Batı ittifakının kullandığı akıl, hiçbir zaman kendi topraklarında düşmanı ile (sıcak çatışma) savaşma stratejisi üzerine kurgulanmamıştır.
Sürekli olarak toprakları dışında geliştirdiği kaoslar sayesinde, kendi topraklarını savaşlardan uzak tutabilmeyi başarabilmiştir.
Kurgulanan bu kaoslar, yeraltı zenginliklerinin genellikle bol olduğu coğrafyalar üzerinde uygulanmaktadır da diyebiliriz.
Bir taş ile birkaç kuş vurmak böyle bir şey olsa gerek.
Hem kendi coğrafyanı savaşlardan kaoslardan uzak tutarak gelişmesini sağlayacaksın, aynı zamanda başka coğrafyaları, kurguladığın kaoslar ile geri bıraktırarak gelişmesinin önünü tıkayacaksın.
Müthiş bir İngiliz stratejisi!.. Ama insancıl değil, tam aksine insanlık düşmanı bir akıl içermektedir.
Dünya bu stratejiyi daha fazla kaldırmıyor artık…
İran devlet televizyonu’nun (03 Ocak 2020) aktardığına göre, Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani'nin, Irak’ın başkenti Bağdat’ta ABD saldırısı sonucu öldürülmesinin ardından İran F-14 jetlerini sınıra sevk etti.
Bu haberi okuyunca dedim ki "İran, ABD sınırına çıkartma mı yapıyor acaba?"
Derken, görüldü ki Irak sınırına F-14 jetlerini sevk etmiş.
Şimdi sormak gerekir;
Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani, Amerikalı askerlerin operasyonu sonucu öldü.
Şayet bu durum, bir savaş sebebi sayılacak ise İran neden Irak sınırına yığınak yapar da Amerika sınırına yığınak yapmaz!..
Anlaşılan o ki Irak, yine uluslararası güçlerin çatışma alanı olarak tarih sahnesine çıkıyor.
Belki de;
İran, ABD’yi Irak’tan çıkartmaya çalışıyor. Buna karşılık ABD, İran’ı Irak’tan çıkartmaya çalışıyor.
Veya;
ABD ve (İngiltere) İran, Irak’ı paylaşırlarken çıkan anlaşmazlıklar sonucu birbirlerine karşı savaş açmak üzeredirler!..
Aslında, “Konu, çok daha derin noktalardan çatlak vermiş durumda mıdır” diye sorgulamak gerekiyor;
Birinci ve İkinci Paylaşım Savaşı son bulduğunda Şii dünyasını İngiltere, Sünni dünyasını ABD kendi çıkarlarına göre dizayn etmek için kollarını sıvadılar (el koydular) diyebiliriz.
Kısmen de olsa bir takım ayrıcalıkları birbirlerine tanıyarak bugüne kadar ortaklıklarını sürdürmeyi başarabildiler de aslında.
Fakat gelinen son süreç, tarihte ve her zaman olduğu gibi, ölen veya feda edilen canlar için değil, ganimeti paylaşırken çıkan anlaşmazlıkların “Savaş sebebi” sayıldığı gerçeğidir.
Menfaatperest dünya tarihi incelenecek olunursa, böyle örnekleri maalesef hep görürüz.
Irak üzerinde İngiltere mi, yoksa Amerika mı egemen olacaktır?
Çünkü;
Bu saatten sonra, coğrafya üzerinde ne İngiltere’nin ne de Amerika’nın hakimiyetlerini deklare etmekten başka şansları kalmamıştır.
İngiltere kazanırsa, Çin dünya ticaretini enerji koridorları ile birlikte ele geçirecektir.
Amerika kazanırsa, “Yeni İran” başta olmak üzere, bambaşka yeni bir blok oluşturarak dünyanın kaderine yeni notlar düşülecektir.
Her ülkenin prangalarından kurtulmak istemesi bir yana, “İran da kendi ‘İngiliz prangalarından’ kurtulmak istemektedir” diyerek, Amerika ile yaşayacağı kısıtlı bir çatışmanın ardından saf değiştirerek yerini belirlemek istediğini öngörmek hiç de zor bir denklem olmasa gerek.
Acaba İran, prangalarından kurtulabilecek midir.?
Prangalarından kurtulan İran, vatandaşlarının özgürlüklerini yaşamasına fırsat verebilecek midir?
İran, kendi dönüşümünü ABD ile yaşayacağı bir çatışma ile mi başarmak istemektedir?
Aslında “İran, dönüşmek istemektedir midir” diye sormak elzemdir…
Çünkü;
2020 yılı ile başlatılan dijital (ÇAĞ) dünyada, kısıtlamaların olduğu bir yönetim sistemi, insanlık (yeni nesiller) tarafından kabul görmemektedir!..
Anadolu’daki İngiliz ve Amerikan Mandacılarının tarihten ders almaları ve potansiyel Çin mandacılarının palazlanmaması adına…
Yeter artık, kendinize gelin!..
Kendi ülkenizin ve insanınızın geleceğine kafa yormanız gerekmektedir.
“Rus tehlikesi” diye diye içimize, menfaatperest batı ittifakını yerleştirenler, şimdi de “Batı tehlikesi” diye diye Çin işgalini mi içimize yerleştirmeye çalışmaktadır!..
Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak olmasın artık…
.
Ali Karani, dikGAZETE.com