GSM’nin ikinci yılı olmalı; İstanbul Organizasyon’dan biri aradı.
- A bi siz diyalarla şiir gösterileri falan yapıyordunuz… Muhammed İkbal ile ilgili bir gece planlıyoruz Kültür İşleri ile! Siz nasıl bakardınız bu projeye.
- Bir gecelik bir şey mi?
- Evet
- Valla bir gece için uğraşılmaz!.. Ezber yap filan….
Kapattım; sonra aklıma bir format geldi. Sekreter altlıkları yeni piyasaya çıkan “book light”lar filan.
Geri aradım;
- Tamam yapacağım.
- Bütçesi ne olur abi ?
- 50 Milyon! -Bu günün 50.000’i-…
“Tamam” dedi karşı taraf.
Bu kez içime bir kurt düştü.
Niye ilk rakkamı kabul ettiler… Pazarlıksız.
Hemen Kültür Daire Başkanı’ndan randevu aldım. Şenol Demiröz aynı zamanda Kültür A.Ş.’nin başkanı ve GSM’de Birlik Sanat A.Ş.’nin yani benim de ortağım.
Doğrusu ben öyle sanıyordum.
- Şenol Bey, niye Kültür İşleri’nin bir projesi bana dolaylı yoldan geliyor?..
- Ya hu bizim kesimde bu tip organizasyon şirketleri yok. Arkadaşlar kalkınsın diye.
Nasıl yok? Benim Yönetim Kurulu Başkanı olduğum Birlik Sanat Ürünleri A.Ş. kurulalı 8 yıl oldu.
Cevap yerine kestirip attı Şenol bey;
- O şirketi ben kurdurttum o arkadaşları ben destekliyorum.
Anladım.
Bereket, “İkbal Gecesi” cidden muhteşem oldu.
Ben dahil, 3 oyuncunun eline birer “sekreter altlığı” verdim; üzerlerindeki kıskaçlara şiir metinleri yerleştirilmiş. Üstlerinde de pilli küçük lambalar var.
Sırası gelen, ışığını yakıyor ve takip spotunun kendi üstüne çevrilmesi sinyalini veriyor.
Muammer Karaca Tiyatrosu’nun geniş ve derinlikli sahnesinde yukarıdan sofitadan açık pastıl sarı ve yeşil enli şeritler astım aralıklı ve çeşitli derinliklerde, 3 dia projektörü sahne önüne çapraz yerleştirdim.
Böylece görüntü, üniversite amfisinde anatomi dersindeki gibi düzgün dörtgen degil, çapraz ve çarpık boşluklarda siyah ve ön ve arkasındaki yansımalarla daha bir sanatsal gözüktü.
Davetliler arasında Pakistan Büyükelçisi ve Muhammed İkbal’in oğlu da vardı.
Gösteri çok beğenildi.
Özellikle Büyükelçi, müziği nereden bulduğumuzu sordu.
Ben de “NEY NEVA” isimli İran kökenli bir enstrümental çalışma olduğunu söyledim.
Sonra aklıma geldi.
Reji odasından kaseti alıp, kendilerine hediye ettim.
“İst. Org”la ilk ve son çalışmamız oldu.
İçinde, Yayıncılar, Yazarlar sonranın Milletvekilleri olan şirketin, Kültür İşleri, “Organize işler” olarak bu şirketin uhdesinde kaldı hep.
Sonraki merkezi iktidar döneminde, kendileri 5 dakika bile bir gösteri üretmeyen ihaleci/komisyoncu firmalar, kültür pazarında belli ortaklarıyla hegemonyalarını sürdürdüler, sürdürüyorlar.
Garip Ama TÜRKİYE!
-“HAYATTA OYNAMAM” kitabımdan-
***
ÜSTÜN Bir İNANÇ olabilir! Ancak hakikatten uzak...
Eyüb Belediyesi 2. Karagöz Festivali Onur Ödülü’nü alan Ü.İ. çeyrek yüzyıldır sürdürdüğü iddiasını tekrarlamıştır.
ALıntı;
“Gösteri Sanatları KURUCU Müdürüyüm…
GSM PRojesi eğitim konseptinden hocaların seçimine adına kadar Genel Sanat Yönetmeni ve Politik Tiyatro Hocası olarak bana aittir.”
Sn. Recep Tayyip Erdoğan’ın direktifleriyle önce Kültür A.Ş. - Birlik Sanat Ürünleri A.Ş. ortaklığı olarak kurulmuştur.
Kuruluş aşamasında İBB Kültür Daire Başkanı Şenol Demiröz’ün ricasıyla “Ü.İ.” kadroya dahil edilmiştir.
- Ulvi bey, Üstün İnanç abimiz de yeni emekli oldu; tiyatro ile de ilgilenmiş onu da Müdür olarak alsak?
“Aaa tabii, kendisini tanırım buyursun. Ancak benden yaşlıdırlar. Ben Genel Sanat Yönetmeni iken kendilerine müdür sıfatı yakışmaz Genel Koordinatör yapalım” dedim.
Hakikat budur.
Sonraları GSM’nin nasıl ele geçirilip “The Cemaat” yuvası olduğu önemsenmesi gereken bir gelişimdir.
Ulvi Alacakaptan, G. S. M. Gösteri Sanatları Merkezi Kurucu Genel Sanat Yönetmeni.
Törene 'Onur Konuğu' olarak katılan Yazar Üstün İnanç'a “Yaşam Boyu Onur” ödülü, Geleneksel Sanatçı Bekir Sıddık Soysal'a da “Emek” ödülü verildi.
İnanç ve Soysal'a ödüllerini Başkan Remzi Aydın takdim etti.
İnanç, ödülünü aldıktan sonra yaptığı konuşmasında şunları söyledi;
“Gösteri Sanatları Merkezi'nin kurucu müdürüyüm. Buraya gelince Gösteri Sanatları Merkezi'ne gelmiş gibi oldum. Hepsi bizim dostumuz, öğretim üyemiz ve öğrencimiz. Bu arkadaşları görünce kendimi cennette gibi hissettim. Çünkü ölüm haktır, aile kabristanımız Eyüpsultan'da, ben de buraya geleceğim.”
.
Ulvi Alacakaptan, dikGAZETE.com