USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

İnanma ihtiyacımız ve plasebo etkisi

İnanma ihtiyacımız ve plasebo etkisi
11-04-2022

Bitkiler ve hayvanlar başta olmak üzere varlıkların çoğundan üstün yanlarımız var. Böyle yaratılmışız.

Akıllıyız, iradesi ve bilinci olan varlıklarız.

İstesek te istemesek de bu böyle.

Çevrenizde, var olmanın hafifliğini dayanılmaz bulanlara rastlayabilirsiniz fakat niye bir bitki olarak ya da bir hayvan olarak yaratılmadığına hayıflanan, kendisine akıl, irade ve bilinç verildiği için şikayetçi olan bir insana pek rastlanmaz.

Elbette bize tanınan bu ayrıcalıkların neden tanındığını sorgulamak, sorumluluklarımızı bilmemiz ve yerine getirmemiz açısından çok önemli.

Bizi insan yapan düşünme, kritik etme ve gelişme kaydetme gibi üstünlüklerimizi ise, insan kalabilmemiz için aralıksız kullanmamız gerekiyor.

Bunun yanında fıtratımız gereği güzeli, iyiyi, doğruyu, hakikati aramaktayız ve bilgiye, iyiliğe, ahlaka, adalete, sevmeye, sevilmeye ve güvenmeye ihtiyaç duymaktayız.

Bütün bu saydıklarımızın yanında yine doğamız gereği, duyduğumuz bir ihtiyacımız daha var: İnanma ihtiyacı.

Neye inandığımız elbette ki çok önemli. Fakat öncelikli olan şey “inanmaya inanmak”tır.

Sonrasında sıra doğru olana inanmaya, iyi ve güzel olanı bulmaya geliyor. Çünkü inanmak sadece başarmanın yarısı değil, aynı zamanda mutlu olmanın da, sevmenin de, güvenmenin de yarısıdır, iyileşmenin de, hedefe ulaşmanın da, doğruyu bulmanın da..

“Başaracağım” der ve inanırsanız başarırsınız.

Yapabilirim” der ve kendinize inanırsanız yapabilirsiniz.

İyileşeceğim” der ve inanırsanız iyileşirsiniz. En azından iyileşme ihtimaliniz çok artar.

Tam da bu noktada “PLASEBO ETKİSİ”nden ve “NOSEBO ETKİSİ”nden bahsetmekte fayda var. Çünkü inanma ihtiyacımızın bir sonucu olan inançlarımız, doğru kaynaklardan beslenmezse beynimizi kolayca aldatılmaya müsait hale getirebiliyor.

Evet yanlış duymadınız, o muhteşem bir mekanizma olan beynimiz, aldatılmaya çok müsait ve hepimiz farkında olmadan çoğu hal ve durumda aldatılıyoruz.

Bu aldatılmanın faydalı olanına ‘plasebo etkisi’ ismi verilmiş, zararlı olanına ise ‘nosebo etkisi’.

Olumlu düşünceler, sonucun olumlu olmasına etki ediyor ve buna ‘plasebo etkisi’ deniyor. Negatif düşünceler ise olumsuz sonuçlara neden oluyor ve bu da ‘nosebo etkisi’ olarak adlandırılıyor.

Aslında fiziksel olarak hiçbir hastalığı iyileştirme etkisi olmayan hap görünümlü ilaçların veya uygulamaların hastayı mental olarak rahatlatarak iyileşme psikolojisine sokması ve ilgili rahatsızlığın geçmesini sağlamasını ifade eden, “memnun olmak” anlamında Latince bir kelime plasebo.

İkinci Dünya Savaşı sürerken, Dr. Henry Beecher, yaralı askerlerin tedavisi sırasında kullanılan morfin tükendiğinde, hastalara tuzlu su karışımı verir. Bu sırada verdiği karışımın, askerlerin ağrılarını dindirici etkisi konusunda onlara güven verici konuşmalar yapar.

Sonuçta, yaralı askerlerin yüzde 35’inden fazlasında bu karışımın etkili olduğu gözlemlenir.

Bu olaydan sonra “Plasebo etkisi” olarak literatüre geçer ve araştırmalara konu olur.

Hayatın her alanında görülen bu etkiye yönelik olarak özellikle eğitim ile ilgili olduğu için çok sevdiğim bir örneği paylaşmak istiyorum:  

Bir deney için, bir okulda yeni başlayan eğitim-öğretim yılının ilk kurul toplantısında öğretmenlere şöyle denir: 

"Arkadaşlar bu yıl, son sınıflarda çok özel bir sınıf oluşturduk. Not ortalamaları yüksek, zeki öğrencileri 8-A sınıfına topladık. O sınıfta dersi olan arkadaşlar bu konuya dikkat etsinler."

Ders yılı biter. Sene sonu kurulunda sınıfların başarı durumları değerlendirilirken, 8-A sınıfı öğrencilerinin başarılı oldukları ve yüksek notlar aldıkları görülür. Öğretmenlere bu başarının sebebi sorulur. Öğretmenler, sene başında söylenenleri hatırlatırlar ve sınıfın zeki öğrencilerden oluştuğunu söylerler. İşin gerçeği ise şöyledir:

- 8-A sınıfı, sanıldığı gibi notu yüksek ve zeki öğrencilerden meydana getirilmemiş, kura ile oluşturulmuştur.

- Öğretmenler; "O sınıfa branşında daha başarılı olan öğretmenler gönderildi." şeklinde düşünmüşlerdir.

- İşin gerçeği; "O sınıfa derse giden öğretmenler de kura ile belirlenmiştir.”

- Öğretmenler, 8-A'daki öğrencileri, çalışkan ve zeki kabul etmişlerdir ve öyle davranmışlardır.

- Dersleri daha özenli anlatmışlardır. Not verirken iyimser oldukları ortaya çıkmıştır.

- Öğrencilerin ise bu konudan hiç haberleri yoktur ve onlara yapılan “zeki öğrenci” muamelesi olumlu etki etmiştir.

Yaşanmış eski bir hikâyede, zehir içirilerek idam edilmesi kararlaştırılmış bir mahkumun idamı esnasında içinde zehir olmayan bir bardak su verilmiş olmasına rağmen ölmesi anlatılır. Bu da “nosebo etkisi”ne, negatif beklenti ile oluşan negatif sonuçlara iyi bir örnek.

Bir ilacın yan etkisi olmasa da siz olduğuna inanırsanız ya da inandırılırsanız sizde yan etki oluşturduğu deneylerle kanıtlanmış.

Hareket halindeki bir uçakta, yolcular arasında ölümcül ve çok bulaşıcı bir hastalığı olan birisinin olduğu ve birkaç kişiye bulaşmış olabileceği anons edilir.

Vücudunda kızarıklıklar olan ve sol elde titreme hissedenlerin bildirmesi istenir. Yolcular paniğe kapılır ve çoğu bu belirtilerin kendisinde olduğunu söyler. Gerçekten de sol eli titreyenler bile vardır. Oysa olay çılgın bir doktorun “toplu histeri deneyi”nden başka bir şey değildir.

Tüm bu örnekler de gösteriyor ki, inançlarımız ve düşüncelerimiz çalışmalarımızı, motivasyonumuzu, başarımızı, insanlarla olan ilişkilerimizi, vücudumuzun çalışma sistemini ve dolayısı ile dünyamızın gidişatını çok etkiliyor.

Bu nedenle özellikle yaşadığımız sorunların çözümü için öncelikle o sorun hakkındaki inançlarımızı sorgulamalıyız.

Bugüne kadar yaşadığımız şeylerin ne kadarını Plasebo ve Nosebo etkisinde yaşamış olabileceğinize dair bir tahminde bulunmanız istense nasıl bir cevap verirdiniz?

Ben böyle bir sorunun “İ.Ö.” ve “İ.S.” diye ayrı ayrı cevaplanmasının daha doğru olacağı kanaatindeyim. “İnternetten sonrası” için cevabım “hepsi” olurdu.

Çünkü;

- Günümüz dünyasında ‘plasebo’ ve ‘nosebo’nun toplum mühendisliğinde çok kullanılan yöntemler olduğunu düşünüyorum.

- Önceküresel soğuma”, sonra “küresel ısınma” söylemlerini, kuş gribi, domuz gribi, vb. gibi onlarca gribi, ‘pandemi’nin başında yolda yığılıp kalan ve ağzından köpükler çıkan insan görüntülerini, yapay zeka, yapay gıda, yapay et, yapay güneş, sanal para, sanal medya, sanal cennet, sanal evren vb. gibi tüm yapaylıkları ve sanallıkları bu kapsamda değerlendiriyorum.

Dünyaya ve insanlığa istedikleri şekli verenler, inanmanın gücüne inanıyorlar.

Biz bu gücü, kendi lehimize kullanmadıkça onlar başarmaya devam edecekler. Bu yüzden inançlarımızı beslediğimiz kaynakların sanal ve yapay olmamasında büyük fayda olacağı kanaatindeyim.

.

Hüseyin Burak Uçar, dikGAZETE.com

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
Rahmi
Rahmi 3 yıl önce
Yine güzel bir konuya değinmişsiniz. İnsan fıtratına uygun yaşarsa yani özüne dönerse ne algı yönetiminin kurbanı olur ne de sanal alemin. Ama bunun için insanın çaba göstermesi, araştırması, akletmesi gerekir ki bu insanın görevidir. Aksi takdirde diğeri çaba göstermeden, hazır gelir ve düşünmeyi bile gereksiz kılar. O zaman ister buna nosebo deyin ister nefsinize uyun, isterse sanal alemde bir koyun olun. Hep aynı kapıya çıkar.
Mümin
Mümin 3 yıl önce
Yine bir solukta okuduğum ve etkilendiğim inanca dair güzel bir yazı. Emeğinize sağlık.
Diğer bir dost
Diğer bir dost 3 yıl önce
Büyük inançlar gerektiren yaşamı küçük inançlarla sürdürmeye çalışan günümüz toplumunda gitgide küçük inançlarımız da kayboluyor. İnsanlık ne kadar kendini bir hayvan veya bitkiden üstün görse de onu üstün kılan özelliklerinin kıymetini bilmiyor ve giderek bu özellikleri kayboluyor. Bu durumda her şeyin düzeleceğine olan bir "inanç" bizim korunmamızı sağlıyor. Emeğinize sağlık...
anu
anu 3 yıl önce
İnanmak gerçektende insanı insan yapan önemli bir ihtiyaçtır. Ve maalesef ki giderayak inancını yitiren insanlar, insanlığını da yitiriyor. Gerçekten üzerine düşünülmesi gereken bir konu olduğunu düşünüyorum. Kaleminize sağlık.
Necla Dursun
Necla Dursun 3 yıl önce
Yazının içerigi de konusu da harika, emeginize sağlık.
Nazan
Nazan 3 yıl önce
Ben de olumlu düşünmenin hayatımızda pozitif sonuçlar yarattığına inanıyorum.Güzel bir yazı olmuş.Teşekkürler..
Nurullah Şahin
Nurullah Şahin 3 yıl önce
Hayirli haftalar dilerim. Elinize ve kaleminize sağlık. iyiyi çağır, iyi söyle, tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır gibi sözler dilimize yerleşmiş konuyla alakalı sözlerdendir. İnsanlar bu dünyada geçirdikleri zaman da karşılarına çıkan olaylarda verdikleri tepkiler ile iyi veya kötü insan olarak nitelendirilen bireyler oluyorlar. Önemli olan olan olaya bakış açımızdır. Bazen cehalet doğru sözün bile cellatı olabiliyor. Doğruyu bil ama her doğruyu her yerde söyleme derler. İyiye ve güzele doğru güzel bir gülümseme diliyorum. İnançın temelini de bu oluştuştursun. Selamlar
Bir Dost
Bir Dost 3 yıl önce
Guzel bir yazı. Eline, yüreğine sağlık
Emre
Emre 3 yıl önce
Kaleminize sağlık...
Furkan
Furkan 3 yıl önce
Yine keyif ile okuyacağım bir konuyu kaleme alıp bizlere aktarmışsınız. Hayata karşı hep iyi düşünmek gerekiyor. Ne kadar plasebo (olumlu) o kadar güzel bir yaşantı. Her zaman ki gibi yine hayatımıza fayda sağlayacak bir çalışmak olmuş. Teşekkürler Hüseyin Bey…
Ecenur
Ecenur 3 yıl önce
İnanmanın gücünü bu yazıyla tüm okurlara çok güzel bir şekilde aktarmışsınız. Kaleminize sağlık.
Ecenur
Ecenur 3 yıl önce
İnanmanın gücünü bu yazıyla tüm okurlara çok güzel bir şekilde aktarmışsınız. Kaleminize sağlık.
Güneş Ezgi Kuş
Güneş Ezgi Kuş 3 yıl önce
kaleminize sağlık, çok yararlı bir yazı olmuş.
Selma Köroğlu
Selma Köroğlu 3 yıl önce
Pozitif düşününce gerçekten bir olay anında pozitif oluyor sürekli kendini olumsuz olacak olumsuz olacak diye telkin edersen gerçekten olumsuz oluyor iyi düşünüp birde buna inanmamız gerekiyor teşekkürler Hüseyin bey
Süleyman kocapınar
Süleyman kocapınar 3 yıl önce
Son derece faydalı bir yazı olmuş.sevgiler...
Selda Erkan
Selda Erkan 3 yıl önce
Buna gerçekten bende inanıyorum. İyi düşünürsek İyi olur. Eskilerin bir sözü vardır kötüyü çağırma diye. Teşekkürler Hüseyin bey..
Feridun
Feridun 3 yıl önce
Hüseyin Bey, her zamanki gibi çok değerli bir konuyu kaleminize almışsınız emeğinize sağlık. İnanmak başarmanın yarısıdır...
Hüseyin Paslı
Hüseyin Paslı 3 yıl önce
Yine çok faydalandığım bir yazı yazmışsınız. Fikrinize ve elinize sağlık.
Abdurrahman Keskin
Abdurrahman Keskin 3 yıl önce
Hüseyin bey çok güzel anlatmış siniz. Teşekkür ederim.yüreğinize ve kaleminize sağlık.
Timur Ünsal
Timur Ünsal 3 yıl önce
Hüseyin Bey gerçekten insan psikolojisi çok karmaşık, bağırsaktaki bir bozukluk insanı depresyona sokabiliyor. Sürü psikolojisi ile insanları yönlendirebiliyorsunuz , seçimlerini etkileyebiliyorsunuz. Anne babası sorunlu olan çocuklar kendine güvensiz oluyor, vb gibi çık güzel yazmışsınız sizlerde
Ahmet Reşat SAKARYA
Ahmet Reşat SAKARYA 3 yıl önce
Merhaba Hüseyin bey, yine sürükleyici ve keyifle okuduğum bir yazı kaleme almışsınız, emeklerinize sağlık.
Volkan BAYRİ
Volkan BAYRİ 3 yıl önce
Akıl, irade ve bilincin ötesinde insanı diğer varlıklardan ayıran en önemli unsurun ahlak olduğunu belirtiyor, asrımızın önemli düşünürlerinden Taha Abdurrahman. Plosebo ve Nosebo etkisi insanda bilinci uyarırken, hayvan ve bitkilerde duyulara etki edebilir mi? öğrenilmiş çaresizlik sendromunun hayvanlar üzerinde ki etkisi, sevgi ve ilgi gören çiçeklerin güzelleşmesi gibi. Kâinat bilgi çağında bile büyük bir muamma…
Abdullah Pektaş
Abdullah Pektaş 3 yıl önce
Evet Hüseyin bey yazıda belirttiğiniz gibi inanmak ve inanç kaynağımız ne kadar sağlam olursa donanımlı olursa bizi diğer inançlar etkileyemezBirde olaylara ne kadar polesebo (olumlu) yanasirsak bizim için doğru olur teşekkür ederim
Fatih TUNCA
Fatih TUNCA 3 yıl önce
Teşekkürler Hüseyin bey, elinize sağlık
Fikret GÜNEŞ
Fikret GÜNEŞ 3 yıl önce
İnş hep iyiliklerle güzelliklerle aldatılalım hep pozitif düşünelim öylede yaşayalım iyi plasebolar
Mehmet
Mehmet 3 yıl önce
Güzel yazınız için teşekkür ediyorum kaleminize sağlık
Mehmet
Mehmet 3 yıl önce
Güzel yazınız için teşekkür ediyorum kaleminize sağlık
Burhan doğruyol
Burhan doğruyol 3 yıl önce
Hiç gündemimde yokken, faydalı ve sürükleyici yazıları ile beni Dik gazete müdavimi yapan Hüseyin beye teşekkürler