İnsanlığı, iyi ve kötü kavramlarına sıkıştırarak savrulmalar yaşanmasına artık bir son vermek elzemdir.
Bu iki kavramın yerine ikame edilmesi gereken yeni anlayışlar ne olmalıdır diye sorulacak olursa?..
Bu yeni anlayışları ve algıları, iki ana kulvarda değerlendirerek isimlerini yerlerine koymak yine elzem bir hal almıştır diyebilmeliyiz.
Nedir bu insanlığı kurtarabilmesi mümkün olan yeni anlayışlar;
- “Kendi şahsi çıkarları için “tüm insanlığı” ateşe atma pahasına menfaatperest davranış sergileyenler ile…”
- “Maneviyatını yüksek tutarak, insanlığın ve canlıların genel menfaati doğrultusunda davranış sergileyenler…” olarak ikiye ayırmamız gerekmektedir.
Artık algılarımızın “İyi ve Kötü” anlayışını terk ederek, yerine ikame etmeye çabaladığımız bu yeni anlayışlara aşina olmaları gerekmektedir diyebiliriz.
İnsanlığın sömürülmesi adına hizmet ettirilen “İyi ve Kötü” anlayışı, birleşerek sorunların üzerinden gelebilecek gücün doğabilmesinin önündeki en büyük engeldir kanaati hâkim kanaattir olarak görülmelidir.
Çünkü, bireyin ve ait olduğu milletin veya toplumun genel gidişatını güçlü kılması mümkün olan “birlikten kuvvet doğar” atasözü, artık zihinlerimizde oluşturulan bu manipülatif saldırıyı bertaraf edilebildiği taktirde, hayatımıza uygulanabilme olasılığı mümkün olarak görülmelidir.
Gelelim coğrafyamızda uygulanan ayrıştırarak parçalara ve bölme saldırılarının oluşturduğu derin çatlakların nasıl bertaraf edileceği kısmına…
Yüzlerce açıdan zihin kodlamalarımızda tam anlamı ile ayrıştırılmış olan coğrafyamız, gün geçmiyor ki bir çatışma yaşamasın.
Coğrafyamıza yapılan tüm bu ayrıştırıcı dış saldırılara karşı, birleştirici hamleler yapmaya çabalayan bir akıl yapısının da aktif olduğu gerçeğini bir kenara not edelim isterseniz.
Zihin dünyamızın en derinlerinde mevcut olan var oluş kodlarımız, iyi canlı veya kötü canlı olarak değil, kendi menfaatleri için mi veya diğer tüm canlılar için mi varlığını sürdürmelidir sorusunu barındırmaktadır.
Bu gerçeklik ise zaten imtihanın ta kendisi olarak görülmelidir.
“İyi veya kötü kavramı” ayrıştırılması çok zor olan bir sınavı önümüze koyduğunda kısır bir döngü yaşanmasını sağlarken, “menfaatperest veya tüm canlılar için mücadele edenleri” ayrıştırmaktaki kolaylık ise insanlığı bu kısır döngüden kurtaracaktır.
Bakış açımızın temelini oluşturduğumuz bu anlayıştan yola çıkarak, yakalamaya çalıştığımız asıl konumuza yatay bir geçiş yapalım isterseniz.
“KOMŞU KOMŞUSUNUN KÜLÜNE MUHTAÇTIR” atasözünü buraya not edelim ve sorularımızı sormaya başlayalım.
Kimler menfaatperesttir? Kimler kendisi dışındaki diğer canlılar için mücadele etmektedir?
Tüm makalelerimizde anlatmaya çabaladığımız, Batılı akıl yapısı tarafından oluşturulan “global sömürü sistemi”nin coğrafyamız üzerindeki yıkıcı etkilerine ek olarak, şimdilerde ikinci bir tarafın da Uzakdoğu’dan yükselerek (Batı kampından Brexit ile ayrılan İngiltere ile Çin ve Hindistan konsorsiyumunun) coğrafyamızı sömürmeye gelmek üzere yola çıkmış olduğu gerçeği ile karşı karşıya bulunmaktayız.
Bu ezici iki güç arasında hayatta kalma mücadelesi veren coğrafyamız, hem milli hem de manevi açıdan birlik oluşturma çabalarını hayata geçirmeye çalışırken, bu iki ezici gücün dengelenmesini ve coğrafyamızda bırakacağı hasarın en aza indirilebilmesini hedefleyen bir hamleyi de Türklerin akıl yapısının başlatmış olması umut vericidir.
Bu mücadele ekseninde, kimlerin hangi güç cephesinde kendisini konumlandıracağı sorusu ve her kesimin kendisini sorgulaması gerektiği gerçeği ile coğrafyamızın tüm sakinleri yüzleşmek zorundadırlar.
Soru;
- Coğrafyamızın çözüme giden yolunda kolaylaştırıcı rol oynama potansiyeline sahip “Kürtler” hangi güç merkezinde kendilerini konumlandıracaklardır?..
- Coğrafyamızın çözüme giden yolunda kolaylaştırıcı rol oynama potansiyeline sahip “Araplar” hangi güç merkezinde kendilerini konumlandıracaklardır?
- Coğrafyamızın çözüme giden yolunda kolaylaştırıcı rol oynama potansiyeline sahip “Ermeniler” hangi güç merkezinde kendilerini konumlandıracaklardır?
- Coğrafyamızın çözüme giden yolunda kolaylaştırıcı rol oynama potansiyeline sahip “Ruslar” hangi güç merkezinde kendilerini konumlandıracaklardır?
- Coğrafyamızın çözüme giden yolunda kolaylaştırıcı rol oynama potansiyeline sahip “Farslar” hangi güç merkezinde kendilerini konumlandıracaklardır?
- Batı kampının sömürgesi olmaktan kurtulmayı isteyen Yunanistan “Rumlar” Ege adaları üzerinden Türkiye ile başlattıkları çekişme sayesinde, Coğrafyamızın başlattığı birlikte yer almak mı istemektedirler.
Son Söz;
Kim ne derse desin, Batı ve Uzakdoğu eksenli oluşturulmaya çalışılan yeni dünya “sömürü” düzenine karşı yükselen coğrafya birlikteliği, her halükârda vücut bularak oluşan yeni dünyada yerini alacaktır.
Çünkü; Batı cephesi ve Uzakdoğu cephesi, menfaatperest bir dünya görüşüne sahipken, bu iki güç merkezinin tam ortasında yükselen güç merkezi, insanlık ve tüm canlılar için var olmaya çalıştığını haykırmaktadır.
Saygılarımla.
.
Ali Karani, dikGAZETE.com