Günlük hayatta oldukça sık kullanılan, felsefe ve dinlerde ne olup olmadığı hakkında sıkça tartışılan kelimelerden bir tanesidir insan.
İnsan, bütün erkek ve dişi fertlere verilen isimdir.
Felsefeye göre insan tanımı, birçok filozof tarafından farklı sıfatlarla nitelendirilse de sonuç itibariyle "hayvan" olduğunda hem fikir olmuşlardır. Klasik felsefeye göre "insan, düşünen bir varlıktır." Felsefe genel olarak insanı fizyolojik olarak ele almış ve yorumlamıştır.
Türk Dil Kurumuna (TDK) göre insan; iki eli, iki ayağı bulunan, dik bir şekilde dolaşan, akıl ve düşünme yeteneği olan, dille, sözle anlaşan en gelişmiş canlı bir varlıktır.
Dini anlamda insan; yaratıcıya, yakın çevresinden başlayarak bütün insanlara, tabiata ve kendine karşı sorumlulukları bulunan ve buna uygun olarak hak ve yetkilerle donatılmış kainattaki en değerli varlıktır.
Yaratılış itibari ile insan 4 bölümden oluşmaktadır “kalp, nefs, ruh ve akıl”. Topraktan gelen beden ve ona canlılık veren ruh, ‘melek'teki akıl ve hayvandaki nefs, insanda aynı anda bulunmaktadır.
Mevlana'nın dediği gibi "İnsan, melek ve hayvan arası bir varlıktır".
Tasavvufta "İnsan-ı Kamil" olarak idealleştirilen insana büyük bir değer verilmiştir.
Ruhunda yanan aşkla, yaratıcının emirlerine karşı sorumlu diğer taraftan akıl ve irade gücü kullanmada hür olan ve bir o kadar da aciz, muhtaç varlıktır insan.
İnsan, Allah'ın sıfatları ve cemalinin en gelişmiş kapsamı ile zuhur ettiği varlıktır.
Mevlana, damlada gizlenmiş bir deniz, zerreye sığınmış bir güneşe benzettiği insanı, “alemin yansıması” olarak görmüştür.
İnsan kelimesi dilimize Arapça’dan geçmiştir. Yakınlık, ünsiyet anlamında "üns" kökünden geldiği söylenmektedir. Toplum olarak insanlara yakınlığı, diğer bir bakış açısıyla da Allah'a yakınlığı ifade etmektedir. "Unutmak" anlamında kullanılan "nesy" kökünden geldiği söylenmektedir. İnsan, unutan bir varlıktır.
Taha Süresi 115. Ayetinde, "And olsun, önceden Âdem'e ahit verdik de unuttu ve onu azim sahibi bulamadık." diye geçmiştir.
İnsan, her iki varlık anlamını (madde ve mana) içinde barındırır. Bu zıtlıkların içinde ilahi olana meylettikçe yücelme yaşar. Süfli olana meylettikçe düşüş yaşar.
İnsanın duygu durumlarını ve psikolojik değişimlerini bu iniş-çıkışlarla açıklamak mümkündür. Bu dualiteyi dengede tutabilmek insan olmayı gerektirir.
Bizler bu dünyaya insan olmayı deneyimlemeye gelmiş, "Ahsen-i takvim" üzere yaratılmış özel varlıklarız.
Bilmiyorsak, araştırıp ögrenmeliyiz. Unuttuysak, düşünüp hatırlamalıyız.
Allah’ın bize vermiş olduğu akıl, kalp, ruh ve nefsi, hakkıyla hizmetimize sunmalıyız.
Asr Süresi 2. Ayette yeminle der ki; “İnsan mutlaka hüsrandadır” demek ki sadece “insan” olmak da yetmez; “hüsran”dan kurtulmak için gerekenin “ne” olduğunun bilinmesi “müstesna” insan olmanın bilincine varmaktır esas olan.
Ne için var isek, onun için yaşamalıyız.
.
Zübeyde Kızılyer Aslan, dikGAZETE.com