Hatalar yapan insanlar üzerinden kendimizi temize çıkarmanın mantığının da sorgulanması gerek.
Her şeyin sonunda, herkesten ne kadar iyi olduğun değil, senin kim olduğun önemli olacak.
Neden hiç özde iyi oluşun peşine düşmüyoruz da başkasının yanlışı yüreğimizi ferahlatıyor?
“Bir derviş endişe ile:
‘Efendim dünya çok kötü!..’ der.
Muhterem Zat da:
‘Sen iyi olmaya bak evladım’ diye cevap verir.”
~
Derdimiz neden hep başkalarının yolunu kurcalamak?
Yanlışlarla dolu kendimize dönüp de bir baksak.
Yol böyle kat edilir.
Faniden geçip de öze ulaşmalı!
İyilik için yaratılmış kalbimi, bugün kaç kez kırdım?
Başkalarının kalbiyle görevli değilim.
Bir kalbim varsa işte o bana ait.
***
“Bülbülün Kırk Şarkısı”
Bülbülün hikayesini bilmeyen ne bilsin gülü..
Bülbülün aşkını hissetmeyen ne bilsin hasreti..
Bu insanlar vuslat bildi her geleni..
Oysa şu mest eden koku işler miydi her tene ve dahi ruha?
Sahi siz duymuyor musunuz bu kokuyu?
Gülün kıymetini bülbül gözüyle görmeyen, aşkı bildim mi sanır?
Varlığı hazine, yokluğu elem..
Sadakat, vefa, fedanın yollarında can acıtan dikenlerin aslı bizi gülistana götürürmüş meğer..
Meğer o diken yaraları, gözyaşları ve kan damlaları bize gül bahçesi sunacakmış.
Gülden hariç seyirlik her şey aşkı tanımayanın olsun.
Sabrın seyranı hoş olur..
İbrahim'in gül bahçesine düşen, bülbülden kırk şarkı okur.
Siz de düşün gül kokulu kitaba, dünyanın en güzel gülü, Hz. Muhammed (sav) için “Bülbülün Kırk Şarkısı”nı okuyun!
.
Betül Özey, dikGAZETE.com
-Sosyolog/Psikolog-