USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Kerç/Keriç Boğazı'nda Türkler'in gemilerini kim yaktı, neden yaktı?

24-01-2019

Kerç Boğazı'ndan hareket eden ve Tanzanya bayraklı oldukları ifade edilen 'Kandiy' ve 'Maestro' isimli gemilerde kısa süre sonra patlama ve ardından yangın çıktı. Gemi sahiplerinin Türk olduğunu bizzat AK Parti sözcüsü açıkladı.

Gemiler kimindi, ne taşıyordu, nasıl batmıştı, kim batırmıştı?

Kerç Boğazı savaşları…

Karadeniz ile Azak Denizi'ni birleştiren deniz geçidine Kerç Boğazı deniliyor. Adını Kırım'ın liman kenti Kerç’ten alıyor. Türkçe “inat, ters..” gibi anlamları var.

Kerç Boğazı üzerinde yeni yapılan köprü Rusya ve Kırım’ı birbirine bağladığı gibi Azak Denizi ve Karadeniz arasındaki bağlantıyı sağlayan ‘Kırım Köprüsü’ mevcut. 

Milattan önce 6. yüzyıla kadar uzanan tarihiyle köklü bir geçmişe sahip olan Kerç şehri, Ruslardan önce Kumanlar, Kıpçaklar, Cengiz Han İmparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğu yönetimindeydi.

Azak Denizi ve Kerç Boğazı 2003 tarihli bir anlaşma ile Ukrayna ve Rusya'nın ortak karasuları olarak belirlenmiş olsa da, Kırım Özerk Cumhuriyeti’nin denetiminde.

Boğazın ve iç denizin giriş ve çıkış kontrolü tamamen Rusya Federal Deniz ve Nehir Taşımacılığı Ajansı tarafından yürütülüyor. 

ABD ve Avrupa Birliği’nin Kırım ve Rusya’ya ambargosu…

Batılı ülkeler, Rusya’nın yasalara aykırı olarak Kırım’ı ilhak edip Ukrayna’nın doğusuna müdahale ettiği iddiasıyla ekonomik yaptırımlara başvurdu.

Yaptırımlar, Haziran 2014’te Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ve diğer müttefikler ve ortaklar tarafından koordineli biçimde yürürlüğe girmişti. 

Bu yaptırımlar Eylül 2014’te daha da sıkılaştırıldı.

Rusya'nın enerji sektörüne yönelik ihracata da kısıtlamalar getirilen yaptırımlar uyarınca AB üyesi 28 ülke, Rusya'ya silah satmayacak, petrol ve gaz sektörlerinde kullanılan bazı teknolojilerin kullanımı kısıtlanacak, bazı Rus bankaları da Avrupa'da finans sektöründen dışlanacaktı.

Amerika ve Avrupa Birliği ambargosu Türk enerji ve nakliye şirketlerini nasıl etkiledi?

Ambargonun uygulanmasıyla ABD Hazine Bakanlığı, İstanbul'da faaliyet gösteren ‘Milenyum Enerji’ isimli firmanın sahibi 4 Türk yetkilisi ve 7 Türk sahipli gemiye, Suriye’de Beşar Esad rejimine enerji ürünleri sağladığı iddiasıyla yaptırım kararı aldı.

ABD Hazine Bakan Yardımcısı Adam Szubin, İstanbul merkezli, Milenyum Energy SA Şirketi ve bu şirketin yetkililerinin isimlerini doğum tarihlerini vererek açıklamış, 4 Türk vatandaşının 1988 doğumlu Mustafa Aydın, 1979 doğumlu Serkan Düzgören, 1980 doğumlu Ufuk Kenar ve 1980 doğumlu Erkan Düzgören olduğunu belirtmişti.

Mustafa Aydın, Erkan Düzgören, Ufuk Kenar ve Serkan Düzgören isimli Türk vatandaşı 4 gemi işletmecisinin Suriye'de Beşar Esad Rejimine 6 LPG tankeri ve 1 genel kargo gemisi ile enerji ürünü sağladığı iddiasıyla yaptırım kararı alındığı vurgulanmıştı. 

Milenyum’un Suriye’nin Esat rejimi kontrolündeki Banias limanına düzenli olarak sıvılaştırılmış petrol gazı (LPG) türü ürünlerin naklini ayarladığı gündeme gelmişti. 

ABD’nin kara listesindeki Suriye firması ‘The Eagles’ın 7 milyon dolar değerindeki 15 bin metreküp yakıtın nakli, 2015’te ‘Milenyum’a ait ‘Tala’ isimli tanker ile gerçekleştirilmişti. 

Milenyum’un bir başka tankeri ‘Green Light’ ile 18 bin metreküp ve yine aynı Milenyum’a ait ‘The Blue Way’ tankeri ile binlerce metreküp LPG gazının Suriye’nin Banias limanına ulaştırıldığı iddia edilmişti. 

2015-2019 arasında, AB’nin, ABD’nin ve Ukrayna’da listelenen Karadeniz’in tarafsız sularında seyreden en az dört gemi battı/batırıldı.  

Birkaç hafta önce Amerikan savaş gemisi USS Fort McHenry (LSD-43) Karadeniz’e giriş ve çıkış yapmıştı!

7 Ocak 2019’da ABD Deniz Kuvvetleri'ne ait 186 metre uzunluğundaki, USS Fort McHenry (LSD-43) adlı savaş gemisi, İstanbul Boğazı'ndan geçerek Karadeniz'e açıldı. 

ABD 6. Filo Komutanı Lisa Franchetti “USS Fort McHenry gemisinin Karadeniz’e girmesi, bizim bu denizdeki güvenliğe kolektif bağlılığımızı teyit ediyor, ayrıca NATO ve bölgedeki partnerlerimizle zaten güçlü olan ilişkilerimizi daha da güçlendiriyor” demişti.

Lisa Franchetti’nin açıklamasından dört gün sonra Amerika Birleşik Devletleri'ne ait USS Fort McHenry (LSD-43) isimli savaş gemisi, Karadeniz'den İstanbul Boğazı'na giriş yaptı. 

USS Fort McHenry (LSD-43) personeli bu süre içinde hangi limanlara uğradı, hangi bilgileri topladı, hangi kontrolleri gerçekleştirdi, hangi eylemleri planladı?

Bilen var mı?

Türk Gemilerine sabotaj yapıldı mı?..

Türk mürettebatın da içinde bulunduğu Karadeniz'in Kerç Boğazı'nda yanan iki gemiden birisinin Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) yaptırımlarına maruz kalma riski sebebiyle her zaman kullandığı Rusya'nın güneyindeki Temryuk limanından geri çevrildiği ortaya çıktı.

Milenyum Denizcilik’e ait Gemi, Suriye'nin Esad rejimi kontrolündeki bölgesine sıvı doğal gaz sattığı gerekçesi ile 2015 yılında ABD'nin yaptırım listesine girmişti. 

Reuters haber ajansı, Maestro ve Venice (Candy) isimli sıvılaştırılmış doğal gaz taşıyan gemilerin Suriye'ye petrol taşımaktan ABD'nin yaptırım listesinde olduğu bilgisini paylaştı.

ABD Hazine Bakanlığı, Kasım ayında yayınladığı bir notta, Maestro ve Candy isimlerini taşıyan gemilerle ya da Suriye'ye petrol taşıyan herhangi bir gemi ile kurulan ilişkinin yaptırımlarla sonuçlanabileceği uyarısını yapmıştı.

Reuters, ABD'nin 2016-2018 yılları arası Suriye'ye petrol taşıdığını belirttiği iki geminin, Türk firma Milenyum Denizcilik Gemi tarafından satın alınmış olduğunu gündeme taşıdı.

Refinitiv Data verilerine göre ismi Candy yapılan Venice, Milano Shipping firmasına, Maestro isimli gemi ise Maestro Shipping isimli şirkete ait görünüyor. 

Erdoğan Putin zirvesi öncesinde sabotaj!..

Rusya Federal Deniz ve Nehir Taşımacılığı Ajansı’ndan  (Rosmorreçflot) Andrey Kravçenko, Maestro ve Venis (Candy) gemilerinin, Rusya ve Kazakistan'dan aldığı sıvı doğal gazı orta doğuya taşıdığını, gemilerde yaklaşık 4 bin 700 ton sıvılaştırılmış doğalgaz bulunduğunu açıkladı.

Rusya Ulaştırma Bakanlığı, yangının kötü hava şartları altında gemiden gemiye yapılan gaz transferi sırasında çıktığını duyurdu. 

Ancak görgü tanıkları, iki gemi arasında fırtınalı havada yük nakli yapılırken bir gemide patlama olduğunu, diğer geminin de bundan etkilendiğini belirtiyor.

Yani sabotaj

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Putin arasındaki görüşme öncesinde gerçekleşen gemi yangınlarının sabotaj olma ihtimali yüksek.

Birileri ne mesaj vermek istiyor acaba?

.

Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com

Twitter: @oc32oc39

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
Atakan Solak
Atakan Solak 5 yıl önce
21 Ocak 2019'da yerel saat ile 17:00 sularında Kerç Boğazının 15 deniz mili açığında, Maestro ve Candy isimli, birbirlerine aborda olmuş şekilde LPG transferi yapan, aynı şirkete (Milano shipping- Türkiye'deki adıyla Mr denizcilik- sahipleri : Serkan Düzgören, Erkan Düzgören, Mustafa Aydın, Ufuk Kenar) ait, Tanzanya bayraklı iki gemide, transfer esnasında parlama meydana gelmesi sonucu denizciler kendilerini can havliyle denize atmış, her iki gemiden toplam 8 Türk denizci kurtulurken, 4 Türk denizci hipotermia (uzun süre soğuk suya maruz kalma) sonucu hayatını kaybetmiş, 4 Türk denizci ise halen kayıptır. Ayrıca 12 Hintli denizci de yaşamını yitirmiştir. Cenazesine ulaşılan 4 Türk denizcinin naaşı olaydan 8 gün sonra Türkiye'ye getirilmiştir. Olayın ortaya çıktığı ilk saatlerden itibaren mağdur ailelere şirket yöneticilerinden taziye mesajı dahil hiçbir bilgilendirme yapılmamıştır. Hayatlarını kaybeden denizcilerin aileleri olarak kendi imkanlarımızla yaptığımız araştırmalar sonucu, söz konusu şirket ve gemilerin Amerika Ticaret bakanlığı tarafından Suriye'ye enerji kaçakçılığı yapılmasından ötürü amborga ve yaptırım listesinde (OFAC) olduklarını öğrendik- ki gemilerin açıkta böyle bir STS (Ship to ship- gemiden gemiye-) operasyon yapması bunu doğrular niteliktedir. Gemi takip erişim sitesi olan Marine Traffic'ten bakıldığında operasyon sırasında, gemilerin Gps pozisyonlarına göre konumlarını kara istasyonlarına yansıtan bir cihaz olan AIS (Automatic Identification System)'in her iki gemide de devre dışı olduğu görülmektedir. Bu durum IMO (Uluslararası Denizcilik Örgütü) kurallarının açık bir ihlali ve suç olması yanında, parlama sonucu ortaya çıkan yanıgını müteakip bölgeye giden Rus kurtarma ekibinin, olay mahalini bulamamasına ve bölgeye geç erişmesine sebep olmuştur. (Bu konu Rus basınında da gündeme gelmiş olup, deliller elimizde mevcuttur.) Bu kaza ile ilgili mesleki/teknik ihmaller ne yazık ki bununla sınırlı değildir. Tüm gemiler için emniyetli işletme zorunluluğuna dair bir kod olan ISM (International Safety Management)'in güvenli çalışma ve seyir ortamı amacıyla düzenlenmiş birçok kuralının ihlal edildiği tarafımızdan tespit edilmiş ve bu durumun halihazırda şirketin ve gemilerin siciline işlenmiş olduğu bilgisine erişilmiştir. (Bu konu ile ilgili deliller de elimizdedir.) Uluslararası gemi bilgi erişim sitesi olan "EQUASIS"den bakıldığında, söz konusu gemilerin daha önceki liman denetimlerinde (Port State Control) teknik yetersizlik, yangınla mücadele ekipmanlarının çalışmaması gibi birçok nedenden ötürü tutuklandığı görülmektedir. Aynı sitede, şirketin bu durumu çözmek için eksiklikleri gidermek yerine, evrak sahteciliği yaparak gemileri başka isimle sefere kaldırma yoluyla fiili bir durum yarattığı görülmektedir. (EQUASIS sitesinden alınan bu bilgiler de tarafımızda mevcuttur.) İlaveten bu patlamadan kurtulan gemi personellerin savcılığa verdikleri yazılı ifadelerinde; o gün Karadeniz'deki elverişsiz hava ve deniz koşulları nedeniyle transfer operasyonunun ertelenmek istendiği ancak şirketten gelen baskılar nedeniyle denizcilerin göz göre göre bu ölümcül operasyona zorlandığı bilgisi geçmektedir. Aynı ifadelerde patlamaya lpg aktarımını sağlayan transfer hortumunun sebep olduğu bilgisi bulunmaktadır. Söz konusu ifadelere göre, iki gemi arasında sürekli kullanılan bu transfer hortumunun yıpranmış ve sızıntı yapacak düzeyde hasarlı olduğu şirkete 2 senedir bildirilmesine rağmen yüksek maliyet gerekçesiyle bu hortum yenilenmemiştir. Ayrıca yine personellerin ifadesine ve kaza anına ait görüntülere göre, iki gemi yan yana geldiğinde araya konması gereken ve sürtünme temasını engelleyen usturmaçalar(balonlar) her iki gemide de bulunmamakta, bu gereksinim de personelin ısrarlı taleplerine rağmen yine maliyetler gerekçe gösterilerek uzun süredir temin edilmemiştir. Bu etkenler, olaya bir iş kazasından ziyade "iş cinayeti" niteliği kazandırmaktadır. Patlamadan kurtulan gemi personelin verdiği bilgiye göre, şirket avukatı Ender Uğur kazadan hemen sonra olayın gerçekleştiği Kırım'a gitmiş ve kurtulan personele birtakım "telkinlerde" bulunmuştur. "Transfer pompası patlak" , "Armatörü satmayın, kendi ayağınıza sıkarsınız" , "bizde para da çok çevre de" , " aileler dava açarsa armatör ağır ceza hakimlerini ayarlayacak" şeklindeki ifadeler bu telkinlerden(!) sadece bazılarıdır. Vefat eden denizcilerin aileleri olarak 5 Şubat 2019 tarihinde şirket avukatı Ender Uğur ve şirketin temsilcisi olduklarını iddia eden (daha sonra armatör olduklarını öğrendiğimiz) 3 şahısla Yalova'da yapılan toplantıda, malesef kendilerinden insani bir yaklaşım görülmemiştir. Bilgilendirici ve dürüstçe bir izahat yerine, ortaya koyduğumuz somut deliller gözardı edilmiş, pazarlıkla varılacak bir anlaşma sonucu belirlenecek "mali karşılık" koşuluyla olayın örtbas edilmesi istenmiştir. Çanakkale milletvekili sayın Özgür Ceylan konu ile ilgili tüm ayrıntıları belirterek 2 Mart 2019'da TBMM'de Ulaştırma Bakanlığına sözlü soru önergesi vermiş, 14 Mayıs'ta bakanlığın verdiği cevapta ise; "vefat edenlerin Türk olması sebebiyle TC devletinin bu olayla birinci dereceden ilgili devlet olmasına rağmen, gemilerin yabancı bayraklı olmasından ötürü gerekli denetimlerin yapılamadığı" bilgisi geçilmiştir. Ulaştırma bakanlığı deniz survey yetilisi'ne ulaşan ailelere her iki geminin kaptanı ile ilgili olarak (Eralp Akat & Ozan Güleç) "kaptanlık yeterliliklerinin eğitim+tecrübe yoluyla edinilmediği, para karşılığı Tanzanya devletinden alınmış sahte bir belge" olduğu bilgisi verilmiştir. Kazadan kurtulan personel de bu bilgiyi doğrulamıştır. Ölümlü deniz kazalarında, şirketler kazadan doğan maddi ve manevi yükümlülüklerini zorunlu P&I Clup ( Sigorta Şirketi) vasıtasıyla yerine getirirler. Ne yazık ki bu gemilerin geçerli bir sigorta şirketi de bulunmamaktadır. Türk boğazlarından transit geçişlerinde yaptıkları bildirimde gösterdikleri sözde sigorta şirketinin evrak sahteciliğinden ibaret bir düzmece olduğu ortaya çıkmıştır. Bütün bu gelişmelerin ışığında, ailelerin avukatları aracılığı ile Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmuş, savcılık yaptığı inceleme neticesinde armatörlerden Serkan Düzgören ve Erkan Düzgören'in ifadesini almaya gerek görmüş ancak bu şahıslar ifade vermeye gelmemişlerdir. Şuan haklarında yakalama kararı mevcut olup, kendilerine ulaşılamamaktadır. Şirket sahiplerinin yükümlülüklerini yerine getirmemesi, aileleri her iki gemiyi haciz yoluyla tutuklatma hakkını kullanmaya zorlamıştır. Bu merkezde ilk önce Maestro gemisi söküm için İzmir/Aliağa'ya getirilmek üzere römorkör tarafından çekilirken daha önce alınan mahkeme kararı gereği sahil güvenlik tarafından İstanbul Boğazında durdurulmuş ve Haydarpaşa limanına çekilmiştir. Candy gemisi ise, bulunduğu Kerç'ten kalkışının Novorossisyk konsolosluğu tarafından haber verilmemesi nedeniyle önceden mahkeme kararı çıkartmaya vakit bulunamamasından ötürü Türk boğazlarında müdahale edilemeden geçiş yapmış, ancak nihayetinde Aliağa varışı müteakip söküme girmeden hemen önce haciz edilerek tutuklatılmıştır. Her iki gemiyi çeken Feras römorkörü takip edilememesi için seyir süresince Ais cihazını kapatmıştır. Öte yandan, Candy gemisini tutuklanmadan önce satın aldığını iddia eden "Şimşekler Gıda Gemi Sökümü" isimli tersane, söz konusu haciz kararlarının bozulması için dava açmıştır. Dava dilekçesinde geminin patlamadan dolayı gemi vasfını yitirdiği iddia edilerek haciz kararının haksız olduğu ve kaldırılması gerektiği, ayrıca acılı ailelerin mahkemenin belirleyeceği oranda teminat ödemeye mahkum edilmesi istenmiştir. Oysa Türk Ticaret Kanunun 931. maddesi "yüzen, hareket edebilen her deniz taşıtının (kendi kendine yüzebilmesi ile dışardan bir unusurla yürütülmesi hususu arasında fark olmaksızın) gemi vasfını koruduğunu açıkca belirtmektedir. Yine Türk Ticaret Kanunun 1320/a maddesine göre ödenmesi gereken teminatın, 1363/3 maddesi gereği alacaklılar için bir "muafiyet" hakkı tanıdığı açıktır. Ayrıca söz konusu mahkeme tebligatında, bu kazada evladını, kardeşini kaybeden ailelerin kötü niyetli olmakla suçlanması bizce hukuk ve insanlık adına utanç ve ibret verici bir durumdur. Üzerinden 10 ay geçen bir iş cinayetinin yaralarının sarılamamış olması 2 Mart 2019'da Ulaştırma Bakanlığına önerge veren Çanakkale Milletvekili sayın Özgür Ceylan'ı durumun takipçiliğini yapmaya zorlamış ve 14 Kasım 2019 tarihinde TBMM'de birkez daha konu hakkında önerge konuşması yapmıştır. Acılı ailelerin yargı hakkını sorgulayan, onları haksız ve ölçüsüz bir üslupla kötüleyen ve gemi sahipleriyle yakın ilişkiler içinde olduğu herkesce malum olan tersane sahiplerinin açtığı söz konusu mahkeme 27 Kasım'da İzmir'de görülecektir. Aileler olarak, devletin yüksek hakim ve savcılarını satın alarak mahkemede istediği doğrultuda sonuç alacaklarını iddia edenlere en sağlam dersin, yargı mensuplarının vereceği adil ve hukuka uygun kararlar olacağını düşünüyoruz. Saygılarımızla.
Işıl gurdag
Işıl gurdag 6 yıl önce
Ne hesap sorması kapatmaya çalışılıyor yazıklar olsun
Musa eroğlu
Musa eroğlu 6 yıl önce
Bilip bilmeden konuşmayın her şeyde abd ye suç atmayın adamlar sts yaparken gaz kaçağı olmuş gemi öyle patlamış ne lan bu ülkedeki her şeyde abd yi suçluyosunuz biraz kendimize bakalım
Gülnur Saatçi
Gülnur Saatçi 6 yıl önce
Türklerle uğraşmasınlar neye uğradıklarını şaşırırlar
Necdet Çelikdönmez
Necdet Çelikdönmez 6 yıl önce
YAZAR ÖMÜR BEY DIŞ POLİTİKA KONULU MAKALESİNDE GERÇEKLERİ ORTAYA KOYMUŞ.GEMİ SABOTAJA UĞRADIĞI KESİN Bu İşin ARKASİNDA BÜYÜK ŞEYTAN ABD NİN OLDUĞU KESİN.BUNUN HESABINI RUSYA VE TÜRKİYE SORMALI.yazarın kalemine yüreğine sağlık selamlar.