Başlık bana değil; bana ‘tetikçi’ diyen ve geçmişte oynadığı dizide kendisine uygun görülerek bu rol verilen ve kendisini usta sanatçı merhum Tuncel Kurtiz zanneden; FETÖ’nün kanalı STV’de oynayan, 3. Sınıf figüran; Sultan Abdülhamid, Mehmet Akif Ersoy ve Necip Fazıl Kısakürek’i ekmek kapısı yapan, ‘Kaba softa, ham yobaz’a aittir!..
Hükümet ve Erdoğan karşıtı her türden dedikoduyu adeta havada kapan, Güneş vs. gibi gazetelerde yazan ve “Yandaş” diye yaftaladıklarına demediğini bırakmayan, zaman zaman adeta FETÖ odacısı gibi yayınlar yapan ‘Odatv’ adındaki malum site, nedense bunun o yazısını da sanki kendi yazarı imiş gibi aynen alıntılayıp aktarmasa, bir gazetede yazdığını bile bilmediğim müfteri; 21 Temmuz 2016’da yukarıdaki başlıkla yazmış ve yazının sonunu da; verilen rolden çok memnun kalmış olmalı ki; “baba köpeğinim!” diye getirmiş!
Geçen haftaki yazımda, ‘Odatv’ adındaki o sitenin, aynen alıntıladığı ve bu köşede değerlendirdiğimiz yazıda ismi geçtiği için, twitter aracılığıyla bana hakaretler ettiği gibi, kendisine destek için yanına çektikleri hariç, Hasan Kaçan’a da pislik bulaştırmaya çalışan Ahmet Yenilmez’in yazımla ilgi attığı twetler: (Sosyal medya ortamı olduğu ve başka biri tarafından da okunup düzeltilmediği için imla hatalarını bir yana bırakarak yazdıklarını aynen aktarıyorum)
“Özellikle tiyatro alanında iltimas geçilecek 2 kişi varsa o da iki merhumların evlatlarıdır.
2- Kaldı ki “iltimas değil “vefa” o da olmazsa “adalet”!
3- Bu ülkede hiçbir iltimas batmadı sana da Size de bu yazıdan “iltimas” anlamı çıkardınız da size battı?
Madem merhumun evine misafir oldun, hayatı kulislerde geçmiş, tiyatrodan ekmek yiyen iki yetim için yazılanan yazının neresi battı sana?
Ha birileri sana tetikçilik görevi verdiyse merhumların emanetlerini diline dolama bana gel! Telefonum adresim profilimde var!
Ne yazık ki sana tetikçilik görevi verenler ne beni ne de @hetenketenabi ı tanımamışlar!
Sana beni hedef gösterdiler yetimleri rahat bırak! Adresim telefonum profilimde!
Sana patronunu ben tanıtacak değilim! Lakin ben onları çok iyi bilirim! Yazık ki onlar beni tanıyamamışlar!
Sana son sözüm telefonum ve adresim profilimde! Lakin yetimleri rahat bırakın! Vesselam….
Bak vefadan nasip vefalı un diyenden rahatsız olanların tetikçisi! Yetimleri rahat bırak sana beni hedef gösterdiler bekliyorum!
Bak provakatör tetikçi!
Bre tetikçi madem tanıyordun da sana bu çocuklarla ilgili yazının neresi battı!
Bak tetikçi!
Seni ve sana tetikçilik görevi vereni de uyarıyorum!
Benim adresim belli!
Yetimlerden uzak durun!
Zerre şerefiniz haysiyetiniz varsa bana gelin!
Peki…”
Olaydan iki gün sonra yazdığı: “Muhterem efendi, yazdıklarınıza beni eklememenizi istirham ediyorum. Anlayışınıza şimdiden teşekkür ederim.
…. 2 side babalarını asiste etmiş, aynı sahneyi paylaşmış insanlar+Kişiler olup, halen bu alanda ekmek yiyen kişiler olduğundan, ayrıcalık olmasa da en azından eşit muameleyi vefa gereği hak ettiklerini yazdım!
Sizin ile konuya bakış açımız çok ayrı!
İnşallah izah etmişimdir!”
(Önceki yazdıklarında eşit muamele filan yazmadığı açık)
Benim yazdıklarım:
“Bana kimse tetikçilik görevi veremez. Ben şan-şöhret peşinde koşmadım. Söylediğim sözlerin arkasında oldum; geri dönüp sözümü geri almadım. Size hakaret etmediğim halde beni tetikçilikle suçluyorsunuz.
Söyler misin kim hedef gösterdi? Benim sizinle ne işim olabilir?!
Ben sizin yazdığınızın taraflı olduğunu, dolayısıyla müslümanların adaleti savunması gerektiğini ifade ettim. Siz beni tanımadığınız halde tetikçi diyorsunuz. Klasik tavır… Sizi eleştirirse Siyonisttir mantığı. Allah, “dosdoğru olun” diyor.
Sana tetikçilik yaptıran kimse alçaktır. Yapan da alçaktır. Ben yazdığınızı eleştirdim, eleştiriyorum. Dik Gazete de benim bilgilerim mevcut, alabilirsiniz. Tetikçilik ithamınızı aynen size iade ediyorum!
Tetikçi sensin. Yetimler kendilerini savunur, çocuk değil; savunuyor da. Senin kapasiten bu kadar. Hüseyin Üzmezvari yazılar yazmak, herkesi pohpohlamak…
Adaletli ve haktan yana olalım diye uyaran birinin sözünü düşünmek yerine bok atıyorsun!
Ben senin gibi …..’da hakaret edip, İstanbul’da özür dileyenlerden olmadığım gibi, rol olarak bile kimseye ‘köpeğinim baba’ demedim. Haddini aşma!
Ben hayatımı şeref ve haysiyet uğruna yakmışım ki; şan şöhret peşinde koşmadım. Tanımadığınız insanlara hakaret etmeyin.
Peki bir tehdit midir?”
***
Yazdıklarına buradan cevap vereceğim ama FETÖ’nün kanalında 2008’de ‘Kollama’ isimli dizi ve FETÖ’nün, içimizdeki hainleriyle devlete saldırdığı 2013-2015 döneminde, ‘Nizama Adanmış Ruhlar’da oynayan bu ‘rüzgar gülü’ne, ‘FETÖ’cü diye suç duyurusunda bulunmayacağım çünkü şan-şöhret, para ve menfaat için rakkaseleri kıskandıracak tıynetli birinin, her yerde ve her yere döneceği gibi her taraftada yer alabileceği malumunuzdur!
Ki; bazı insanlara saldırarak gündeme gelmeye çalışan ve saldırdığı insanlar tarafından kendisine bu hususta cevap olarak verilmiş, örneklerde de ne mal olduğu anlaşılmaktadır!..
Bakınız; “Mehmet Aslan'a 'gazinocular kralı oğlu' göndermesi yapıp, ülkücülükten istifa ettiğini açıklayan şahsa; Aslan şu cevabı vermiştir: ''Ülkücülük hak yolunda baş koymuş bir milletin kutlu davasıdır. Kişisel ikbal uğruna giyilip çıkarılan gömlek değildir. …Kibrine yenilip davadan 'vazgeçtim, bıraktım' diyen biri aslında ülkücü olmamıştır. Böylesinden olsa olsa menfaati için kıble değiştiren saray soytarısı olur.''
(Beştepe etrafında fıldır fıldır dönmesine rağmen çok gönüllü ‘saray soytarılığı’ kimse tarafından kabul görmedi!)
''MHP bugün ülkücü hareketi temsil etmiyor. Temsil etmiş olsa, kaba bir hesapla yüzde 30 oy alırdı'' dedikten sonra, ülkücülerden gelen tepkiler üzerine paçaları tutuşmuş olmalı ki; Erzincan’dan; “Tüm ülkücülerden ve ülküdaşlardan helallik istiyorum. Onların nasırlaşmış tertemiz ellerinden ve ayaklarından öperim'' diyerek; (yusuf, yusuf) af (özür) diledi!..
Oyuncu İsmail Hakkı ile zannedersem, yazıdan dolayı aralarında bir tartışma olmuş: İsmail Hakkı; “Bazı sanat eskisi müptezellere bazı “gazete ve mecmualar” kalem tutuşturmuşlar, onlar da işlerine geleni yazar olmuş. Halbuki bu millet onların kimlere referans olduğunu bilse… Velhasıl, it ürür, kervan yürür azizim.. İşimiz çok, işimize bakalım..” diye yazarken;
@ahmetyenilmez @ByismailHakki adlı kullanıcıya yanıt olarak
"sanat eskisi müptezellere..." Bu cevabı tarih indinde kayıda girmesi için yazıyorum...”
“Bir “müptezele” ve “İT”e senin gibi erdem sahibi bir insan “Abi” dememeli! Ben camiamızda ve mesleğimizde abideleşmiş imi (iki yazmak istemiş) insanın yetimlerine sahip çıkılması gerektiğinin vefa olduğuna inandım, inanıyorum, inanacağım! Kaldı ki bu gün gelir Halil Ürün Ağabeyimin evladı da olur!!!” diye yazmış!
Bir insanı tanımayı sadece konuşmak ve menfaat sağlamak olarak anlayan ‘müptezel’in; nerelere röportaj için döndüğünü bildiğim gibi; kendi kendiyle röportaj yazıp, getirerek, yayınlanmasını isteyenlerin taleplerinin çöplüğe atıldığını da bilmesini isterim!
Bana tetikçilik yaptırdıkları şeklinde adice iftira attığın, eskiden çalıştığım gazetenin sahiplerinin seni ‘tanıyamamışlar’ olduğunu söylediğine göre, senin gibi ‘müptezel’in riyakâr talepleri ve kendilerini bıktırdığındandır! Benim patronlarım senin gibi, kimsenin eteğinin ya da kolunun altına girerek iş yapmamış, bizzat çalışarak, alın teriyle bulundukları yerlere gelmişlerdir.
Seni de muhatap alacaklarını zannetmiyorum. Alacacak olsalardı; ‘Kayzer’i sahiplenmezler, kapıya seni koyarlardı!..
Ama sen yakalarından düşmemiş; gazetelerine konuşurak; “BBP’ye, Hizmet Hareketi mi yön veriyor?” sorusuna; “Aahh keşke Büyük Birlik Partisi’nde sadece Hizmet Hareketi etkili olsa, o zaman gam yemeyeceğim” demiş; Paralel Yapı’yla ilgili düşünceleriniz nelerdir? denilince de;
“Kendilerini Hizmet Hareketi olarak adlandırdıkları için ben o gruba Paralel Yapı değil de, Hizmet Hareketi diyeceğim” diyerek; Samanyolu kanalındaki "Nizama Adanmış Ruhlar" dizisinde oynuyorsunuz. Onlarla iletişiminiz nasıl? sorusuna ise;
“İlla birilerinin yanında mı olmam lazım? Bu olaylar olmadan önce Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın iftarına davet edilmiyordum ama bu krizler çıkınca akla geldim, davet edildim” şeklinde cevabınla hem FETÖ’ye destek çıkmış hem de onların iftarında şeref ve haysiyet edinme peşine düştüğünü ispatlayarak, menfaat için her şeyini satacağını ortaya koymuşsun!
Profilinde adres ve telefonunun olduğunu söyleyerek; “şerefiniz haysiyetiniz varsa bana gelin!” diyorsun ya; keşke önce aynaya bakıp sonra da, profilinin içeriğine bakarak; yazılarının sadece menfaat ve yalama amaçlı olduğu gibi, paylaştıkların aynı minval üzere olduğunu anlama basiretin olsaydı!..
Basiretsiz!..
Nemalanacağın belediye başkanlarının kimisinin Fatih Sultan Mehmet’in torunu olduğu, kimisinin bilmem ne olduğu şeklinde paylaştığın ve kapılarında paspas olduğun yetmezmiş gibi, tanınmış diğer isimlerin de koltuğunun altında poz verip şöyle-yaptık böyle yaptık havasına girmezdin!..
Ayrıca bana hakaret ederek kendini arattırıp, sonrada hakkımda yazarak; “Nasıl çaktım Turgay abiiyyy” zevkini, ne sana ne de senin gibi ‘totoş’lara tattırmam, bilesin!..
Sen ve benzerlerinden çok elimden geçen oldu benim! Dolayısıyla senin gittiğin yollara ben asfalt döküp döneli, 25 yılı geçti!..
Kaldı ki; Benin nazarımda senin kapasiten, yazı yazacak değil, Beyazıt Meydanı’nda kuşyemi satacak seviyede!..
Çünkü ben; Allah’ın, “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” emrine uyarak; insanların hangi görüşten ve hangi dinden olurlarsa olsunlar, yaşadıkları yerlerde, ehli oldukları işlerin başına getirilmelerine inanıyor; savunuyor ve “her şeyden önce ‘ahlâk” diyorum!
Yazdığım yazı da, o ‘yetimler’ dediğin kişilerin orada çalışmasından çok senin onlara iltimas geçilme talebin idi! İlginçtir, yetim dediklerini 7 yaşında gibi yazıyorsun fakat ikisi de evli-barklı çocuk sahibi insanlar!..
Neticede kendilerini savunabildiklerini bana yazarak göstermişlerdir!
Sorayım sana; Bugüne kadar ‘hamisi’ olduğun kaç kişiye yardımcı oldun?!
Sadece laf!..
Sen ve senin gibi düşünenlerin; “Bizden olsun da iş bilmezse bilmesin; o çalışsın” demeleri İslam’a uygun değildir!
Dolayısıyla, ahlâk yoksa, ibadet bir şey ifade etmez çünkü namaz kılan müfteri, kılar gibi görünen riyakârın Müslümanlığından kimseye hayır gelmez!..
Bana yazdıklarına bakıyor ve kendi yazımın tamamının içeriğinde örneğin; çobanlar ve koyunlarıyla genel sıkıntılardan bahsetmişken, yalnız bir yerde köpekten bahis açtığım için saldırıya uğradığımı düşünüyorum!..
Onun-bunun koltuğunun ve eteğinin altına girip, onları öven ve bu davranışla kendisinin büyük bir sanatçı olduğu vehmine kapılan müfteriye, diyorum ki; sen kimsin de, sana karşı tetikçilik yapayım?!.
İnsanlara bok atarak, prim yapmaya çalışan 3. Sınıf tiyatrocu; sanat çevresi zaten seni yeteri kadar biliyor ve muhatap olmuyor.
Ahmet Hakan’ın kendisine küfreden, sözüm ona sanatçıya, “Senin alkol değil, karakter sorunun var!..” diye yazdığının tam tersi, hangi sanatçıya sordumsa, senin karakter sorunun olmadığını söylediler.
Çünkü olmayan bir şeyin sorunu da olmazmış!..
*
Merhum, şehit Muhsin Yazıcıoğlu’nun referansıyla gittiğin yere, sabahtan akşama kadar bulmaca çözerken, nasıl kumpas ve alavere-dalavere yaparak yerleştiğini gerçek sanatçılar gibi, ben de biliyorum!..
Ben, Allah’tan başka sığınağı ve dayanağa ihtiyacı olmayan ben; sadece O’na ibadet eder, yardım diler ve O’na sığınırım!
Bu dünyaya oynamadığım için kimseden korkum yoktur.
“Çıkın karşıma” tehditlerine de pabuç bırakacak değilim. Yiyorsan, her platformda, her şekilde, istediğin zaman ve yerde her türlü karşına çıkmaya hazırım!..
Ara beni!..
Bu saatten sonra da, seni muhatap almamın tek nedeni, şahsıma ve geçmişte gazetelerinde çalıştığım insanlara attığın iftira karşılığında özür dilemen içindir!
Özür dileyene kadar sendeyim…
Bunu da böyle bil!..
.
O tweetlerin görüntüsü de şöyle idi (sondan başa doğru)
:
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
Ali Mevlüt Kaya, dikGAZETE.com
Twitter: @alimevlutkaya