Halk arasında kullandığımız “İşbirlikçi” diye tabir ettiğimiz kişi ya da kişiler vardır.
Bu işbirlikçiler, organize ya da ferdi olarak bu işi yaparlar.
Başka bir deyişle yardım ve yataklık etmek diye de adlandırabiliriz.
Bu tabirler, illegal olarak icra edilen faaliyetler ile ilgili hazırlanan raporlarda veya halk arasında konuşulur.
Bu Covid-19 belasının nereden nasıl ürediği, laboratuvar üretimi mi yoksa “İlahi bir musibet” mi olduğunu konuşma zamanı şu an değildir.
Güneşin doğduğu gibi bir yerden doğdu ve an itibari ile 175 ülkede hayatı, insanlığa zehir etti.
Dünya alarma geçti.
Dünya, şu anda kendi kendini karantina altına almış durumda.
Bu zamana kadar kendilerini “büyük” olarak gören insanların küçük emelleri için öldürdükleri milyonlarca insan, dünya kamuoyunu hiç meşgul etmedi; çünkü o ölen insanların kaderlerini, “kendi ellerinde” gibi görüyorlardı bu zavallı sözde büyük ülkeler.
Başkalarının canlarını alırlarken kimse onlara hesap soramıyorlardı.
Acaba büyük devlet başkanları, bu Covid-19 ile masaya otursa ve onlarla pazarlık yapsa nasıl olurdu?
“Bizim ülkeye girme, sana şu kadar silah veya kredi vereyim” gibi konular konuşulsaydı, değil mi!
Şu anda onlar; “keşke böyle bir pazarlık yapma imkânımız olsaydı” diye düşünmüyor değildirler.
Bahse konu “kendi canları olunca” her şey değişiyor.
Ölümü hatırlamak çok güzel ama bunu her an hatırlamak ve onunla yaşamak.
Daha önce bahsetmiştim; Peygamber Efendimiz; “Benden nasihat istemeyin, ölümü hatırlamanız yeterli” demiştir.
Bu katil virüs, “anlayana sivrisinek saz” olmuştur, anlamayan için de sorun yok zaten.
Ne yapmak lazım?
Şuurlu olmak lazım.
Televizyon ekranında, ölümler ile ilgili verilen rakamlar kimler için ne anlam ifade ediyor acaba?
O bahsedilen rakamların her biri için onlarca seveni, yas tutup, gözyaşlarını döküyor; ancak o rakamlardan bir tanesi bile eğer sizin tanıdıklarınızdan değilse, hiç bir sorun yok.
“Bana gelmez… Bana bir şey olmaz!..”
Eskiden lambalı radyolar vardı; iyi çalışması için o radyonun sağına-soluna şamar atardık da radyo rahat çalışırdı.
Evet, bazılarımız için ve hatta çoğunluğumuz için şamarlara ihtiyacımız var.
İşin önemini anlamamız için en yakınımızı mı kaybedelim.
Birinin en yakınını kaybetmesine sebebiyet verebileceğimizi kaç kişi biliyor?
Hiçbir önemi yok, biz zaten akşamları çok fazla reytingleri olan dizileri izliyoruz; dizi izliyorken de TV kanallarında ekranın altındaki kırmızı bantta yazılı olan “son dakika haberleri”ne şöyle bir bakıp, “Allah rahmet eylesin” bile demiyoruz.
Daha önceki bir yazımın adıydı “Hangi musibet bizi birleştirecek?” demiştim, daha neyi bekliyoruz!
Bir tahayyül eder miyiz!..
En sevdiğiniz ve onunla on yıllara uzanan ortak hayalleriniz olan bir aile bireyinize “Corona” teşhisi konuyor ve o esnada yanında iseniz son kez görebiliyorsunuz.
Sonra, hastane - karantina - yoğun bakım - morg - gasilhane ve mezarlık; akabinde ise yıllar boyu nemli gözler ve masal olarak anlatılacak onunla yaşanmış anılar.
Bu bir rüya olsun istiyorsunuz ama değil, gerçek.
Peki, bu sonuca kim sebep oldu?
Sen sebep oldun sen!
Kurallara uymadın ve en yakınının ölümüne sebebiyet verdin.
“COVID-19” ile ortak çalıştın.
İşbirlikçilik yaptın.
Tetikçilik yaptın.
Başka bir deyişle katilsin.
Sayın okuyucu, isteyerek zaten böyle bir işin içinde olmayız biz millet olarak; ancak sonuç buraya çıkıyorsa, ne denir buna?
Devletin ilgili bütün organları gecelerini gündüzlere katıyorlar.
Devletimizin Bakanları, Bilim Kurulları ve bütün Bilim Adamları “bu katil virüs ile nasıl mücadele edilir” diye gecelerini gündüzlerine katıyorlar.
Devlet yetkilileri, yurtdışındaki vatandaşlarına sahip çıkmak adına kılı kırk yarıyorlar.
Sağlık çalışanları, canlarını canlar kurtarmak için her türlü fedakârlığı yaparak, kendi can parçalarını evlerinde yalnız bırakarak milletinin emrinde ve dillerinde dualarıyla çalışıyorlar.
Ey güzel yurdumun asil duruşlu insanları, sizler ne yapıyorsunuz bu musibetten kurtulmak için?
Devletimiz sizlerden hiçbir şey istemiyor, sadece “Evinizde Kalın” diyor.
Çok zor bir şey mi istiyor sizlerden.
Bunu da hepimizin sağlığı için istiyor; “siz ölmeyin, en yakınınız ölmesin” diye yapıyor.
Yoksa siz, korallara kulak asmayıp karşı çıkanlar katilin işbirlikçisi misiniz?
Safınızı belli edin de, devletimiz buna göre de bir tedbir alsın.
Düşünebilmek güzeldir.
.
Seyfi Turan, dikGAZETE.com
Mustafa Türkoğlu 5 yıl önce
İhsan gok 5 yıl önce