ST. PETERSBURG
Dünyanın bir gün farkında olmadan uyandığı bu pandemi çağında yaşadığı türbülans, ülkeleri yeni arayışlara yönlendirdi.
Post-Sovyet coğrafyasındaki karmaşık süreçler, Orta Asya ülkelerini çok kutuplu dünyada yeni yollar aramaya zorluyor.
Benzer şekilde Kazakistan da kendi yörüngesini aramakta.
Klasik olarak Kazakistan da Büyük oyuncuların (ABD, Rusya ve Çin) çıkarlarını dengeleme yoluna gidiyor.
Rusya’nın Kazakistan için ekonomik önemi hala çok yüksek. Öte yandan Çin, bölgede hızla ivme kazanıyor. ABD ise daha ziyade kavramsal ve ideolojik (“Demokrasi”nin tesis edilmesi) bir format sunuyor. Ancak ekonomik işbirliği yollarını da es geçmiyor.
Kazakistan hükumeti, bu büyük oyuncuların çıkarlarını dengelemeye çalışıyor. Ancak bu büyük güçler kümesinde, Orta Asya’da güçlenme beklentisi olan Türkiye’yi de unutmamamız gerekir.
Türkiye’nin birçok avantajı bulunuyor: Yumuşak Güç (Soft Power), ortak tarihin yanı sıra çok yakın dil ve kültüre sahip Türkiye aynı zamanda ortak İslam inancına da sahip.
Bu temel faktörler Türkiye'yi Orta Asya'da önemli bir oyuncu haline getirmekte ve Ankara'yı uzun vadede hesaba katmaktadır.
Dahası, Türkiye'nin Dağlık Karabağ'daki başarısı, Türkiye'nin eski Sovyetler Birliği'ndeki etkisini güçlendirme olasılığını da kanıtladı.
Elbette sadece Kazakistan değil, Orta Asya'nın tamamı Türk diplomasisinin gelişimi açısından ilgi çekicidir.
Tacikistan haricinde, bölgedeki tüm bağımsız ülkeler Türkçe konuşmaktadır. Dolayısıyla bu bölgeler, Türkiye’nin siyasi nüfuzunu ortaya koyabilmesini kolaylaştırıyor.
Geçtiğimiz dönemde tanınmış Kazak aktivistlerinden Nurjan Altayev, siyasi ajandasının merkez noktasını Türkiye ile işbirliği üzerine planladığı “El Tiregi” (Vatana Destek) Partisini kurdu.
-Nurjan Altayev-
Kendisine göre bu oluşum, Kazakistan için Çin’e bir alternatif olacak.
Nitekim Kazakistan’da “sinofobi” oldukça yüksek ve Çin’in gittikçe artan ekonomik gelişimi bu fobileri artırıyor.
Kazakistan’da Çin dizileri yayınlanıyor. Ancak Çin, henüz bölgede tam anlamıyla bir Yumuşak Güç oluşturamadı.
Yerli halkın Uygur Meselesine bakış açısında da çeşitli endişeler mevcut.
Rusya’nın Kazakistan üzerindeki etkisi pek çok Kazak eliti için gereksiz görünüyor.
Birçoğu açıkça Rusya’nın geleceği olduğuna inanmıyor ve ekonomik gelişimin Rusya’ya atfedilmemesi gerektiğine inanıyor.
Altayev, Türk cumhuriyetleriyle ve her şeyden önce Türkiye ile işbirliğini, Rusya ve ABD ile ilişkilerin geliştirilmesinden daha kolay ve daha doğal görüyor.
Türkiye’yi ise Türk Dünyasının lideri olarak görüyor.
Bu durum, Kazakistan’a çok kutuplu dünyadaki küresel belirsizlik koşullarına yönelik ek bir dayanak noktası oluşturuyor.
Kazakistan’da Türkiye Cumhuriyeti yanlısı bir parti yaratma çabaları, başlı başına uzun süredir devam eden bir ilişkinin kanıtıdır.
Bu durum aslında uygulanması gereken, akıllıca bir Nur-Sultan kararıdır.
Türk dili konuşan ülkeler yapısı da bu formattan yararlanacaktır.
.
İlber Vasfi Sel, dikGAZETE.com