ve Çin’in Avrupa’nın güneydoğu kanadında artan jeopolitik etkinliğiydi. Batı Balkanlar’da yer alan ülkelerin AB üyeliği yönündeki umutlarını canlı tutmak amacıyla düzenlenmişti.
(2) 2019 yılında Arnavutluk Başbakanı Edi Rama, Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic ve Kuzey Makedonya Başbakanı Zoran Zaev’in girişimiyle, bölgesel işbirliğini ilerletmek için Mini-Schengen (Açık Balkan) girişimi başlatıldı. Girişiminin bölgedeki diğer tüm ülkelere açık olduğun ve katılmak isteyen herkesin memnuniyetle karşılanacağı açıklanmakla birlikte AB üyesi olmayan diğer üç Batı Balkan ülkesi Bosna, Kosova ve Karadağ Açık Balkan Girişimi’ne katılmadı. Kosova Başbakanı Albin Kurti, Mini Schengen'i bölge için vizyonsuz bir girişim olarak niteledi.
Arnavutluk, Sırbistan ve Kuzey Makedonya arasında Malların İthalat, İhracat ve Dolaşımının Kolaylaştırılmasına İlişkin Mutabakat ve İşbirliği Mutabakat Zaptı ve Serbest Erişim Muhtırası, İş Piyasası ve Afetten Korunmada İşbirliği Anlaşması imzalandı, üç ülke arasındaki sınır kontrollerinin 2023 yılına kadar kaldırılması kararlaştırıldı
Girişimin her ne kadar Berlin Süreci ile paralel ilerlediği iddia edilse de, AB’ye üye ülkeler arasındaki genişlemeye yönelik isteksizlik bu girişimi tetiklemiş durumda ve Bölgenin AB’de dışında da başka bir alternatifin olduğu mesajını verdiği kabul ediliyor.