Ankara ve Moskova arasında Bolşevik Devrimi ve Cumhuriyetin kuruluşuna uzanan bir dostluk paktı mevcut. Daha önce de belirtmiştim. Öyle ki soğuk savaş dönemin en katı günlerinde dahi Ankara ve Moskova karşı karşıya gelmedikleri gibi tam tersi el ele vererek Türkiye'nin kalkınmasını sağlayan teknolojini transferini gerçekleştirdiler. Erbakan'ın fabrika yapan fabrika hayalini Demirel bizzat Ruslarla işbirliğine giderek hayata geçirdi. Şimdi de enerji anlaşmaları ile bu yakınlaşma taçlanıyor.
Bir gölden çok küçük bir okyanus veya bir iç deniz özelliği taşıyan Hazar Havzasında Türkiye Azerbaycan üzerinden nüfuz edebileceği bir strateji takip ediyor. Rus istihbaratı ve hariciyesinin Türkiye'nin Avrasya jeopolitiğine yönelik niyet ve eylemlerini bilmemesi mümkün değil. Aynı şekilde Kızıldeniz’de üstü örtülü Rus-Türk mutabakatı denilebilecek bir durum söz konusu.
Port Sudan limanı yakınlarında, Kızıldeniz bölgesinde bir Rus askeri üssünün varlığı, Batı medyasında tartışılmıştı. Bu deniz üssü Moskova'nın hakimiyet alanını Hint Okyanusu'na kadar genişletmesine imkan tanıyor. Ayrıca jeostratejik anlamda Rusya'yı Kızıldeniz bölgesinde çok değerli önemli bir aktör haline getiriyor.
Rusya böylece Hint Okyanusu'nda asker ve dünyadaki deniz ticaretinin yüzde 10'unun yapıldığı Süveyş Kanalı'nda bulunma imkanı buluyor. Sudan'ın Libya, Çad ve Mısır ile sınırı olması da Rusya'nın etki alanını büyütüyor.
Rusya'nın Akdeniz'de Suriye'nin Tartus Limanı'nda bir askeri donanma üssü bulunuyor. Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon yataklarının keşfi bu donanma üssünün önemini artırdı. Rusya'nın zaten Doğu Akdeniz'deki bölge ülkelerinin birçoğuyla yakın işbirliği var. Kremlin, Mart 2021'de Suriye hükümeti ile enerji anlaşması imzalayarak Doğu Akdeniz enerji sahasındaki uluslararası rekabette ben de varım mesajı verdi. Rusya'nın Tobruk ve Bingazi'deki askeri varlığının, NATO ülkelerinin Akdeniz sahillerine nüfuzu için bir tehdit formatında olduğu söylenebilir.
Mavi Vatan konseptine farklı bir bakış açısı…
Doğu Akdeniz’de İkinci Dünya Savaşı sırasında kısa süreli İngiliz egemenliğinde kalan Libya'da mevcudiyetimiz, yine bir başka İngiliz kolonisi Malta ile dengeleniyor, destekleniyor. İcazetliyiz yani.
Doğu Akdeniz’de İngiliz egemenlik sahasını genişleten, koruyan, güçlendiren Mavi Vatan konseptini, Yunanistan’a karşı geliştiriyoruz. Ancak nihai sonuçta İngilizlerin Akdeniz'deki pozisyonunu dayatmaktan başka ne olabilir? Çünkü Yunan milliyetçileri, Kıbrıs adasının tamamını istiyorlar. Malûm; adadaki Rum ve Türk cumhurbaşkanları, İngiliz askeri bölgesinde yerleşik Koloni valisinin altında bir protokol listesine tabiler.
Adamlar Kıbrıs ve Malta üzerinden Cebeli Tarık Boğazı’nın ve Akdeniz'i Kızıldeniz'e bağlayan Süveyş Kanalı’nın korumasını da Türkler’e ihale etmişler. “Derenin taşı ile derenin kuşunu vurmak” diye buna derler. Körfez’de Katar; Ankara, Londra'ya ne kadar yakın durursa o da o kadar bize yakın duruyor.
Karadeniz'de uzun bacaklı sarı çıyan istilası…
İngiltere’nin Norveç ile birlikte Ukrayna'nın denizcilik yeteneklerini desteklemek için Kiev'e savaş gemileri sağlayacak yeni bir koalisyona liderlik edeceğini duyurması neyin nesi? Bölgedeki yangına odun atmaktan başka ne anlam ifade ediyor.
İngiltere Savunma Bakanlığının yazılı açıklamasında, “Birleşik Krallık, Norveç ile birlikte Ukrayna'nın Karadeniz sularında faaliyet gösterme yeteneğini güçlendirecek gemi ve deniz araçları sağlayacak yeni koalisyona liderlik edecektir” ifadeleri kullanılırken, bu koalisyonun Karadeniz'de güvenliği güçlendirmek için Ukrayna'ya eğitim, ekipman ve altyapı da dahil olmak üzere uzun vadeli destek sağlayacağı vurgulanıyor. Ama bu o kadar da kolay değil.
Rusya'nın İngiltere Büyükelçisi Andrey Kelin, İngiltere'nin Karadeniz'de Ukrayna'ya yardım etmek için bir deniz koalisyonu oluşturma planlarının bir işe yaramayacağını, bu bölgedeki durumu ciddi bir şekilde etkilemeyeceğini belirtiyor. Zira Ankara'nın tutumu nedeniyle Londra, gemilerini Karadeniz'e gönderemiyor.
Büyükelçi, Montrö Sözleşmesi nedeniyle İngiliz gemilerinin bile Karadeniz'e giremeyeceğini, İngiliz yetkililerin daha önce de bir tank ve uçak koalisyonu oluşturmaya çalıştıklarını ancak bu girişimlerin başarısız olduğunu belirtiyor.
18 Aralık'ta İngiliz The Daily Telegraph gazetesi İngiltere'nin önümüzdeki haftalarda Ukrayna ile on yıllık bir güvenlik anlaşması imzalayacağını ve bu anlaşma kapsamında Londra'nın Rusya'ya karşı Kiev ile denizcilik uzmanlığını paylaşacağını bildirmişti.
Karadeniz'de İngiliz donanması yok. Bununla birlikte Rus Karadeniz Filosu, öncelikle deniz stratejistlerinin 'var olan bir filo' olarak tanımladığı bir yapıdır. Bu filo, Karadeniz ve Hazar Havzasında egemenlik kurmak isteyen NATO ve İngiltere açısından kontrol altında tutulması gereken potansiyel bir tehdidi temsil ediyor. O nedenle orada tutulması, baskılanması gerekiyor.
ABD, Ankara’nın Moskova ile Karadeniz'deki işbirliğinden rahatsız…
Amerika Birleşik Devletleri'nin Orta Doğu'daki politikaları, Ankara'nın Karadeniz havzasında kendisini nasıl konumlandırdığı üzerinde büyük etkiye sahiptir. Bu genellikle bir tepki politikasıdır. Türkiye ve Rusya'nın Karadeniz'de dış aktörleri dışlayan bir bölgesel düzene ilişkin ortak vizyonu vardır ve halâ da öyledir.
Ukrayna'da savaşın başlamasının ardından Türkiye'nin Montrö Antlaşması'nı nasıl yorumladığı ve Karadeniz Tahıl Girişimi'nin nasıl ortaya çıktığı bu durumu açıkça ortaya koyuyor.
Montrö Antlaşması Ankara'ya Karadeniz'deki bölge dışı filoların sınırlandırılmasında önemli bir rol veriyor. Bu bir yandan Türkiye'nin boğazları kontrol etmesinden kaynaklanıyor.
Öte yandan, Karadeniz’de geçici olarak kalmasına izin verilen, sınır dışı devletlerden gelen savaş gemileri için sözleşmeyle belirlenmiş tonaj sınırları bulunmaktadır. Ankara'nın manevraları, Batı'nın Türkiye'nin dış politika yönelimi konusunda kararsız olmasına önemli ölçüde katkıda bulunuyor.
Ancak Ankara, NATO'nun dayattığı güvenlik politikasını sorgulamıyor. Ankara, Karadeniz bölgesindeki liderlik rolünü güvence altına almanın yanı sıra ekonomik çıkarlarını da savunmakla ilgileniyor. Ankara, Karadeniz bölgesindeki liderlik rolünü güvence altına almanın yanı sıra ekonomik çıkarlarını da savunma konusunda istekli.
Ankara, NATO ülkelerine ait savaş gemilerini Karadeniz'e sokmuyor ama Rus savaş filosunun da Karadeniz'den çıkmasını şimdilik engelliyor.
Husiler, Küresel emperyalizme gerekçe sunuyor!..
2014'ten bu yana Yemen'in büyük bir bölümünü kontrol eden Husiler, İsrail’in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırıları sona erene kadar İsrail'e füze fırlatmaya devam etme sözü veriyorlar. Birçok insana bu, Hz. İbrahim ile karıncanın hikayesini çağrıştırdı.
Kıssa şöyle: Sümer olduğu düşünülen Hz. İbrahim peygamber, kral Nemrut’a tebliğ yapmış. Nemrut, ne güçlü bir kral olduğunu herkes görsün anlasın diye Hz. İbrahim’in ateşte yakılması emrini vermiş.
Meydanda odunlardan büyük bir yığın yapıp odunları tutuşturmuşlar. O kadar büyük bir alevmiş ki bulutlara kadar yükselmiş. Bütün hayvanlar ateşten korkmuş kaçmış.
Nemrut’un askerleri, İbrahim peygamberi, mancınıkla ateşin tam orta yerine atacaklarmış.
Bu sırada, göklere kadar varan ateşe doğru bir karınca, ağzında küçücük bir damla su ile telaşla gidiyormuş. Başka bir karınca onun bu telaşını görüp sormuş:
- Acele ile nereye gidiyorsun?
Telaşla yetişmeye çalışan karınca, ağzındaki bir damla suyu ellerinin arasına alıp cevap vermiş:
- Haberin yok mu? Nemrut, Hz. İbrahim peygamberi ateşe atacakmış. Meydana, ateşin olduğu yere su götürüyorum.
Diğer karınca kahkahalarla gülerek demiş ki:
- Senin yanan büyük ateşten haberin yok mu? Ateşe hiç bakmadın mı? Ne kadar büyük, senin bir damla suyun ateşe ne yapabilir ki?
Bir damla su taşıyan karınca:
- Olsun, hiç olmazsa hangi taraftan olduğum anlaşılır.
Ama maalesef gerçek hayatta olaylar, kıssa formatında işlemiyor. Sonuç önemli.
Kim derki Allah rızası gözetilerek Gazzeli mazlumlarín intikamını almak için fırlatılan füzeler, İsrail'e malzeme taşıdığı için gemilere el konulması gibi eylemler, küresel emperyalizmin dünyayı kontrol etmesine gerekçe veriyor.
Bu İran destekli Husiler, “ABD donanmasının ister değirmenine su taşıyor” deyin ister “ekmeğine yağ sürüyor” deyin ama inanın bundan fazlasını bile yapıyor. Yerel deniz güvenliğine yönelik tehdit, son birkaç yıldır artıyor ve Hamas-İsrail savaşı, bunu daha da büyüttü.
Daha önce Husiler, Yemen'de Suudi liderliğindeki koalisyon savaşına katılan ülkelerle bağlantılı gemileri hedef alıyordu. Deniz sigortası sigortacıları ve denizcilik şirketlerinin ilk tepkileri, son Husi saldırılarının sektörün İsrail bağlantısı olan gemiler hakkındaki karar alma mekanizmasını etkilediğini gösteriyor.
Husiler, bölgesel deniz güvenliğindeki bozulmayı artırmak için çok çeşitli silah ve taktikler kullanıyor, boğazdan geçiş isteyen İsrail gemilerine karşı seçici bir deniz engeli uyguluyor ve onları korumak için ortaya çıkan ABD savaş gemilerini tehdit ediyor; Bab el-Mendeb ve çevresindeki suların güvenliğini sağlamak, dünyanın en yoğun nakliye yollarından biri olan Aden Körfezi de dahil olmak üzere bölge genelinde ticaretin engelsiz geçişini sağlamanın anahtarıdır.
ABD, İsrail güvenliğini bahane edip ana denizlere çıkan yolları kapatıyor…
Müşterilerin ihtiyaçlarını ön planda tutan dinamik ve yaratıcı bir çözüm sunmak, Nakliye, Petrol ve Gaz ve Açık Deniz sektörlerine emniyet, emniyet, denizcilik ve risk yönetimi hizmetleri sağlamak üzere 2010 yılında kurulan risk yönetimi firması Ambrey, geçtiğimiz ay, gemi sahiplerine, gemilerinin geçen yıl İsrail bağlantılı şirketlere ait olup olmadığını veya bu şirketler tarafından yönetilip yönetilmediğini kontrol etmelerini tavsiye etmiş.
Denizcilikle ilgili son verilere göre, Husilerin Kızıldeniz'deki ticari gemilere, özellikle de İsrail bağlantılı olanlara yönelik saldırıları, bazı şirketlerin gemilerini Süveyş Kanalı'ndan ve stratejik Bab el-Mendeb geçiş noktasından uzağa yönlendirmesine yol açtı.
Bu tür gemilerin, Avrupa ve Asya'ya ulaşmak için Ümit Burnu çevresinden daha uzun bir yol kat ederek geçiş sürelerini artırdığı gözlemlendi. Yemen'in Husi kontrolündeki bölgelerinden kaynaklanan saldırılar şu ana kadar kontrol altına alınmış olsa da çeşitli milletlerden ticari gemiler hedef alındığı sürece küresel ticarette büyük aksama riski yüksek olmaya devam edecek.
Dolayısıyla Kızıldeniz saldırılarının etkisi şu ana kadar sınırlı gibi görünse de daha derin ticari şok dalgaları yaratacak bir artış veya yanlış hesaplama riski göz ardı edilemez. Bu su yolunda sömürgecilerin seyrüsefer özgürlüğünün korunması, enerji güvenliği ve genel küresel ekonomi açısından önemli. Durumdan vazife çıkaran Washington, uluslararası bir ittifak kurulduğunu ilan ederken, stratejik öneme sahip deniz koridorunda ‘soğuk savaş’ başlattı.
ABD’nin bu operasyonu, Kızıldeniz ve Körfez'deki sorunları çözmek için oluşturulan 153'üncü Birleşik Görev Gücü'nün (CTF 153) karargahının kontrolü altında. Operasyon; karargahı Bahreyn'de bulunan Birleşik Deniz Kuvvetleri (CMF) tarafından izleniliyor.
Operasyona Bahreyn, İngiltere, İspanya, İtalya, Kanada, Hollanda, Norveç, Seyşeller ve Fransa doğrudan katılıyor. Koalisyonun lideri, ABD tarafından temsil edilen deniz süper gücüdür, en büyük NATO filolarını oluşturan Fransızlar, İngilizler, İtalyanlar, İspanyollar temsil edilmektedir.
Daha az kapasiteye sahip ancak denizde oldukça güçlü ülkeler arasında Norveç ve Hollanda'nın yanı sıra Seyşeller ve Bahreyn yer alıyor ve bu durumda görevleri esas olarak üs ve konuşlanma alanları sağlamaktan ibaret.
Birimin karargahı Nisan 2022'de kuruldu ve dönüşümlü olarak komuta değişikliği ile CMF'den 15 subaydan oluşuyor; şu ana kadar, geçtiğimiz bir buçuk yılda, karargah Amerikalı amiraller tarafından iki kez kontrol edildi, ve bir kez Mısırlı tarafından. ABD Donanması'ndaki bu tür oluşumların çalışma prensipleri göz önüne alındığında, bu tür gruplar genellikle kendilerine tahsis edilen operasyon alanlarının sınırları dahilinde daha yüksek bir karargah tarafından kendilerine tahsis edilen kuvvetleri kontrol etmektedir.
Bu durumda böyle bir karargah, 5. Filo'nun karargahı olarak da bilinen ABD Silahlı Kuvvetleri Merkez Komutanlığı'nın (Deniz Kuvvetleri Merkez Komutanlığı) deniz kuvvetleri karargahıdır. Komutanı Koramiral Brad Cooper aynı zamanda Müşterek Deniz Kuvvetlerine de liderlik ediyor.
Bölgedeki tüm ABD Deniz Kuvvetleri ve Sahil Güvenlik güçlerinin yanı sıra CMF bünyesinde kendilerine tahsis edilen müttefik kuvvetleri de kontrol ediyor. Husilerin Kızıldeniz'deki ticari gemilere yönelik saldırılarına karşı 18 Aralık'ta kurulduğu açıklanan "Refah Muhafızı Operasyonu"nun sadece savunma ve devriye amaçlı olacakmış.
Afrika kıtasındaki birçok deniz gücünün ve askeri üssün bulunması, küresel ticaretin can damarı olan ve ‘artan uluslararası ilgi ve rekabeti kendine çeken’ stratejik bir koridor olan Kızıldeniz'deki ‘askeri ittifaklar’ ile ilgili endişeleri artıyor.
ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, Bahreyn ziyareti sırasında, Husilerin Kızıldeniz'de İsrail ile bağlantılı olduğunu düşündükleri gemileri hedef alan saldırılarına karşı 10 ülkenin yer aldığı uluslararası bir askeri ittifak kurulduğunu duyurdu. Austin, ittifakın “tüm ülkeler için seyrüsefer özgürlüğünü sağlamak, bölgesel güvenliği ve refahı desteklemek amacıyla” çalışacağını söyledi. İttifakta ABD, İngiltere, Bahreyn, Kanada, Fransa, İtalya, Hollanda, Norveç, Seyşeller ve İspanya yer alıyor.
ABD ve müttefikleri Kızıldeniz ve Basra Körfezindeki giriş çıkışları kontrol altında tutarak Rusya’yı iç denizlerde baskılayıp, büyük denizlere çıkmasını engelliyorlar. Ayrıca Çin'le tarihsel olarak güçlü bir ilişki olmasına rağmen Çin'in İran'dan yaptığı petrol ithalatındaki azalmanın endişe verici olduğu ve müzakerelerin zorlaştığını söylenebilir.
Bu operasyon gücünün başka bir amacı da Çin Halk Cumhuriyeti’ne ait Donanma gemilerinin Kızldeniz’e girip çıkmasını engellemek, özellikle İran donanmasını baskılamak. Rusya’yı ana deniz yollarından uzak tutmak ve sıkboğaz etmek olarak açıklanabilir.
Türk askerlerine yönelik terör saldırısını tüm bunlardan bağımsız okumayın. ABD, Türkiye'yi aklı sıra cezalandırmak istiyor. Oysa bu sığır çobanlarının unuttuğu bir şey var; Tanrı tektir ordusu Türktür.
İki günde 12 Şehid haberini aldık. Yüreklerimize ateş düştü. Ne acı ki TV kanalları, magazin programlarını yarıda kesmedi. Eğlence programları, müzik programları devam etti. Hatta futbol ligi maçları da ertelenmedi. Yazıklar olsun.
.
Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com
Seçilmiş Kaynakça
https://www.rand.org/
https://www.swp-berlin.org/publikation/die-tuerkei-im-schwarzmeerraum
https://www.dikgazete.com/yazi/hazar-havzasinda-politik-ekoloji-ve-nato-6363.html
https://www.chathamhouse.org/2019/02/why-irans-oil-export-industry-under-pressure
https://www.washingtoninstitute.org/policy-analysis/houthi-ship-attacks-are-affecting-red-sea-trade-routes
https://turkish.aawsat.com/dünya/4740011-kızıldenizdeki-askeri-ittifaklar-amaç-seyrüsefer-güvenliği-mi-yoksa-yaklaşan
https://tr.euronews.com/2023/12/22/pentagon-kizildenizde-husilere-karsi-kurulan-uluslararasi-guce-20den-fazla-ulke-katilacak
https://sputniknews.com.tr/20231219/ingiltere-karadenizin-kontrolu-icin-kieve-yardima-hazirlaniyor-1078590437. html
https://tr.euronews.com/2023/12/22/pentagon-kizildenizde-husilere-karsi-kurulan-uluslararasi-guce-20den-fazla-ulke-katilacak
https://sputniknews.com.tr/20231222/rus-buyukelci-ingiltere-turkiyenin-tavri-sebebiyle-karadenize-gemi-gonderemeyecek-1078717832.html
https://sputniknews.com.tr/20231211/ingiltere-ve-norvecten-tehlikeli-hamle-karadenizde-ukraynaya-destek-icin-koalisyon-kuruluyor-1078303870.html
https://www.imemo.ru/publications/policy-briefs/text/fight-at-the-gates-of-sorrow-can-the-united-states-stop-attacks-on-merchant-ships-in-the-bab-el-mandeb-strait-and-surrounding-waters