Kıskançlık Öldü mü?
Kıskançlık diye bir kavram vardı sahi, makul oranda olduğunda tutkuyu, aşkı ve güveni perçinleyen. Sahi ona ne oldu?
Queen'in güzeller güzeli parçası Jealousy. Sene 1978. Queen, pop kültürün zirvesindeyken konu kıskançlık... O zamanlar toplum mimarları, kıskançlık duygusuyla ilgili henüz bir aksiyon almış değiller. O zamanlar toplumda hala naifçe kıskananlar var.
Şimdilerde kadın-erkek ilişkilerinde ‘extra-large’ tavırlar, çiftlerin her türlü imkana rağmen iletişimsizliği, “mesajlara cevap vermeyenler”, açılmayan telefonlar, arkadaşların ilişkilerine saygısızlık, dostlardan yenen kazıklar, gözünü oyarcasına sevgiliye asılanlar, bunu hoşgörüyle (!) karşılayan ve hatta bundan keyif alan sevgililer, şaka gibi ama gerçek; halka kadar inen grup seks muhabbetleri...
Kıskanmak şöyle dursun kıskançlığın lafını etmek bile “uncool”.
Hesap vermek kimseye göre değil. Halbuki haber vermek bile yok. “Ya hayatım 3 gündür ulaşamıyorum öldün sandım bir haber verseydin” demek ayrılık sebebi. Çünkü her şey ‘spontan’ ve herkes maceraya açık, hızlı ve öfkeli.
Toplumun yeni “cool” değerleri bunlar çünkü.
Peki bu “cool” değerler size ne kazandırdı?
Sürdürülebilir bir ilişki, mutluluk, huzur, güven dolu bir hayat?
Anlayın artık!
Birileri bu oyunda size bu rolü biçti, sorgulamadınız, itiraz etmediniz ve oynuyorsunuz.
Sadakati ve saygıyı çıkardığınızda o müthiş “cool” değerlerinizle gayet gidersizsiniz.
En azından tüm bu sistematiğin farkında olanlar için.
“Herkes böyle değil” dediğinizi duyar gibiyim.
Muhtemelen siz de eyvallah etmeyenlerdensiniz.
Muhtemelen de yalnızsınız.
Sevdiğiniz insanla mutlu bir beraberliğiniz varsa bu oyuna gelmemişsiniz, tebrikler!
Üniversite yıllarında çok sevdiğim hocam Doç. Dr. Murat Seçkin bir derste söylemişti, eşini kıskanmayan tek hayvanın domuz olduğunu (!)
Aşırı kıskançlık her ne kadar psikolojik bir rahatsızlıksa, hiç kıskanmamak da bir o kadar rahatsızlık.
Üstelik tedavülden kaldırılan birçok değer gibi belki de fazlasıyla gerekli.
.
Nickola Berrygele, dikGAZETE.com