İstihbarat servislerinin başarıları ya da başarısızlıklarında hiç şüphe yok ki en büyük etken “Personel Yeterliliğidir” çok fazla bütçeniz, en son çıkmış ileri teknolojiniz hatta uyduları telefonunuzla yönlendirebileceğiniz bir gelişmişlik olsa bile sonuçta her ne olursa olsun, bu alanda “İnsan” faktörü devrededir.
Ve “insan” faktörünün olduğu her alanda “hata payı” en yüksek seviyeden açılır. Çünkü insan “hatalarıyla insandır” ve bizi insan yapan şey bu hatalarımızdır.
İstihbarat servisleri arasında başarı kriterlerinden biri ise hiç şüphe yok ki, “En az hata yapan personel” sıralamasıdır.
Zamanın karşı koyulmaz değişimi karşısında istihbarat teşkilatları da bu değişime maruz kalmış ve personel temininde “en az hataya” sebep olabilecek bir personel teşkilatlanması oluşturmak için çalışmalara başlamıştır. Bunun için birçok farklı metot / sınav yöntemi uygulanmakta ve eliminasyon zinciri bu şekilde oluşturulmakta ve ortaya çıkan çan eğrisinin en yüksek noktaları kabul edilmektedir.
Ki “İnsan Hata Temelli” oluşan kronik sorunlar en aza indirgenebilsin.
Günümüzde; istihbarat uzmanı seçimlerinde, modern tüketim evriminin önemli terimi olan “GO-CASE” formülü uygulanır.
İlk kez Marry McMarmoon ile gündeme gelen “GO-CASE” çok sonraları istihbarat servislerinin insan kaynaklarının başvurduğu bir yöntemden çıkıp, özel şirketlerin de uyguladığı bir teste dönmüştür.
Nedir peki bu “GO-CASE”?
İsmi akrostiş temalı olup; Genel Zekâ (G)eneral intelligence) , karakteristik açıklık anlamına gelen (O)pennes), Sorumluluk (C)onscientiousness), Uyumluluk (A)greeableness) Denge (S)tability) ve son olarak (E)xtraversion) yani Dışa dönüklük… İşte GO-CASE…
İstihbarat Örgütlerinin işe alımda baktıkları ilk nitelik tamamen bunlardır. Hangi istihbarat teşkilatına giderseniz gidin, sizi ilk teste sokacakları aşama burada başlar.
Genel Zekâ, tabii bilindik ve çok da açıklamaya gerek olmayan bir terimdir. Eğer bir geçtiğiniz sokağı bir sonrakinde aklınızda tutamıyorsanız bu durum sizi eler.
Üç bilinmeyenli denklemlerle aranızın ne kadar iyi olup olmadığı, kimsenin umurunda değildir. Karlı bir havada bir arabanın üzerinde kar yoksa o arabanın kapalı bir garajdan çıktığını düşünmek her zekâya uygun gelirken o arabanın teker durumu, arabadaki basınç, arabadaki insan sayısı ve arabanın yorulmuşluğuna (bu teknik bir terimdir) dikkat eden bir zekâdan bahsediyorum burada.
Karşınızdan gelen insanın kıyafetlerine ve saç modeline göre onun ne kadar o kıyafetlere ve o saça ait olduğunu anlayan bir zekâ isterler.
Topuklu ayakkabı giyen bir garsonun asla garson olmadığını fark eden bir zekâ… Bir garson, 12 saat boyunca topuklu ayakkabılarla işine devam edemez çünkü.
Açıklık… Openness…
Yeni deneyimlere açık olma durumunu ihva eder. Merak, yenilik arama, geniş düşünme, kültürlere, fikirlere ve estetiğe ilgi duyma. Açıklığa karşı olan insanlar, sıradanlık, tahmin edilebilirlik, değişikliklere karşı ve gelenekçi olurlar.
İşte bu da asla istenmeyen bir özellik zinciridir. Aşırı tutucu istihbarat uzmanlarının yaşadıkları paradoksları bu başlığın altına ekleyebiliriz.
Eğer ki bir “gay bar”da görevliyseniz bir “gay” gibi davranmaya açık olmayı kastetmiyorum. En önemlisi, merak ve yenilikçi olma kısmından bahsediyorum. Çünkü “Merak” bir istihbarat uzmanının olmazsa olmaz özelliğidir. Ve ne kadar “merak sahibi” bir insan olduğunuzu testin bu aşamasında görürler.
Sorumluluk yani Conscientiousness…
Burada kastedilen sorumluluk, her ay faturalarınızı düzenli ödeyip her sabah işinize aynı saatte geldiğiniz sorumluluk değil.
İlk kastedilen; Kendini kontrol edebilme, irade, dayanıklılık (fiziksel ve mental) tutarlılık (göreve ve üstlerine), dürüstlük ve hazzı erteleyebilme yetenekleri… Kendinizi kontrol etmeniz istenir çünkü en olmadık zamanlarda, yüksek stres ve baskı altında sizden kontrolü bırakmamanız beklenir.
İrade istenir çünkü tahrik gücü yüksek dış etkenlere karşı güçlü olmanız lazımdır.
Dayanıklılık istenir çünkü ağır işkence altında bildiklerinizle ölüme gitmeye hazır olmalısınızdır.
Tutarlılık ve dürüstlük istenir çünkü yaptığınız iş bunların tam tersi dürtüleri maksimumda yaşadığınız bir iştir.
Hazzı ertelemeniz istenir çünkü sizi satın alabilecek bir dünyevi zevk, para, içecek, yiyecek, lüks ve mutluluklara karşı doygunluk / tokluk ya da önemsememe beklenir.
Agreeableness… Uyumluluk…
“Paris’te Parisli gibi, Londra’da Londralı gibi yaşayayım ve kimse bunu fark etmesin; ben de işimi / görevimi yapıp, ülkeme döneyim.” eğer bundan bunu anlıyorsanız çok iyi niyetlisiniz demektir.
Ki böyle bir şey mümkün de değildir!
Direk kaldınız. Kâğıdı kalemi teslim edin ve çıkın.
Kastedilen daha doğrusu aranılan; sıcaklık, kibarlık, sempati, empati, güven, ılımlılık, barışseverlik ve uyumluluk… Yani sizden bir “Aziz” gibi olmanız beklenir.
Sıfır hatayla yaşayan, sosyal hayat içinde kanatlarını gizlemiş bir melek gibi var olan bir insan. Ya da bunu başarıyla oynamanız.
Bu mümkün müdür?
Elbette ki değildir. Ancak bu kriterlere en yakın olanlar sınavı kazanır.
Haksız sayılmazlar. İrrite eden, gıcık, itici ve insanları rahatsız eden bir istihbarat uzmanını kimse kadrosunda görmek istemez.
Tabii Vietnam’da Amerika adına savaşmaya gitmiyorsanız. Eğer bu özellikleriniz varsa bence siz bu şekilde bir yol düşünün. Daha başarılı olursunuz. Vietnamlı Bebekleri öldürmek için istenen özelliklere sahipsiniz çünkü!
Denge – Stability;
Burada kastedilen ise “Duygusal Denge”dir. Başta adapte olabilme özelliğine bakılır.
Ölçülülük, olgunluk, stresle başa çıkabilme… Yine hep aynı örneğe geliyorum ama sanırım çevremizde hep aynı örnekler olduğu için bu akut durum yenileniyor; Ağır tutucu / muhafazakâr bir İstihbarat Uzmanının kesinlikle geçemeyeceği bir kriterdir. Çevrelerine adapte olamazlar, olgun değillerdir ve stres anında “Özgürlük – Teksas – Trump” (Vatan – Millet – Sakarya’da diyebiliriz buna) gibi üçüncü sınıf duygularla heyecana gelip, ortalığı batırırlar.
İşte bu istenmiyor artık. Uzun zamandır da böylelerini göremezsiniz servis yapılanmalarında.
Sizden olgun ve stresle başa çıkabilip, bulunduğu ortama hemen adapte olabilmek bekleniyor. Milliyetçi duygularınız kimsenin umurunda değil.
Ve GO-CASE testinin son maddesi; Extraversion yani Dışa dönüklük…
Bu da aslında çok fazla açıklamaya gerek yoktur ama istenilen nitelikleri şöyle sıralayabilirim;
Arkadaş yanlısı, girişken, konuşkan, eğlenceli ve dışa vurumcu… Burada bir kıstas vardır, bir farklılık…
Eğer ki bu özellikleriniz fazla ve baskınsa yine kalırsınız o sınavdan. Çünkü bu özelliklerin bünyenizde fazla olması sizde bir “kabarma” bir “dikkat çekici” başlığa sebep olur ve bu da istenmez. Önemli bir başlıktır ve komisyonun en çok dikkat ettiği kısımdır.
Ve tabii tüm bu özellikler nasıl anlaşılıyor? Nasıl test ediliyor? Neye göre belirleniyor? Aslında bu da çok basittir. Ve gelin şimdi o testin küçük bir bölümünü birlikte yapalım ve ne kadar iyi bir istihbarat uzmanı olacağınızı / olmayacağınızı kendiniz görün;
Aşağıda ki sorulara 1’den 5’e kadar puanlar verin;
1: Kesinlikle katılmıyorum, 2: Biraz katılıyorum, 3: Kararsızım ne katılıyorum ne katılmıyorum, 4: Biraz katılıyorum, 5: Kesinlikle katılıyorum.
1- Hayal etme gücü yüksek: … … …
2- Sanatsal birkaç ilgisi olan: … … …
3- İşini tam ve düzgün yapan: … … …
4- Tembelliğe meyilli: … … …
5- Genellikle insanlara güvenen: … … …
6- Başkalarının hatalarını görmeye meyilli: … … …
7- Sakin, stresle başa çıkabilen: … … …
8- Çabuk sinirlenen: … … …
9- Gezmeyi ve sosyalleşmeyi seven: … … …
10- Duygularını göstermeyen / gizleyen: … … …
*
Şimdi değerlendirelim, her madde çifti için çift sayılı maddeye verdiğiniz puanı, tek sayılı maddeye verdiğiniz puandan çıkarın.
Puanlarınız; -4’ün altındaysa bence kendinize başka bir kariyer planı yapın eğer ki +4 ve üzeriyse hemen ‘CV’nizi doldurmaya başlayın. Mutlaka dikkat edecek birileri vardır. 1 ve 2’nci maddeler, Açıklıkla, 3 ve 4 Sorumlulukla, 5 ve 6 Uyumluluk, 7 ve 8 Denge, 9 ncu ve 10 ncu maddeler ise Dışa dönüklülükle ilgilidir.
Evet evet biliyorum; çoğunuzun +4 ve üstü çıktı. Ve hepiniz birer “James Bond” – “Ethan Hunt” hatta “Jason Bourne”sünüz. Ama inanın bana istihbarat teşkilatlarının asla kadrolarında görmek istemediği karakterler tam da yukarıda yazdığım isimlerdir.
Hollywood için harika olabilir ama o dünyada böyle bir karakteriniz varsa üzerinizde “Ben bir İstihbaratçıyım” yazılı bir “t-shirt”le gezmeniz çok daha akıllıcadır. En azından “blöf” sanırlar. Ve bu üç karakter, dünyanın hangi sınavına girerse girsin mutlaka kalırlar. Hatta listenin en altında yer alırlar.
Modern İstihbarat dünyasında “insan hatası”nın en aza indirgenmesi için, hata payının en düşük oranlarda olması ve orada stabil halde tutulması için yapılan, uygulanan küçük bir testti yukarıda okuduklarınız.
Ve bu kariyer hedefinizde gireceğiniz tüm testlerin sadece yüzde 6’sıydı.
Umarım yaptığınız ya da profesyonelce yaptığınız meslekte mutlusunuzdur çünkü inanın bana, bazıları bu işi yapmak zorunda ve inanın bana sizin kadar mutlu değiller.
.
Serkan Yıldız, dikGAZETE.com
Demir yaşar 2 yıl önce