“Kadınlaşan Erkekler Çağı” başlığı altındaki yerinde ve iddialı tesbitlerle dikkat çeken yazısında Ali Osman Aydın, "popüler kültür” ile gelinen noktada kadınlar ve erkeklerin durumuna net bir ayna tuttu.
Başlığa kısaltarak çıkardığımız cümle ise tam olarak şöyle: "Çok açık ki televizyon ve internet kültürü kadınları magandalaştırdığı gibi erkekleri de kadınlaştırıyor. Erkekler kendi bedenlerine, kendi kişiliklerine kadınların bakış açısıyla bakıyorlar.”
İşte, üzerinde düşünülerek okunası o yazı
:
Plastik şişeler, hormonlu sebzeler, içine östrojen basılmış gıdalar, beyaz yakalı kölelik, katı hiyerarşi, planlı, standart bir yaşam…
Bütün bunlar erkekliğin mutasyona uğramasına neden oluyor, bu doğru…
Ancak erkek türünü asıl tehdit eden bunlar değil…
Erkeklik, popüler kültürün dolaşıma soktuğu bazı fikirler dolayısıyla büyük bir tehdit altında.
TAKVİM YAZARININ VERDİĞİ “STANDART ERKEK” ÖLÇÜTÜ!..
Aslında çok aşikar olan bu algıyı bir örnekle şöyle açıklamaya çalışalım:
Takvim gazetesinden bir yazar gerçek bir erkek olmanın standartlarını açıklamış…
Ama nasıl bir açıklama…
Mesela “25 yaşına geldiği halde hala KPSS'den atama bekleyen erkek…” diye olumsuzluyor yazar. “25 yaşına gelip hala asgari ücretle çalışan erkek…” diye devam ediyor. “25 yaşına gelip 5000 liranın altında maaş alan erkek...” diyerek ülkede çalışan erkek nüfusunun 3’te 2’sini kastediyor.
Devamında…
“25 yaşında gelip bir arabaya sahip olamamış erkek...
25 yaşında olduğu halde hala sağlam bir kariyer sahibi olmamış erkek...
25 yaşında olduğu halde hala parti verecek bir yatı bile olmayan erkek… ” diyerek mizahla ciddiyet arasındaki bir tonda erkeklerle ilgili toplumun bilinçaltını yansıtan garip ölçütler sıralıyor.
Listeye daha yakından bakıldığında hiç de gariplik içermediği görülüyor.
Çünkü liste, popüler kültürün meydana getirdiği popüler kadın kimliğinin bir “erkekten” beklentileriyle bütünüyle örtüşüyor.
Bu sakat algıyı, bütün kadın programları, bütün diziler, bütün magazin basını doğruluyor.
TOPLUMA DAYATILAN ÇARPIK KRİTERLER...
Görüldüğü gibi kurgusal bir “erkek”lik krizi çıkarılıyor.
Her akşam, yayımlanan her diziyle,erkek olmanın çarpık kriterleri topluma bir kez daha dayatılıyor.
Ancak söz konusu krizi “kadın” kimliğine ilişkin tasarım çalışmasından ayrı düşünmek mümkün değil.
SINIFLARININ ŞARTLARINI YIRTMAK İÇİN FIRSAT KOLLAYAN BU KADINLAR İÇİN...
Lütfen son dönemin en popüler dizilerindeki en gözde kadın kimliklerini gözünüzün önüne getirin.
Yalnızca alış veriş yapıp eğlenen ve kafelerde entrika çeviren bu kimliklerin en dikkat çekici yanları, hepsinin belli ölçüde, şımarık, kültürsüz, meziyetsiz, kurnaz, konfor düşkünü ve son derece zayıf karakterli olmaları.
Ayrıca bu kadınların içinde bulundukları sınıfın şartlarını yırtmak için fırsat kolladığını, geleneksel değerlere uzak olduklarını ve popüler kültürü tamamen içselleştirdiklerini söyleyebiliriz.
Bu kadınlar için Shakespeare hiç doğmamış, Mimar Sinan hiç yaşamamış, Dostoyevski hiçbir şey yazmamış ve Akira Kurosawa hiçbir film çekmemiştir…
PAMUK PRENSESLER VE MASALLARDAKİ KURAL...
Popüler kültür, bu propagandayla her kadını cinsel kimliği dışında bir özelliği olmayan “Pamuk Prenses”e dönüştürme projesini kısmen başarmış görünüyor.
Kadın bir kere kendini Pamuk Prenses olarak tanımlayınca karşı cinsten beklentileri de tümüyle farklılaşıyor.
Bilirsiniz, masallarda kuraldır, bir prensesi ancak bir prens öpebilir…
DİZİLERLE DAYATILAN KADIN-ERKEK PROFİLİ...
Popüler kültürün dizilerle yaptığı propagandaya göre erkek zeki, sportmen, iktidar düşkünü, intikamcı, cesur, atletik, muhakkak zengin ve kesinlikle romantik olmalıdır.
Yalnızca alış veriş yapıp, mobilya mağazasını andıran evinde amaçsızca dolaşan kadının her kaprisine de gönüllüce katlanmalıdır…
Bu nedenle tüm dizilerde kahramanı canlandıran erkeklerin yalnızca isimleri farklı ama karakterleri birbirinin aynısıdır.
Hepsi dev plazalarda, çoktan çözülmüş geçim problemlerinin uzağında, sıkıcı hayatlarını onu sevene kadar bir kimliği olmayacak bir çeşit “uyuyan güzel”e dadanarak renklendirirler.
Fethetme güçlerini, elde etme tutkularını sahip oldukları şeyler üzerinden göstermek durumundadırlar.
Bu yüzden nasıl bir otomobil kullandıkları, ne tarz bir muhitte oturdukları ve kredi kartı limitleri cinsel kimliklerinin bir göstergesidir.
STANDARTLAR BÖYLE BELİRLENİNCE...
Kadın için aşk güç demektir ve güç bütün saçmalıkları kabul edilebilir kılacaktır.
Standartlar popüler kültür tarafından böyle belirlenince ve erkekten bir kadının mutluluğunu garanti etmesi beklenince erkek de daha fazla güç için kendini paralayacaktır. (Daha çok çalışacak, daha çok yalan söyleyecek ve daha az yaşayacaktır) Çünkü sadece bu sayede “hazza” yani Pamuk Prenses’e sahip olabilecektir.
“ADAM” KABUL EDİLMENİN KRİTERLERİ...
Popüler kültürİ dünyanın her yerinde erkeği bedeninden ruhuna dek dizayn etmek için kadın söylemini bir araç olarak kullanmaktadır.
Bir erkek için beğenilmenin, sevilmenin, “adam” kabul edilmenin, deyim yerindeyse masallardaki gibi mutlu bir hayatın kriteri kadınlarca belirlenen standartlar için yaşamak olacaktır.
UYSAL BİR KOYUN OLARAK TASARLANAN ERKEK...
Bu standartların içinde erkeği insanlık tarihi boyunca yazgısı gibi takip eden onur, bağımsızlık ve itaatsizlik gibi özelliklerden hiçbiri yoktur.
Popüler kültürün tasarladığı erkek adeta uysal bir koyundur.
O, bütünüyle kadınların kendisinden beklentilerinin bir yansımasıdır.
Önüne konanı yer…
Söyleneni yapar…
Popüler kültürün hiçbir dayatmasını sorgulamaz…
Hayatını, sahip olduklarını kadının can sıkıntısını gidermek ve eğlendirmek için harcar…
Toplumsal şartları olduğu gibi kabul ederek ömür tüketir.
Tarih boyunca tüm isyan hareketlerinin kıvılcımını çakan erkek iradesi, birkaç çirkin ve sevilmemiş kadın senarist tarafından topluma idealmiş diye sunulan erkeklik rolleriyle yerle bir edilir.
Bu algı manipülasyonuyla erkekler kadınların gönüllü kölesi haline gelir ve kadınların mutluluk kriterlerinin tutsağı olurlar.
MADDİYAT, GÜÇ, İKTİDAR… VE KUR’AN-I KERİM’LE ÇELİŞEN MANİPÜLASYONLAR...
Çok açık ki televizyon ve internet kültürü kadınları magandalaştırdığı gibi erkekleri de kadınlaştırıyor.
Erkekler kendi bedenlerine, kendi kişiliklerine kadınların bakış açısıyla bakıyorlar.
Erkekliğin ölçüsü “sahip olmak”tan geçince 25’ine gelip bu sayılanlara sahip olmayan “erkek”, adamdan sayılmıyor.
Çünkü maddiyat, “güç” ve iktidar erkekliğin yegane koşulu kabul ediliyor.
Popüler kültür her yerde ilk olarak kadını kuşatıyor.
Onu ruhundan beklentilerine, saçlarından hobilerine kadar yeniden tasarlıyor.
Ardından erkeğe kadını bir amaç, bir put gibi sunuyor.
Erkek bu putu tatmin etmek için kutsal bir armağan olarak hayatını sunuyor.
Bu da erkeği erkeklikten, aileyi aile olmaktan çıkarıyor.
Çünkü bütün manipülasyonlar Kur’an’ın kadın söz konusu olduğunda erkek için kullandığı “Kavvam” yani “yönetici, koruyucu” ifadeleriyle çelişiyor.
Bu genel hava ancak kadınların popüler kültür söylemlerine itiraz etmeleriyle düzelebilir.
Bu bakış açısı maçoluğu bir virüs gibi anneden oğula ve kızlara geçiriyor.
Ali Osman Aydın, Yeni Akit -7 Eylül 2017, Perşembe-
:
Yazıda bazı paragraf açmalarla siyahlaştırmalar ve ara başlıklar bize aittir.
dikGAZETE.com
Metin A. 7 yıl önce
Hekimoğlu 7 yıl önce