Aşağıdaki tabloya bir bakalım ve sonra konuşalım:
Bu tabloya baktığınızda en son ay faturasında bu tür şirketlerin coştuğunu görüyoruz... Firmalar, bu pervasızca cesareti nereden alıyorlar, doğrusu merak ediyorum...
Tabii ki iktidardan alıyorlar...
Bu tür yerli ve yabancı şirketler, bankalar, cep telefonu operatörleri özellikle açıktan açığa her türlü insan zaafını kullanarak, bizleri sömürüyorlar...
Bizler, hangi birinin peşine koşabiliriz ki?..
Yazı yazmaktan öte bir gücümüz söz konusu değil...
Bu yüzden globalleşmiş materyalist sistem, bizleri acımasızca sömürüyor...
İktidar ise “ne şiş yansın ne kebap” anlayışıyla devrini sürdürme peşinde...
Dikkatle baktığınızda elektrik faturasının, 187 liradan 421 liraya, su faturasının, 34 liradan 262 liraya bir ay içinde nasıl çıktığını hiç merak ettiniz mi?
NASIL KANDIRILIYORUZ?
Bu şirketler tarafından size birden bire 3 katına yakın bir fatura sürprizi yapılıyor...
Doğal olarak siz de sinirleniyorsunuz, bu kadar iş arasında bu firmaların yerine gidip, hırsınızı almak istiyorsunuz!..
Yani, hakkınızı aramak gibi bir eyleme gireceksiniz...
İyi de buna zamanınız var mı?
Hadi zaman buldunuz, trafiği ne yapacaksınız, burası büyükşehir (ne özelliği varsa)…
Zaten firmaya ulaşsanız bile yeni sorunlarla karşılaşmamanız size pek de sürpriz olmayacaktır... “Parayı yatır da öyle gel bakalım” demeleri de tuzu biberi olacak...
Öyle ya yine müşteri suçlu çıkacak...
Eskiden “müşteri daima haklıdır” yazısı asılırdı duvarlara; demek ki artık materyalist sistemde işler değişmiş...
Yok yok, en iyisi telefonla itiraz etmek!..
Bu da kolay değil, karşınıza makinalar çıkıyor, şayet zamanlama ve hemen anlama gibi zekâya sahip kabiliyet sahibi biriyseniz tuş tercihlerini doğru yaparak, puan alabilirsiniz...
Mübarekler, pentatlon sahası gibi engeller koymuşlar...
Üzülmeyin, şayet yanlış bir tuşa bastıysanız, sil baştan yaparsınız…
Tekrar sıraya girme şansını yakalarsanız, bir miktar uyduruk müziği de sineye çekip, sabırla beklemenizin sonucuna ulaşabilirsiniz...
Siz yine de tünelin ucundaki ışığı gördüğünüzde de fazla umutlanmayınız...
Bu “müşteri temsilciliği” denen makama ulaşmak, gerçekten fedakârlık, sabır ve metanet işi!..
Nasıl olsa başka alternatif firma da yok, zaten tekelcilikte rekabet de söz konusu değil...
Kısacası rahatlayabilmek için teslim olacaksın, sayın kardeşim...
Bütün bu engelleri aşma becerisinden sonra, karşınıza çıkan temsilciyle ancak muhatap olabilirsiniz...
Çok da sevinmene gerek yok.
Bu temsilci kardeşimiz, maalesef her şeye cevap veremiyor...
Sonuçta işi uzatacak bir yola gidiyor; “Tamam, kaydınızı yaptım” diyor, siz de rahatlıyorsunuz!..
Oysa işiniz zamana ve de çözümsüzlüğe bırakılıyor...
Benim müracaatımın üzerinden bir ay geçti, parayı da ödemiş durumdayım...
Hala cevap gelmedi...
Çevrede bazı tanıdıklara da aynı tezgâhı yaptıklarını gördüm...
Onlar da şikâyet edeceklerini söylüyorlardı...
Şikâyet etmek işi bile bir işkenceye dönen ve de umut vermeyen bir mecraya girmişse, bu iş tabii ki zor olacaktır...
Daha sonra bazı dostların şikayet işinden vazgeçtiklerini duydum...
Anladım ki bu şişirilmiş faturaların bir kısmı paşa paşa ödeniyor...
İyi bir tahminle insanımızın yüzde 60’ı şikâyet etmek gibi külfetli bir işe girmiyor, ya da imkân bulamıyor; kısacası bu parayı istemese de ödüyor...
Benim anlamadığım hükumet, tüketiciye yapılan haksızlıkları nasıl göremiyor?
Ya da görüyor, ama aldırmıyor!..
Gönüllü hizmet eden tüketici dernekleri ne derece verimli olabilir?..
Güçlükle ayakta durmakta zorlanan tüketici derneklerine, iktidar neden kaynak sağlanmıyor?..
Oysa Avrupa’da bu derneklere sürekli devlet desteği verilerek, güçlü hale getiriliyor...
Meydan, neden sahtekârlık yapan firmalara bırakılıyor?
Tüketiciyi etiketlerle aldatmak için, dokuzlu küsur rakamlarla aldatılmasına ne zaman dur denilecek?
Kalitesiz ve doğal olmayan, zararlı katkı maddelerinin istila ettiği ürünlerin satılmasına ve de yalan reklamlarla tüketicilerin kandırılmasına ne zamana kadar müsaade edilecek?..
Dar gelirli vatandaşların ve emeklilerin taksitle yaşayıp, borçlu ölmesine ne zaman dur denilecek?
.
Raşit Anaral, dikGAZETE.com