Karadeniz Tufanı sonrası Slav ve Türklerin ortak atası Sakaların Alaska’ya göçleri!
Yıllar önce Zonguldak’ta; değerli dost, karikatürist Ayhan Kiraz’ın editörlüğünü yaptığı ve iki ayda bir yayımlanan ve kent kültürüne önemli katkılan sunmuş Zonkişot dergisinde “Karadeniz’de Tufan ve Tarihe Etkileri” başlıklı bir makale neşretmiştim. Alaska yer adı ve Slav ve Türklerin ortak atası İskit/Sakalarla ilgili araştırmam sırasında sözünü ettiğim makaledeki bilgileri tekrar paylaşmanın konunun anlaşılması açısından önemli olabileceğini düşünüyorum.
Karadeniz’de Tufan ve tarihe etkileri!..
Takriben M.Ö. 3300'e doğru başlayan Sümer sanatı, öncelikle bir Batı Asya sanatı olmakla birlikte bu sanatın yayılma ve gelişme merkezi Mezopotamya'dır. Bu sanat en serbest olarak burada ortaya çıkıyor, Yukarı Suriye'ye doğru ışıklarını saçıyor, ta Karadeniz'e kadar yansımaları oluyordu. Fakat bu sanat akımı, asıl merkezinden uzaklaştıkça üzerindeki yabancı tesirler kuvvetlenmiştir. İlk Hitit sanatı Sümer ve Ege akımları arasında ortaya çıkmıştır.
Sümer sanatının Karadeniz'e kadar ulaşması, Karadeniz'de yaşayan ulusların ürünlerinin de Sümer ülkesine ulaşmasını sağlamıştır. Orta ve Batı Karadeniz'de lokalize edilen ve Hittiler döneminde Pala/Tummana olarak bilinen ülkenin mamulü olan kumaşların Sümer ülkesinde kraliçelerin tören elbisesi olarak kullanıldığı görülmektedir.
Sümer tabletlerinde geçen ve çivi yazısı ile günümüze kadar gelen metinlerde “Pala” sözcüğü, giyilen kraliçelik elbisesi olarak anlamlandırılmıştır. Pala dili, Paflogonya bölgesinde Kızılırmak ile Sakarya arasındaki bölgede konuşuluyordu. Hitit kil tabletlerinde “Pala bezi”nden bahsedilmektedir.
Metinlerde bu çeşit bezin yer alışı, onun tanınmış ve çok aranan bir dokuma ürünü oluşuyla ilgilidir. Pala bezinin yapımında kendir otu dokuma malzemesi olarak kullanılmaktaydı. Palalılar, Hititlere olan vergi borçlarını, dokudukları Pala bezinden vererek ödemekteydiler. Pala sözcüğü Zonguldak/Devrek civarında halen kullanılmaktadır. Günümüzde pala kelimesi, çocukların altına tutulan bez ya da bir yeri silmek için kullanılan paçavra şeklinde yöre halkının kelime dağarcığında yaşamayı sürdürüyor.
Yapılan arkeolojik kazılarda bulunan çizimlere ve heykellere bakıldığında Sümerler, Samî olmayan siyah saçlı bir millettir. Yazıtlarda bunlara 'Karabaşlar' denilmekteydi. Zonguldak-Devrek ilçesine bağlı Karabaşlı köyü vardır. Sümerlerin dilleri eski Türkçeye (Turani) benzer. Vücut yapıları bakımından indo- avrupaî soydandırlar.
Pala ülkesi ve Sümer ülkesi arasındaki bu kültürel etkileşimin jeolojik etkenlerle ilgisi vardır. Türkiye'nin bulunduğu yerler, I. zamanda denizler tarafından işgal edilmişti. Jeologların Pontidler adıyla gösterdikleri Karadeniz Bölgesi dağları Türkiye'nin en eski dağlarını teşkil eder.
Kaledoniyen ve Hersiniyen'de meydana gelmişlerdir. Bu dönemde Anadolu'nun büyük kesimiyle denizle kaplıydı. Zonguldak havzasının da dahil olduğu karalar ancak ada-ada serpili bulunuyordu. Karadeniz, bugünkü haliyle hiç mevcut değildi ve Zonguldak havzası, belki karadan karşıdaki Rusya'ya bağlanıyordu. Karbonitler sistemi esnasında iklim sıcak ve yağışlı olduğundan bu karaların üzerindeki geniş çukurlukları bitki yığınları doldurmuştur.
İşte Zonguldak kömürü de bu suretle teşekkül etmiştir. Reşit İzbırak, Karbon devrinde şimdiki Karadeniz'in yerinin kara olduğunu bu kara parçasının Balkanlardan doğuya doğru Türkistan'a uzandığını belirtmiştir. Bu uzantının güney kenarı, şimdiki Ereğli- Zonguldak- Amasra bölgesi, güneyindeki Karadeniz’in kıyı bölgesi durumundaydı.
Anadolu'daki Hacılar Höyüğünün temelleri, Karadeniz taşkınından 1500 yıl önce atılmıştı. DTSO’nın yayınladığı Devrek Tarihi kitabımın hazırlık aşamasında, Devrek civarında bulunan dağ ve tepelere çıktığımda, denizde yaşayan kabuklu hayvanların fosillerine rastlamış ve oldukça şaşırmıştım.
Devrek yer adına ilişkin araştırmalarım sırasında Devrek'e Zehelli denildiğini öğrenmiştim. Zehel sözcüğü Arapça 'sevahil' yani sahilden galat olabilirdi. Sahili olan yer, deniz iklimi yaşanan yer anlamları vardı. Son yıllarda Karadeniz'deki Nuh Tufanı'ndan sıkça bahsedilmektedir. Yapılan arkeolojik, jeolojik ve tarihi çalışmalar, tufanın Kur’an'da anlatıldığı şekilde meydana geldiğini göstermektedir.
Eski çağlarda yaşamış birçok uygarlığa ait tabletlerde ve elde edilen birçok tarihi belgede tufan olayı, kişi ve yer isimleri farklılık gösterse de çok büyük benzerliklerle anlatılmış ve “sapkın bir kavmin başına gelenler” bir ibret kaynağı olarak sunulmuştur.
Tufan olayı, Tevrat ve İncil'in dışında Sümer, Asur, Babil kayıtlarında, Yunan efsanelerinde, Hindistan'da Satapatha, Brahmana ve Mahabharata destanlarında, İngiltere'nin Galler yöresinde anlatılan bazı efsanelerde, İskandinav Edna efsanelerinde, Litvanya efsanelerinde ve hatta Çin kaynaklı öykülerde birbirine çok benzer şekillerde anlatılmıştır.
Nuh Tufanı, sadece Nuh kavmi helak edildiği için yöreseldir. Mistik tufan hikayesinin doğmasına neden olan bu tarihi tufan, yalnız bir aile, ur- Napişti Nuh ailesi kalıncaya kadar bütün insanları silip süpürmüş değildi.
İstanbul Boğazı nasıl oluştu?
Jeolojik araştırmalara dayanılarak elde edilen bilgilere göre, M.Ö. 5600'lü yıllardan önce bir tatlı su gölü olan ve günümüzdekinden 100/150 metre daha alçakta bulunan Karadeniz, yükselen ve İstanbul Boğazı'ndan taşan Akdeniz ve Marmara'nın tuzlu sularının baskınına uğradı.
Niyagara Şelalesinin 200 misli kadar suyun aniden boşalmasıyla Karadeniz, bir yıl kadar süre içinde 100/150 metre kadar yükselmiştir. Bunun sonucu olarak, Karadeniz sahillerinde yaşayan insan toplulukları, yaşanan bu tufan sonrası dört bir yana göç etmişlerdir.
Suları yükselen Karadeniz gölünün kuzey ve batı kıyısındakilerin Avrupa ve Ukrayna içlerine, güney kıyısında yaşayanların ise Anadolu içlerine ve daha ötelere göçmüş olabileceklerine dair önemli bulgular elde edilmiştir.
Ünlü Alman Filozofu Leibniz, dil üzerine yaptığı araştırmalar sonucunda; “Germenler ile Gallilerin ortak olarak kullandığı bir Kelt dilinin bulunduğunu, bu dilin Karadeniz'den yola çıkarak Tuna ile Vistül nehirlerini geçen ve bir bölümü Yunanistan'a giden bir bölümünün ise Almanya ile Galeri doldurmuş olan İskitlerin soyundan gelen tüm halklarda, ortak bir kökten kaynaklandığı” kanısına varmıştır.
Yine dilbilimcilerin saptamalarına göre, Sümer dilinde kök sözcüklerin çoğu tek heceliydi. Ama çiftçi, çoban, balıkçı, saban, pulluk izi, metal işleyici, demirci, doğramacı, ağ-örücü, dokumacı, derici, çömlekçi, duvarcı ve dahası tüccar sözcükleri gibi tarım ve el sanatları ile ilgili olanlar çok heceliydi. Bu sözcükler, gerçekte Karadeniz eritici potasından güneye yolculukta Mezopotamya'ya taşınmış ve Sümer ardıllarına da geçmiştir.
Yine etno müzik araştırmalarında tespit edildiği gibi Gayda, kamıştan yapılmış çift düdük ve tulumdan oluşan, tiz sesli, nefesli çalgının kökeninin Karadeniz’e uzandığı söylenebilir. Çünkü sanıldığı gibi sadece İskoçların değil Trak, Bulgar, Makedonların da milli çalgısıdır.
Sakaların efsane göçü ve Alaska yer adının ortaya çıkışı…
Merhum eski milletvekillerinden Sakaryalı Yalçın Koçak ile bir görüşmemiz esnasında söz nasıl olduysa Alaska’ya geldi. Rahmetli Alaska yer adının Saka Türklerinden geldiğini, açılımının ala + Saka olduğunu hatta ABD yerlisi Kızılderililerin ilk atalarının Sakalar olduğunu söylemişti.
Alaska yer adı; İskitlerin bir boyu Aleut dilinden bir deyim olan alaxsxaq'dan türetilmiştir, anlamı "ana yer" veya daha açık bir şekilde “denizin eylemi yöneltilen nesne”dir. Aynı kökten türetilmiş olan bir Aleut kelimesi olan "Alyeska" olarak da bilinir, "büyük toprak" demektir.
Eski Farsça Sakā, Yunanca Σάκαι, Latince Sacae, Sanskritçe शक (Śaka) kelimelerinin kökeni İrani kökenli bir sözcük olan ve "gitmek, dolaşmak" ile "göçebe" anlamlarına gelen sak- kökünden gelir. ASaka dili, İskit dilinin bir parçasıydı. Sak, Farsça bir fiil kökü olup "dolaşmak" anlamına gelir, Sakā'daki “A” sesi, onu çoğul yapar ve "dolaşanlar" anlamına gelir.
Saka etimolojisi ile ilgili başka bir görüş; “Çağ’ın Sanskritçe karşılığı Saka'dır, bu da aslında İskit anlamına gelir...”
Önceleri atlı barbar bir savaşçı Türk sürüsü olarak adlandıran İskit/Sakaların ismi ile çağların bitişini, başlayışını adlandırıyorlarmış. İskit ismi, eski Yunanlıların onlar için kullandığı addan türemiştir. İskuzai veya Askuzai, Asurluların onlara verdiği isimdi. Eski Persler, İskitler de dahil olmak üzere Avrasya bozkırındaki tüm göçebeler için Saka terimini kullanıyorlardı. Bu nedenle Saka adının eski Farsça olduğu sanılıyor.
Bering Boğazından ilk geçenler...
Asya'nın en doğu noktası ile Amerika'nın en batı noktası arasında yer alan Bering Boğazı, günümüzde Rusya ile ABD (Alaska) arasında coğrafi bir sınır konumunda olması ile birlikte Amerika ve Asya kıtalarının birbirine en yakın olduğu yerdir. Bu yer adını Rusya donanmasında görev almış ve Ruslar için kuzey Pasifik Okyanusu'nu gezip Bering Boğazı'nı keşfetmiş olan Danimarka doğumlu bir gezgin ve Alaska'nın batı kıyısını haritalandıran ilk kişi olan Vitus Bering’den alıyor.
Bering Boğazı olarak adlandırılan bölgede Asya ve Amerika kıtalarını birbirine bağlayan bir kara köprüsü/geçit vardı. Geçit, günümüzden yaklaşık 13.000-11.000 yıl önce artan sıcaklıklarla birlikte buzulların erimeye başlaması sonucu yeniden sularla kaplandı ve Asya ile Amerika arasındaki kara köprüsü ortadan kalktı.
Eski çağlarda suların büyük kısmının buzula dönüşerek deniz seviyesini düşürdü ve daha fazla kara parçası göz önüne çıkardı. Bu süreçte boğaz tamamen dondu ve böylelikle insanlarla hayvanların üzerinden geçmesinin mümkünleştiği doğal bir geçit yani köprü oluştu. İlk yerleşimciler Amerika'ya tek dalga halinde Sibirya'dan en geç 23 bin yıl önce, son buzul çağının zirvesinde geldi.
Bazı kaynaklarda ise yaklaşık 14.000 yıl önce insanların Sibirya'dan Kuzey Amerika'ya uzanan Bering kara köprüsünü geçtiğini kabul ediliyor. Araştırmacılar, Sibirya ile Alaska arasındaki kara köprüsü üzerinden Buzul Çağı göçünün, daha sonra (yaklaşık 5.500 yıl önce) gelen ve Kuzey Kutbu'na yayılan Eskimolar ve Eskimoların gelişiyle ilişkili olmadığını ve çok daha önce gerçekleştiğini söylüyor.
Alaska'nın Tanana Vadisi'nde yaşayan bir kızın genomunu inceleyen paleogenetikçiler yaklaşık 11,5 bin yıl önce, tüm Amerikan Kızılderililerinin atalarının Pleistosen'in sonlarında tek bir dalga halinde Chukotka'dan Alaska'ya taşındıkları sonucuna vardılar.
20-25 bin yıl önce, Beringia ortadan kaybolmadan önce yaklaşık. 20 bin yıl önce. Bundan sonra “eski Beringliler” Amerika'da Avrasya'dan izole edildi. 17 ila 14 bin yıl önce, Kuzey ve Güney Amerika'da yaşayan halkların oluşturulduğu Paleo-Kızılderililerin kuzey ve güney gruplarına ayrılmışlardı
Eşkenaz Yahudiler ve İskitler…
Hazarlar, Hun ve İskitlerin devamıdır. Aşkenaz isminin İskit adlandırması ile bağlantılı olduğu söylenilmektedir. Aşkenaz Yahudilerinin geleneksel diaspora dili olan İbranice, Aramice ve Slav dillerinin unsurlarını içeren bir Germen dili Yidiş'tir. Eşkenazi Yahudilerin milli ve dini lisanı bu dil, Orta Çağ'da Almanya ve Fransa'dan başlayarak Kuzey Avrupa'ya taşındıktan sonra gelişmiştir.
İncil'deki Aşkenaz genellikle Kimmerleri, Yukarı Fırat bölgesinden kovan bir halk olan Asur Aškūza'dan , çivi yazısı Aškuzai/Iškuzai türemiştir.
Bu nedenle Aškūza adı genellikle İskit etnonimi ile ilişkilendirilir. Modern zamanlarda Samuel Krauss, İncil'deki "Aşkenaz" kelimesini Khazaria /Hazar ile özdeşleştirdi. İskitler için tarih boyunca Grek kaynaklarında Skuthēs -Σκύθης, Asur kaynaklarında Aşguzai, Fars kaynaklarında Sakā ve Çin kaynaklarında Sai tabirleri kullanılmıştır.
Kim bu İskitler Sakalar?
Ukrayna ve Güney Rusya bölgesinde yaşamış İskitler kendilerini Scoloti olarak adlandırmış, bu bölgede Kraliyet İskitleri olarak adlandırılan göçebe savaşçı bir aristokrasi tarafından yönetilmişlerdir. Özellikle Türk araştırmacılar, İskitleri protoTürk kabul ederler. Aynı şekilde Rus antroplojisi de İskitleri Slavların atası kabul etme eğilimindedir.
Sonuçta İskitler yani Sakalar, Slav ve Türk kabilelerinin ortak atası kabul edilebilir. Çünkü Rus kaynaklarında İskitleri, Slav halkının Proto atası görme eğilimi baskındır.
Avrasya'nın İskit bölgesinde yaşayan Klasik İskitler, yaklaşık MÖ 7. yüzyıldan MÖ 3. yüzyıla kadar Pont-Karadeniz bozkırlarına egemen oldular. Pontus İskitleri, Avrupalı İskitler veya Batı İskitler olarak da adlandırılabilirler. Avrasya bozkırlarına yayılan daha geniş İskit kültürlerinin bir parçasıydılar. Daha geniş anlamda İskitler aynı zamanda tüm erken Avrasya göçebelerini tanımlamak için de kullanılmıştır.
Şimdiye kadar Rusların atalarının İskitler- Sarmatyalılar-Alanlar olduğu basit gerçeğinin anlaşılmasının önündeki en büyük engel dilsel kaygılar olmuştur. İskit ve Eski Rus dillerinde ortak olan başka bir kelime daha var: “paratu”, “liman” - balta. Bu balta sözcüğü, basit bir kelime değil, maddi kültür ve “askeri kompleks ile ilgili bir terimdir. Orta Asya steplerinde Türklerin mezarlarına Balbal denilmesi balta sözcüğü ile ilgili olabilir.
Kabile adlarının coğrafi terimlerden türetilmesi Orta Asya tarihinde oldukça yaygındır. Bu bağlamda, eski "suda yaşayan" İskitlerden - "İskitler-Obii" ve suda yaşayan Sakalardan - "Obosiak" şeklinde bahsedilmektedir. Türkçe Oba kelimesi Rusça Oblast sözcüğünün Obosiak ile bir irtibatı var gibi.
İskitler, savaşlarda süvari birlikleri kullanımında uzmanlaşan ilk halklardan biridir. Kendilerine has metal işlemeciliği, anıt mezarlar ve sanat tarzları ile karakterize edilen zengin bir kültür geliştirmişlerdir. At sürmelerini ve kolay savaşmalarını sağlayan deri pantolonu ilk İskitler kullanmıştır. At, koyun ve sığır sürüleri yetiştirmiş, çadırlarda yaşamış ve at üzerinde ok ve yay ile savaşmış olan İskitler, kendilerine *skuda ("okçu") diyorlardı. Eski Farsça Sakā, Yunanca Σάκαι, Latince Sacae, Sanskritçe (Śaka) kelimelerinin kökeni İrani kökenli bir sözcük olan ve "gitmek, dolaşmak" ile "göçebe" anlamlarına gelen sak- kökünden gelir.
Türkler sadece Alaska’ya değil İngiltere’ye de göç ettiler!..
Urfa Karacadağ ve Adıyaman Nemrud volkanları aktifleşince depremlerin yol açtığı yer sarsıntıları, toprak kaymaları ve yarılmaları, lav püskürtmeleri, iklim değişikliğine neden olunca tufan sonrası bölgeye yerleşik insan toplulukları farklı bölgelere doğru yola çıktılar ve tarihin akışını değiştirdiler.
DNA araştırması sonucu, İngiltere'nin başlıca tarihi anıtlarından Stonehenge'i inşa edenlerin de Anadolu'dan geldikleri tespit edildi. Londra'da yapılan DNA araştırmasında uzmanlar, İngiltere'de neolitik çağda (M.Ö 800-5500) yaşayanların kalıntılarından alınan DNA örnekleriyle, aynı dönemde Avrupa'da yaşayanların DNA örneklerini karşılaştırdı.
Araştırma sonucu, Britanya Adası'nda neolitik dönemde yerleşik olanların, Anadolu'dan yola çıkıp, İber Yarımadası üzerinden gelerek adaya yerleştikleri tesbit edildi. Bu halkın, M.Ö 4000 yılında Britanya'ya ulaştığı belirlendi.
İngiltere'ye göçün büyük nüfus hareketinin bir parçası olduğu ve bu halkların Avrupa'ya tarımı getirdiği sanılıyor. Tarım yapan halkın, M.Ö 4000 yılında geldiği dönemde, Britanya'da "batılı avcı-toplayıcı" halkların yaşıyor olmasına karşın, DNA analizi, bu iki grubun pek karışmadığını gösteriyor.
Gaydacı İskoçların genlerinde ProtoTürklerden Piktlerin izi var. Piktler, günümüz İskoçya'sının doğu ve kuzeydoğusunda yaşamış antik bir halktı. Dilbilimciler bu halk adının muhtemelen Latince picti (boyalı) sözcüğünden gelmiş olabileceği düşünüyor. Bunun nedeni ise muhtemelen vücutlarındaki boya ve dövmeler.
Pikt adı verilmiş olan bu halk, İngiltere adasının kuzeyine Asya’dan atlarıyla gelmiş olan As ve Okh boylarından oluşmuş Saka halkıdır. İskoç adının oluşumunda AS-OK = SAKA = SKİT = SCOT dönüşümleri bulunuyor. Pikt dilinin bir Hint-Avrupa dili olmadığı kanıtlanabilir. Dil kesinlikle bitişkendir. Hem sözcük hem de gramer karşılaştırması sonucunda Pikt dilinin Bask ve İberian dilleri ile güçlü benzerlikler içerdiği, Etrüsk dili ve Kuzey Kafkas dilleri ile de ilişkili olduğu saptanmıştır.
Alaska, ABD ve Rusya arasında yeni çatışma bölgesi olabilir mi?
Rusya Federasyonu Başkanı Putin, 17 Nisan 2014’te yaptığı bir konuşmada Alaska’nın ABD’ye ait olmasını tartışmaya açmıştı. Alaska toprakları, 30 Mart 1867'de Washington'da imzalanan ve 28 Mayıs'ta Senato tarafından onaylanan bir anlaşmayla 7 milyon 200 bin ABD Doları karşılığında Amerika Birleşik Devletleri'ne devredilen Amerika'daki eski Rus topraklarından oluşturuldu... Resmi transfer 11 Kasım 1867'de gerçekleşti.
Putin'in Alaska'nın ABD'ye satışını "yasadışı" olarak nitelendiren bir kararnameyi imzaladığı iddiasını gündeme taşıyan bir gazetecinin sorusuna, ABD Dışişleri Bakanlığı Basın Sözcüsü Yardımcısı Vedant Patel, 22 Ocak'ta düzenlediği brifingde, "Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Alaska'yı alamayacak" şeklinde yanıt verdi.
Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dimitri Medvedev, ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan bir temsilcinin Rusya'nın Alaska Yarımadası'nı geri alamayacağı yönündeki sözleri üzerine “Bir Dışişleri Bakanlığı temsilcisine göre Rusya, 19. yüzyılda ABD'ye satılan Alaska'yı geri alamayacak. Tamam, artık her şey bitti. Ve Alaska'nın bir gün bizim olacağını umuyorduk. Artık savaş kaçınılmaz” diye yazdı.
Rus lider Vladimir Putin, “Rusya'nın tarihi varlıkları” hakkında bir kararname yayınladı. Bazı yorumlara göre Alaska'nın ABD'ye satışı da gayri meşrudur.
Putin'in kararnamesi, Rusya Çarlık Devleti ve Sovyetler Birliği'nin eski toprakları da dahil olmak üzere Rus yabancı varlıklarının tescili ve "yasal korunması" için fon tahsisini öngörüyor. Ata topraklarına Ruslar önden buyursun biz arkadan yetişiriz.
Rusları Alaska krizinde desteklemeliyiz. Ne de olsa Slav ve Türklerin ortak atası İskit/Sakalar. O halde en az Ruslar kadar Türklerin de; Ala Saka’ların adlarını verdikleri, tamgalarını kazdıkları Alaska’da hakları var.
.
Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com
Seçilmiş Kaynakça
https://history.wikireading.ru/57193
http://mixednews.ru/archives/84172
http://dr-skin.ru/procedure/ayurveda/
https://www.interfax.ru/world/372276
https://www.wisdomlib.org/definition/shaka
https://languagelog.ldc.upenn.edu/nll/?p=51481
https://ria.ru/20240122/alyaska-1922852801.html
https://academic-accelerator.com/encyclopedia/saka
https://kas.mfvsegei.ru/drug/drug_22/drug-22-0.htm
https://www.pnas.org/doi/10.1073/pnas.2206742119
https://www.rbc.ru/rbcfreenews/65aed8289a794768a51e291a
https://www.history.com/news/human-migration-americas-beringia
https://www.karikaturculerdernegi.com/karikaturculerimiz/ayhan-kiraz/
https://tj.sputniknews.ru/20220318/istoriya-drevniy-tajikistan-persia-1046884520.html
https://www.livescience.com/289-north-america-settled-70-people-study-concludes.html
https://realnoevremya.ru/articles/132719-istoriya-pechenegov-ot-yaroslava-pilipchuka-chast-7
https://turan.az/ru/v-mire/gosdepartament-otvetil-putinu-po-povodu-aliaski-konecno-on-ne-polucit-ee-obratno-776627
https://www.habersanliurfa.net/yazarlar/omur-celikdonmez/ingilizlerin-genetiginde-ve-kan-grubunda-urfalilarin-etkisi-var-mi/31737/
https://www.insanbu.com/Felsefe-Haberleri/735-1000-temel-sozcuk-ustunden-turkce-sanskritce-ingilizce-uyumunun-karsilastirmasi
https://www.quora.com/What-was-the-language-of-the-Scythia-Saka-people-pre-Turkic-Is-there-any-evidence-that-it-is-related-to-Persian-Indo-European-etc
Umberto Eco, Avrupa Kültürü, Yeni Binyıl Yayınları, İstanbul,
Ömür Çelikdönmez, Devrek Tarihi, Devrek Ticaret ve Sanayi Odası Yayını, Ankara 2000,
Prof. Dr. Reşit İzbırak, Yerbilim Bilgileri, Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen Kitapları Dizisi, İstanbul 1989,
Ömür Çelikdönmez-Ömer Yılmaz-Raşit Korum, Baston Tarihi Devrek'ten Bastonla Tarihe Bakış, Ankara 2009,
Hüseyin Saraçoğlu, Bitki Örtüsü Akarsular ve Göller, Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen Kitapları Dizisi, İstanbul 1990,
C.W.Ceram, Tanrılar, Mezarlar, Bilginler, Çeviren: Hayrullah Örs, Milli Eğitim Bakanlığı Bilim Eserleri Serisi, İstanbul 1964,
Prof.Dr. Mümin Köksoy, Yerbilimlerinin Katkısıyla Nuh Tufanı ve Sümerlerin Kökeni, Yeni Avrasya Yayınları, Ankara 2003,
Cavit Yalçın, Kavimlerin Helaki-Kuran'da Konu Edilen Yıkıma Uğratılmış Kavimler ve Dinlerin Dejenerasyon Süreci, Vural Yayıncılık, İstanbul 1995,
WilliamRyan-Walter Pitman, Nuh Tufanı Tarihi Değiştiren Olaya İlişkin Yeni Bilimsel Keşifler, Çeviren: Dursun Bayrak, Arkadaş Yayınevi, Ankara 2003,
https://www.turkcenindirilisi.com/m/diger/pikt-halki-ve-yazilari-doc-dr-haluk-berkmen-h88513.html
https://www.ntv.com.tr/teknoloji/arkeolojik-olarak-bildigimiz-bilgi-dna-ile-kanitlandi,mvluMWwZokuDsqO-HQgywA
https://arkeonews.com/yeni-arkeogenetik-arastirma-orta-cagda-kita-avrupasindan-ingiltereye-yasanan-buyuk-goc-dalgasini-gosteriyor/
Yağız Atlılar 10 ay önce
Nerde Budunumuz varsa geçs de olsa yanlarına olmalıyız. Kardeşlik de bunu gerektirir.
Ssvulsun Coniler!
Suat Gün 10 ay önce