GERÇEKLERİ ÖRTME, RAKAMLARI ÇARPITMA, ŞİDDETİN GÜCÜ VE MAZLUMUN SİNDİRİLİŞİ BAĞLAMINDA BİR İSTANBUL SÖZLEŞMESİ DEĞERLENDİRMESİ
Sözleşme feshedildi. Artık ne desek boşuna.
Ancak bu süreç bize çok şey öğretti.
1- Rakamlarla nasıl kandırılır? Nasıl algılarla oynanır?
Herkes sözleşme sonrası giderek artan kadın cinayetleri rakamlarını aldı sadece. Halbuki yapılması gereken, önceki on yılın rakamlarına da bakmaktı.
Bu, sözleşme karşıtlarının işine gelmedi. Çünkü baksalardı sözleşmeden önceki on yıla göre kadın cinayetleri sayısındaki düşüşü, dolayısıyla sözleşmenin başarısını göreceklerdi.
Zira gerçek şöyle idi:
Dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in Meclis’te cevapladığı soru önergesine göre, 2002-2009 (ilk 7 yılında) 4063 kadın öldürüldü.
2002 - 66
2003 - 83
2004 - 164
2005 - 317
2006 - 663
2007 - 1011
2008 - 806
2009 - 953 (ilk 7 ayda)
2010 - 2015 arası bakanlık düzeyinde resmi bir veriye ulaşamadım.
2016 - 2019 (15 Kasım itibariyle )
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun yaptığı açıklamaya göre 1236 kadın, erkekler tarafından öldürüldü.
2016 - 304
2017 - 353
2018 - 280
2019 - 299 (15 Kasım 2009 tarihi itibariyle)
İstanbul Sözleşmesi öncesi 7,5 yılda 4063 kadın;
İstanbul Sözleşmesi sonrası 4 yılda 1236 kadın erkekler tarafından öldürüldü.
(Meclis tutanakları ve bakanların her yıl 25 Kasımda verdikleri rakamlar.)
2- Ayetlerden deliller bulup sözleşmede kastedilmeyen bir konu nasıl yanlış anlaşılır ve dine uygun değil fetvası verilir?
“Bu sözleşmenin amacı, her ne kadar kadına karşı şiddeti ve ayrımcılığı önlemeye çalışmak olarak belirlenmiş ise de gerçek amacının aileyi yıkmak olduğu anlaşılmaktadır.
Karı-koca arasında bir anlaşmazlık meydana geldiğinde Allah, Kur’an’da bize çözüm yolu gösterirken, İstanbul Sözleşmesi çözüm yollarını kapatıyor. Allah, Kur’an’da aileyi kurtarmak için hüküm koyarken, yol gösterirken, İstanbul Sözleşmesi aileyi kurtarma yollarını kapatıyor, adeta yıkmak için hüküm koyuyor." dediler.
Halbuki, şiddet gören kadına karakolda arabuluculuk edip onu şiddet uygulayan adamla aynı eve göndermeyin demekti o madde.
Başka aşamalara karışmıyordu sözleşme.
Sözleşme, aile hukukunu düzenlemiyordu, kimseye “boşan - boşanma” demiyordu.
“2007’de 1011, 2009’da 950 kadın öldürüldü ülkenizde, buna bir son verin kendinize gelin” diyor-du-...
3- Başımıza gelen herşey dış güçlere nasıl fatura edilir?
"Sözleşme Fetönün aile yapımızı yıkmak için dış güçlerle kurduğu tuzaktı."
Meclisten tüm milletvekillerinin onayıyla geçen bir sözleşme idi. Bu itham kendi irademize en büyük hakaretti.
4- Yönetimdeki partiden yetkili bir ismin, “Sözleşme’den toplumsal algı nedeniyle çıkıldı; yoksa eşcinselliği normalleştiren bir madde yok” demesine rağmen, “Sözleşme transhümanizmin temellerini atıyor” diyerek toplumun algılarıyla nasıl oynanır?
Sözleşmeyle kadın korunmaz, ama;
- Transhümanizm gelir,
- Aile çöker,
- Nesil bozulur,
- Erkeklere zulmedilir....
Bir tek kadınlar öldürülmekten kurtulamaz.
Evet tüm bunları öğrenmiş olduk.
Gelelim feshedilmiş bir sözleşmenin ardından bana bunları yazdıran asıl sebebe;
Bu olay, aynı zamanda öğrencilerimle tanışırken anne ve babasını sormaktan vazgeçtiğim bir olaydır.
“Babam hapiste öğretmenim” dedi, ürkek gözlerini kaçırarak gözlerimden, fakat sesindeki hüznü saklayacak bir yer bulamadı, yutkundu.
Sınıfta sessizlik..
“Anlıyorum…” diyebildim sadece.
“Devam etmek istemezsen” dedim, “yok hocam sorun değil, arkadaşlarım da biliyor zaten” diye devam etti sözlerine.
“Babam” dedi “annemi döverdi hep, abimle ben polise şikayet ettik, denetimli serbestti zaten, ilk vukuatında hapse girecekti, bizim şikayetimizle girdi. Annemin psikolojik sorunları vardı şimdi iyi öğretmenim” dedi gülümseyerek...
Geçen yıl Şubat ayında Ankara'da görev yaptığım ilçede, 15 yaşında bir erkek çocuğu, sarhoş babasının, annesini dövüp silahla tehdit ettiğini görünce annesini ölmekten, babasını katil olmaktan kurtarmaya çalışırken baba katili oldu.
Bu çocukların derneği yok.
Haklarını savunabilecekleri bir mecraları yok.
Sözleşmeleri yok!..
İçine akıttıkları gözyaşlarından, yitirdikleri çocukluklarından ve okulda mahcup titrek seslerinden başka bir şeyleri yok.
Biz de bu sese duyarsız kalırsak, onların mutsuzluklarında payımız yok mudur?
Bunlar benim gördüğüm duyduğum “domestic violince / aile içi şiddet/ev içi şiddet” örnekleri.
Yok efendim İstanbul sözleşmesi “family” yerine “domestic” diyormuş, “husband and wife” yerine “partner” diyormuş, “toplumsal cinsiyet eşitliği ile cinsiyetsiz, transhümanizmin temellerini atıyor”muş bu yüzden neslimiz sanki çekirge istilasına uğramış, viran edilmiş buğday tarlası gibi bir tablo çizerek, evden uzaklaşan erkeklerin incinen gururları ve bozulan konforları uğruna verdikleri mücadelenin nasıl başarılı sonuç verdiğinin ardında yatan gerçekleri tarihe not düşmüş olalım böylece.
Zira elimizden başkaca bir şey gelmiyor.
.
Sevim Korkmaz, dikGAZETE.com
Sevim Korkmaz 4 yıl önce
Arif GÖK 4 yıl önce
Türk milleti 4 yıl önce
halit kocaoğlu 4 yıl önce
halit kocaoğlu 4 yıl önce
Emine Özdemir 4 yıl önce
Boran 4 yıl önce
Merve 4 yıl önce
Sevim Korkmaz 4 yıl önce
Kader Mahkumları 4 yıl önce
Aka Hanse 4 yıl önce
User 4 yıl önce
Dervişan 4 yıl önce
Ebru Karademir 4 yıl önce