İNSAN BAKİ
Gassal dizisinin kahramanı Baki, çocuk yaşta annesini kefenle evinin ortasında uzanmış halde gören bir çocuk.
O an hayat donmuş onun için, orada takılmış kalmış Baki. Bu yüzden evinde, bahçesinde ve Baki'de hiçbir değişiklik yok. Merhamet yoksunu bir babayı beklemiş annesinin mezarına beraber gitmek için. Mezarına bile gidememiş yıllarca, annesiyle, evde kefeniyle uzanan annesinin hayaliyle yaşamış.
Baki, arabesk takılan biri değil. Evi gayet düzenli temiz derli toplu. Arabesk dinleyip içip içip sarhoş olup kendini, acılarını unutmak gibi bir çabası, boş vermişliği yok. Aksine sigortalı ve severek, özenle yaptığı bir işi var. Evlenme çabaları var. Az da olsa arkadaşı, dostu, sırdaşı var. Her gün ölü görüp, hayata tutunma çabaları var. Beklentileri, umutları var. Ölünce onu civar köylerden bir gassal yıkar elbette. Bu kadar akılcı düşünen biri, bunu da düşünür. Fakat onun derdi özenilmek. O her ölüyü özenerek yıkıyor aynı özeni görmek istiyor. Bu da kendine gösterdiği özenin, verdiği değerin bir parçası aslında.
Baki, travmaları olan, hepimiz gibi ve bunlarla bilincini uyuşturmadan, aklını geçici olarak iptal edip insanlıktan çıkmadan acılarıyla yüzleşen, sabırla mücadele eden bir kahraman…
TRT çok doğru çizgide ayrıca, takdir ediyorum. Verdiği en önemli mesaj bu; insan, acılarını, travmalarını içki içmeden, aklını geçici olarak iptal edip, insanlıktan çıkmadan da sağaltabilir, Baki gibi.
Ve arabeski bu coğrafyada herkes dinler. Hem bu dizi hem de Ferdi Tayfur'un hayatı ve ölümü bize bunu ispat etti. Arabesk kötü bir ruh hali değil, acılarına yas tutup ağlamak sadece bizim için.
Acıları ve travmalarıyla Ferdi Tayfur'un “Bana Sor” şarkısını, Orhan Gencebay'ın “Ben zaten her acının tiryakisi olmuşum” avazını dinlemeden başedebilen var mı bu ülkede acaba, hiç sanmıyorum.
Tamam sabır ve namazla Allah'a sığındık, kendimizi kaybedip isyan da etmedik ama aşkımızı, senfoni orkestrası eşliğinde Romeo ve Juliet operası ile yaşamadık, acılarımızı, travmalarımızı sadece Kur’an okuyup, ilahi dinleyerek hafifletmedik değil mi?
Dizide arabesk en sonda müzikle verilmiş sadece.
Kader anlayışı da gayet yerinde Baki'nin.
Bir tek ibadet boyutu eksik bana göre.
Diziye olumsuz tepkiler gösterenler Baki gibi insanların varlığını kabul edemeyenler. Bunca acı ve yalnızlık, bu kadar düzgün ve düzenli bir hayat yaşayarak nasıl başedilebilir anlayamıyorlar.
Bu yüzden anlamlı gelmiyor Baki karakteri onlara.
Ferdi Tayfur da Baki gibi bir kahraman, bu coğrafyada tüm olumsuzlukları aşarak insanların kalbine, acısına dokunabilmiş biri.
Bir adam herkese baba olur ama öz çocuklarına olamayabilir bazen, bir kadın için de geçerlidir bu. Ebeveyn olmak zor.
Öz kızına soyadını kullanma yasağı getiren bir babaydı, Ferdi Tayfur.
Allah rahmet eylesin, sevenlerinin başı sağ olsun.
Ne yaşandığını bilemeyiz tam olarak, bu yüzden herkesin sevdiği şarkılar yaptığı için bir adam, iyi bir babadır deyip, kızını suçlu ilan etmek doğru değil.
Ölümü, ölmeyi çok abartıyoruz.
Ölen kör ise birden badem gözlü oluveriyor.
Rahmetli Alev Alatlı'nın “Yaşasın Ölüm” kitabında çok güzel anlattığı bir durumdur bu. Ölüsevici bir kültürümüz var, diriyken değil ölüyken daha fazla seviyoruz insanları. Belki de artık elinden ve dilinden ancak o zaman emin olabildiğimiz için kendisi hakkında olumlu ve güzel konuşmak kolaylaşıyor.
Bunda Peygamberimizin öğüdü de önemli tabii ki.
Ölenin ardından kötü konuşmamızı yasaklıyor. Fakat bizim toplum, ölenin değil ama ölenin yakınları hakkında istediği gibi kötü konuşabiliyor. Ferdi Tayfur'un kızı hakkında mesela, zehir zemberek sözler söyleniyor.
Hem ölünce ne oluyor ne değişiyor ki ölen hakkında sağken olduğundan farklı bir şey diyelim ya da susalım? Ben kötüysem bu ölünce de değişmez; kime göre, neden kötüysem ben sağken de ölünce de söylesin, ikiyüzlü gibi ölünce ardımdan “aslında kötü bilirim ama öldü artık, hakkında iyi konuşayım ya da susayım” davranışını insanlara dikte etmek hiç hoş değil.
Ölüm sadece var oluş merhalelerimizden bir aşamadır.
Ölümlü ama ebedî bir varlığız.
Baki olan sadece Allah değil insan da baki.
Ölmek, iyi ya da kötü olduğumuz hakikatini değiştirmiyor. Ölümlü olmak dünya ve ahirette nasıl biri olduğumuzu değiştirmiyor. O zaman neden bu ölünce birden kutsallaştırırcasına davranış?
Neden ölenler yüzünden yaşayanlara bu zalimce tavır?
Lütfen beni öldükten sonra da ölmeden önce de nasıl biliyorsanız öyle anın. Ve benim ölümünden sonra beni düşünerek hiç kimseyi suçlamayın. Çünkü ben, Allah'ın zaten mutlak adaleti sağlayacağı günün geleceğine iman ediyorum.
.
Sevim Korkmaz, dikGAZETE.com