NBC (Nükleer Biyolojik Kimyasal Savaş) savaş teknikleri üzerinde çalışmış olanlar bilir ki; NBC silahları çok tehlikelidir.
İkinci Dünya Savaşı’nda anlaşılmıştır ki bu silahları kullanan taraflar, insanlığı büyük bir felakete sürükler.
İkinci Dünya Savaşı’nda Almanya’yı işgal eden müttefik kuvvetler, Almanya’nın büyük miktarda sinir gazı stoklarına sahip olduğunu gördü (Sârin, Samon, Tabun; Vx gazı).
Hitler, bu silahları neden kullanmamıştı bir muamma olarak kaldı.
İkinci Dünya Savaşı’nda Japonya’ya karşı nükleer silahlar kullanıldığı için tesirleri biliniyordu.
Kimyasal ve biyolojik silahların en az nükleer silahlar kadar can yakıcı olduğu kimya, biyo-kimya ve tıp alanındaki bilimsel ilerlemeye paralel olarak anlaşıldı.
Bu nedenle 1970’de NPT Antlaşması (Nükleer Silahlardan Arınma) ve 1975’de Biyolojik ve Kimyasal Silahlanmayı Yasaklama Antlaşması imzalandı.
NPT Antlaşması ile 20 yıllık süre öngörüldü, nükleer silah bulundurmayanlar yapmayacak, elinde olanlarda zaman içinde bunu imha edeceklerdi.
Her iki antlaşma da mantık itibariyle güzeldi.
Nükleer silahı olmayanlar, atom bombası yapmadı, kimyasal biyolojik silah laboratuarları kurmadı.
Beş ülke * (Hindistan, Pakistan, İsrail, K. Kore, G. Afrika=Mandela bu silahları ortadan kaldırdı) nükleer silah yaptı.
Haritada nükleer silahlanma durumu gösterilmiştir.
Şu anda resmi olarak 9 ülke nükleer güçtür.
İran’a nükleer silah yaptırmamak için ambargo uyguluyorlar.
NBC silahlarının bu derece tehlikeli olması iki önemli antlaşma ile üretiminin engellenmesi çalışmaları takdire şayandır; ancak uygulamada bu böyle olmamıştır.
Bütün dünyanın kitle imha silahlarından arındırılması hedefine ulaşmayı başta elinde bu silahların tekeli ve binlerce laboratuarı olan ülkeler deldiler.
“ABD, İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin” hiç biri elindeki nükleer silah stoklarını imha etmedi, hiç biri kimyasal, biyolojik laboratuarları faaliyetten men etmedi.
Rusya, daha yakın zamanda vakum bombası (kimyasal bir silahtır) kullanarak Çeçenistan’ı imha etti.
İngiltere, 1982 Falkland Savaşı’nda Arjantin’i yenemeyeceğini anlayınca Buenos Aires’e atom bombası atmakla tehdit etti ve savaşı o tehditle kazandı.
Özellikle NBC silahları tekeline sahip olan 5 ülke yukarıda zikredilen iki antlaşmayı açıkça ihlal etti, öteki ülkelerin bu silahlara sahip olmasına mani oldu.
Hâlbuki antlaşmaların nihai hedefi, herkesin kitle imha silahlarını terk etmesi idi.
İşte bu gün esareti altında yaşadığımız corona virüs hadisesi bu pervasızlığın, bu hukuksuzluğun ürünü olarak ortaya çıkmıştır.
Dünyayı perde gerisinden yöneten “saklı seçilmişler” bu fesat hareketlerinin öncülüğünü yapıyorlar.
Çin Devleti, fiilen Komünist Şi Cinping’in Mason ekibi tarafından yönetilmektedir.
Bu ekip “saklı seçilmişler”in emirber bir neferidir.
Yeni Dünya Düzeni’nin önümüzdeki 20-30 yıllık stratejik denemeleri Çin’den başlatılarak uygulanacaktır.
Dijital paraya geçiş, insan vücuduna çip takılması, dijital kontrol, kamera ve uydudan gözetleme sisteminin her yere girmesi, yapay zeka üzerinden küresel kontrol/yönetim, kısaca yer yüzünün açık hava hapishanesine çevrilmesi, faydasız olarak gördükleri insan kitlesinin imha edilmesi projesini uygulamak için test ve deneyler yaparak devletlerin reaksiyon kabiliyetlerini, milletlerin dirençlerini, hassas ve zayıf taraflarını ölçüyorlar.
Bu testlerde, teşkilatlanma kabiliyeti yüksek, kendi kendine yeterliliği (Otarşi) olanlar, devlet teşkilatı sağlam olan yapılar ayakta kalacak, zayıf olanlar çökecektir.
Bu virüs salgını göstermiştir ki dünya birbirine bağlı bir bütündür.
İktisadi ve sosyal hareketlilik dünyanın hiçbir çağında görülmemiş şekilde birbirine bağlıdır.
Dünyanın öteki ucunda olan bir hadiseden “Bana ne” diyerek kurtulmanın imkânı yoktur.
Diplomatik, ekonomik, ticari, askeri ve istihbari misyon şefleri çok iyi yetişmiş elemanlardan müteşekkil olmalı, yorulmaz bir çalışkanlıkla azimle çalışmaları gereklidir.
Atatürk’ün dediği gibi, bizce zaman ölçüsü “Geçmiş asırların gevşetici zihniyetine göre değil, asrımızın sürat ve hareket mevhumuna göre değerlendirilmelidir.”
Şurası bir gerçek ki hali hazır diplomatik misyon şeflerinin bir çoğu Atatürk’ün tenkit ettiği sınırı aşamamıştır.
Diplomatik misyon şeflerinin sert ve yumuşak gücün kullanılmasında uzman, her şeyi araştıran, her şeye vakıf olan ve kafa yoran adamlardan müteşekkil olması lazımdır.
Bu devlet, gerekirse ordu lağvedip yeniden ordular kurmuş bir devlettir.
Diplomatik misyon temsilcileri vazgeçilmez adamlar değildir; çünkü görevler kişilerle kaim değildir.
Bunları şunun için söylüyorum:
Rahmetli Elçibey’in damadı Agil Samedbeyli arkadaşımızdır.
Mart ayı içinde bir Azerbaycanlı bio-kimyagerin bu virüse karşı ilaç bulduğunu, bunu Türkiye’de piyasaya sürmek istediğini söyledi.
Bu durumun Sn. Cumhurbaşkanı’na iletildiğini, Azerbeycan’daki Büyükelçiye talimat verildiğini ancak elçinin bu işi yasak savar tarzda takip ettiğini bildirdi.
Netice; virüs can almaya devam ediyor, ekonomiyi sarsıyor, sorumluluk sahibi olan kimi zatlar huzur içinde yerlerinde oturuyor (!).
Bundan sonraki yazımızda “NBC silahlarının kullanılması halinde hayat nasıl olacak”tır, onu değerlendireceğiz.
.
Suat Gün, dikGAZETE.com
* https://www.cnnturk.com/dunya/iste-dunyada-nukleer-silahlara-sahip-ulkeler-2019?page=14