Kırım Tarihi Etnik Durumu
Kırım Cumhuriyeti Etnik Halklar Arası İlişkiler Devlet Komitesi’nin, 15-18 Kasım 2023 tarihleri arasında Yalta’da düzenlediği “Kırım Tatarları ile Yurtdışında Yaşayan Yurttaşlar Arasındaki Bağların Güçlendirilmesi” toplantısında bir konuşma yapmış ve bu konuşmamda kısaca Kırım’ın tek kutuplu Dünya’dan çok kutuplu bir Dünya’ya geçtiğimiz, ağırlık merkezinin Avrasya’ya geçtiği bir süreçte “ötekileştirilen” her iki devletin tam merkezinde bulunmakta ve tarihsel süreçte olduğu gibi günümüzde de kilit konumunu korumakta olduğundan bahsetmiştim. Çünkü, yüzyıllar boyunca batı gözüyle, kuzeydeki Avrupa sınırları, hep Türk ve Rus varlığına göre kabullenilmiştir.
Oysa, Çin’den başlayıp Rusya topraklarından devam eden ticari ve kültürel yapı, özellikle Kırım üzerinden Anadolu’ya, Mısır’a ve İtalya’ya kadar uzanmış, meydana gelen etkileşim, “Mare Nostrum/Bizim Deniz” adıyla anılan Akdeniz’in uygarlığın parladığı yere dönüşmesini sağlamıştır.
Bunda hiç kuşkusuz, İonların Karadeniz’in (Euxeinos) kuzey kıyılarında, Olbia (Yuzhne), Tomis-Costanta (Köstence), Pantikapeon (Kerç), Chersoneseus (Kırım)’u kurarak kolonize etmelerinin katkısı büyüktür. Çok sayıda uygarlığın yaşadığı, birikimlerini aktardığı bu topraklar Altın Orda’nın getirdiği siyasi istikrarla zenginleşmiş, çokuluslu bir yapıya kavuşmuştur.
Trabzon isminin hem Anadolu’da hem Kırım’da hem de İtalya’da bulunması tesadüf değildir.
Tarihi portreler üzerinden örnek vermek gerekirse; oğlu Leon, Doğu Roma İmparatoru olan ve Çiçekion adında moda yaratan Hazar Prensesi Çiçek Hatun ilk akla gelenlerdendir. Esasında Hazar döneminde birkaç yüzyıl boyunca Bizanslılar Kırım’daki stratejik bölgelerde Hıristiyan Ortodoks piskoposlukları kurdular. Doros’ta, Kerç’te, Sudak’ta ve Kerson’da bunların yanı sıra Tumutorokan ve Hazarya’nın başkenti İdil’de VIII. yüzyılda çeşitli piskoposluklar bulunmaktaydı. Bunun neticesinde Bizans imparatoru II. Basileios’un kızkardeşi Anna’nın ruhbanlar eşliğinde Hersones’e gelmesinden sonra, Vladimir vaftiz olmuş ve onu müteakiben askerlerinin birçoğu da vaftiz olarak Hıristiyanlığa girmiştir.
Herson, İstanbul’un Osmanlılarca alınmasından sonra Theodora Prensliği adıyla Bizans İmparatorluğunun son toprakları olarak yaşayacak, 1583 yılında Tatar asıllı Trifon Karabeinikov önderliğinde Kırım Feodosia'sından (Kaffa) İstanbul’a gelen göçmenler tarafından inşa edilen Meryem Ana Kaffa İkonu Kilisesi'nin tarihi altyapısını oluşturacaktır. Hazar bakiyesi Karaylar ise İstanbul’da Karaköy’e ismini verecektir.
Diğer bir portre Mısır Memlük Sultanı Baybars’tır. Bilindiği üzere, Baybars Kırım’dan Mısır’a gitmiştir. Sultan Baybars (1260-1277) köle kökenli idi ve Sivas esir pazarından Halep’te yeniden satıldığı Kılıç Hanı’na uzanan hikâyesi hafızalardadır. Baybars Solhat’ta (Eski Kırım) bir Camii de yaptırmıştır.
Bir diğer portre ise Pontus Kralı Mithridates’tir. Romalıların, İzmit’te ölen Kartacalı Hannibal ile birlikte en çekindikleri isim olan Mihridates’in Anadolu, Anadolu olduğu kadar Kırım’la da bağlantısı güçlüdür. Nitekim, son nefesini Kırım’da vermiştir. İran kökenli olduğu bilinen Mithridat ailesinin kurmuş olduğu Mithridat Krallığı, Trabzon ve çevre illeri ile Kırım’ı da içine alarak “Bosporus” adı ile M.S 343 yılına kadar varlığını sürdürmeye devam etmiştir.
Kırım’ın Rusya’ya katılmasından sonra Gözleve/Kezlev, Evpatoria adını aldı. Aslında Kerkinitis veya Kerkinitida adı milattan önce 2. Yüzyıl sonlarında VI. Mithridates Eupator’un lakabına atfen Eupatoria olarak değiştirilmişti. Pontos Kralı VI. Mithradates kendi ismine izafeten Eupatoria (Taşova/Amasya) adında bir kent kurmuştu. Böylelikle, Sinop’ta doğup Anadolu’ya hükmeden Mithridat ismini Kimmerlerden alan Kırım’daki Kimmer (Kerç) Boğazında ölecek, ismi her iki coğrafyada da yaşayacak, Osmanlı’nın şehzadeler şehri Manisa’da her sene hatırlanacaktır. Yaklaşık iki bin yıl sonra yine batıdan gelen emperyalist güce karşı Anadolu’da Rus desteğiyle yine mücadele verilecek ve başarıya ulaşacaktır.
Görüldüğü üzere, Kırım jeopolitik konumu dolayısıyla Sibirya’nın Karadeniz’e açılan kapısı olmasının yanı sıra Kafkasya ile Avrupa’yı bağlayan bir merkez durumundadır. Bu anlamda Kırım kuzeyin ırmaklar ülkesini “Pontus Euxinus (konuksever deniz)” adıyla anılan Karadeniz üzerinden Mare Nostrum adıyla bilinen Akdeniz’e ulaşan coğrafyasının kalbinde yer almaktadır.
Ayrıca, Kırım’da çokça bilinen İtalyanlar yanında, Almanların Gothia hayaline yol açan Almanlar, etnik/dini grup olarak, Rumlar M.Ö. VI. yüzyıldan itibaren, Ermeniler ve Yahudiler M.Ö. I- M.S. IV. yüzyıldan itibaren yaşamaya başlamışlardır. Sonuç olarak, önemli bölümü Türkiye’de olmak üzere, Romanya, Bulgaristan, Özbekistan, Avrupa ve Amerika’da yaygın ve etkin bir Kırım diasporası bulunmaktadır.
Sonuç olarak; gerek tarihte, gerekse günümüzde böylesine önemli misyona sahip Kırım’ın ve geniş bir coğrafyada, etkin role sahip diasporasının rolüne uygun, icrai fonksiyonu yüksek bir idare aracılığıyla temsil edilmesi gerektiği düşüncesini tekrar belirterek bitirmek istiyorum: Kırım’ın bağlı olduğu Rusya ile en büyük diasporanın bulunduğu Türkiye’nin ortasında, coğrafyanın kalbinde yer alan Kırım Cumhuriyeti’nde Diaspora Bakanlığı kurulmalıdır.
.
Rıdvan Aras, dikGAZETE.com