Birkaç gün önce “4 Ağustos’ta Moskova’da düzenlenen Uluslararası Kürt Toplulukları Federasyonu (IFRC) toplantısının sonucunu merak edenler için özel notum; Suriye ve Irak’ta Federe Türkmen Devletinin kurulmasına da az kaldı! Yaşasın Bayır Bucak ve Bayat Türkmenlerinin kardeşliği!” vurgusu yaptığımda daha açık yazmam istenildi.
Daha açığı nasıl olabilir?
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti gibi olabilir.
Kıbrıs adasını Yunanistan’a bağlama fikri ENONİS’İ benimseyen EOKA’cı Kıbrıs Rumlarının, Kıbrıslı Türklere yönelik katliamlarını garantör devlet sıfatıyla engellemek isteyen Türkiye’nin gerçekleştirdiği Kıbrıs Harekatı sonrasında 1976’da Kıbrıs Türk Federe Devleti kurulmuştu.
15 Kasım 1983’te Kıbrıs Türk Federe Devleti Meclisi Self-determinasyon hakkını kullanarak oy birliği ile aldığı bir kararla, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni ilan etti ve KKTC’nin kuruluş bildirgesini merhum kurucu cumhurbaşkanı Rauf Denktaş okudu.
Sonrası zaten malumunuz.
Şimdi benzer bir süreç, Suriye ve Irak Türkmenlerini bekliyor.
Belki bu söylediklerim bazılarına ham hayal gelebilir.
Lakin gerçekçi olup, imkânsızı istemek de Türkler’in işi.
İtiraz edenler konjonktürden reel politikten söz açabilir.
Ancak Rusya Federasyonu yetkililerinin Allah’tan akılları başlarında ve bölgenin geleceğini nesnel bir bakış açısıyla okuyabiliyorlar.
Türkiye’deki mandacı uzmanlara kalsa kabuğundan başını çıkarmayan tosbağa misali içimize kapanmalıyız.
Hatta milli çıkarlarımıza yönelik dış tehditlere meydan okumaya "maceraperestlik" dedikleri gibi bunları dillendiren siyasi veya idari kadroları da Enver Paşa’nın akıbetiyle korkutuyorlar.
Onlara hatırlatmak lazım, Enver Paşa örnekse Mustafa Kemal Paşa da örnektir.
Russian International Affairs Council (RIAC) / Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi Başkan yardımcısı, Arapça, İngilizce ve Fransızca bilen, SSCB döneminde Libya, Mısır, Irak, Yemen ve Suriye’deki büyükelçiliklerinde çalışan, Vnesheconombank Genel Müdürü, Olağanüstü ve Tam Yetkili Rus Büyükelçi ve Soçi Kongresi’nin katılımcılarından Aleksandr Aksenenok’a göre “Suriye için en uygun çözüm üniter devlet ve adem-i merkeziyetçilik arasındaki model bir yapılanma.”
Russian International Affairs Council (RIAC) / Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi; 2 Şubat 2010 tarih ve 59 sayılı Başkanlık kararı uyarınca oluşturulan bir strateji araştırma geliştirme kurumu.
Rusya Dışişleri Bakanlığının önemli bir partneri.
Konseyin teklifleri belirleyici.
Çünkü, Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanlığı / Rusya Federasyonu Eğitim ve Bilim Bakanlığı / Rusya Bilimler Akademisi / Rus Sanayicileri ve Girişimciler Birliği / Interfax Uluslararası Bilgi Grubu’nun katılımlarıyla oluşturulan kâr amacı gütmeyen bir akademik ve diplomatik düşünce kuruluşu. (1)
DEVLET POLİTİKALARINDA ETKİLİ RUS YETKİLİNİN SÖYLEDİKLERİ...
Bizdeki bazı sözde stratejik araştırma kurumları gibi devleti söğüşlemenin projelendirmesini yapmıyor.
İşte bu akil adam Aleksandr Aksenenok diyor ki:
"Suriye’deki Esat yönetimi, Rusya’nın desteği ile bugün ülkenin yüzde 70’ini kontrol ediyor.
Eğer Beşar Esat; bu göreceli askeri başarıya güvenip “Kazanan her şeyi alır” ilkesini uygulamak sevdasına kapılırsa Sünni çoğunluğun kışkırtılmasıyla gelecekteki olası yeni çatışmaları göğüsleyemez."
"Şam yönetimi" diyor "aklını başına toplasın!”
Ve devam ediyor:
Müttefiklerinin desteğiyle, hükümetin kontrol alanını kuzey ve doğuya doğru genişletme planı sadece muhalif unsurlarla değil Irak ve Irak sınırına yakın Fırat’ın doğusundaki birçok alanda askerleri Afrin ve İdlib ilçesinde Kürt bölgelerinde görevlendirilen Türkiye ve ABD ile doğrudan çatışmaya neden olabilir.
Bu yönlerde ilerlemek İran’ın, Hizbullah’ın ve İran’ın kontrolündeki Şii militan grupların Suriye’nin güney sınırlarındaki askeri varlığı, “İran tehdidine” karşı koyma konusundaki kararlılığını açıkça gösteren İsrail’e kategorik olarak kabul ettirilemez.
Bu nedenle Esad’ın “Suriye topraklarının her bir zerresi özgürleştirilecek” açıklaması daha geniş bir siyasi bağlamda ele alınırsa, gerçeklikten yoksun bir çıkış olduğu görülebilir.
Böyle bir yaklaşım Rusya’yı; Amerika Birleşik Devletleri, İsrail ve muhtemelen Türkiye ile silahlı çatışmalara sürüklemekle tehdit ediyor.
Bu kasıtlı bir provokasyon sonucu da olabilir.
Aleksandr Aksenenok, yedi yıllık savaşın Suriye’yi değiştirip dönüştürdüğünü, eski yönetim modeli ile ülkenin idare edilemeyeceğini belirtiyor ve Irak’ı örnek gösteriyor.
"Yıllardır tek parti modeline dayanan Saddam’ın Baas rejiminin devrilmesinin, tüm siyasi sisteme ve devlete çöküş yaşattığını" söylüyor.
Suriye krizinin uzun zamandır tüm uluslararası toplum için ortak bir soruna evrildiğini, ülkede istikrarının sağlanmasının dışşal uyaranlar ile aralarında müzakere etmeyi reddeden Suriyeli muhalif gruplar, hükümet ve toplum arasında yeni bir toplumsal sözleşme temelinde Suriye’nin istikrarlı gelişime geri dönmesine izin verecek ortak bir zemin bulunması gerektiğinin altını çiziyor.
Ona göre, mevcut tehlikeli çıkmazın, Rusya ve önde gelen Batılı ve bölgesel güçler tarafından desteklenen çok taraflı mekanizmaları tam olarak kullanmadan üstesinden gelinmesi neredeyse imkânsız.
Rus yetkililerin, Moskova, ABD, Almanya, Fransa, Birleşik Krallık, Suudi Arabistan ve Ürdün’den oluşan sözde “küçük grup”tan gelen teklifleri değerlendirmeye hazır olma konusundaki hazırlıkları, bu açıdan yeni fırsatlar doğuruyor.
Bu koşullar altında, 2011 öncesi statükoya dönülmesi, gerçekçi bir senaryo olarak görünmemektedir. (2)
"SURİYE İÇİN EN UYGUN ÇÖZÜM!.."
Aleksandr Aksenenok; “Yıllarca süren uzun savaştan sonra eski merkezi sisteme dönüş mümkün görünmüyor.
Merkezi olmayan modeller şimdiden oluştu.
Eğer anlaşmaya varılırsa muhalefetin kontrolündeki bölgelerde kurulan öz yönetim kurumları ulusal birleşmenin tabanını oluşturabilir.” diyor.
Aleksandr Aksenenok’ın önerisi ‘Üniter desantralize’ sistem.
Suriye için en uygun çözüm üniter devlet ve adem-i merkeziyetçilik arasındaki model.
Rusya’nın deneyimli diplomatı Aleksandr Aksenenok’tan daha önce de Moskova, ‘yönetimsel ve kültürel otonomi’ teklifini tartışmaya açmıştı.
Astana görüşmelerinde Rus heyetin anayasa taslağı dağıtması üzerine muhalefet toplantıyı yarıda kesmiş, teklif Suriye tarafınca da eleştirilmişti.
Rus yetkililer yaptığı açıklamalarda taslağın ‘tavsiye’ niteliği taşıdığını açıklamışlardı.
Aksenenok, “Suriye için en iyi seçimin etnik azınlıkların taleplerini karşılarken aynı zamanda bölünmesini engelleyecek önlemleri garanti eden yönetimsel ve kültürel otonomi” olduğu kanaatinde. (3)
RUS UZMANLARIN GÜNDEME GETİRDİĞİ TEKLİFLER, SURİYE'DEKİ ETNİK UNSURLARIN FEDERATİF YAPILANMASINA İMKAN SAĞLAYABİLİR!..
Rusya uluslararası ilişkiler uzmanlarının Suriye’de gündeme getirdikleri ‘yönetimsel ve kültürel otonomi’ ve ‘üniter desantralize sistem” teklifleri bence Suriye’deki Araplar haricindeki diğer etnik unsurların federatif yapılanmasına imkân sağlayabilir.
Suriye’deki Bayır Bucak Türkmenleri ile Irak’taki Bayat Türkmenleri'ni birleştirilecek coğrafi koridorun, etnik bağla güçlendirilmesi Suriye ve Irak hükumetlerinden bağımsız Federe Türkmen devletinin nefes almasını sağlayacaktır.
Federe Türkmen devletine, Kürt aşiretlerinden ve özellikle Suriye ve Irak’ta yerleşik Şammar Aşiretinden destek geleceği söylenebilir.
Federe Türkmen Devletinin kuruluşu, Türkmenlerin efsanevi Telafer ve Emirli ve Beşir direnişi ile başladı.
Önce, İşgalci Amerikan ordusuyla savaştılar.
Emirli’de IŞİD kuşatmasına karşı kahramanca direndiler ve IŞİD’e geçit vermediler.
Arapların, El Kaide adı altında Şiileri hedef alan suikast saldırıları, bu saydığım yerleşim birimlerinde Şii-Sünni birlikteliğini derinden yaraladı.
Tuzhurmatu’da yaşanan Sünni-Şii çatışmasının temelinde IŞİD’e dönüşen Irak El Kaidesinin parmağı vardır.
Tuzhurmatu çatışmalarını takip eden Kürt medyası, dikkat çekici iddialar ortaya atıyor.
Bu iddialardan birisi de son günlerde tansiyonun yükseldiği Tuzhurmatu’da, Şii milislerin Kürtler’i ilçeden göçertmek amacıyla saldırdığı.
Neden böyle düşünüyorlar?
Daha önce, Kerkük’e bağlı bulunan Tuzhurmatu, Saddam Hüseyin döneminde, “Araplaştırma” politikası kapsamında Selahaddin’e bağlanmıştı.
Süleymaniye yakınlarındaki Hanekin de yine aynı dönemde Diyala’ya bağlanmıştı.
Günümüzde Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi sınırları dışında bulunan ve Irak Anayasası’nın 140’ıncı maddesiyle geleceklerinin belirlenmesi öngörülen bu topraklar, “sorunlu bölgeler” ya da “tartışmalı bölgeler” olarak adlandırılıyor. (4)
Federe Türkmen Devletinin Suriye ayağını oluşturacak Bayır- Bucak Türkmenleri, Suriye Türkleri ya da Suriyeli Türkmenler olarak adlandırılan Suriye’de yaşayan Türk nüfustur.
Türkmen Dağı’nı çevreleyen bölgede yoğunluktalar.
Fransa ile TBMM Hükümeti arasında imzalanan Ankara Antlaşmasına göre, bugünkü Suriye sınırı çizildi, Hatay ve Bayır Bucak bölgeleri Suriye tarafında kaldı.
Ancak 1938’de yapılan referandum ile birlikte Hatay tekrardan sınırlarımıza dahil edildi; daha güneyde kalan Bayır Bucak bölgesi ise Suriye sınırları içerisinde varlığını devam ettirdi.
Bayır-Bucak bölgesinin kesin bir coğrafi tanımı olmasa da, genel olarak Cisr Eş Şuğur’un batısı; Nusariye Dağları'nın kuzey ve Lazkiye kıyı şeridinin doğusu ile Hatay’ın güneyi olarak tanımlanabilir.
Bucak bölgesi, kıyı şeridinde kalmaktadır.
Bayır bölgesi ise Türkmen Dağları’nın olduğu iç kısımları kapsamaktadır.
Günümüzde yoğunluklu olarak Şam, Lazkiye, Hama, Humus, Halep ve Rakka kentlerinde ve köylerinde bulunmaktadırlar.
Şam bölgesinde yaşayanlara Şam Türkmeni adı verilirken, Halep ve Rakka bölgelerindekilere Halep ve Culap Türkmeni, Lazkiye’de yaşayan Türkmenlere ise Bayır- Bucak Türkmenleri adı verilmektedir.
1942-1972 anayasalarına göre Suriye Arap vatandaşı olarak kabul edilen Türkmenlerin kimlikleri ile yaşama hakkı tanınmadı.
Türkçe gazetelerin yayımları durduruldu, hatta Türkçe konuşmaya bile yasak getirildi.
1958’de toprak reformu ile birlikte Türkmenlere ait birçok tarla, bağ bahçeye devlet tarafından el konuldu.
Bu baskılara dayanamayan birçok Türkmen, Halep’ten Türkiye’ye göç etmeye başladı.
Suriye topraklarında Türkmenlerin varlığını azaltacak, buradaki Türkmenleri yok edecek politikalar hız kesmeden devam etti.
Hafız Esad rejimi ile birlikte “Tek Suriye Kimliği” politikası çerçevesinde burada yaşayan Türkmenleri asimile ederek “Araplaştırma” politikası izledi. (5)
Şimdi suların mecrasında akma vaktidir!
Şimdi hem dua hem de kıyam vaktidir.
Bayır Bucak Türkmenleri ile Bayat Türkmenleri'nin devleti kutlu olsun!
Bakınız:
1- http://russiancouncil.ru/en/about/ – http://russiancouncil.ru/en/about/partners/ – http://russiancouncil.ru/en/about/founders/
2- http://russiancouncil.ru/en/analytics-and-comments/analytics/prospects-of-post-war-syria-constitution-and-governance/
3- https://www.aydinlik.com.tr/rusya-nin-suriye-plani-denetime-tabii-yerel-yapilar-dunya-agustos-2018
4- . Ömür Çelikdönmez/ 28 Nisan 2016 /http://www.kafkassam.com/misaki-milliye-giden-yol-kerkukten-tuzhurmatudan-gecer.html
5- https://www.neoldu.com/bayir-bucak-nerededir-bayir-bucak-turkmenleri-kimlerdir-14849h.htm
.
Ömür Çelikdönmez
Twitter:@oc32oc39
dikGAZETE.com